09 Haziran 2011

İNCE SIZI

İNCE SIZI
Şeyma Yılmaz
Elleri ıslak olduğu için bir an tuzu kaşıkla koymayı düşündü, ama vazgeçti. Bir türlü ölçüyle yapamazdı yemeği. Eliyle dokunmalı, hissetmeliydi. Mutfağa girdiğinde zamanın içinde ona özel bir alan açılıyordu sanki. Son zamanlarda kendini en iyi hissettiği yer mutfak olmuştu. Hayat ne garip! Kendini hiç böyle hayal etmezdi. Hangi dönemeçte değişmişti öncelikleri? Memnuniyetsizlikten değildi düşünceleri, Allah’a şikâyetten sakınırdı hem. Beyninin en kuytu köşelerinden bile geçirmezdi şikâyeti. Ama düşünmeden de edemiyordu işte. Bu kendini hesaba çekmeydi daha çok. Doğru muydu acaba tercihleri? Ya da her şeyi gerçekten kendisi mi tercih ediyordu? Fark etti ki hayatın getirdiklerini yaşıyor herkes. Önemli olan nasıl karşıladığı payına düşeni. Memnundu o payına düşenden.
Sadece ince bir sızı vardı kalbinde. Tuzu bile yemeğe hissederek koymayı isteyen bu kadın, çok eskiden okuduğu kitaptaki gibi olsun isterdi eşiyle arasındaki ilişki. O hikaye de kız, dibi görünmeyen bir mağaraya doğru bırakıyordu kendini gözü kapalı… Çünkü güveniyordu sevdiğine ve mağaranın sonuna kadar gidiyorlardı böylece. Aşk, macera, tutku… hiç biri önemli değildi artık onun için. Güven duyabilmek, kendisine eşinin böylesi bir sevgiyle bağlı olduğu bilmek istiyordu. Bunun içinde çabalamıştı üstelik. Güvenilir olmuştu önce, talep de etmişti bunu eşinden. Tekrar tekrar gündeme getirmedi talebini. Çünkü bu beklentisini söze döküp de karşılık alamamak güçsüz bırakıyordu onu, hayatla bağları zayıflıyordu her seferinde. Bu yüzdendi susması.
Eşininse kocaman bir dünyası vardı dışarıda. Güçlü olduğu, savaştığı ve kazandığı bir dünya… Zevkle koşuyordu her sabah kendi dünyasına. Üstelik bunun karısına da en büyük bir lütuf olduğunu düşünüyordu. Çalışan, kazanan bir eşe sahip olmak her kadına nasip olmazdı! Beklide bu yüzden nazını, hoyratlığını çekmesi gerektiğini düşünüyordu karısının.
Ben, benim hakkım diye başlayan cümlelerdi evliliği çökerten virüsler farkındaydı. Farkındaydı farkında olmasına ama eşine bir türlü anlatamıyordu bu tavrın yanlışlığını. Eşinin kendine ait dünyasıydı belki de güven duygusunu hissedememesine sebep olan. Benli başlayan cümleleriydi… Alışmaya çalışıyordu. Kendini tekrar yaptığı yemeğe vermeye çalıştı. Güzel sofralar kurmak ibadetti onun için. Yuvası dünyadaki cenneti olsun istiyordu ailesinin… dışarıdan bakıldığında her şey güzel görünüyordu onların hayatında. Öyle görmek istiyordu o da.
Sadece o ince sızı… geçmiyordu bir türlü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder