AHLAK YOKSA İNSAN DA YOK
M.Uysal
Dinli insan ile dinsiz insan arasındaki tek fark ahlaktır.
Ahlakın temeli ise Allah’tır.
Bugün insanlar ahlaktan sadece uçkurlarını anlıyorlar.
Oysa Rasulullah, elinden, dilinden, belinden… diye sayıyor.
Elin, bütün fiillerini ve davranışlarını kapsıyor. Yaptığın bütün işler ahlaka uygun olacak. Her fiilinde ahiret ve sorumluluk bilincini taşıyacaksın. Hesap verilebilir fiillerin olacak. Ticaretin, işin, evin, arkadaşın, akraban, düşmanın bile elinin fiillerinden emin olacak.
Dilin, bütün sözlerini kapsıyor. Yalanın olmayacak, sözünde duracaksın, kötü konuşmayacak, iftira atmayacak, kötü sözü söylemeyecek ve insanları dilinle öldürmeyeceksin. Öfken gelince cehennemi bile göze alan bir iman yok, dinin yok, tanrın yok. Öfkeni bile ahlaka sarmadıysan bittin. Sevincin diline şükür olarak yansımıyorsa ahlakın yolda kaldı demektir.
Belin, bütün cinsel faaliyetlerini ve niyetlerini kapsıyor. Nikâhlın haricinde cinsel özgürlüğün olmayacak. Niyetlerini bile denetleyeceksin, bakışlarını bile koruyacaksın. Zina olmayacak korku tünelinde sadece, zinaya sebep olabilecek bütün yolları bilmiş ve o yollardan uzak kalmış olacaksın yahut bu yönde kendi çekim sınırlarını, tehlike limitini belirlemiş olacaksın.
Bu ilkelerin bazılarında yamuksan farkın nedir? Namaz kılıyor, iyi ibadet ediyor… Etme! Yahut o namaz seni korumuyor kontrolden geçir. Allah kişisel ibadetlere ceza öngörmezken sosyal ve kişisel faaliyetlerin için ceza öngörüyor. Anladın mı? İbadetin ahlakını diri tutmak için olduğunu… Ahlakın diri değilse ibadetin ölmüştür. İbadetin ölmüşse ahlakın zayıftır her an bozulmaya hazırdır. Bu iki şey birbirini tamamlayan şeyler. Ahlakın yoksa dinin de yok tanrın da. Tanrı sensin dilediğin gibi yaşa!
ahlak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ahlak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
17 Kasım 2016
10 Ekim 2016
En Değerli Hediye
En Değerli Hediye
M.Uysal
Toplumların ayakta kalabilmesi için mücadele ruhlarının
devam etmesi gerekiyor.
Eskilerin anlattıkları ile yenilerin yaşadıkları birbirini
tutmuyorsa sorunlar var demektir. Bir yanıyla baktığımızda bu cümle kritik
edilebilir. Eskilerin anlattıkları ile yenilerin yaşadıkları tutmayabilir bir
yönüyle fakat pek çok yönüyle tutmalıdır. Zira bir kopmuşluk vardır bu durumda.
Elbette iki nesil arasında bile kopukluk normal karşılanabilir. Lakin hangi
dereceye kadar?
Bu kopukluğun hangi dereceye kadar toplumu kesintisiz devam
ettireceğini iyi bilmeliyiz. Eksik olan nedir ki bu kopukluk derinleşiyor?
Birkaç eksiklik tespit ettim.
Bunlardan ilki ahlak…
Aileler ahlakın genetik miras olduğunu düşünüyorlar. Ahlak
nesiller arası geçişli değildir. Onun en sağlam temellerle birebir örneklikle
devam ettirilmesi gerekir. (Temel sorun burada zaten. Zira bir önceki kuşağın
ahlakıyla devinen ahlak bir sonraki nesilde bambaşka bir şeye dönüşüyor. Tam
olarak temel ahlak problemi var dünyada. Ahlak görecelidir, sloganı ile bir
ahlaksızlık ve kaos ortamı inşa ediliyor.) Bir önceki neslin ahlakını
şu haliyle istemiyorum. Evrensel temellere dayanan bir ahlakı burada ve şimdi biz inşa
etmeliyiz. (Evrensel ahlak yasaları göreceli değildir. Her yerde aynıdır.
Kaynağı konusunda hangi ayrılığa düşerseniz düşün neticede ilahidir.)
İkincisi eğitim…
Yine aileler eğitimin tek başına her şeyi
halledeceğini düşünüyorlar. Eğitim ve öğretim nesiller arası uçurumu kapatacak
unsurların başında değil maalesef. Fakat bu uçurumun genişleticisi olarak
başrolü oynuyor. Eğitim ve öğretim sistemimiz (Aslen bizim değil ama biz
kullanıyoruz.) tamamen toplum kurgusunu yok etmek üzerine yapılandırılmış.
Üçüncüsü hedef…
Hedefsiz ve mutsuz bir topluma evrildik. Bu evrim, evrim
teorisinin kötüden iyiye doğru çizgisinin de dışında hep kötüye doğru oluyor.
Hedef küçültüyoruz. Toplumun hedef küçültmesi kendini küçültmesi ve
parçalanmasını netice verir. Hedef küçültme ile neyi kastediyorum? Aslında buna
tersinden hedef büyütme de diyebiliriz. Toplumlar artık kişisel olanı ve mutluluğu
hedefliyorlar. Kendilerini büyütüyorlar. En mutlu olabilmenin hedefindeler. Gözlerini buraya dikiyorlar.
Kaf dağında zümrüd-ü anka hedefi olsa belki bir nebze umudu olabilecek bu
toplum ebedi mutsuz olmanın ilk adımını atmış bulunuyor bu hedefle. Küçük bir
hedefe razı olmuyoruz artık. Bu küçük hedef bir başkasının adaletine talip
olmaktır. Bu kadar kolay ve küçük bir hedef toplumu bir arada tutmaya yeteceği
gibi o toplumu önder yapmaya da yeterli.
Çocuklarınıza bu üç şeyi nasıl verebileceğinizi
düşünebilirsiniz.
Düşünebilirsiniz…
Sahiden diyorum. Bu yeteneğiniz potansiyel olarak var.
Sadece biraz gayret etmeniz gerekiyor. Zamanı doğru kullanırsanız düşünmeye de
fırsat bulabileceksiniz. Boş zamanlarınızda düşünün örneğin, asla kitap okumayın
boş zamanlarda. En boş zamanınız düşünmeye ayrılmış olan olsun. Buradan
başlayabilirsiniz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)