01 Temmuz 2011

Yazdıkları, yazacaklarının teminatı olan yazarlar…

Yazdıkları, yazacaklarının teminatı olan yazarlar…
Sefer Göltekin


Bir yazarın yazdıkları, yazacaklarının habercisidir. Geleneksel siyaset argümanıyla örtüşür gibi görünen; “yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” gibi söylemlerden kesinlikle ayrışan bir haberdir bu. Yaptıklarını teminat olarak gösteren siyaset erbabının yapacaklarını tahmin etmek/edebilmek için bilgi birikim ve donanıma ihtiyaç yoktur. Aynı toplumda yaşıyor olmanın getirdiği tanışıklıkla, destekçisi olduğu veya olmadığı politikacının siyasal ve toplumsal öğretilerine hakim, onun ve temsil ettiği oluşumun politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dini, moral ve estetik düşüncelerine vakıf olanlar, bir siyasetçinin yapacaklarını tahminde zorlanamazlar. Çünkü hiçbir siyasi hareket, gerçekleşmesi imkansız tasarı ve düşüncelerle kendisine hak verilmesini bekleyemez. Dolayısıyla, siyaset erbabının yaptıklarını teminat olarak göstermesi, “ben buyum, bunları yaptım, yeteneğim bu, kapasitem bu, fazlasını beklemeyin, neyi nasıl yaptığımı biliyorsunuz…” demekten başka bir şey değildir. Seçmen dilerse böyle söylemlerle oy isteyen siyasetçilere defalarca iktidar imkânı vermekte bir beis görmeyebilir.

Yazdıklarını yazacaklarına teminat olarak gösterebilmek ise her “yazabilen”in vermeye cesaret edemeyeceği bir teminattır. Verse bile itibar edilmez. Çünkü böyle bir teminat yazarın muhtemel yazılarının “kof” olacağının delilidir.

Yazı hayatına yeni başlayan, daha doğru bir ifadeyle yazdıklarını okurlarıyla buluşturma cesareti gösteren bir yazarın yazılarında, kullanacağı üsluptan yazma usulüne kadar kendini ele veren ipuçları vermesi, yazdıklarını yazacaklarına teminat gösteren yazarın durumuyla aynı değildir. Üslup ve usulden dem vuran yazılar teminat olmaktan öte yazarın kendi okurunu oluşturma çabası olarak açıklanabilir.

İyi bir okurun –doğrudur: iyi bir okurun- bir yazardan beklediği kendisine teminat vermesi değil, bir yazısında açtığı anlam kapılarını bir sonraki yazıda kapatmak yerine yeni ve daha özgün kapılar açabilecek donanıma sahip olmasıdır. Okur bu garantiyi, yazarın yazısının bütününden alabileceği gibi bir veya birkaç cümlesinden de alabilir. Böyle yazarların yazdıkları yazılardaki son cümleler bir sonraki yazının ilk cümleleri yerine geçmektedir.

Tavşanlı’da bulunduğum vakitlerde Mustafa Uysal ile birlikte, içimizdeki kaygıların dışavurumu olarak düşündüğümüz –hatta birkaç sayı matbaada basılmışlığı vaki olan- EDEBYA’nın yıllar sonra internet ortamına taşınmasından ziyadesiyle memnun oldum. Edebya nedir başlığındaki açıklamada geçmişe yapılan atıfla, bazı şeylerin insanın hayatına nasıl etten kemikten bir aza gibi yapıştığına/yakıştığına tanık oldum. Bu yazıyı sitenin yazarlar grubunda adımın yazılı olduğunu velakin hiçbir yazımın bulunmadığını görmenin mahcubiyetiyle yazdım. İnşaallah bundan sonra yazılarımı EDEBYA’nın takipçileriyle paylaşmaya çalışacağım. Yazabildiğim sürece… Yazmak kolay bir şey değil çünkü…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder