07 Kasım 2013

RÜZGÂR YÖNLERİ

RÜZGÂR YÖNLERİ
Halil Oral/Tavşanlı
Okul yıllarım bugün gibi hatırımdadır. İnsan yaşlandıkça mı hatırlar geçmişi bilmem ki. Hatırladıkça bıyık altından gülesiniz gelir yaşadıklarınıza. Öğretmenler rüzgar yönlerini ve adlarını bir bir anlatırlardı da yine de anlayamazdık. Gel de gülme..Bugün bile hangi yönden hangi rüzgarın estiğini sorsalar saymam imkansız. Kendince en iyi anam bilirdi rüzgarları. Seksen beşli yaşına rağmen say desen bir çırpıda sayar. Hangi rüzgar hangi vakit eser bu bile ezberindedir. Öğretmenler rüzgar yönlerini bize tam olarak kavratamamışken okul yüzü görmemiş anama kim kavratmıştı bunları. Hayat şartlarının kendisiydi belki de. Buğdayı gözerle
çalkayan O. Çuvallayan O. Orakla ekin yolan O. Harmanda seci savuran O. Buna anamın kaderi deyip üzülmek mi, öğrenip öğrettiklerine sevinmek mi gerek bilmem ki. Anam; yönlerine göre aşağı yel, yukarı yel, alabarda yeli, gün yeli bir de akşam yeli derdi kendince. Seher yelini bilir miydi bilmez miydi hatırlamak zor. Adlarını kendince koyan anam, hangi yelin hangi saatten hangi saate eseceğini çok iyi bilirdi. Bilmese?... Bilmese hayat zorlaşır, boşa zaman kayıpları yaşardı. Dombay Gediği’nden gelen bulutla, Kargılı üzerinden gelen bulutun ne kadar yağmur getirebileceğini de az buçuk tahmin ederdi. Yıldızların çakmak çakması dâhil, ayın halesinden gelecek günlerin hava raporunu okur iş planını yapardı. Hatta ocak başında yanan ateşin alevinden bile havaya dair yorumunu yapardı. Gördünüz mü anamın okumamışlığını. Hafızalarda yer etsin diye, “Bulut gider Aydın’a / haydi işine gaydına… Bulut gider Bursa’ya/ İşin gaydın dursa ya” tekerlemeleri bile uydurmuştu. Okumamış haliyle öğretmenden daha öğretmendi velhasıl anam. Alabalarda yeli anamın secini savurduğu yeldi. Bu yel kendini Akşam yeline teslim ederdi. Dikkat etmezsen akşam yeli insanı üşütürdü. Hele terli yemişsen akşamın yelini, hasta edip döşeklere bile düşürürdü. Diğer yeller birbirine benzer mi bilmem ama akşam yeli başka yellere benzemez derdi. Bunu bile bilmek gerekti. Anam daha neler bilirdi neler. Tarhanayı, kuskusu, erişteyi, bulguru, pancardan üzümden mamul pekmezi, kış kurutmalık nice yiyeceği, turşuyu, salçayı, her türlü örgüyü, nakışı, kanaviçeli işlemeyi, dokumayı, abayı, urganı yorganı.. kırk bir kere maşallah say da say. Her biri ayrı uzmanlık ve beceri isteyen onca iş. Övünmeli mi, dövünmeli kafam karmakarışık. Savaşlardan çıkmış bir ülke anca anam gibilerle kalkınır, anam gibilerle yoklukların üstesinden gelebilirdi. Kıt imkanlar içinde dört çocuk büyütüp ülkesinin hizmetine anam gibiler sunardı. Hey ki hey!.. Gel de elini öpme.. Alabarda Yeli’nde secini savuran anam, siyasetin yellerinde neler çekti bilmem ki. Siyasetin yelleri akşam yelleri kadar üşütmen mi, Alabarda Yeli gibi üretmen miydi bilemem? Çok şey bilen anam siyaseti bilir miydi? Reyini, babamın tarifiyle mührü bas dediği yere basardı. Adaylar bu yüzden babamı iyi tanırdı. Tebrikler ona gelirdi. Anamsa el taşında bulgur çekip, isteklerini arzularını, taleplerini, olması gerekenleri içine gömerdi. Çilekeş Anam, vefakar Anam. Yetenekli anam, topyekun analar.. Nasıl ödenir hakkınız. Hangi beceriniz, yeteneğiniz, sabrınız görmezlikten gelinir? Rüzgar yönlerinde bile anamın nice okumuştan önde çıkacağını tahmin etmemiştiniz değil mi? Anamın meteoroloji uzmanlarından daha uzman olduğunu varsaymamışdınız. Hatta anamın okulsuzluğunu düşünüp hafife bile almıştınız. Vaay ki vay! Hep bu yüzden yakmıştı anam türkülerini. Derdini, ağıdını, tasasını, hatta küçücük sevinçlerini harmanlayıp dökmüştü dilinden türkü türkü. Şu anlatımlarım gırgırmış gibi geliyordur kimilerine. Kimilerine mürdüm eriğinin hamı kadar anlamsızdır belki de. Bu noktada gözünü pırt diye bu yazıdan bile kaçırıyordur çoklar. Kim bilir? Sağlıcakla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder