Tavşanlı’da Arıcılık
“DÜNYANIN EN GÜZEL BALI TAVŞANLI’DA”
Mustafa Uysal: Sizi tanıyarak
başlayalım.
Kamil Çelikkaya: İsmim Kamil
Çelikkaya, esnafım, aynı zamanda sertifikalı arıcıyım.
MU: Kaç yıldır arıcılık
yapıyorsunuz?
KÇ: Yaklaşık 13 sene oldu.
2000 yılında profesyonel olarak başladım. Evveliyatında da amatörceydi. Tepecik
Kasabasında ikamet ediyorum. 2005 yılında gıda üretim sertifikası aldım. Gıda
üretim izni aldım Ankara’dan sonrasında Tepecik’e küçük bir dolum tesisi
kurduk. Orada kendi ballarımızı kendi markamız olan Kamil Çelikkaya Bal adı
altında halkımıza satışa sunuyoruz. Tavşanlı’da dükkanımız var.
MU: Rastgele bir üretim
yapmıyorsunuz aynı zamanda denetlenen bir ürününüz var o zaman?
KÇ: Sertifikalı üretici
olduğumuz için Kütahya İl Müdürlüğünden sürekli, rutin denetimlere geliyorlar.
Ayda en az bir defa geliyorlar. Numune alıyorlar ve denetliyorlar.
MU: Arıcılık yapıyorsunuz
kabaca söylersek ama yaptığınız şey nedir, ne üretirsiniz hangi ürünler var
yanında ve tam olarak neler
yapıyorsunuz?
KÇ: Arıcılık gerçekten çok
ciddi bir iş.
MU: Hobi değil yani?
KÇ: Hobi değil. Hobi olarak
yapanlar da var tabi ama ben onu arıcılık olarak saymıyorum. Arıcılık ciddi
gelir getirici güzel bir iş aslında. Ham maddi olarak hem manevi olarak güzel
bir iş. İnsanı dinlendirir, stresini alır, yorgunluklarını alır. Arıya bakarken
zamanın nasıl geçtiğini anlamazsın. Onların bal getirmesi, nektar toplaması,
paçalı güvercin gibi ayaklarında polen getirmesi seyrine doyum olmaz şeylerdir.
Dediğimiz gibi arıcılık ciddi gelirleri olan bir iştir fakat bunu bilinçli bir
şekilde yapmak lazım. Tekniklerinden anlamak lazım ve insanın kendini
geliştirmesi lazım. Yaklaşık 20-25 kovanla bir ailenin geçim kapısı olabilecek
bir iştir aslen arıcılık.
MU: Çok pahalı da bir altyapı
istemiyor zannederim.
KÇ: Çok pahalı bir altyapı
değil sadece arıcılığın sermayesi kovandır. Kovandır, petektir.
MU: Köylerde yahut şehirlerde
uygun yerlerdeki aileler niçin yapmıyorlar o halde madem bir aileyi
geçindirebilirse?
KÇ: Aslında yapılması gerekir.
Daha önceleri benzin istasyonu işi yapıyordum kendimden örnek vermek gerekirse.
2004 yılından beri ben sadece arıcılıkla geçiniyorum. Arıcılık bize bir gelir
kapısı oldu. Daha önceden diğer işimi yaparken tanıştığım insanlara bal
götürürdüm onlar ne yaptığımı sorarlardı ve tuhaf gelirdi arıcılık yaptığımı
duyduklarında boş zamanlarımda. Arıcılık hakikaten gelir getiriyor mu yahu,
arıcılık iş mi, falan derlerdi. Arıcılığı iyi bilmeli ki istifade edebilmeli.
MU: Arı sadece bal mı
üretiyor?
KÇ: Arıdan neler alınabilir,
bal alınabilir, polen, şimdilerde propolis var mesela çok önemli bir üründür o
alınabilir. Bunların hepsi faydalı ürünler arıdan elde edilen.
MU: Bu saydıklarınızın hepsi
de ekonomik değeri olan ürünler mi?
KÇ: Tabi tabi, mesela bizim bu
bölgenin ballarını 20-25 liradan aşağı vermiyoruz biz hatta 30 lira. Gerçekten
bizim buranın balları çok değerli, çok kaliteli ballar hepsi.
MU: Özellikle şunu sorayım,
Tavşanlı arıcılık için müsait bir yer midir?
KÇ: Tavşanlı arıcılık için
şöyle müsait, mesela bizim bu bölgede çiçek çok bol, inanılmaz çok çiçek var.
Arı çok güzel gelişiyor bizim burada. Arının gelişmesi ve yeni koloniler
oluşturulması için çiçeğe ihtiyaç var. Bun da bizim baharımızda yeterince var. Arılar
çok güzel gelişiyor, çok güzel oğullar veriyor, kovanlarımız doluyor,
çoğalıyor. Fakat bal almakta nazlıyız işte biz. Bizim burası çok ciddi bal
bölgesi değil. Baharımız çok çabuk geçiyor anlatabiliyor muyum? Mayısın ilk
haftasında başlıyor bizim bal sezonumuz Haziranın sonralarına kadar en hızlı
bal akışları bu dönemde. Bizim kışımız çok geç bittiği ve arılarımız geç
uyandığı için arının kendini toparlaması mayısın sonunu buluyor bizde. O yüzden
bu sezonu kaçırmış oluyoruz biz. Ben önceden şöyle yapıyordum, arıları
kışlatmak için sıcak bölgelere götürüyordum İzmir, Söke taraflarına
götürüyordum. Menemen’de, Selçuk’ta kışlattım. Oralarda bizim buraya göre bir
buçuk ay önceden geliyor bahar ve sıcak. Eksi derecelere düşmüyor hava ve arı
sönme riski de olmuyor, arı da erken gelişiyor. Buradaki arılar mesela kata
çıkmadan ben katlı getiriyordum oradan ve buradaki baharı yakalıyorduk biz. Bizim
burada bal da alınabiliyor fakat yeterli olmayabiliyor bazen.
MU: Bu işi kimler yapabilir,
bir eğitim falan gerekiyor mu?
KÇ: Eğitim gerekiyor. Bizim
burada İlçe Tarım ve Halk Eğitimi Merkezleri her sene arıcılık kursları
düzenliyorlar.mesela 20-25 kişi olduğu zaman bir hoca eşliğinde arıcılığı
teorik olarak anlatıyorlar. Ana arı nedir, işçi arı nedir gibi… Arı nasıl
yaşar, neler gerekiyor, yeni koloniler nasıl oluşturulur, ana arı nasıl
üretilir… Kapsamlı değil tabi, yüzeysel olarak anlatılıyor. Asıl önemli olan
buradan alınan bilgilerle insanın kendini geliştirmesi.
MU: Bütün mesleklerde önemli
kişinin kendini mesleğiyle ilgili geliştirmesi değil mi ama sanırım arıcılık da
daha önemli çünkü çok hassas?
KÇ: Arıcılık çok tekniğe
dayalı bir iş. Çocuğa bakar gibi bakacaksın ve iyi anlayacaksın arıdan.
MU: Bu yapılamaz, çok zor
anlamında değil zannederim?
KÇ: Değil,
mutlaka değil. Arıcılığı herkes yapabilir ama birazcık ilgi, alaka olması
gerekiyor. Arıdan korkmamak gerekiyor. Çoğu kişi arıdan çok korkar. Arıyı
sevdikten ve arıyla iyi iletişim kurduktan sonra arı insanı sokmaz. Gün oluyor
biz maskesiz bakıyoruz arıya. Arı korktuğunuzu anladığında saldırıya geçer,
bütün hayvanlar böyledir. Korkan insan zarar verir. Mesela arı kokuyu sevmez.
Ter kokusunu, nefes kokusunu sevmez. Bu haldeyken çok yaklaşmamak lazım.
Takırtı tukurtu gibi gürültüyü sevmez. Kibarca yaklaşıp sessiz bir şekilde
petekleri çıkarıp bakmak lazım. Parfüm kokusu sevmez. Dumanla yaklaşmak
lazımdır, duman arıyı sakinleştirir. Arının yapılması gereken işleri vardır,
bakılması gereken özel günleri vardır, özel yöntemleri vardır. Bunları
bildikten sonra gerçekten güzel bir iştir yapılması gerekir. Arıyı tanımak bir ayrıcalıktır, arıcılık
bir yaşam felsefesidir. Arı hakikaten olmazsa olmazlar arasında.
MU: Türkiye’de
yahut Tavşanlı’da diyelim, insanlar bal tüketimine yeterli önemi gösteriyorlar
mı veya önemli görüyorlar mı?
KÇ: Hayır,
hayır. İnsanımız bizim bala hiç önem vermiyor.
MU: Neden önem
vermeliyiz peki?
KÇ: Bu konuda
hadisler var ayetler var, sure ismi var. Arı suresi var. (Nahl Suresi 68, 69.
Rabbin bal arısına: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan
kendine evler (kovanlar) edin. Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin
sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların
karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için
şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır.)
Ölümden gayrı
her şeyin şifası var. Bal da hastalıkların en büyük ilacı. Gıda uzmanları artık
bal üzerinde çok duruyorlar. Dünyanın en güçlü antibiyotiği üstelik doğal. Diğerleri
bir tarafı iyi ederken diğer tarafı bozabiliyor bal böyle değil işte. Hatta
dişleri çürütmez, besler. Bal yediğiniz zaman ağızdaki bakterileri temizler,
antiseptik. Mide yaraları, kalbin ve beynin güçlenmesi bal ile oluyor. İçerisinde
aminoasitler var damar açma özelliği var. Kalp konusunda ben bizzat faydasını
gördüm ve bunu doktorlar da söylediler. Bal mükemmel bir şey. Gençlerin
çocukların gelişiminde, mide ve bağırsak rahatsızlıklarında… Burada
sayamayacağım kadar çok özelliği var ama işin özü bizim insanlarımızda bal
tüketme alışkanlığı yok. Balı bir lüks gibi görüyoruz. Balı tatlı gibi
görüyoruz. Balı hastalandığımız zaman ihtiyaçmış gibi görüyoruz. Genelde kışın
çok bal satarız biz. Nezle grip oldukları zaman akıllarına geliyor bal. Halbuki
bal, yaz kış kahvaltıda bir iki tatlı kaşığı alınırsa faydalı oluyor. Balı
aslında zeytin peynir kadar önemli tutmamız lazım. Bir kilo bal 20-25 lira
gibi, vatandaşa çok gibi geliyor. Bir aile bir senede 5 kilo tüketse ne yapar
125 lira yapar. Bunu senenin günlerine böldüğün zaman çok komik bir rakamdır
bu. (125 tl/365 gün=0.34 tl)İnsanlar bir paket sigaraya günlük 8 lira para
verebiliyorlar. Bir kilo bal iki üç günlük sigara parası. Kendimize iyilik
yapmak istiyorsak ve kendimizi seviyorsak bu balı tüketmemiz lazım.
MU: Devlet
tarım ve hayvancılıkta destekler veriyor, arıcılıkta da bu tür destekler var
mı?
