Bir Konferanstan Notlar
"Aşk Çağlayanı Mevlana"
Sema Aydoğan
Sakarya, 2012
Derbinin olduğu bir akşam ben de Vehbi VAKKASOĞLU’nun “Aşk Çağlayanı Mevlana” konferansına gitmiştim. Biz de bu akşam şeytanın kalesine gol atacağız diyerek konuşmasına başlayan eğitimci yazar hocamızın konuşmalarını size sunmak istiyorum.
Hazreti anlattığımdan ibaret sanmayınız. Kolay mıdır onu anlatmak, bunun bilincinde olmak? Ahireti unutmuş aklımızla, samimi olabilir miyiz onu anmada?
Hazreti Mevlana artık kabına sığmıyor. Allah’ın nuruyla nurlanmış, onun Vedud ismine mazhar olmuş, peygamberimizin sünnetiyle edeplenmiş yüce evliya Mevlana’yı tasavvuf dilinden habersiz nadanlar sahiplenmeye, okumaya ve okutmaya çalıştılar. Biz onu olduğu yerde benimsetmeye çalışacağız.
Müslümanlar, Hz Mevlana’yı kavga konusu yapıyorlar. “Belh şehrinde doğmuştur, bizimdir.” diyor Afganistanlı, İranlı “Bizim dilimizi konuştu, bizimdir.”, Türk “Anadolu’da yaşadı, orada öldü, hatta türbesi de var.” diyor. Bir Pakistanlı çıkıp “ Belhli Müslüman kardeşim tabi senin, İranlı kardeşim dilini kullandı tabi senin, tabi senin kültürüne ait Türk kardeşim. Allah’ın kulu Resul’ün ümmeti hepimizindir ya hu!” diyor.
Dünya tarihi böyle bir adamı az görmüştür. Mesnevimiz vahdet dükkânıdır. Allah’ın birliğinden başka ne görüyorsan o şey puttur ona göre. O Evliyadır. Peki, nedir Mevlana’nın kerameti? Kerameti, eseridir sözüdür. 800 sene sonra hala anılmasıdır. Müslüman olmayanlar tarafından takdir ediliyor olmasıdır. O gelince aklınıza sadece ney sesi ve sema gelmesin. Hakiki mümin kimdir? Allah’ı hatırlatandır. O da Allah’ı hatırlatan evliyadır.
Hz. Mevlana bir barış adamıdır. Kimse kavga edemedi onunla, dünyaya metelik bırakmayan adamla kimse kavga edebilir mi?
1000 söyle 1000 söv bana
1 söylemem 1 sövmem sana
Cazibe merkezine karşı koymak mümkün mü? Kavga edenleri ayırırdı. Onun dünyasında kavga yok, çözüm adamıydı O. Daha hırçın olan kişi kavgalarını ayırmaya çalışan Hazreti görünce; “ Bırakalım kavgayı ama karşıma çıkma, postunu yüzerim senin!” diyerek bıraktı öbürünü, bunu duyan Mevlana da; “Evladım post yüzme merakı mı var? Yüzeceksen benim derimi yüz. Hadi hadi yüz benim derimi de gideyim sevgililer diyarına” diyerek bu iki kavga edenleri barıştırdı.
Çok konuşmazdı. Onun hali konuşurdu, hücreleri konuşurdu; dili konuşmazdı. Şimdilerde, ruhu hesaba katmayanlar beden dilini uydurdu. Az sözle çok irşat ederdi. Ona Hıristiyanlar da gelirdi. Bir papaz sordu; “ sende ne buluyorlar da seni bu kadar çok seviyorlar?” Hz. Mevlana cevaplayan hoca değil ki o gönlü aydınlatan mürşit idi. “Sakalın mı büyük sen mi?” diye soran Mevlana’ya, papaz şöyle cevap verdi; “Efendim, ben sakalımdan 20 yaş büyüğüm. “ bunu duyan Mevlana’da senden 20 yaş küçük olan sakalın ak pak olmuş da 20 yıl büyük kalbin neden kapkara?” papaz yine der Mevlana’ya;“Onu da sen ak pak yap!” dedirtir Mevlana papaza; “ La ilahe illallah”
Çocuğunuzun Hz. Mevlana yürekli olmasını istemez misiniz? O halde Hz. Mevlana’nın annesi babası gibi olmaya çalışacağız. Annesi, babası kimdi? Annesi, Harzemşahlılar’dan gelmiş sultan Mümine Hanım, babası sultan-ul ulema adını Peygamberimizden almış maneviyat eri. O gönülleri günümüze getirmeliyiz.
Annelerin şikâyeti çocuklarına sözünü geçirememesidir. Acaba sen sadece sözde mi kalıyorsun kalbine inebiliyor musun çocuğunun?
Hz. Mevlana ne yapıyordu?
Hz. Mevlana’nın Kayseri’den hocası kalkıp dostu için yanına geldi. Evi var mıydı, yok muydu? Onun üzerine ev tapusu yoktu. İsteseydi olurdu, hocanın hasıydı. Selçuklu medresesinde 2 taş odada kalıyordu. Hanım hanım! Evde ne var Kayseri’den misafirim var. Kerra Hatun sinirlenmiş, kırılmış. Mevlana olsanız bile hanımlarınız kırılabilir. Ne yapacaksınız? Evde hiçbir şey yok. Bu olumsuzluk onu coşturdu, Maşallah Hanım! Efendimizin evi gibi yaptın, onun da evinde bir şey yoktu. Pişman oldu Kerra Hatun ama pişmanlık güzelliğe sebep oldu. Mevlana kazandı, sevgi kazandı. Sevgisizlik kazanır mı?
Mevlana yürekli olmak, olup kazanmak işte tüm bunlar Vehbi Vakkasoğlu’nun güzel mi güzel sohbetiydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder