Kimsesi Olmayan Şehir
Yunus Can Şenol
Bir şehir düşünün; insanlarının çoğu kendisi gibi soğuk bir şehir.
Küçük, zamanındaki o büyük mevcudiyetinin yavaş yavaş küçülüp yok olma
noktasına gelmiş, git gide yalnız başına kalakalmış bir şehir. Bir
vakitler kendisine bağlı olan kazalar il olmuş ve kendisinden daha da
değerli hale gelmiş, hatta çoğu kimse için hiç değeri kalmamış bir
şehir. Yıllardır binlerce, onbinlerce öğrenciye kısa süreliğine de ev
sahipliği yapmış, fakat onlara da yaranamamış bir şehir. Bir şehir
sadece, basit, sade, kendi halinde, küçük, ama her şeye rağmen huzur
dolu bir şehir...
İşte ben bu şehrin insanı sayılırım, her ne kadar burada doğmamış
olsam da, yıllarca adamakıllı en ufak bir biçimde yerleşmemiş olsam da,
uzun uzun seneler boyunca benim için sadece içinden transit bir biçimde
geçip gittiğim, hatta teğet geçtiğim basit bir kentten ibaret olsa da bu
şehir benim şehrim. Bu insanlar, bu boğucu yaz gününde sırtımı ısıtan
kuru sıcak, yüzyıllar öncesinde inşa edilmiş, bana geldiğim yerin
asaletini hatırlatan bu tarihi yapılar, bu derin sessizlik ve kendi
halindelik, yanıbaşımda duran saat kulesi, belki bin kereden fazla
çayını içtiğim ve sınavlara
bile içinde çalıştığım bu çay bahçesi,
kendisi gibi eski plakların çaldığı, yanında kahvenin eşlik ettiği bu
eski han benim. Tüm bu güzellikler bana ait, iliklerime kadar
hissettiğim bu huzur dolu hava benim için.
Bu şehrin adı "Kütahya". Bir soyadı olsaydı eğer, "Yalnız" olurdu
herhalde. Dışardan buraya gelip yerleşenler, üniversite öğrencileri,
hatta bazen kendi insanları bile sevmez bu şehri. İtici bulur, durmak
istemezler. Yetersiz, hor ve gereksiz görürler çoğu vakit bu şehri.
Onunsa tüm bu sitemlere, daha doğrusu kanaatkarsızlıklara karşı gıkı
dahi çıkmaz. Öylece mahzun ve sessiz bir şekilde, her zaman olduğu gibi
susar yalnızca. Hiç kimse de ona sormaz; "Sen halinden memnun musun,
bizlerden bir şikayetin var mı?" diye. Halbuki ne çok şey biriktirmiştir
katman katman toprağında. Nice ahlaksızlığa, yıkıma, üzerinde işlenen
yanlışlara şahit olmuştur kim bilir. Üstünde oynanan nice oyuna, vuku
bulan rezilliklere karşı kaç kez gözyaşı dökmüştür. Belki de her birine
ayrı ayrı lanet okumuştur içinden. Her defasında ciğeri bir kez daha
dağlanarak sövmüştür belki de. Kim bilir...
Sen üzülme güzel şehrim, Kütahya'm! Ne kadar seni üzen, senden nefret
derecesinde kaçan varsa da bu şehirde; bir o kadar da seni seven,
seninle bütünleşen, kendini sana ait hisseden bir sürü aşığın var. Kimse
yoksa da ben varım, dostlarım var! Seni yalnız bırakanlar, senden
hasetle bahsedenler ne kadar çok olursa olsun, bizler senden razıyız,
senin varlığının verdiği huzurun büyüsüyle yaşadık senin kollarında ve
yerimize gelecek nice insan da damaklarında aynı lezzetle ayrılacaklar
vakti geldiğinde senden. Bir daha görüşeceğimiz, o sabırsızlıkla
beklediğim güne kadar kendine iyi bak! Her şeyimi sende bırakıyorum
tekrar dönebilmek için yanına. Aşklarımı, ayrılıklarımı, dostluklarımı,
hüzünlerimi, mutluklarımı,sıcak bir bardak çay eşliğinde ettiğim
sohbetlerimi ve sana dair benden kalan ne varsa hepsini sana emanet
ediyorum. Allah'a emanet ol şehrim benim, yalnız ve biçare şehrim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder