M.Uysal
(Ekim 2018)
Olay: Aldülhamid'e bir tüccar gelir, bana borcunuz var, der. Sebebi sorulur. Rüyasında Peygamberi gördüğünü ve borcunun Padişah Abdülhamid'in ödeyeceğini sebep olarak da önceki gece salavat getirmeyi unuttuğunu söyler. Abdülhamid de unutmuştur sahiden ve gelen tüccara altın verir bolca ve borcu ödenir. (Olay bazen farklı anlatılıyor. Aşağıda alıntıladım. TRT yapımı Abdülhamid dizisinde yayınlandı sahne. Benzer şeyleri Diriliş Ertuğrul dizisinde de İbn Arabi için yapmışlardı. Videosu şurada: https://youtu.be/q5PK1fVwp7A Olay videoda milyonlarca kişiye böyle anlatıldığı için sorular da videoya göre sorulmuştur.)
Sonradan not: Olayın tasavvuf büyüklerinden (!) birisine ait olduğunu ve oradan araklandığını da öğrendim. Onu da aşağıda alıntı olarak bulabilirsiniz. Evet olay geldi tasavvuf hikayelerine dayandı :))
TRT ve dizi yapımcılarının Müslüman millete bir özür borcu var. Hem de tevbe etmeliler.
"Cuma namazı sonrasında huzurda en sadık paşası Tahsin Paşa ile halkın arzuhalini dinleyen Sultan Abdülhamid Han, bir şikâyetin okumadan atlaması atlanması üzerine Paşa’yı durdurdu. Tahsin Paşa’nın yüz ekşitmesi sonrası Sultan Abdülhamid özellikle o notu okumasını istedi.
"BANA BORCUNUZ VAR HÜNKARIM"
Veysel Efendi adında bir meczubun Sultan’ın kendisine borcu olduğunu okuyan Tahsin Paşa’ya Abdülhamid, söz konusu kişiyi huzura kabul etmesini söyledi. Bunun üzerine Veysel Efendi Hünkar’ın karşısına çıktı. Müsaade alan Veysel Efendi, Sultan Abdülhamid Han’ın kendisine bir borcu olduğunu söyledi.
Borcu olduğunu dile getiren Veysel Efendi dün gece gördüğü rüyayı anlattı. Rüyasında Peygamber Efendimiz’i (sav) gördüğünü anlatan efendi, Sultan’ın kendisine borcu olduğunu da belirttiğini dile getirdi.
Rüyanın ciddiyetini kavrayan Sultan Abdülhamid ile Tahsin Paşa duygulandı. Veysel Efendi ise Peygamber Efendimiz’in (sav) Sultan’ın dün gece kendisine salâvat getirmediğini bu sebepten ötürü Veysel Efendi’ye borçlu olduğunu söyledi. Bu yüzden Veysel Efendi’nin Sultan’ın huzuruna borçlu olduğunu belirterek çıkması gerektiğini söylemişti.
HAMİDİMİZ...
Rüyada Peygamber Efendimiz’in (sav) “Hamidimiz dün gece bana salavat getirmedi ve sana borcunu ödemesi için ona git” sözlerini dile getiren Veysel Efendi’yi Sultan Abdülhamid, her “hamidimiz” telaffuzunda bulunduğunda durdurarak ona borcunu maddi olarak ödedi.
"SALTANATIMI VEREBİLİRDİM"
Tahsin Paşa araya girerek Veysel Efendi’yi para almaktan durdurması sonrasında Sultan Abdülhamid, istemeye devam etseydi tüm malını mülkünü hatta saltanatını dahi verebileceğini belirtti. Sultan daha sonra gece yaptığı işe daldığını dile getirerek salâvat getirmeyi unuttuğunu belirtti." Diriliş Postası
Alıntı 2:
(Tam bir hurafe ve Allah'a iftira. Salavat getirmedi diye Allah kimseyi domuz başlı haşretmez.)
Süfyân-ı Sevrî (k.s)den:
Kâbe-i Muazzamayı tavaf ediyordum. O esnâda bir kimseyi gördüm. Her adımda salavât-ı şerîfe getiriyordu. Merakla kendisine sordum:
Niçin sâdece salavât-ı şerife okuyorsun? Her makâmın bir duâsı vardır. Başka duâ bilmiyor musun?
O kimse bana dönerek şunları anlattı:
Babamla beraber, Hac niyetiyle yola çıkmıştık. Gelirken, babam yolda vefât etti. Yüzü siyah, gözleri gök, başı hınzır başına dönmüş, kendisini çok korkunç bir hâl almıştı. Ben, mahcup olmaktan korktuğum için, durumu kimseye söyleyemedim. Mahzun ve mükedder olarak babamım yüzünü örttüm. Bir müddet sonra gecenin sessizliği ortalığı kaplamıştı.
Üzerimdeki hayret ve dehşet hiç geçmemişti. Bir taraftan yolculuğun verdiği yorgunluk, bir taraftan başıma gelen bu sıkıntı, beni iyice yormuştu. Gayr-i ihtiyârî uykunun kollarına bırakmıştım kendimi.
Çok geçmemişti ki, rüyâ mıydı gerçek miydi, bilemedim. Çadırı beyaz elbiseleri içerisinde nûrânî bir zat şereflendirdi.
Birden etrâfı çok güzel bir koku kapladı. O güne kadar ondan daha güzelini koklamamıştım. İzzet ve vakarla gelip, babamın başı ucuna oturdu. Yüzünden perdeyi kaldırarak, mübârek elini babamın yüzüne sürdü. İçerideki matemin yerini sürûr, zulmetin yerini ise nûr almıştı.
Gözlerimi, o zâtın mübârek yüzünden başka bir tarafa çeviremiyordum. Bir ara gözüm babamın yüzüne ilişti. Gördüklerim hayretimi daha da artırdı. Babamın yüzü eskisinden daha güzel görünüyordu.
O mübârek zât, babamın yanından aynı vakârla kalkıp ayrılacakken; hemen minnet ve şükran ifâdeleriyle:
Siz kimsiniz, beni ve babamı bu gurbet elinde, bu büyük belâdan kurtardınız" diyerek eteğine sarıldım.
Ben Sâhib-i Kurân Muhammed Mustafâyım. Senin baban günahkâr biriydi. Ama, benim üzerime salavât-ı şerîfe getirmeyi de hiç ihmâl etmezdi. Babanın bu hâlini, her gün okuduğu salavât-ı şerîfeyi bana getiren melek haber verdi, dedi ve gözden kayboldu.
Uykudan uyandım. Rüyâda hissettiğim güzel koku çadırın içindeydi. İlk işim korku ve merakla babamın yüzünü açmak oldu. Perdeyi kaldırdığımda gözleri sürmelenmiş, yüzü nurlanmış, içindeki sürûr yüzüne aksetmiş olduğu hâlde babamı görünce, göz yaşlarıma hâkim olamadım. Ve o günden sonra ahdettim. Devamlı olarak salavâtı şerîfe ile meşgul oldum. (Mecmaul-Âdâb, 38)
Olay: Aldülhamid'e bir tüccar gelir, bana borcunuz var, der. Sebebi sorulur. Rüyasında Peygamberi gördüğünü ve borcunun Padişah Abdülhamid'in ödeyeceğini sebep olarak da önceki gece salavat getirmeyi unuttuğunu söyler. Abdülhamid de unutmuştur sahiden ve gelen tüccara altın verir bolca ve borcu ödenir. (Olay bazen farklı anlatılıyor. Aşağıda alıntıladım. TRT yapımı Abdülhamid dizisinde yayınlandı sahne. Benzer şeyleri Diriliş Ertuğrul dizisinde de İbn Arabi için yapmışlardı. Videosu şurada: https://youtu.be/q5PK1fVwp7A Olay videoda milyonlarca kişiye böyle anlatıldığı için sorular da videoya göre sorulmuştur.)
Sonradan not: Olayın tasavvuf büyüklerinden (!) birisine ait olduğunu ve oradan araklandığını da öğrendim. Onu da aşağıda alıntı olarak bulabilirsiniz. Evet olay geldi tasavvuf hikayelerine dayandı :))
TRT ve dizi yapımcılarının Müslüman millete bir özür borcu var. Hem de tevbe etmeliler.
***
Sorular?
1- Bu olayın kaynağı nedir? (Hangi kaynakta geçiyor?) (Epey araştırdım bir şey bulamadım, benim kusurum.)
2- Bahsi geçen tüccar kimdir ve hangi sebeple borca girmiştir, borç miktarı nedir? (Olayın başka versiyonunda gelen kişi meczuptur.)
3- Bu tüccar uyarılmasa kaç kese altın alacaktır?
4- Bütün saltanatını bile istese vereceğini söyleyen padişah hangi delile dayanarak bunu yapacaktır?
5- Bu hikaye duygulara mı yoksa akla mı hitap ediyor? Faydası nedir örneğin bu hikayenin?
6- Bu hikayenin olası sonuçları ve beklentileri ne olacaktır?
7- Borçlu ve sahiden salih amel sahibi tüccarlar ne düşünmelidir?
8- Hz. Peygamber yaşıyor mu şu an?
9- Peygamber gündeme dair her şeyi bilir mi? (Ölümünden sonrası ve şu an için.)
10- İbadetler kim için yapılır, kime arz edilir ve karşılığında hesabını kim sorar?
11- Rüya ile amel edilir mi? (Kişisel veya toplumsal delil olur mu rüya?)
12- Hz. Aişe ve Hz. Ali şavaşı öncesi bir rüya olayı gelişti mi veya sahabe döneminde bu tür rüya ile gelişen emir komuta olayı oldu mu?
13- Rüya ile arttırılan twitlere inanıyor musunuz? (FETÖ daha bir sürü peygamber rüyası ile faaliyet gösterdi ve Diyanet FETÖ raporunda bunlar yalanlandı ve bu raporla doğrusu izah edildi.)
14- Siyasi bir lider olan padişah her an Peygamber kontrolünde mi yaşıyor? Örneğin bir salavatı unuttuğu için bu denli uyarıldıysa 33 yıl boyunca her yaptığı Peygamber kontrolünden geçmiş olmalıdır ve asla eleştirelemez olmaz mı?
15- Kulların halini her an görüp gözetme ve haberdar olma işi tanrı özelliği mi yoksa elçi özelliği midir?
16- FETÖ aynı usulü kullandığında niçin itiraz edildi?
17- Salavatın ihmali cezayı mı gerektirir veya elçi ve padişah çok sıkı iki dost olduğu için mi böyle bir kırgınlık oluştu? Başka hiçbir hata yapmadı mı, yaptıysa bu durumlarda elçi onu nasıl uyardı?
18- Bu hikaye için Kur'an ve sünnet ne diyor?
19- Rüya yoluyla hadis doğrulatan eski adamlar haklı mıydı?
20- Bugün tarikat liderleri de aynı usulle kendilerine binlerce hatta milyonlarca insanı bağlıyor ve emirler veriyorlar bunu şimdi veya daha sonra bir siyasi lider daha yapsa nasıl itiraz edeceğiz, ne diyeceğiz?
1- Bu olayın kaynağı nedir? (Hangi kaynakta geçiyor?) (Epey araştırdım bir şey bulamadım, benim kusurum.)
2- Bahsi geçen tüccar kimdir ve hangi sebeple borca girmiştir, borç miktarı nedir? (Olayın başka versiyonunda gelen kişi meczuptur.)
3- Bu tüccar uyarılmasa kaç kese altın alacaktır?
4- Bütün saltanatını bile istese vereceğini söyleyen padişah hangi delile dayanarak bunu yapacaktır?
5- Bu hikaye duygulara mı yoksa akla mı hitap ediyor? Faydası nedir örneğin bu hikayenin?
6- Bu hikayenin olası sonuçları ve beklentileri ne olacaktır?
7- Borçlu ve sahiden salih amel sahibi tüccarlar ne düşünmelidir?
8- Hz. Peygamber yaşıyor mu şu an?
9- Peygamber gündeme dair her şeyi bilir mi? (Ölümünden sonrası ve şu an için.)
10- İbadetler kim için yapılır, kime arz edilir ve karşılığında hesabını kim sorar?
11- Rüya ile amel edilir mi? (Kişisel veya toplumsal delil olur mu rüya?)
12- Hz. Aişe ve Hz. Ali şavaşı öncesi bir rüya olayı gelişti mi veya sahabe döneminde bu tür rüya ile gelişen emir komuta olayı oldu mu?
13- Rüya ile arttırılan twitlere inanıyor musunuz? (FETÖ daha bir sürü peygamber rüyası ile faaliyet gösterdi ve Diyanet FETÖ raporunda bunlar yalanlandı ve bu raporla doğrusu izah edildi.)
14- Siyasi bir lider olan padişah her an Peygamber kontrolünde mi yaşıyor? Örneğin bir salavatı unuttuğu için bu denli uyarıldıysa 33 yıl boyunca her yaptığı Peygamber kontrolünden geçmiş olmalıdır ve asla eleştirelemez olmaz mı?
15- Kulların halini her an görüp gözetme ve haberdar olma işi tanrı özelliği mi yoksa elçi özelliği midir?
16- FETÖ aynı usulü kullandığında niçin itiraz edildi?
17- Salavatın ihmali cezayı mı gerektirir veya elçi ve padişah çok sıkı iki dost olduğu için mi böyle bir kırgınlık oluştu? Başka hiçbir hata yapmadı mı, yaptıysa bu durumlarda elçi onu nasıl uyardı?
18- Bu hikaye için Kur'an ve sünnet ne diyor?
19- Rüya yoluyla hadis doğrulatan eski adamlar haklı mıydı?
20- Bugün tarikat liderleri de aynı usulle kendilerine binlerce hatta milyonlarca insanı bağlıyor ve emirler veriyorlar bunu şimdi veya daha sonra bir siyasi lider daha yapsa nasıl itiraz edeceğiz, ne diyeceğiz?
21- Olay sarayda geçiyor, kaynağı neyse başka şahitleri de var mı?
22- Diğer rivayette cuma namazı sonrası şikayetler sonucu olay gelişiyor... Şahitler ve bize ulaştıranlar kimlerdir?
***
Alıntı:
Tam kaynağını bulamadım olayın yalnız bir gazete şunları anlatmış farklı olarak..."Cuma namazı sonrasında huzurda en sadık paşası Tahsin Paşa ile halkın arzuhalini dinleyen Sultan Abdülhamid Han, bir şikâyetin okumadan atlaması atlanması üzerine Paşa’yı durdurdu. Tahsin Paşa’nın yüz ekşitmesi sonrası Sultan Abdülhamid özellikle o notu okumasını istedi.
"BANA BORCUNUZ VAR HÜNKARIM"
Veysel Efendi adında bir meczubun Sultan’ın kendisine borcu olduğunu okuyan Tahsin Paşa’ya Abdülhamid, söz konusu kişiyi huzura kabul etmesini söyledi. Bunun üzerine Veysel Efendi Hünkar’ın karşısına çıktı. Müsaade alan Veysel Efendi, Sultan Abdülhamid Han’ın kendisine bir borcu olduğunu söyledi.
Borcu olduğunu dile getiren Veysel Efendi dün gece gördüğü rüyayı anlattı. Rüyasında Peygamber Efendimiz’i (sav) gördüğünü anlatan efendi, Sultan’ın kendisine borcu olduğunu da belirttiğini dile getirdi.
Rüyanın ciddiyetini kavrayan Sultan Abdülhamid ile Tahsin Paşa duygulandı. Veysel Efendi ise Peygamber Efendimiz’in (sav) Sultan’ın dün gece kendisine salâvat getirmediğini bu sebepten ötürü Veysel Efendi’ye borçlu olduğunu söyledi. Bu yüzden Veysel Efendi’nin Sultan’ın huzuruna borçlu olduğunu belirterek çıkması gerektiğini söylemişti.
HAMİDİMİZ...
Rüyada Peygamber Efendimiz’in (sav) “Hamidimiz dün gece bana salavat getirmedi ve sana borcunu ödemesi için ona git” sözlerini dile getiren Veysel Efendi’yi Sultan Abdülhamid, her “hamidimiz” telaffuzunda bulunduğunda durdurarak ona borcunu maddi olarak ödedi.
"SALTANATIMI VEREBİLİRDİM"
Tahsin Paşa araya girerek Veysel Efendi’yi para almaktan durdurması sonrasında Sultan Abdülhamid, istemeye devam etseydi tüm malını mülkünü hatta saltanatını dahi verebileceğini belirtti. Sultan daha sonra gece yaptığı işe daldığını dile getirerek salâvat getirmeyi unuttuğunu belirtti." Diriliş Postası
Alıntı 2:
(Tam bir hurafe ve Allah'a iftira. Salavat getirmedi diye Allah kimseyi domuz başlı haşretmez.)
Süfyân-ı Sevrî (k.s)den:
Kâbe-i Muazzamayı tavaf ediyordum. O esnâda bir kimseyi gördüm. Her adımda salavât-ı şerîfe getiriyordu. Merakla kendisine sordum:
Niçin sâdece salavât-ı şerife okuyorsun? Her makâmın bir duâsı vardır. Başka duâ bilmiyor musun?
O kimse bana dönerek şunları anlattı:
Babamla beraber, Hac niyetiyle yola çıkmıştık. Gelirken, babam yolda vefât etti. Yüzü siyah, gözleri gök, başı hınzır başına dönmüş, kendisini çok korkunç bir hâl almıştı. Ben, mahcup olmaktan korktuğum için, durumu kimseye söyleyemedim. Mahzun ve mükedder olarak babamım yüzünü örttüm. Bir müddet sonra gecenin sessizliği ortalığı kaplamıştı.
Üzerimdeki hayret ve dehşet hiç geçmemişti. Bir taraftan yolculuğun verdiği yorgunluk, bir taraftan başıma gelen bu sıkıntı, beni iyice yormuştu. Gayr-i ihtiyârî uykunun kollarına bırakmıştım kendimi.
Çok geçmemişti ki, rüyâ mıydı gerçek miydi, bilemedim. Çadırı beyaz elbiseleri içerisinde nûrânî bir zat şereflendirdi.
Birden etrâfı çok güzel bir koku kapladı. O güne kadar ondan daha güzelini koklamamıştım. İzzet ve vakarla gelip, babamın başı ucuna oturdu. Yüzünden perdeyi kaldırarak, mübârek elini babamın yüzüne sürdü. İçerideki matemin yerini sürûr, zulmetin yerini ise nûr almıştı.
Gözlerimi, o zâtın mübârek yüzünden başka bir tarafa çeviremiyordum. Bir ara gözüm babamın yüzüne ilişti. Gördüklerim hayretimi daha da artırdı. Babamın yüzü eskisinden daha güzel görünüyordu.
O mübârek zât, babamın yanından aynı vakârla kalkıp ayrılacakken; hemen minnet ve şükran ifâdeleriyle:
Siz kimsiniz, beni ve babamı bu gurbet elinde, bu büyük belâdan kurtardınız" diyerek eteğine sarıldım.
Ben Sâhib-i Kurân Muhammed Mustafâyım. Senin baban günahkâr biriydi. Ama, benim üzerime salavât-ı şerîfe getirmeyi de hiç ihmâl etmezdi. Babanın bu hâlini, her gün okuduğu salavât-ı şerîfeyi bana getiren melek haber verdi, dedi ve gözden kayboldu.
Uykudan uyandım. Rüyâda hissettiğim güzel koku çadırın içindeydi. İlk işim korku ve merakla babamın yüzünü açmak oldu. Perdeyi kaldırdığımda gözleri sürmelenmiş, yüzü nurlanmış, içindeki sürûr yüzüne aksetmiş olduğu hâlde babamı görünce, göz yaşlarıma hâkim olamadım. Ve o günden sonra ahdettim. Devamlı olarak salavâtı şerîfe ile meşgul oldum. (Mecmaul-Âdâb, 38)
Alıntı 3:
(Senarist bu olayı çalıp bir siyasi lidere yamamış.)Geçmiş tarihte, salavât-ı şerîfe okumaya devam eden bir kimse, beş yüz dirhem borçlanır. Bunun sıkıntısından kurtulma için, salavât-ı şerîfe okumaya başlar. Sonunda bir gece rüyasında Resûlüllah (s.a.v.) efendimizle müşerref olur. Resûlüllah (s.a.v.):Ümmetimden Ebu’l-Hasen Kisâî’ye git. Benim gönderdiğimi söyle, senin borcunu ödesin. Eğer söylediklerine inanmazsa, ona: “Her gece yatmadan önce Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz üzerine 100 defâ salâtü selâm okurdun. Bu gece okumayı unuttun.” dersin, buyururlar.
Adam sevinçle Ebul-Hasen’in yanına gidip, rüyasını anlatır. Ebul-Hasen anlatılanlara îtibâr etmez. Bunun üzerine adam:
“Her gece okuduğunuz salavât-ı şerîfeyi bu gece okumayı unuttunuz, öyle değil mi?” deyince, Ebul-Hasen secde-i şükre kapanır: Sonra adama: ‘Bunu sana Resûlüllah mı söyledi?’ diye sorar. Evet cevabını alınca, sevinç gözyaşlarıyla: “Sana şükürler olsun Rabbim. Benim gibi günahkâr bir kulunun getirdiği salavâtı, bütün cihanın serveri peygamber Efendimiz (s.a.v.) kabul etmiş. Bundan daha büyük müjde ne olabilir ki” dedikten sonra adama dönerek: “Sana, bu sevinçli haberi verdiğin için bin, gidiş dönüş masrafların için bin ve borcun için de beş yüz dirhem veriyorum”, der.
Adam sevinçle Ebul-Hasen’in yanına gidip, rüyasını anlatır. Ebul-Hasen anlatılanlara îtibâr etmez. Bunun üzerine adam:
“Her gece okuduğunuz salavât-ı şerîfeyi bu gece okumayı unuttunuz, öyle değil mi?” deyince, Ebul-Hasen secde-i şükre kapanır: Sonra adama: ‘Bunu sana Resûlüllah mı söyledi?’ diye sorar. Evet cevabını alınca, sevinç gözyaşlarıyla: “Sana şükürler olsun Rabbim. Benim gibi günahkâr bir kulunun getirdiği salavâtı, bütün cihanın serveri peygamber Efendimiz (s.a.v.) kabul etmiş. Bundan daha büyük müjde ne olabilir ki” dedikten sonra adama dönerek: “Sana, bu sevinçli haberi verdiğin için bin, gidiş dönüş masrafların için bin ve borcun için de beş yüz dirhem veriyorum”, der.