M.Uysal
Filmi izledim. Dur, bir de ben yazayım, dedim.
Görseller ve sinema yönü şahane. İçerik berbat. Bir sürü ıvır zıvır senrayo ayrıntısı -rivayet bile değil- dolu. Mucizeye boğacak kadar abartmışlar. Tarihe yeni detaylar yazmışlar bildiğiniz. Bu Ehl-i Sünnet ve Şia'da bile olmayan detaylar tabi. Sinemanın yarattığı detaylar. Açıkçası bu senaryo ilavelerinin iz bırakacağını düşünüyorum. Siyer bilgisi olarak insanların zihninde kalacak aynen Çağrı'daki gibi. Çok emek verilmiş ve iyi para harcanmış, dilerim iyi bir içerik ve senaryoya da ulaşırlar. Film ilerledikçe iyice kayışı koparıyor. 6 yaşındaki Muhammed hastalara şifa dağıtıyor, gittiği yerlere mucize götürüyor. Süt annesi ölüm döşeğinde iken elini tutup mucizevi şifa veriyor ama öz annesi ölürken bir şey yapamıyor. Yine çocukken put falan kırıyor, şifa dağıtıcı olarak ünü yayılıyor. Mağaralara gidiyor daha 6 yaşındayken mistik şeyler arıyor. Diken bile elbisesine takılıp feyz alıyor. Büyücüler, falcılar, Yahudiler herkes onu arıyor, hatta müşriklerle Yahudiler onun için savaşıyorlar küçük çapta...
Filmin başından sonuna kadar Yahudilerin peygamber arayışı var. Sanki film onlar için yapılmış gibi. Bu çocuğun peygamber olacağını herkes biliyormuş meğer (!) ama ilk tebliğinde nedense çok şaşkınlık yaşadılar.
Dedesi başta olmak üzere sürekli çocuğu kaçırıyorlar birilerinden. Tanınmasın, bilinmesin peygamber olacağı diye. Hele aile içi entrika detaylarını hiç sormayın onlar ayrı bir facia. Bir sahne var ki, dedesiyle Hira mağarasına gidiyorlar ve neredeyse daha 6 yaşındayken vahiy alıyor sanki. Gülmeyin, filmde var bunlar. Ha, sinema açısından şahane detaylar bunlar fakat tarihi bir şahsiyeti için. Bir Resulü anlatıyorsanız bunlar büyük garabet olarak yansıyor filme. Yolculuk sahnesinden birinde annesi ona din, iman, tevhit ve şirk öğretiyordu mesela. Sonraki sahnelerde de dedesi tevhidin ilkelerini ve İbrahim’in dinini öğretiyordu. Yani daha çocukken aslında epey sonra inecek olan vahyin içeriğini biliyordu, demek bunlar. Tarihte bu çok yapılıyor sonradan olanı önce olanın üzerine giydiriyoruz. Nasıl olsa bu bir kurgu ve yine nasıl olsa kimse bunu önemsemeyecek. Oysa dedesi bunları anlatırken yanı başında yine putlar var ve dede bu putların da koruyucusu. Çocuğa bu kadar tevhit ve şirk anlatırsa çocuk putları sormaya başlamaz mı? Yine yolculuk sırasından kurumuş bir kuyudan su mucizesi ima ediliyor. Medine'de bütün akrabaları ona bir çocuk gibi değil de sanki bir kurtarıcı olarak bakıyor. Filmin ilerleyen bölümlerinde Yahudiler artık filme hakim oluyor. Çocuğu kaçırmak için baskınlar düzenliyorlar, takip ediyorlar... Filmin bütün sahnelerine arka planda Yahudiler hakim. Deniz kenarı sahnesinde yine put yıkılıyor çocuk Muhammed orada olduğu için. Deniz müşrikleri cezalandırıyor, Muhammed'e dokunamasınlar diye. Çocuğa dokunamıyorlar ve sonra açlıklarını gidersinler diye üzerlerine balık yağıyor. Mucize, mucize, mucize... O balıklar müşrikler kurban sunduğu ve tapındığı için geldi yoksa çocuk, kurban edilmek istenen kadını ve çocukları kurtardığı için mi? Tabi herkeste bir, evet işte bu çocuk büyük adam olacak, havası. Bu nasıl bir film ve bu nasıl bir kurgudur?
Son bölümde Medine'de inen Bakara suresinden ayetler okunuyordu Mekkeli kalabalığa boykot sona ererken, orası da ayrı eğlenceli olmuş.
Bu ayrıntıları hangi kaynaklarda bulup da (Bildiğim kadarıyla film için yeni yazılan detaylar bunlar) yazdınız demiyorum artık. Zira senaryo olarak yazıldığı açık. Lakin, bu kadar olmamalıydı. Şirazesi falan kalmıyor bir yerden sonra. Süt annesinin köyünü basan kılıçlı adamlar falan (Yine Yahudiler)... Hangi birisini yazacağımı bilemedim. Bazı rivayetler var uydurma olduğu çok belli ve kitaplarda kayıtlı. Lakin burada yeni rivayetlerimiz var: Mecit Mecidi'den rivayet edildiğine göre... diye başlıyor sanki. Sokak diliyle söylersek, vay arkadaş, demekten başka bir şey diyemiyorum.
Başının üzerinde beyaz bulut taşıması meselesine gelirsek...
Bunu bir rahipten öğreniyoruz, çok ilginç değil mi? Diğerleri, rahip diyene kadar sanırım fark etmiyor. Bir bulutun insanın üzerinde olması evet mümkündür. Zira Resul'ün güneşten sakınıp gölgeye sığındığını anlatan o kadar çok rivayet var ki. Her neyse senarist de emin olamadığı için filmin tamamını bulutlu geçirmemiş sadece bir sahnede kullanmış. Rahibin ağzından epey övgü de yapmış sağ olsun. Onun Resul olduğunun ispatı, var olup olmadığını bile bilmediğimiz rahibe söyletilmiş. Bu durumda aslında cilalanan rahip mi yoksa? (Bulutu çok merak edenler şuradan araştırabilirler ve tabi daha çok yerden de. http://www.islamiarastirmalar.com/upload/pdf/f417fca3ceecf69.pdf )
Doğrusu filmin ayrıntıları geldikçe ağzım açık kaldı. Kimseye, izlemeyin çarpılırsınız, demeyeceğim. İzleyin ve görün ki Müslümanlar kendi Resullerini bile anlatmaktan acizler, bunu görün. İran denedi, deniyor... Biz henüz aklımızdan bile geçirmedik. Film, sinema olarak çok güzel eğlenin, gülün geçin işte.
(Önemsiz ve alakasız kısım: Başının üzerinde dolaşan bulut rivayetinin bile henüz doğruluğu yanlışlığını konuşulurken... Neden bu bulutu herkes görmedi? Sahabe bulut gölgesi kapmak için kavga etti mi? Herkes sıcağın altında oruç tutar, yolculuk ederken Resul bulutlu bir havada onlara örnek olabildi mi? Bulutu herkes gördüyse niye az kişi bunu söylemiş? Bu bulut Resul eve girdiğinde kapının önünde mi bekliyormuş? Yağmurlu havalarda beyaz olma vasfını gözlemlemişler mi? Her gittiği yere bulutla giden bir adam bütün Arap yarımadasında dikkati çekmez mi? Kimse ona bulutlu anlamında bir isimleştirme yapmaz mı? Yahut her zaman yoksa bulut hangi zamanlarda e ne sebeple var oluyor?)