16 Kasım 2013

YAHUDİLİK VE ANTİSEMİTİZM – 5 (SON)

YAHUDİLİK VE ANTİSEMİTİZM – 5 (SON)

 Talip Kazgı
   Osmanlı döneminde iken Filistin bölgesinde herhangi bir Yahudi Müslüman zıtlaşması yoktu. Herkes barış içerisinde yaşıyordu. 1099 yılının Temmuz ayında Haçlılar tarafından Yahudiler ve Müslümanlar kadın çoluk çocuk demeden birlikte katledilmişler,bir bakıma ortak bir acı kader yaşamışlardı. Ne zaman ki birinci Cihan harbi sonrası Osmanlının İngilizlere karşı kaybetmesi ile Hicaz bölgesi ve dolayısı ile Filistin toprakları da kaybedilmişti. Osmanlının Ortadoğu topraklarından çekilmesi ile birlikte bir İngiliz mandası yönetimi baş göstermiş ve bu mandacılık 1920-1948 de İsrail devletinin kuruluşuna kadar faaliyet göstermiştir.

    İngiliz manda yönetimine izin BM,İngiliz mandasının feshinden çok kısa süre sonra Filistin topraklarını ikiye bölmüş ve İsrail Yahudi devletinin kuruluşunu onaylamıştır. Bir bakıma Filistin
toprakları Osmanlıdan İngilizlere,İngilizlerden Yahudilere geçmiştir. O toprakların gerçek sahibi Filistinli Müslümanlar Yahudilerin devlet ilanı öncesi terör eylemlerine maruz kalmış,yaşadıkları yerleri,köylerini bu terör eylemleri sonrası terk etmek zorunda kalmıştır. Eski İsrailin kurucu  kadrolarından bir çoğunun bu tedhiş eylemlerinin bizzat içinde olduğu ve planlayıcısı oldukları bir çok kaynakta karşımıza çıkmaktır. Mesala eski İsrail başbakanlarından İzak Şamir ,Kont Folke Bernadotte için  binlerce yahudinin kurtulmasına sebep olsa da fazla “arap yanlısı”olduğu için suikast emrini vermiştir.(Soykırım Endüstrisi-N.G.Finkelstein-syf.73)

    1946 yılında İngilizlerin Filistin i terk etmesi için King David Oteli ırgun isimli Yahudi terör örgütünce basılmıştır. Saldırı ateist Siyonist David Ben Gurion’un (İsrailin ilk başbakanı ve bağımsızlık bildirgesini okuyan kişi) bilgisi dahilinde gerçekleşmiştir. 92 kişi ölmüş,45 kişi ağır yaralanmıştır.İsrailin  ilk dönem terör örgütlerinden haganah,stern ve ırgun örgütleri bölgede bir çok kanlı eyleme imza atmıştır. 1948 yılının Nisan ayında Deir Yasin köyüne yaptıkları baskında stern ve ırgun terör örgütü mensubu Yahudiler  Filistinli köylülerin evlerini yakmışlar ve korkunç bir katliam gerçekleştirmişlerdir. Kızıl Haç ve BM’nin gözlemcilerinin olay yerinde daha sonra yaptıkları incelemeler, evlerin ilk önce ateşe verildiğini ve alevlerden kaçmak isteyen halkın ise kurşuna dizildiğini göstermektedir. Baskın esnasında hamile kadınların karınları yarılarak bebekleri dışarı çıkarılmış, kurbanların organları parçalanmıştır ve Deir Yassin katliamı sırasında 52 çocuk annelerinin gözleri önünde öldürülmüş ve daha sonra da başları kesilmiştir. 60′dan fazla kadın ise vücutları parçalanarak öldürülmüştür. 1956 yılında Gazze de ki Han Yunus köyünü bastıklarında bir gecede 600 aşkın kadın,çoluk çocuk demeden 600 ün üzerinde Filistinliyi acımasızca katletmişlerdir. (http://filistinzulmu.derinbilgiler.com/siyonistteror.html)

    İsrailin teör konusundaki eylemleri ile ilgili daha detaylı bilgileri yukarıda verdiğimi internet sitesinden bakabilirsiniz. Burada kısaca bahsettiğimiz terör eylemleridir.Bir de devlet terörü yaptıkları daha büyük eylemler vardır ki onlar daha da içler acısıdır.1982 Eylülünde eski İsrail başbakanı (o zaman savunma bakanıdır) Ariel Şaron un izni ile Beyruta giren İsrail tankları Savunmasız durumda bulunan binlerce Filistinli mülteciyi hristiyan falanjistler ile birlikte basarak kadın çoluk çocuk demeden binlerce kişiyi hunharca katletmiştir.Oysa kamplar BM denetimindedir.Olayları görüntülemek isteyen bir BM Fransız temsilcisi bilinmeyen bir keskin nişancı tarafından vurulmuştur. Ariel Şaron bu eylemden dolayı İsrai araştırma komisyonunca katliamdan sorumlu tutulunca savunma bakanlığından istifa etmiştir. Ariel Şaron bu katliamdan dolayı “Beyrut Kasabı” diye anılır.

   Daha yakın bir tarihte 2006 yılında İsrail,Lübnan a karşı kara,hava ve denizden saldırarak bir ay boyunca dünyanın gözü önünde bombardıman yapmıştır.Bu saldırılarda 1000 üzerinde sivil insan öldürülmüş ve altyapılar tahrip edilmiştir. Gazze ye yaptığı  insanlık dışı saldırılar,ablukalar akıl almaz şekilde devam etmektedir.2008 yılında yaptıkları acımasız saldırıda Gazze de 1000 kişinin ölümüne sebep olmuşlardır. Kendilerine taş atan çocukların üzerlerine tankla gidecek kadar cesur olan bu insanlar dünyanın gözü önünde adaletsiz ve orantısız bir güç kullanımı ile Filistinli Müslümanlara kan kusturmaya devam etmektedir. Haksız bir şekilde günümüzde dahi Filistinli Müslümanları gerekçesi olmadan yerlerinden  etmekte ve gayri ahlaki şekilde onların topraklarına Yahudi yerleşimcileri için konutlar inşa etmektedirler.İsrail, askeri üstünlüğüne ve arkasına aldığı ABD ye güvenerek bölgede terör estirmeye devam etmektedir. Haksızlığı BM tarafından onlarca kez tescillenmesine rağmen “şımarık çocuk” edası ile BM kararlarını hiçe sayacak kadar aymaz bir tutum içerisindedirler.

    1947 yılının sonlarında BM tarafından  Filistindeki toplam nüfusun % 31 i ni oluşturan Yahudilere tüm toprakların % 56 sı verildi.Yahudilere bırakılan toprakların %90  yine Filistinlilere aitti.Ayrıca naranciye ağaçlarının % 87 si Filistinlilere ait olmasına rağmen Yahudilere bırakılıyordu.Hal böyle olunca Filistinli Müslümanlar bu duruma itiraz ettiler. Arkasından olaylar durulmadan devam etti ve hala günümüzde de devam etmektedir.O gün BM tarafından Müslüman Filistin halkı için öngörülen % 44 lük toprak 1994 de % 22 ye inmiştir ve hala yeni yerleşimler sebebiyle toprak kazanımlarına haksız bir şeklide devam etmektedirler.

    1988 yılında Yaser Arafat ın tek yanlı ilan ettiği sürgünde bağımsızlığı 132 ülke kabul etmesine rağmen BM nezdinde hala ülke sayılmamaktadır.Kasım 2012 de BM nezdinde “üye olmayan gözlemci devlet” statüsünü elde etmiştir.BM üyesi 193 ülkeden 138’nin “evet” oyuyla kabul edilen karara 9 ülke “hayır” oyu vermiş (ABD, İsrail, Kanada, Çek Cumhuriyeti ile bazı Pasifik ada ülkeleri), 41 ülke çekimser kalmış (bunlar arasında İngiltere ,Almanya ve Avustralya gibi ABD’nin daimi müttefiklerinin olması ilginçtir) ve 5 ülke de oylamaya katılmamıştır.Bu oylama öncesi Filistin lideri Mahmud Abbas bir çok yaptırım ve gözdağına maruz kalmıştır.

    Sonuç olarak ABD de soykırım müzesinde (http://www.ushmm.org) soykırım mağduriyeti ile onlarca resim ve malzeme ile mazlum olduklarını tüm dünyaya ilan eden Yahudiler ellerine fırsat geçtiğinde insan hayatını yok sayan soykırımvari  uygulamaları hem de çok acımasız şekilde gerçekleştirmektedir. Yukarıda anlattıklarımız bunların sadece bir kısmıdır.
Soykırıma uğradıkları için Alman hükümetinden ve İsviçreden milyonlarca dolar tazminat almışlardır. Soykırımı Norman G.Filkenstein isimli Yahudi yazarın ifadesi ile bir “soykırım endüstrisi” ne dönüştürmüşlerdir.Hala bu soykırım müzesine 2013 yılı olmuş bağış toplamaktadırlar. Sahte eserlerle (The Painted Bird(Jerzy Kosinski)-Fragments (Binjamin Wilkomirski iki güzel örnektir.) kamuoyunu yanlış yönlendirerek kamplara hiç uğramamış insanlar oldukları halde travmatik şekilde yaşadıkları acımasız tavırları anlatmışlardır.

   Dün zulme maruz kalmaktan bahseden bu milletin bugün zulm ile abad olmaya kalkışması akıl alacak şey değildir.Siyonizmin acımasızlığı ve  antisemitizmin mağdurluk psikolojisi birleşince çok ironik bir durum ortaya çıkmaktadır. Sanırım “kaostan beslenen güçler” bir süre daha kaostan beslenmeye devam edecek gibi gözüküyorlar. Bakalım film nasıl sona erecek bende sizler gibi merak etmekteyim. Çünkü zulm ile abad olanın sonu hüsran olur diye biliriz biz.

   Bu konularda sizlere acizane bir iki kitap tavisye etmek istiyorum :
1-SOYKIRIMCILARIN GİZLİ İTTİFAKI-İbrahim SOYSAL
2-SOYKIRIM ENDÜSTRİSİ-Norman G.FILKENSTEIN
3-İSRAİL MİTLER VE TERÖR-Roger GRAUDY
4-SİYON İDERLERİNİN PROTOKELLERİ-Victor MARSDEN )

15 KASIM 2013 Cuma

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder