Elektrik, İnsan ve Doğa
M.Uysal
Tunçbilek Termik Santralinin durumunu sanırım artık
çoğunuz biliyorsunuz, uzun uzun anlatmaya gerek yok. Özelleştirmeden sonra
sıkıntı çok daha fazla büyüdü. Son zamanlarda santral bacalarının filtresiz ve
kapasite artırımı ile çalıştığını ve çevresine nasıl zarar verdiğini sosyal
medyadan takip edebilirsiniz. Merak edenler uygun kelimelerle arayabilirler
sosyal medyada ve internette. Hatta yerinde gözlemlemenizi tavsiye ederim. Ben iki kez yerinde gözlemledim, bizzat
yaşadım.
Tunçbilek ve çevresinde bulunan köyler ve Tavşanlı bu toz
ve duman salınımından ilk etkilenen yerleşim birimleri. Bizzat orada yaşayanlar
artık işin felaket boyutuna geldiğinin çok iyi farkındalar. Geleceğimizi
karartan bu durum için harekete geçilmeliydi ve geçildi.
Santral bacaları için filtre konusunda bir esneklik
verilmiş özelleştirmede. Buraya kadar tamam, diyelim ki anladık. Fakat nereye
kadar varacağını bilmiyoruz bu işin sonunun. Yani ne olmalı ki ondan sonra
tedbir kısmına geçmeliyiz? Deprem yönetmeliği için 1999 yılının Ağustos ayını
yaşamamız gerekmiyordu ama yaşadık. Bu çok büyük bir tecrübeydi. Her olayın
kendine has felaketleri olmamalı tedbir almak için.
Her neyse, geçen geçti. Şimdi ne yapacağız? 31 Aralık
2019 itibariyle santral için tanınan süre doluyor ve filtre için henüz somut
veya soyut bir adım atılmamış olduğunu görüyorum. Bir adım atıldıysa ve benim
haberim yoksa bu benim suçum hemen tellallar çıkarıp sevinçle ilan ederiz.
İhalede tanınan filtre esnekliğinin sonuna geliyoruz fakat bir belirsizlik var.
Bu yılın temmuz ayında çıkarılan torba yasa ile süre artırımı verilmedi fakat
orada muğlâk ifadelerin var olduğu konuşuluyor. Eğer bu muğlâk ifadeler bizim
aleyhimize yorumlanırsa çok kötü. Tabi santral lehine
yorumlanırsa yine çok
kötü... Elbette insan ve doğa açısından bakıyorum. Santral için iyi olabilir,
orasını bilemem.
Bütün bunlar olurken ahali ne yapıyor, diye soracak
olursanız zaten bu yazıyı onun için kaleme alıyorum. Gelişmelere dair umudu
canlı tutmak için.
Tavşanlı’da bulunan vakıf, dernek, sendika vb. sivil
toplum kuruluşları harekete geçti. İkinci toplantılarını çok geniş bir katılımla
kaymakamlık binasında Kaymakam Beyle yaptılar. Sorunlarını detaylı olarak
anlattılar. Çözüm için adımlar konuşuldu. Kararlılık vurgusu vardı mesajlarda.
Sosyal medyadan bir alıntı yapalım toplantının sonucuna dair:
“Hâli hazırda bacalara filtre takılması ile ilgili bir uzatma alınmış değil. 1 Ocak 2020 itibariyle baca filtrelerinin faaliyete geçmesi lazım!
Tunçbilek'e doğalgaz getirilmesi hızlandırılacak santralin ateşlenmesinde fuel-oil yerine doğalgaz kullanılarak başlangıçtaki hava ve gürültü kirliliğinin önüne geçilmiş olacak.
Kaymakamlık Enerji Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı ile yazışmalar gerçekleştirip STK’ları bilgilendirecek.
Valilik ve Bakanlık görüşmelerimizde Kaymakamlık randevular konusunda yardımcı olacak.
Konuyla ilgili yapılacak toplantılarda Belediye Kültür Sarayının kullanımı sağlanacak.”
“Hâli hazırda bacalara filtre takılması ile ilgili bir uzatma alınmış değil. 1 Ocak 2020 itibariyle baca filtrelerinin faaliyete geçmesi lazım!
Tunçbilek'e doğalgaz getirilmesi hızlandırılacak santralin ateşlenmesinde fuel-oil yerine doğalgaz kullanılarak başlangıçtaki hava ve gürültü kirliliğinin önüne geçilmiş olacak.
Kaymakamlık Enerji Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı ile yazışmalar gerçekleştirip STK’ları bilgilendirecek.
Valilik ve Bakanlık görüşmelerimizde Kaymakamlık randevular konusunda yardımcı olacak.
Konuyla ilgili yapılacak toplantılarda Belediye Kültür Sarayının kullanımı sağlanacak.”
Sonuç sadece bunlardan ibaret değil. Sivil toplum
kuruluşları gerekenlerin yapılması için faaliyetlerine devam etme kararlılığı
da gösterdi orada. Yani bu iş nereye kadar gidecekse oraya kadar basamak
basamak taşınacak. Toplantıda ve çeşitli yerlerde şu vuguyu özellikle gördüm:
Üreten, sermayesini bu ülke yararı için ortaya koyan, istihdam yaratan,
ülkemizin ve şehrimizin kalkınması için emek veren firmalarımıza sahip
çıkacağız, devletimizin kalkınma için adımlarına destek olacağız… Sermaye
düşmanlığı değil minneti var üzerimizde… Lakin, denge ve ölçü hayatın en önemli
prensibidir. O olmazsa hayat olmaz. Yatırımcılarımızın bütün bunları yaparken
insanı, doğayı gözetmesi gerekiyor. İşte biz bunun peşinde olacağız. Bu işin
yapılış şekli buysa ve hatta devlet tarafından epey yıl esneklik gösterilmişse,
yani filtresiz çalışma için kanunda firma lehine esneklik verilmişse… Bu
esnekliği insan ve doğa lehine kullanmak lazımdı. Elbette kalkınma dediğimiz
şey sermayenin korunması ve büyütülmesinden geçiyor, bunun da farkındayız.
Orada işten çıkarılmaması gereken işçilerimiz var. Yalvarıyoruz kimsenin
akrabasını çıkarmayın işten! Aman ne olur bunu yapmayın, siz bize ekmek
veriyorsunuz. Bizi açlıkla terbiye etmeyin ne olur! Biz belki biraz daha bu toz
ve dumana katlanırız ama sizi birazcık insafa davet ediyoruz. Biraz daha
dikkatli olun. Gerçi yapılan hava ölçümlerinde havamız temiz görünüyor ama ne
olur ne olmaz siz yine de artık filtresiz geçen ve kanunca size tanınan sürenin
sonuna geldiniz. Lütfen kurallara uyun.
Geyik bir yanda otlasın, biz devam edelim.
Tavşanlı’da bulunan sivil toplum kuruluşları kararlılıkla
ve umutla legal yollardan ellerinden gelenin en iyisini fedakarlıkla
yapacaklarına dair ilk niyeti izhar ettiler ve yola devam edilecek. Olayın
ehemmiyeti gayet açıktır. Bir yandan da dengeler üzerinde yürümektedir.
Hedefimize odaklanarak; üretim, elektrik ihtiyacı, sermayenin devamlılığı,
istihdamın sürekliliği, hükümetin ülke kalkınma hedefleri ve yerel idarenin
güvenlik riskleri dikkate alınarak insanın ve doğanın çıkarları ile uyumlu bir
enerjinin peşindeyiz. Toplanan kırka yakın sivil toplum kuruluşu, halkımızın
iradesi ile ve halkımızın/geleceğimizin çıkarı için güzel bir yöntemle mücadele
edecektir.
Bu toplantılardan sonra umudum daha da arttı. Bu kadar
insanın istekli duyarlılığı uzun vadede güzel bir sonuca gidecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder