GELECEĞİMİZ TEHLİKELİ YANIK
OLMASIN
Mustafa Uysal
Başımızda bir hâl var.
Çobanköy’de kurulması planlanan
TEHLİKELİ ATIK YAKMA TESİSİ kalbimizi karartı. Öyle şeyler duyuyoruz ki
endişelenmemek elde değil. Bilim adamı falan değilim ama biraz araştırınca
endişelenmem için sebepler olduğunu fark ettim. Açıkça söylüyorum geleceğimden
endişe ediyorum.
Endişelerim, yapılması planlanan
tesisin teknik kısmıyla biraz ilgili olsa da asıl endişemin kaynağı ülkemin
içinde bulunduğu durum. Böyle bir tesisin kuruluş yeri olarak 2009 yılında MESS
yöneticisi ile yapılan röportajda Yenişehir olduğunu gördüm. Yenişehir’in bu
tesise ne kadar da çok uygun olduğunu anlatmış uzun uzun. (http://tinypaste.com/dd28052c) Cavit
Vardarlılar MSG Enerji Genel Müdürü anlatmış epey. Okursanız görürsünüz.
Yenişehir ne de uygunmuş bu tesis için!
Neden Tavşanlı’ya yapıyorsunuz
güzel kardeşim o zaman? Neden Yenişehir istemedi bu tesisi ve ne kadar kolay
vazgeçtiniz? Hangi güç sizi oradan vazgeçirdi? Hani çok güçlü bir kuruluştunuz?
Ne oldu?
Sonrası var…
Bu tesisin yakması gereken
saatlik miktarlar, yakması gereken maddeler, yakması gereken süreler,
filtrelerinin yenilenmesi ve kullanılması işlemleri ve en önemlisi
denetleme
meselesi. Ki, o haliyle bile bazı gazlar yine doğaya salınacak. Şimdi,
endişemin giderilmesini istemiyorum artık. Şu aşamada zaten endişelenmek de
fayda etmeyecek. Bu tesis için planlanan takvim işliyor. Süreç gayet hızlı
işliyor. Hükümetin bu konudaki ısrarını biliyoruz, dünyanın buna olan ihtiyacını
anladık (!) çevreye bakan da öyle istiyor, yerel yönetimler de gerekenleri
yapmış… Bize itiraz etmek mi düşer itaat etmek mi?
Ben itaat kültüründen gelmiyorum.
O yüzden ne bir cemaatim oldu ne de bir grubum. İtaatimi istismar etmeyecek bir
tek merci biliyorum. İtaati toplumun devamı için gerekli bulurum. Bizden olan
idarecilere itaat de emredilmiştir zaten. Her konuda mı peki? Endişelerimin
itaatimin önüne geçtiği her yerde etrafıma bakarım. Bu iş içime sinmedi.
Peki, bu aşamadan sonra ne
yapılabilir?
Yöneticilerimizin endişelerimizin
yanında olmasını bekliyorum ben. Bizimle birlikte endişelenmeliler. Teskin
edilmeyi değil, temin edilmeyi bekliyorum. Anlaşıldı ki, bize getirilen bilim
adamları ve benzeri teknik heyetler ne söylerse söylesin asla endişelerimiz
yatışmayacak. Öyleyse daha fazla zorlamanın anlamı yok. Alleme-i Cihan
getirseniz ve ağzıyla kuş tutup Tehlikeli Atık Yakma Tesisi sizin hayrınıza,
dese olmayacak. Belki halkın bir kısmı da razıdır bu durumdan. Öyle bir
haldeyiz ki, kim bu durumdan rahatsız kim isyan raddesine gelmiş kim de hiç
habersiz bilemiyoruz. Kimse açıktan konuşmuyor. Bir iki ses çıkaran var, o
kadar. Konuştuklarımdan bazıları basit bir geri dönüşüm gibi algılamış
bazılarının hiç haberi yok bazıları da siyasi sebeplerden ötürü dut yaprağı geveliyor.
Sivil Toplum Kuruluşları, muhalefet, önemli kişiler, toplumun önde gelenleri
kendi aralarında bu tesisin asla içlerine sinmediğini söylüyorlar ama açıktan
bir şey diyen yok. Bazıları da şöyle bir endişe dile geitriyor: Ya bu tesise
karşı çıktığımız zaman iyi bir yatırıma engel oluyorsak yahut kötü bir şey olsa
bile bizim teşkilatımız yatırımın önünü tıkayan bir yer olarak fişlenirse?
Öyleyse böyleyse. O zaman niye kuruldunuz, sadece süslü, şatafatlı sofralarda
toplantı yapıp aynı geyikleri beslemek için mi? Yapılması gereken gayet basit.
Önce halkın tamamının geleceğini ilgilendirdiği için tamamı bu konuda doğru
bilgilendirilecek ve sonrasında varsa endişeleri dinlenecek. Çıkan sonuca göre
halkla beraber hareket edilecek. Doğru olan istişare yöntemidir. Tek tek bütün
nüfusu dinlemekten bahsetmiyorum elbette. Bütün sivil toplum kuruluşları hiçbir
kaygıya sebep olmayacak şekilde çağrılacak ve fikirleri alınacak.
Yöneticilerimiz de halkının yanında olacak. Sonraki aşamaya hep birlikte
geçeriz. Gerekirse eylem yaparız yapılmaması için gerekirse, inanmışsak engel
olmaya çalışanın tepesine bineriz ancak önce kim ne düşünüyor bunu bilmeliyiz.
Tehlikeli Atık Yakma Tesisi
kulağıma hiç hoş gelmiyor. Yerinin, birçok yerden kovulduktan sonra, kurban
seçer gibi seçilmiş olması hoşuma gitmiyor. MESS denen patronlar sendikasının
tuhaf ve karışık geçmişi ve bu günkü durumu hiç hoşuma gitmiyor. Bugüne kadar
yaşadığım tecrübelerden öğrendim ki Anadolu insanın hayrına olacak bir mesele
için bu adamlar inadına çalışmamışlardır. Bize seve seve iyilik yapmak isteyen
hatta bizi zorla ikna etmek isteyen bu adamlar… Sizce de bir terslik yok mu?
Sanayi şehirlerinin dibinde daha kârlı değil mi bu iş?