Dünya Haklı Değil mi Sence De?
Sema Aydoğdu
‘’Nefes almak bu kadar mı zor sadece nefes almak istiyorum, boğuluyorum baba. İçim daralıyor hem de çok daralıyor baba!’’ dedi kız babasına. Sarılırken de gözlerinden ılık yaşlar süzülüp gitti babasının omzuna.
‘’ Bak yavrum! İster zaman bu zaman, ister zaman o zaman olsun hatta taa Adem babamızın zamanından olsun iyi ve kötü birlikte var olmuşlar; Habil ve Kabil gibi, Musa ve Karun gibi, Beyaz ve Siyah gibi, Güçlü ve Güçsüz gibi. Sen sanıyorsun ki etrafında sadece düşmanlar, hasetçiler var; sen sanıyorsun ki yeryüzünde bozgunculuk en son halini aldı, insanlar bir o kadar kötü oldular ama sen sadece siyaha odaklanmışsın yavrum. Dedim ya bunun bir de beyaz tarafı var: Dostlar var, iyiler var; sadece kendi için yaşamayan, hem kendi
türünü hem de diğer canlıları düşünen yeryüzünde bir o kadar insan var. Hep kötüyü görürsen haksızlık yapmış olur hayatını yaşanılır kılmamış olursun. İçindeki sevme hissiyatını öldürme, tüketme yavrum!’’ dedi baba kızına, onu güvenle teskin ederek. Belli ki kızı dünyanın haline çok üzülür olmuştu. Kendi kuşağının gelecek kaygısını güderken bir de gelecek nesil diye bir şey olamaz, o günlere bu dünya kalamaz diye düşünüyordu.
Güneş gölgeye girince dünya kendi uykusunun beşiğini hızla sallıyordu. Artık dinlenme zamanı gelmiş çatmıştı sanki. Milyarlar sene ayakta olan yaşlanmış Dünya, üzerindeki tüm yükleri bir an önce atmak istiyordu. Bu isteğinde haksız olabilir miydi sence de? Baksana o kadar sene insanların çöplerini pisliklerini taşımıyor muydu? Ne zoru vardı ki Dünyanın? Üstelik hem denizlerini düşünmeden kirleten, ormanlarını düşünmeden yakan, atık pillerini toprağına gömen bu insanları nefesiyle beslemek zorunda mıydı? Anlaşma imzalamışlar mıydı üstelik? Aldığı nefes karşılığında Dünyaya ne verecekti ki insanoğlu? Hep tüketen bu insanı neden daha fazla yük edinsindi ki Dünya? Haklıydı Dünya hem de çok haklıydı biz ona değil o bize sabrediyordu. İşte tüm bunlar yüzünden dönerken acele ediyordu bir an önce sona ulaşmak için ilişkiler haz ve hız çağında yaşanıyordu.
iyi şeyler oluyorsa muhakkak kötü şeyler ardından gelir ya da çoğu şey canımızı sıkmak için mevcuttur sanki. Mutluysak en iyisi bizimse elimizden uçup gideceğine ya da onu elimizden alacakları hissine kapılırız. Onları kaybetmekten korkarız. Güzel şeylerin geldikleri gibi gideceklerine inanırız. Bilmiyorum sadece ben mi böyle düşünüyorum, çoğunluğumuz ne der ama tüm bu olumsuz düşünceleri alaşağı eden bir yazı yazalım biz bugün. Bize öğretilenlerin dışında eğlenmenin mutluluğun huzurun bizim de hakkımız olduğunu bilerek ve güvenle yaşamımıza devam etmek için bu hafta Zıtlıklar dünyasının kendi gerçekliğinde hiçbir kavramın tek başına var olamadığını bilerek hissederek anlamaya çalışarak devam edelim yolumuza.
Dünya yorula dursun kötülükler alsın başını gitsin ama sadece Banu Kalaycı’nın dediği gibi ‘’Hepsini tamamen görüp, onların bütünün parçası olduğunu, tek birinin bile eksikliğinde tam olunmayacağını, hepsinin bir diğeri kadar mühim, önemli, güzel ve değerli olduğunu muazzamlığın burada olduğunu anladığımızda düğmeye basma ve bembeyaz olma hakkımızla var edelim varlığımızı bu oyunda.’’ İyi Haftalar temennimle!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder