Yusuf Kıssasının Günümüz için Önemi
Sema Aydoğan
Bu hafta bu yazımız bu konuya dair olsun ne dersiniz? Neden mi? Evdeki günlük programları takip eden annelerimize,programlarda yöneltilen sorularısorsak neler neler anlatırlar bize. Duyduklarımız üzücü olabilir ne yazık ki, ibretlik olarak kendimize pay da biçebiliriz elbette benden söylemesi size.
Yusuf (a.s )’nin kıssasında bildiğiniz üzere kardeşlerinin ona yaptığı kötülükler ve onun zindana girmesi de yer alır. Demem odur ki fitne, fesatlık, hasetlik insanın iradesini zapt- u rapt altına alarak; yapılmayacak, duyulmayacak, hayretlere düşürecek şeylere neden oluyor. İnsanız hepimiz evlerden ırak diye halk içinde yaygın sözümüze binaen halet-i ruhaniyemizi sürekli kolaçan eden ürpertici, hilebaz fısıltılar bizlerden ırak olsun diyelim. Yaygın hastalıklar denilince kronik hastalıklar akla gelir ya göremediğimiz ama günümüz için ciddilik arz eden manevi kronik hastalıklara işte bu yüzden bir reçete, bir çaredir kolları İlk önce işe kendimizden başlayarak sıvamalıyız.
Sabrın güçlü tesiri için ilk anda gösterilmesi icabet etmelidir. Öylesi zamanlarda öyle bir patlama yaşarız ki bir anlık gösterilen tepki pişmanlıktan fayda getirmeyecek birhayata mal olur. Bunun için yukarıda bahsettiğimizfısıltıları kontrol altına alabilmenin, farklı düşünceler geliştirmenin bir yolları olmalı mı buna bakalım öncelikle. (Detaylı olarak araştırabileceğiniz hüsn-ü zan, su-i zan için bakabilirsiniz.) Örnek bir olay geliştirelim ya da geliştirmeyelim tam da burada Yusuf (a.s) ’nin kıssası günümüz için ciddi derecede önem arz etmeli diye düşünüyorum. Sonuçta affedemediğiniz, kırıldığınız, gücendiğiniz, hakkımı helal etmiyorum dediğiniz her kim veya ne varsa Allah'ın yüce kullarının çok daha ağır imtihanları olduğunu aklımızın bir köşesinde her daim bulunduralım. Onların zor anlarda verdikleri ilk tepkilerinin, problemlere getirdikleri çözüm yollarının başımıza gelen ya da gelebilecek musibetleriçin örnek teşkil edeceklerini bizim de başvuruda bulunabileceğimiz bir kaynak olduklarını bilelim. Kuyudan çıkarılıp zindana giren, sabır gerektirecek karanlık zor anlardan sonra Yusuf (a.s)’de selamete uğramış ve ailesinden, evinden, yurdundan ayrı düşüren kardeşlerini sonunda da affedebilme yüceliğini göstermiştir. Bu gibi hadiselerin yanında biz ise belki de incir çekirdeğinin içini doldurmayacak ıncık cıncık meselelerle günlerimizi yıllarımızı heba edebilmekteyiz.
Acelecidir insanoğlu, insan nisyandandır, insan çiğ süt emmiştir vb... Sonuçlar hemen ortaya çıkmıyor ki. Zor olsun ki imtihan olsun demiş Mevlana Hazretleri. Sabır en güzel öğretmenlerden biri olmasın da ya ne olsun? Bizim bilmediğimiz, Yaradan’ımızın bildiği; şer sandıklarımızda bir hayır, hayır sandıklarımızda bir şer olabilir. Bunları biliyoruz ama unutuyoruz. Yine insanız hatırlamakta, hatırlatmakta fayda var. Hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmanın Amentü esaslarından biri olduğunu ekleyerek Allah'a sığınmanın, aklımızın yetmediği yerde O'nun her zaman vekilimiz olduğunu bilmenin verdiği iç huzur ve güvenle, dünyalara bedel, gücümüze güç katan bu duygularla; yine bilelim ki Allah her zaman doğruların yanındadır. Elbet bizi üzen sıkıntıya düşüren her ne varsa ölümlü dünyamızda sona erecek, bitecektir. Kötü sonla bitmesini istemeyerek.
Şu ölümlü dünyada hiçbir şey çok da önemli olmamalı aslında. Kafanıza tokadan başka birşey takmayın =) İyi Haftalar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder