Halil Oral
Aklım erdiğinde hatırladığım resimler arasındadır evimizin yarım yamalak hali. Uf uf, ne evdi ama. Dillendirdiğimiz türküler kadar gerçekti her şey. Sevdalar, hasretler, acılar, ağıtlar, yokluklar, ölümler, doğumlar sevinçler umutlar hepsi iç içeydi. Tüten bir bacası vardı evimizin. Pencerenin kurumuş cam macunu çatlağından rüzgâr hücum ederdi içeri. Rüzgârın hışmını kesmek için öteberi gererdik geceleri cama. Saç sobanın kızaran karnı içimizi ısıtırdı içimizi. Sobanın öfkesi geçtikçe kaplardı ortalığı serinlik. Sobanın üstünde her daim var olan güğümün cızırtısı içlerde müziğin ritmi olurdu. Ortaya kotarılmış, tahta kaşıklar saldığımız çorbanın dumanı hep üstünde olurdu. Mis gibi kokardı çorbalar kardeşim.
Anamın beni kenarları yamulmuş galvaniz kaplı leğende yıkadığını hatırlarım bir de. Sabunun gözü nasıl yaktığını taa o günlerden bilirim. Özel mayalanmış toprakla sıvanmış duvara kireci sürdük mü aylarca temizlik kokardı evler.
Yazlık dediğimiz bölümde kirişle pamuk atar yün çırpardı anam. Döşeklere, yer minderlerine doldurdu mu bir de, huzurlu uykular çekerdik. Komşuya boş gidilmez, boş gelinmezdi. Of of!
Evimizin hemen altından Hotanlı deresi akardı. Kimi zaman bu dereye "Kaydırma" denen tuzak kurardık. Balıklar içine girdimi çıkamazdı. Balık, bayramı olurdu sofranın.
Hapmış antibiyotikmiş bilmezdik, tanımazdık. Ihlamuru, adaçayını papatyayı, akbaşlıyı kaynatır içerdik. Giysilerimiz bile ev dokumasıydı. Endüstri ürünü hiçbir şey bulunmazdı evde. Hepsi topraktan kendi ürettiğimizdendi. Huzurluyduk, mutluyduk.
Ya şimdi? Köyde tüketilen yumurta bile endüstri ürünü. Evler sanayi ürünü maddelerle kaplı. İçerdeki ozon gazı dışarı çıkacak delik bulamıyor kardeşim. Özel aşı yaptıranlar bile en basit grip salgınına maruz kalıyor. Hastaneler dolup dolup taşıyor. Operatör doktorların elinden bıçak düşmüyor bıçak. Psikiyatri kliniklerinin önü tıklım tıklım. Doğumlar normal değil. Her ne kadar ömrün uzadığı ifade edilse de çoklar mutlu değil. Mutsuzluk hepimizi kasıp kavuracak bir gün. Birkaç yaşına yeni girmiş çocuk bile sinir küpü sinir. İsteğini yerine getirtmek için hop oturup hop kalkıyor. Vardan da yoktan da anlamıyor, anlatılamıyor.
Beş- altı yaşlarımızda üretimin bir ucundan tutmasını öğrenmiştik biz. Bu yüzden bilirdik varlığı yokluğu belki de.
Şehre göçen üretimi unutuyor son yıllar nedense. Emekli olan Osman amca birkaç aileye bakmak zorunda olduğundan dem vuruyor. Ama geride bıraktığı toprağına el sürmüyor. Çınar altında oturmakla, havuz başında tünemekle olmaz ki bu iş. Ya da her gün dere boylarında olta savurmakla geçiştirilmez ki gerçekler. Vakıfların el uzattığı aileler kendi gerçekleriyle yüzleşip kendi imkânlarını fırsata cevirseler çok şey değişecek çok. Böyle şeyler yazınca sevimsiz de buluyorlar insanı. Sen kendine baksana kardeşim deyip üstüme yürüyecekler bile çıkar içlerinden. Oysa örnek alacakları o kadar çok şey var ki..Çalışmayı ibadet belleyip yapışacakları o kadar çok iş var ki.. I-ıh hazırı beklemek en kolayı. Heres şehirden kaçmak istiyor kimse köye dönmüyor kardeşim. Devletin sunduğu onca imkana, köylerde yaptığı onca yatırma rağmen hem de.
Bugünün kahramanı kendisi için de olsa bir üretimin ucundan tutandır, tutturandır. Aylaklığın esiri olanlar camilerin çehresine bile zarar verebilecek olanlardır. Üretimsiz, kıpırtısız öylesine duranlar yüzünden bıçak gün gelip dine dayanacak korkarım. Elimizde imkânlar varken hilekârların oyununa düşmemek gerek. Elimizdeki topraklar başlı başına üretim sahasıdır. İnsan demek aşk demektir. Aşkı olmayanın köşkü olmazmış. Sağlıcakla.
|
Halil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Halil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
23 Ocak 2017
AŞKIN KÖŞKÜ
16 Kasım 2013
KUZEY-GÜNEY
KUZEY-GÜNEY
Halil Oral/Tavşanlı
İzmir-Ankara demiryolu bizim ilçeyi doğudan batıya bıçak gibi ikiye böler. Demiryoluna neredeyse paralel, şehirlerarası karayolu da aynı biçimde uzayıp gider. İlçenin nüfusça yoğun üç mahallesi de demiryolu ve şehir geçiş yolunun güney kesiminde kalır. Şehir bu haliyle ekvator çizgisinin güneyi kuzeyi gibi. İnsanından bahsederken kuzeyde ve güneyde yaşayanlar olarak bile tarif edilebilir yakın gelecekte. Hatta iki kapı yerleştirilip vizeye bile tabi tutulabilir giriş çıkışlar. Doğal ve coğrafi bir bölünme demiryolları tarafından gerçekleştirilmişken güney yakasına farklı bir ad koysak yerinde olur mu bilmem ki?. Mahalli seçimler yaklaşırken aday
Halil Oral/Tavşanlı
İzmir-Ankara demiryolu bizim ilçeyi doğudan batıya bıçak gibi ikiye böler. Demiryoluna neredeyse paralel, şehirlerarası karayolu da aynı biçimde uzayıp gider. İlçenin nüfusça yoğun üç mahallesi de demiryolu ve şehir geçiş yolunun güney kesiminde kalır. Şehir bu haliyle ekvator çizgisinin güneyi kuzeyi gibi. İnsanından bahsederken kuzeyde ve güneyde yaşayanlar olarak bile tarif edilebilir yakın gelecekte. Hatta iki kapı yerleştirilip vizeye bile tabi tutulabilir giriş çıkışlar. Doğal ve coğrafi bir bölünme demiryolları tarafından gerçekleştirilmişken güney yakasına farklı bir ad koysak yerinde olur mu bilmem ki?. Mahalli seçimler yaklaşırken aday
12 Kasım 2013
ŞIP ŞIP!
ŞIP ŞIP!
Halil Oral/Tavşanlı
Cuma pazarında pılı pırtı tezgâhları dolup dolup taşıyor. Yazdan kalma mallar yok pahasına satılıyor. Al kardeşim al! Üç parçası beşe mi dersin dört parçası ona mı dersin al kardeşim. Nasıl olsa yaz bir daha gelecek. Etrafı tekstil boyalarının kokusu topyekûn kaplamış. Birazda pazarcı poşetlerine girip çıkmaktan mıdır nedir bilmem ki baygın bir koku var pazarda. Bayacak, bayıltacak insanı. Tezgâh üstündeki pılı pırtı karıştırıldıkça daha da artıyor kokunun şiddeti. Hay Allah! Karıştırmakta da hakikaten belli bir yetenek oluşmuş çok insanda. Karıştır kardeşim..
Benim derdimse başka. Havalar soğumaya yüz tuttukça sigaradan dolayı elli yaş öksürüğü(!) artıyor. Burnumun doğarken
Halil Oral/Tavşanlı
Cuma pazarında pılı pırtı tezgâhları dolup dolup taşıyor. Yazdan kalma mallar yok pahasına satılıyor. Al kardeşim al! Üç parçası beşe mi dersin dört parçası ona mı dersin al kardeşim. Nasıl olsa yaz bir daha gelecek. Etrafı tekstil boyalarının kokusu topyekûn kaplamış. Birazda pazarcı poşetlerine girip çıkmaktan mıdır nedir bilmem ki baygın bir koku var pazarda. Bayacak, bayıltacak insanı. Tezgâh üstündeki pılı pırtı karıştırıldıkça daha da artıyor kokunun şiddeti. Hay Allah! Karıştırmakta da hakikaten belli bir yetenek oluşmuş çok insanda. Karıştır kardeşim..
Benim derdimse başka. Havalar soğumaya yüz tuttukça sigaradan dolayı elli yaş öksürüğü(!) artıyor. Burnumun doğarken
07 Kasım 2013
RÜZGÂR YÖNLERİ
RÜZGÂR YÖNLERİ
Halil Oral/Tavşanlı
Okul yıllarım bugün gibi hatırımdadır. İnsan yaşlandıkça mı hatırlar geçmişi bilmem ki. Hatırladıkça bıyık altından gülesiniz gelir yaşadıklarınıza. Öğretmenler rüzgar yönlerini ve adlarını bir bir anlatırlardı da yine de anlayamazdık. Gel de gülme..Bugün bile hangi yönden hangi rüzgarın estiğini sorsalar saymam imkansız. Kendince en iyi anam bilirdi rüzgarları. Seksen beşli yaşına rağmen say desen bir çırpıda sayar. Hangi rüzgar hangi vakit eser bu bile ezberindedir. Öğretmenler rüzgar yönlerini bize tam olarak kavratamamışken okul yüzü görmemiş anama kim kavratmıştı bunları. Hayat şartlarının kendisiydi belki de. Buğdayı gözerle
Halil Oral/Tavşanlı
Okul yıllarım bugün gibi hatırımdadır. İnsan yaşlandıkça mı hatırlar geçmişi bilmem ki. Hatırladıkça bıyık altından gülesiniz gelir yaşadıklarınıza. Öğretmenler rüzgar yönlerini ve adlarını bir bir anlatırlardı da yine de anlayamazdık. Gel de gülme..Bugün bile hangi yönden hangi rüzgarın estiğini sorsalar saymam imkansız. Kendince en iyi anam bilirdi rüzgarları. Seksen beşli yaşına rağmen say desen bir çırpıda sayar. Hangi rüzgar hangi vakit eser bu bile ezberindedir. Öğretmenler rüzgar yönlerini bize tam olarak kavratamamışken okul yüzü görmemiş anama kim kavratmıştı bunları. Hayat şartlarının kendisiydi belki de. Buğdayı gözerle
GECELERİN KİBARLIĞI
GECELERİN KİBARLIĞI
Halil Oral/Tavşanlı
Emekliliğin en güzel tarafı sabah işe gitme derdinin olmayışı. Uyku tutmayan gecelerde ay ışığına yoldaşlık yapabilirsiniz bu yüzden. Gökyüzünde göz kırpan yıldızları uzun uzadıya seyre dalarsınız mesela. Gecenin sessizliğinde nereye uçtuğunu bilmediğiniz uçakları saymaya yeltenir, içindeki yolculara merak salarsınız durduk yerde. Ayrılığa mı uçar, hasretlikleri sona erdirmeye koşar soruları aklınızda peydahlandıkça, heyecanlarınız çoğalır.
Sokak lambasının ışığında uçuşan böcekleri tutmaya çalışan kedilerin ilginç avlanma taktiklerini gördükçe şaşım şaşım şaşarsınız gecelerde. Şaşırdıkça çoğalır meraklarınız. Meraklar uykuya olan direncinizi artırır gittikçe.
Geceleri, uçan uçak sayısının geçen yıllara göre arttığını gördükçe karayollarındaki duruma meyleder düşünceleriniz. Meylederken çoktan
Halil Oral/Tavşanlı
Emekliliğin en güzel tarafı sabah işe gitme derdinin olmayışı. Uyku tutmayan gecelerde ay ışığına yoldaşlık yapabilirsiniz bu yüzden. Gökyüzünde göz kırpan yıldızları uzun uzadıya seyre dalarsınız mesela. Gecenin sessizliğinde nereye uçtuğunu bilmediğiniz uçakları saymaya yeltenir, içindeki yolculara merak salarsınız durduk yerde. Ayrılığa mı uçar, hasretlikleri sona erdirmeye koşar soruları aklınızda peydahlandıkça, heyecanlarınız çoğalır.
Sokak lambasının ışığında uçuşan böcekleri tutmaya çalışan kedilerin ilginç avlanma taktiklerini gördükçe şaşım şaşım şaşarsınız gecelerde. Şaşırdıkça çoğalır meraklarınız. Meraklar uykuya olan direncinizi artırır gittikçe.
Geceleri, uçan uçak sayısının geçen yıllara göre arttığını gördükçe karayollarındaki duruma meyleder düşünceleriniz. Meylederken çoktan
19 Mart 2013
ÇOBAN ÇEŞMESİ: RÜZGÂRDAN SONRA
RÜZGÂRDAN SONRA
Halil Oral
Rüzgârlı Pazarlarda şişirdik yelkenlerimizi. Aslında yelkenlerimiz hakkın, hukukun, doğrunun, sevginin, sevdanın, ülkemin, insanımın dahası coğrafyamın coşkusu ve heyecanıyla dopdoluydu. Yelkenlerimiz Pazar rüzgârlarında yeniden şişerken aklımızı, benliğimizi, kimliğimizi, haysiyetimizi, terbiyemizi düşürmedik her daim. Bunun keyfinde ve sabrında olmanın bilincindeydik. Kimileri lades oyunlarının cambazı olsa da biz yüreğimizdeki memleket sevdasına asla halel getirmedik.
Yaradanın herkese bir ağız, bir dil verdiği muhakkak. Ağızdaki dili evirip çevirmek, elindeki kaleme eğri veya doğru çizgiler çektirmek de akıl süzgecimizle alakalı. Akıl süzgeci; aldığınız terbiye, örf, adet, inanç, iman ve ahlakla bezeli değilse yaşam hanesi özürlüdür.
Lades şampiyonları kazanmanın hırsıyla kendilerinden geçiyorlar. Bu geçişle dalaverenin perhizinde bile olmuyorlar. Ne yazık.. Perhizsiz konuşurken avurtları doluyor. Ah ki ah!
Perhizsiz konuşmalar içi dışa vurduruyor. Bu dışa vurum sırasında bir de alkışlandı mı DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...
07 Nisan 2012
ÇOBAN ÇEŞMESİ: YÜREĞİN KALAYI
YÜREĞİN KALAYI
Halil Oral/Tavşanlı
Yıldız böceği derdik gece koyusunda ışık saçan böceğe. Zifiri karanlıkta verdiği ışıkla varlığından haberdar eder hep insanı. Hareketsiz duran ışığa belli belirsiz korkuyla ilişir gözünüz.
Belki o da sizden korkar. Korkar ki, yaklaştığınızda söndürüverir ışığını da, dikilip kalırsınız öylece. Kırda ya da ormanda gece gezintisi yapanlar buna mutlaka rastlamıştır. “Yıldız Böceği” gecelerde ve sessiz ortamda ışık verirken, akşam vakitlerinin bir de ilginç bitkisi vardır. Bunun adı da “Akşam Çiçeği”dir. Akşamın alacasında salar kokusunu. Mevcut parfüm çeşitlerinde onun gibisini bulmak gerçekten zordur. Onun saldığı doğal kokunun etkisinde kalırsınız bir vakit. Gündüz vakitlerinde üstüne basıp geçtiğiniz bitkiler içinde ayırt etmeniz gerçekten zordur. Kendi başına öylesine... DEVAMINI OKUYUNUZ.
02 Nisan 2012
ÇOBAN ÇEŞMESİ: DİK VE EĞİK
ÇOBAN ÇEŞMESİ: DİK VE EĞİK: Halil Oral
İlkokula başladığım günleri bugün gibi hatırlarım. Parmaklarım arasında zar zor sıkıştırıp tuttuğum tahta yapılı kurşun kalem, oldukça büyük görünürdü. Gözümü bile koruduğum olurdu kalemden. İşaret ve orta parmağın birbirine bakan yüzlerinde kalemi sıkıştırmaktan ezilmeler oluşmuştu. Kalemi sıkmasam, doğru çizgilerin bile eğrilmesinden korkardım.
İlk çizgi çalışmalarına doğrularla
başlamıştık. Doğruları eğriler... DEVAMI LİNKTE.
İlkokula başladığım günleri bugün gibi hatırlarım. Parmaklarım arasında zar zor sıkıştırıp tuttuğum tahta yapılı kurşun kalem, oldukça büyük görünürdü. Gözümü bile koruduğum olurdu kalemden. İşaret ve orta parmağın birbirine bakan yüzlerinde kalemi sıkıştırmaktan ezilmeler oluşmuştu. Kalemi sıkmasam, doğru çizgilerin bile eğrilmesinden korkardım.
İlk çizgi çalışmalarına doğrularla
başlamıştık. Doğruları eğriler... DEVAMI LİNKTE.
08 Şubat 2012
ÇOBAN ÇEŞMESİ: ONLU SAYMA VE EBELİK
ÇOBAN ÇEŞMESİ: ONLU SAYMA VE EBELİK
Halil Oral/Tavşanlı
Halil Oral/Tavşanlı
Rakamları görmüştüm de üzerinde bu kadar kafa yormamıştım aslında. Neticede azlık veya çokluğu ifade edip geçerlerdi gözümde. Azlık veya çokluğun gerçek olması can acıttığı gibi, mutlu eden, sevindiren tarafı da vardır. Bu duruma, bakışa, ya da azlık veya çokluktan umduklarımıza göre değiştiğini biliriz elbette. İnsanın umudu sınırsız olabilir. Rakamlar da sonsuzdur. Sonsuzluk iyi midir? Hangi değerin sonsuzluğu fenalığa ya da iyiliğe işarettir? Bunu da başkaları bana açıklasın.
İlkokul yıllarımda en kolayıma beşerli ve onarlı saymak gelirdi. Tekli sayıdan başlayıp ikişerli üçerli saymanın bir yerinde mutlaka takılırdım. Bu yüzden oyunlarda ebe olduğumda beşerli ya da onarlı saymayı tercih ederdim. Dilim hiç sürçmezdi nedense.YAZININ DEVAMINI OKU
06 Şubat 2012
ÇOBAN ÇEŞMESİ: FERHAT’IN KAZMASI VE KURTULUŞ
ÇOBAN ÇEŞMESİ: FERHAT’IN KAZMASI VE KURTULUŞ: Halil Oral
Kurtuluş günü kutlamalarında çoğu insan kent meydanlarında hop oturup hop kalkarken, çocukluk yıllarımdaki ülkemin kıt imkânları aklıma gelir hep. Zorunlu durumlarda şehirden köyüme çamurlu toprak yolları yara yara gelen jeepleri hayranlık ve şaşkınlık içinde izleyişim gözlerime mum gibi dikilir. Şimdi düşünürüm de, kim nasıl icat etmişti o araçları? Hatta benim yaşımdakilerden çoğunun çocukluğu bir otomobil, bir uçak, bir elektrik lambası, bir radyo bile görmeden geçmiştir. Hatta YAZININ DEVAMINI OKU
Kurtuluş günü kutlamalarında çoğu insan kent meydanlarında hop oturup hop kalkarken, çocukluk yıllarımdaki ülkemin kıt imkânları aklıma gelir hep. Zorunlu durumlarda şehirden köyüme çamurlu toprak yolları yara yara gelen jeepleri hayranlık ve şaşkınlık içinde izleyişim gözlerime mum gibi dikilir. Şimdi düşünürüm de, kim nasıl icat etmişti o araçları? Hatta benim yaşımdakilerden çoğunun çocukluğu bir otomobil, bir uçak, bir elektrik lambası, bir radyo bile görmeden geçmiştir. Hatta YAZININ DEVAMINI OKU
28 Ocak 2012
ACİL Mİ DEĞİL Mİ?
ÇOBAN ÇEŞMESİ: ACİL Mİ DEĞİL Mİ?: Halil Oral/Tavşanlı
Aşkına kırdıran sevdalarla baş başa kalıyorum gündüzlerde. Çok naz âşık usandırırmış. Baş ağrım için davullu çengiler kurmam gerekiyor bazen. “Yerinden yönetim” derken, derinden kısıntılara maruz kalıyor insan. Kısıntı ve sınırlamalar ruhsal dünyamı bozuyor durduk yere. Bu bozuluş yeni hastalıklar peydahlıyor. Kalp ritmim değişiyor, inceden karın ağrım başlıyor. Ağrılar hükmünü artırırken yirmi dokuz harf toplamında derdimi anlatacak işaretler arıyorum. Hürmet ettiğim,
kimi vakit övgüler düzdüğüm ne varsa anlam veremediğim biçimde baş ağrıma sebep oluveriyor. Benim dert bellediklerim sana göre dertse eğer, yazıyorum kendimce. Derdi anlatamamanın kaygısına düştüğüm anlarda, anılar Hızır gibi yetişiyor. Yaşanılan ne varsa yeniden mum gibi dikiliyor göz önüme. Dikildiği anlarda yeniden yaşar gibi oluyorum. Çokların boş verdiği ayrıntılar küçük ağrılarımın dindirilmesinde engel YAZININ DEVAMINI OKU
Aşkına kırdıran sevdalarla baş başa kalıyorum gündüzlerde. Çok naz âşık usandırırmış. Baş ağrım için davullu çengiler kurmam gerekiyor bazen. “Yerinden yönetim” derken, derinden kısıntılara maruz kalıyor insan. Kısıntı ve sınırlamalar ruhsal dünyamı bozuyor durduk yere. Bu bozuluş yeni hastalıklar peydahlıyor. Kalp ritmim değişiyor, inceden karın ağrım başlıyor. Ağrılar hükmünü artırırken yirmi dokuz harf toplamında derdimi anlatacak işaretler arıyorum. Hürmet ettiğim,
kimi vakit övgüler düzdüğüm ne varsa anlam veremediğim biçimde baş ağrıma sebep oluveriyor. Benim dert bellediklerim sana göre dertse eğer, yazıyorum kendimce. Derdi anlatamamanın kaygısına düştüğüm anlarda, anılar Hızır gibi yetişiyor. Yaşanılan ne varsa yeniden mum gibi dikiliyor göz önüme. Dikildiği anlarda yeniden yaşar gibi oluyorum. Çokların boş verdiği ayrıntılar küçük ağrılarımın dindirilmesinde engel YAZININ DEVAMINI OKU
24 Ocak 2012
ÇOBAN ÇEŞMESİ: ANAMIN GÖVELESİ VE KEŞKEK
ÇOBAN ÇEŞMESİ: ANAMIN GÖVELESİ VE KEŞKEK:
ANAMIN GÖVELESİ VE KEŞKEK
Halil Oral/Tavşanlı
Anadolu genelinde olduğu gibi yöremizde doğurgan toprak yapısıyla adil bir coğrafyaya sahip. Bu coğrafya da alnımız dik ve cesur, aynı zamanda sağlıklı ömür sürebilmek için her birimizin ona adaletli yaklaşmamız gerek. Sevgileri çoğaltmamız gerekiyor bu coğrafyada. Karıncadan korkan, ayağına toprak bulaşmasından çekinen çocuklar yetiştiriyorsak, üstelik bunun farkına varmadan yaşıyorsak sevgiler nasıl çoğalır? Sevgiyle bakılmayan bir şeye karşı adaletli davrandığımız söylenebilir mi? Ya da yiyip içtiğinin kaynağını sorgulamayan toplumun sağlığı bir gün hangi noktaya varır kim merak eder?
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ.
ANAMIN GÖVELESİ VE KEŞKEK
Halil Oral/Tavşanlı
Anadolu genelinde olduğu gibi yöremizde doğurgan toprak yapısıyla adil bir coğrafyaya sahip. Bu coğrafya da alnımız dik ve cesur, aynı zamanda sağlıklı ömür sürebilmek için her birimizin ona adaletli yaklaşmamız gerek. Sevgileri çoğaltmamız gerekiyor bu coğrafyada. Karıncadan korkan, ayağına toprak bulaşmasından çekinen çocuklar yetiştiriyorsak, üstelik bunun farkına varmadan yaşıyorsak sevgiler nasıl çoğalır? Sevgiyle bakılmayan bir şeye karşı adaletli davrandığımız söylenebilir mi? Ya da yiyip içtiğinin kaynağını sorgulamayan toplumun sağlığı bir gün hangi noktaya varır kim merak eder?
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ.
23 Ocak 2012
AJANSLAR VE PROJELER
AJANSLAR
VE PROJELER
HalilOral/Tavşanlı
Sözler mıhlanmış gibi hafızalarda. Hafızamı yoklamasam, pas tutacak. Pas tuttukça aynı makamda uyutmaya meyilli ninniler dinleyip duracağım. Aynı addan dosyayı bilgisayarım bile kabullenmiyor. Ya ad ya yer değiştirmemi istiyor.
Toplumların hafızası çabuk silinirmiş. Hatta insan unutmaya meyilli yaratılmış. Ben duyduğumun yalancısıyım bu durumda. Silinir mi silinir. Unutur mu unutur. Ama bilgisayar silmiyor, silinmiyor. Bir dosyayı aynı adla kaydetmiyor. Bu bir proje işi olsa gerek.
Seksen beşli yıllardı. Yani bundan neredeyse yirmi yedi yıl öncesi. “Bana proje getirin” YAZININ DEVAMINI OKUYUNUZ
18 Ocak 2012
BAKIR ÇAĞI
BAKIR ÇAĞI
Halil Oral/Tavşanlı
İçimizdeki umutlar yelkenlerimizi canlandıracak boyutta olurdu hep. Kimse kayıtsız kahkahalar atacak yapıda değildi. Kışların bir mevsim olduğu bilinir gelip geçeceğine yürekten inanılırdı. Bakır çağıydı belki yaşadığımız. Çağa rağmen duygularımızı da tarihimizi de korurduk yüreğimizde. İnançlarımız desen yine öyle.
Dünya hızlı döndü veya döndürüldü birilerince. Dönüş hızı arttıkça merkez kaç kuvvetin savuruşları durduğumuz noktayı değiştirdi. Bu değişimle uzak düştük kimi zaman birbirimizden. Terk edişin şaşkınlığıyla çağlar atladık sandık. Bu sanışla girdik naylon çağına. Kim daha mutlu naylon çağında. Kim daha sağlıklı sentetik gıdalarla. Bu çağın aşkları bile ürküntü veriyor yüreğime. Seyrettiğim her filmin karmaşası kendimi sorgulamaktan alıkoyuyor. Naylon çağının uyanıkları kendi yüreğime, kendi özüme
Halil Oral/Tavşanlı
İçimizdeki umutlar yelkenlerimizi canlandıracak boyutta olurdu hep. Kimse kayıtsız kahkahalar atacak yapıda değildi. Kışların bir mevsim olduğu bilinir gelip geçeceğine yürekten inanılırdı. Bakır çağıydı belki yaşadığımız. Çağa rağmen duygularımızı da tarihimizi de korurduk yüreğimizde. İnançlarımız desen yine öyle.
Dünya hızlı döndü veya döndürüldü birilerince. Dönüş hızı arttıkça merkez kaç kuvvetin savuruşları durduğumuz noktayı değiştirdi. Bu değişimle uzak düştük kimi zaman birbirimizden. Terk edişin şaşkınlığıyla çağlar atladık sandık. Bu sanışla girdik naylon çağına. Kim daha mutlu naylon çağında. Kim daha sağlıklı sentetik gıdalarla. Bu çağın aşkları bile ürküntü veriyor yüreğime. Seyrettiğim her filmin karmaşası kendimi sorgulamaktan alıkoyuyor. Naylon çağının uyanıkları kendi yüreğime, kendi özüme
SEVDALANMAK HÜNERDİR ASLINDA
SEVDALANMAK HÜNERDİR ASLINDA
Halil Oral/Tavşanlı
Kaç bebek ninnisiz büyür, kaç sevda sevgisiz. Emeksiz hangi dal meyve tutar. Ya da hangi gövde dal. Sevdasız hangi düşün hayrı görülür? Düşüncesiz düşler harman yerinde savrulan saman çöpü gibidir. Kim iddia eder aksini? Varsa çıksın!
Gecelerin karanlığını gündüzler kurtarır. Her gecenin bir gündüzü mutlaka vardır. Kışlarınsa yazı. Sözün tam da burasında “hayda!” demekte haklı da bulurum sizi. Bebekten meyveye, daldan düşe, düşten saman çöpüne yeldirmek hangi sevda tarifinde vardır? Ufuklar herkesin kendine göre midir? Herkes kendisi için mi vardır dünyada? Nasıl bilirsiniz dendiğinde sarsılmaz cevap “iyi biliriz!” olmasından gerçekten emin misiniz? Bu cevabın farklı çıkma
Halil Oral/Tavşanlı
Kaç bebek ninnisiz büyür, kaç sevda sevgisiz. Emeksiz hangi dal meyve tutar. Ya da hangi gövde dal. Sevdasız hangi düşün hayrı görülür? Düşüncesiz düşler harman yerinde savrulan saman çöpü gibidir. Kim iddia eder aksini? Varsa çıksın!
Gecelerin karanlığını gündüzler kurtarır. Her gecenin bir gündüzü mutlaka vardır. Kışlarınsa yazı. Sözün tam da burasında “hayda!” demekte haklı da bulurum sizi. Bebekten meyveye, daldan düşe, düşten saman çöpüne yeldirmek hangi sevda tarifinde vardır? Ufuklar herkesin kendine göre midir? Herkes kendisi için mi vardır dünyada? Nasıl bilirsiniz dendiğinde sarsılmaz cevap “iyi biliriz!” olmasından gerçekten emin misiniz? Bu cevabın farklı çıkma
HASTALIKLI KİŞİLİĞİM
HASTALIKLI KİŞİLİĞİM!
Halil Oral/Tavşanlı
Yazmak, yazarken, düşündüklerini anlatmak, içinizde biriken hastalıklardan bahsetmek rahatlatıyor insanı. En azından ben öyle olduğunu düşünen ve yaşayanlardan biriyim. Bazen çok okumak yetmeyebiliyor. Daha yakından görmek yaşamak gerekiyor. Soru cümlesi olarak çok yaygın deyimlerimiz var. Çok gezen mi çok yaşayan mı bilir? Kuru kuruya yaşayanın neleri bilip neleri bilmeyebileceğini az buçuk tahmin edebilirsiniz. Gezip görmenin hakikaten kendine has birikimleri oluyor. Lafın nereye gittiğinin tahmininde bulunabilirsiniz. Tahminler yaparken yanılabilirsiniz de. Bu yazımda yaptığım gezilerle övünecek, belki de çok şey bildiğimi iddia edeceğim. Ben iddiada bulundukça daha bilmişler “hadi ordan” diyecek belki de. Bilmek benim haddime düşmüyor çünkü. Belki de ben bildiğimi düşünürken boşa sözler
10 Ocak 2012
BÜYÜYEN SORUN: BOŞANMA
BÜYÜYEN SORUN: BOŞANMA
Halil Oral/Tavşanlı
İlçemiz 5 belde 86 köy ve 43 mahalleden oluşmaktadır. 2009 yılı sayımlarına göre ilçe merkez nüfusu 63 bin 190, köyler nüfusu 36 bin 138 dir. İlçe merkez nüfusunun 2008 de yaptığımız çalışmada yıllık artış hızı % 4.88 dir. Köy nüfuslarının ortalama yıllık düşüş hızı ise %0,58 dir. Asıl üzerinde durmak isteğimiz konu ilçemizdeki evlenme ve boşanmalar üzerinde olacaktır.
Ülke genelinde evlenme rakamları aşağı düşerken, boşanma oranları artış göstermektedir. Ülke genelinde 2010 yılında 582 bin 715 evlilik gerçekleşmiştir. Bu rakam bir önceki yıla göre %1,53 azalmış. Ülke genelinde 2010 yılı boşanma sayısı ise bir önceki yıla göre %3.86 artarak 118 bin 568 olmuştur. Toplam evlilik içinde boşanma oranı %20. 34 dür. Bu demektir ki her beş evlilikten biri boşanmayla sonuçlanmaktadır.
Yıllar itibariyle ilçemizdeki evlilik ve boşanma oranlarına göz atalım.
Halil Oral/Tavşanlı
İlçemiz 5 belde 86 köy ve 43 mahalleden oluşmaktadır. 2009 yılı sayımlarına göre ilçe merkez nüfusu 63 bin 190, köyler nüfusu 36 bin 138 dir. İlçe merkez nüfusunun 2008 de yaptığımız çalışmada yıllık artış hızı % 4.88 dir. Köy nüfuslarının ortalama yıllık düşüş hızı ise %0,58 dir. Asıl üzerinde durmak isteğimiz konu ilçemizdeki evlenme ve boşanmalar üzerinde olacaktır.
Ülke genelinde evlenme rakamları aşağı düşerken, boşanma oranları artış göstermektedir. Ülke genelinde 2010 yılında 582 bin 715 evlilik gerçekleşmiştir. Bu rakam bir önceki yıla göre %1,53 azalmış. Ülke genelinde 2010 yılı boşanma sayısı ise bir önceki yıla göre %3.86 artarak 118 bin 568 olmuştur. Toplam evlilik içinde boşanma oranı %20. 34 dür. Bu demektir ki her beş evlilikten biri boşanmayla sonuçlanmaktadır.
Yıllar itibariyle ilçemizdeki evlilik ve boşanma oranlarına göz atalım.
26 Aralık 2011
DEĞİRMENİN TAŞI
DEĞİRMENİN TAŞI
Halil Oral
Köyler sıra sıra dizili gözlerimde. Dizildikçe kopuşlar daha da hızlanıyor. Her kopuş yüreğimde yepyeni yangınlar peydahlıyor. Yangınlar çoğaldıkça kuşlardan medet umar oluyorum. Kartal olsam güç varken sağır ve dilsizlik sığmaz yüreğime, bülbül olsam işitmek ve dilden çekmek var. Velhasıl zor iş duyarlı olmak. Hele duyarsızlık içinde duyarlı oluyorsa yüreğiniz, uykular bölünüyor gecelerde. Acılar yüreğinize saplanıp kalıyor. Sen uykuları bölsen de kim farkında bilmem ki! İşsizlik, aşsızlık feveranları yükseliyor gün gün. Yükseliyor da kendi terk ettiği üretim sahalarının hiç kimse farkına varmıyor. Burunlar kıvrılıyor, yönler iş yapmaktan ötelere çevriliyor. Kısacası rahatlıktan medet umuluyor. Vay ki vay! Ah ki ah! Hangi lokma yorulmadan yutulur bilmem ki. Bilen varsa söylesin. Boşa bekleyişler boşluğa düşmektir her daim.
Köyleri dolaştıkça geçmişin zenginliği içime doluşur. Hele Balıköy yöresindeki köylerin her birinde gördüğüm ve dimdik ayakta duran geçme devasa ambarlar neleri hatırlatmaz ki bana. Olmayan ürünün
Halil Oral
Köyler sıra sıra dizili gözlerimde. Dizildikçe kopuşlar daha da hızlanıyor. Her kopuş yüreğimde yepyeni yangınlar peydahlıyor. Yangınlar çoğaldıkça kuşlardan medet umar oluyorum. Kartal olsam güç varken sağır ve dilsizlik sığmaz yüreğime, bülbül olsam işitmek ve dilden çekmek var. Velhasıl zor iş duyarlı olmak. Hele duyarsızlık içinde duyarlı oluyorsa yüreğiniz, uykular bölünüyor gecelerde. Acılar yüreğinize saplanıp kalıyor. Sen uykuları bölsen de kim farkında bilmem ki! İşsizlik, aşsızlık feveranları yükseliyor gün gün. Yükseliyor da kendi terk ettiği üretim sahalarının hiç kimse farkına varmıyor. Burunlar kıvrılıyor, yönler iş yapmaktan ötelere çevriliyor. Kısacası rahatlıktan medet umuluyor. Vay ki vay! Ah ki ah! Hangi lokma yorulmadan yutulur bilmem ki. Bilen varsa söylesin. Boşa bekleyişler boşluğa düşmektir her daim.
Köyleri dolaştıkça geçmişin zenginliği içime doluşur. Hele Balıköy yöresindeki köylerin her birinde gördüğüm ve dimdik ayakta duran geçme devasa ambarlar neleri hatırlatmaz ki bana. Olmayan ürünün
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)