Uçan İnek Haberi
M.Uysal
“1900 Yılının Haziran ayı sonlarında Tavşanlı civarında, Moymul
üstündeki Zincirli Kaya'dan Moymul Ovası'na kadar bir inek uçarak gitmiş. Sonra
ineği kesip sucuk yapmışlar.
Bana bunu söyleyen kişi son derece güvenilirdir. O da çok güvendiği dedesinden
bizzat dinlemiş.”
Sosyal medya vasıtasıyla öğrenmiş bulunuyorum ki, bu haber
pek inandırıcı bulunmamış. Kimse inanmamış. Haberin unsurlarını inceleyelim
şimdi ve görelim inandırıcılığı nereden kaybediyor. 5 N 1 K kuralına uyuyor mu
bakalım önce.
Kim? İnek. Ne? Uçtu. Nasıl? Bir tepeden ovaya. Neden(Niçin)?
Neden uçtuğunu bilmiyoruz. Ne zaman? 1900 yılının Haziran ayında. Nerede?
Tavşanlı’da.
Haberin unsurları da tam. Acaba neden hala inandırıcı değil?
O zaman metne sorular soralım:
1- Bu olayı kim görmüş? (En son anlatan benim.)
2- Bu olayı gören bir tek kişi mi?
3- Bu çok nadir bir olay, bir kişi görmüş olsa bile yüzlerce kişiye anlatmış olmalı. Neden sadece bir kişiden duyuyoruz?
4- İneğin sonradan kesilip sucuk yapıldığı söyleniyor, yani inek toplum içinde de bilinir hale gelmiştir. O zaman yine pek çok kişi tarafından konuşulmalı ve anlatılmalı değil mi?
5- İnek gece vakti uçmuş olamaz pek çok sebepten ötürü. Zira gece vakti damda olurlar. Gündüz uçmuş olması ihtimali çok daha yüksektir. Bu durumda Moymul Mahallesinden çok fazla kişinin havada uçan kocaman ineği görmüş olması gerekirdi. Ancak anlatım tek kişiden geliyor.
6- Bana bunu söyleyen kişi X’tir. Ve X kesinlikle çok güvenilir birisidir. X’in 1950 doğumlu olduğunu biliyoruz. Dedesi 1900 yılında bu olayı bizzat görmüş olabilir yahut gören birisinde dinlemiş olabilir. Demek o yaşta bu olayı anlayabilecek yaştadır. Torunu 1950 doğumlu olduğuna göre torunundan en az 40 yaş fazla olma ihtimali var. Dede o sırada 10 yaşında da olabilir, 20 yaşında da. Yahut hiç doğmamış da olabilir. Bu durumu nüfus kayıtlarından inceleme imkanı var Allah’tan. İnceledik ve dedenin doğumu 1880. Yani olay sırasında 20 yaşındaymış. Bizzat görüp görmediği metinden çıkarılamıyor. Bizzat gördüğünü varsaydığımızda ise bu durumu metne onaylatamıyoruz. Eksik kalıyor.
7- Bu durumda, olay çok eski değil, hemen Moymul’da araştırmaya girebiliriz. Başka şahitler var mıdır? Tavşanlı’da da bu olay biliniyor olmalı, orada da araştırma başlatabiliriz. Araştırmalar sonucunda böyle bir olayın anlatımına veya yazılı kaynağına rastlamıyoruz.
8- Torun, gayet sağlıklı ve güvenilir biriydi ama dedenin durumunu bilemiyoruz. Çok yalancı birisi olma veya şizofren olma ihtimali var. Bu durumda dedeye ne kadar güvenebiliriz?
9- Dede, bu olayı neden sadece torununa anlatmıştır da çocuklarına anlatmamıştır yahut komşularına?
10- Bu kadar değerli bir inek niçin sucuk yapılıyor? Oysa koruma altına alınmalı değil miydi?
Şimdi de ihtimallere geçelim:
1- Dede, akıl hastasıdır ve gördüğü sandığı bir şeyi nakletmiştir.
2- O dönemde eğlence kaynağı az olduğu için sözlü kültüre hayal mahsulü olarak dahil edilmiştir.
3- Somuncu Baba’nın konuştuğu inek olması ihtimali düşünülebilir. Bu durumda konuşabilen bir inek uçabilir de. Zira buna dair rivayetlerde de çok fazla eksik vardır.
4- İnek değil de o dönemde inek kuşu denilen bir kuş türünün bu işe karışmış olabilmesi de mümkündür. (Yapılan araştırmalarda inek kuşu diye bir tür yoktur.)
5- Dedenin o sırada Haziran sıcağında ovada demleniyor olması mümkündür. Kafa kıyak ve sıcak olunca bu tür şeyler olması mümkün.
6- Dede çok yalancı birisi olabilir.
7- Torun erken uyusun diye anlatılmış bir masalın parçası olabilir.
8- İneklerin uçabilme ihtimalleri fizik bilimine göre de değerlendirilmiş ve mümkün görülmemiştir.
9- O dönem Wright kardeşler uçma denemeleri yapıyorlardı ve bundan eziklenen dede bu hikaye ile tarihimize şanlı bir sayfa bırakmak istemiş olabilir.
Bilmiyorum siz ne düşünüyorsunuz ama gördüğünüz gibi aldığımız bir habere hemen inanmak yerine bütün detaylarıyla inceledik. Doğrulatabileceğimiz veya yanlışlayabileceğimiz bütün yöntemleri denemeye çalıştık. Neden böyle yaptık? Sadece bu habere inanmadığımız için mi? Hayır. Zira, bu haber gerçek değil, der geçerdik. Böyle dersek bundan sonra habere inanmaya başlayacak insanlar olacaktır. Zira artık yazılı bir kayda geçecek. Yazılı kayda bir kez geçerse artık gerçekleşme ihtimalini de artırmış oluruz. Bundan 100 yıl sonra bu haber yazılı kaynakta bulunacak ve geriye doğru araştırılması ihtimalleri de kalmayacak. Bu haber üzerinden pek çok şey tarihi olarak yer değiştirecek ve bu haber üzerine başka şeyler de bina edilebilecektir.
Tarih ile hikayenin bir farkı olmalıdır. Ressam ile coğrafyacının da farkı vardır. Ressam görünen manzaranın bir kısmını tuvale yorumlayarak ve hayaline göre çizer. Oysa coğrafyacı bütün detaylarıyla yeryüzünü bilir ve ressamın tablosundan daha farklı bir şey ortaya koyar. Tarih ile hikayeyi harmanladığınız zaman da bu ilişkiye benzer şeyler çıkar ortaya. Analitik düşünmenin önemine dair sanırım vahiyden pek çok anlatım duymuşsunuzdur.