KÇ:
Var, arıcılıkta da destekler var. Mesela biz Arıcılar Birliği üyesiyiz ve
Kütahya Arıcılar Birliğine bağlıyız. Senelik kovan başı 5 lira bir destek var. Bazen
kış dönemlerinde arıları fazladan yemlememiz gerekiyor şeker desteği gibi
destekleri de oluyor. Arıların ölmemesi için ama bu sönmemesi için. Bal
zamanında değil de kış zamanı yiyecek bulamadığı zaman. Bazen kovan içerisindeki
bal da yeterli gelmiyor. Bu tür zamanlarda veriliyor. Bir teşvik daha var kovan
başı bal teneke başına da destekler var. Devlet artık daha fazla destek verecek
arıcılara. Hatta kovan yardımı bile yapabilecek. Önceden böyle değildi ama
devlet arıcılığı önemsemeye başladı. AB ülkelerinde arıcılığa çok büyük
değerler veriliyor. Muazzam yardımlar yapılıyor, neden? Einstein, arı nesli
bittikten sonra dünyanın ömrü 4 yıldır, diyor. Bütün doğanın dengesini arılar
sağlıyor. Söke taraflarına götürdüğümüz zaman oralardaki vatandaşlar bilinçli,
verimi artırdığını söylüyorlar yüzde kırka kadar. Hatta, benim tarlama koy, yardım
edeyim elektrik ve suyunu vereyim, diyor.
Ağaçlar veya bitkiler tozlaşmayı, döllenmeyi iki şekilde yapabiliyor. Bir
arıyla, iki rüzgarla. Rüzgar olduğu zaman bal olmaz, arıya ihtiyaç kalmıyor. Rüzgarlı
havalarda arı uçmaz bile, dışarıda bir şey olmaz. Ne zaman rüzgar olmadı işte o
zaman arıyı çağırıyor bitkiler. Kendine cezp etmek,kendi işini gördürmek için o
nektarı salgılıyor. Arı nektarı alırken aynı zamanda döllenmeyi de sağlamış
oluyor gezerek. Hatta arılara zarar vermeyecek ilaçlar kullanıyorlar ve arının
olmadığı akşam saatlerinde ilaçlama yapıyorlar ve bizi davet ediyorlar. Bizim
sıkıntılarımız burada çok. Tavşanlı’da arı dediğimiz zaman, aman aman, diyor
vatandaş. Arı kötü bir hayvan değil. Tanıdıkça seversin arıyı. Tarım için
faydalı. Bu konuda İlçe Tarım olsun, Ziraat Odası olsun çok ciddi çalışmalar
yapmamız lazım. Halkımızı bu konuda bilinçlendirmemiz lazım.
Mesela
buraya Muğla’dan 2000-3000 arı (kovan)gelmeye başladı. Başta anlattık ya
buranın önemini. Yani burayı da tanımaya başladılar. Bizim burası arıcılığa çok
fazla değil belki ama dönemsel olarak bilinçli bir şekilde yapıldığında burada dünyanın en güzel balları diyorum bakın,
üretebiliyoruz. Tek başıma şimdilik gücüm yetmez belki ama bundan sonra
bunun duyurulması için çalışacağım.
MU:
Biz de bu başlığı atalım o zaman ve DÜNYANIN
EN GÜZEL BALI TAVŞANLI’da diyelim.
KÇ:
Bence de. Biz nasıl leblebimizi hakkıyla tanıtamadıksa balımızı da tanıtamadık.
Biz arıcılığı bir geliş kapısı iş olarak değil de yıllarca hobi olarak
yapmışız. İlk arıcılığa başladığım hep şunu dediler: Yapma söner. Böyle bir
zihniyet var bizim halkımızda. Filanlar yaptı söndürdü, falancalar yaptı söndürdü…
Halbuki arı sönmez. Benim ustam ODTÜ mezunudur, İzmir Menemenli Hüseyin Avcı.
Yıllarını arıcılığa vermiş bir adam. Ben ondan çok şeyler, arıcılık
tekniklerini öğrendim. Ve öğrendim ki arının sönmemesi için yapılacaklar
vardır. Başladığım günden beri elhamdülillah hiç maya kesilmedi bende. Dükkanımda
da bildiklerimin hiç birini esirgemeden isteyene anlatmak suretiyle yardımcı
olurum. Biz her zaman halkımıza burada hizmet için varız. Benim amacım burada
insanlara dünyanın en güzel ballarını yedirmek ve bunda da iddialıyım…
MU:
Peki, teşekkür ederim bilgiler için.
KÇ:
Ben teşekkür ederim.
061212
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder