YAHUDİLİK VE ANTİSEMİTİZM – 5
(SON)
Talip Kazgı
Osmanlı döneminde
iken Filistin bölgesinde herhangi bir Yahudi Müslüman zıtlaşması yoktu. Herkes
barış içerisinde yaşıyordu. 1099 yılının Temmuz ayında Haçlılar tarafından
Yahudiler ve Müslümanlar kadın çoluk çocuk demeden birlikte katledilmişler,bir
bakıma ortak bir acı kader yaşamışlardı. Ne zaman ki birinci Cihan harbi
sonrası Osmanlının İngilizlere karşı kaybetmesi ile Hicaz bölgesi ve dolayısı
ile Filistin toprakları da kaybedilmişti. Osmanlının Ortadoğu topraklarından
çekilmesi ile birlikte bir İngiliz mandası yönetimi baş göstermiş ve bu
mandacılık 1920-1948 de İsrail devletinin kuruluşuna kadar faaliyet
göstermiştir.
İngiliz manda
yönetimine izin BM,İngiliz mandasının feshinden çok kısa süre sonra Filistin
topraklarını ikiye bölmüş ve İsrail Yahudi devletinin kuruluşunu onaylamıştır. Bir
bakıma Filistin
toprakları Osmanlıdan İngilizlere,İngilizlerden Yahudilere
geçmiştir. O toprakların gerçek sahibi Filistinli Müslümanlar Yahudilerin
devlet ilanı öncesi terör eylemlerine maruz kalmış,yaşadıkları
yerleri,köylerini bu terör eylemleri sonrası terk etmek zorunda kalmıştır. Eski
İsrailin kurucu kadrolarından bir
çoğunun bu tedhiş eylemlerinin bizzat içinde olduğu ve planlayıcısı oldukları
bir çok kaynakta karşımıza çıkmaktır. Mesala eski İsrail başbakanlarından İzak
Şamir ,Kont Folke Bernadotte için binlerce yahudinin kurtulmasına sebep olsa da
fazla “arap yanlısı”olduğu için suikast emrini vermiştir.(Soykırım
Endüstrisi-N.G.Finkelstein-
1946 yılında
İngilizlerin Filistin i terk etmesi için King David Oteli ırgun isimli Yahudi
terör örgütünce basılmıştır. Saldırı ateist Siyonist David Ben Gurion’un (İsrailin
ilk başbakanı ve bağımsızlık bildirgesini okuyan kişi) bilgisi dahilinde
gerçekleşmiştir. 92 kişi ölmüş,45 kişi ağır yaralanmıştır.İsrailin ilk dönem terör örgütlerinden haganah,stern ve
ırgun örgütleri bölgede bir çok kanlı eyleme imza atmıştır. 1948 yılının Nisan
ayında Deir Yasin köyüne yaptıkları baskında stern ve ırgun terör örgütü
mensubu Yahudiler Filistinli köylülerin
evlerini yakmışlar ve korkunç bir katliam gerçekleştirmişlerdir. Kızıl Haç ve
BM’nin gözlemcilerinin olay yerinde daha sonra yaptıkları incelemeler, evlerin
ilk önce ateşe verildiğini ve alevlerden kaçmak isteyen halkın ise kurşuna
dizildiğini göstermektedir. Baskın esnasında hamile kadınların karınları
yarılarak bebekleri dışarı çıkarılmış, kurbanların organları parçalanmıştır ve
Deir Yassin katliamı sırasında 52 çocuk annelerinin gözleri önünde öldürülmüş
ve daha sonra da başları kesilmiştir. 60′dan fazla kadın ise vücutları
parçalanarak öldürülmüştür. 1956 yılında Gazze de ki Han Yunus köyünü
bastıklarında bir gecede 600 aşkın kadın,çoluk çocuk demeden 600 ün üzerinde
Filistinliyi acımasızca katletmişlerdir. (http://filistinzulmu. derinbilgiler.com/ siyonistteror.html)
İsrailin teör konusundaki eylemleri ile ilgili daha detaylı bilgileri
yukarıda verdiğimi internet sitesinden bakabilirsiniz. Burada kısaca
bahsettiğimiz terör eylemleridir.Bir de devlet terörü yaptıkları daha büyük
eylemler vardır ki onlar daha da içler acısıdır.1982 Eylülünde eski İsrail
başbakanı (o zaman savunma bakanıdır) Ariel Şaron un izni ile Beyruta giren
İsrail tankları Savunmasız durumda bulunan binlerce Filistinli mülteciyi
hristiyan falanjistler ile birlikte basarak kadın çoluk çocuk demeden binlerce
kişiyi hunharca katletmiştir.Oysa kamplar BM denetimindedir.Olayları
görüntülemek isteyen bir BM Fransız temsilcisi bilinmeyen bir keskin nişancı
tarafından vurulmuştur. Ariel Şaron bu eylemden dolayı İsrai araştırma
komisyonunca katliamdan sorumlu tutulunca savunma bakanlığından istifa
etmiştir. Ariel Şaron bu katliamdan dolayı “Beyrut Kasabı” diye anılır.
Daha yakın bir tarihte 2006 yılında İsrail,Lübnan a karşı kara,hava ve
denizden saldırarak bir ay boyunca dünyanın gözü önünde bombardıman
yapmıştır.Bu saldırılarda 1000 üzerinde sivil insan öldürülmüş ve altyapılar
tahrip edilmiştir. Gazze ye yaptığı
insanlık dışı saldırılar,ablukalar akıl almaz şekilde devam etmektedir.2008
yılında yaptıkları acımasız saldırıda Gazze de 1000 kişinin ölümüne sebep
olmuşlardır. Kendilerine taş atan çocukların üzerlerine tankla gidecek kadar
cesur olan bu insanlar dünyanın gözü önünde adaletsiz ve orantısız bir güç
kullanımı ile Filistinli Müslümanlara kan kusturmaya devam etmektedir. Haksız
bir şekilde günümüzde dahi Filistinli Müslümanları gerekçesi olmadan
yerlerinden etmekte ve gayri ahlaki
şekilde onların topraklarına Yahudi yerleşimcileri için konutlar inşa
etmektedirler.İsrail, askeri üstünlüğüne ve arkasına aldığı ABD ye güvenerek
bölgede terör estirmeye devam etmektedir. Haksızlığı BM tarafından onlarca kez
tescillenmesine rağmen “şımarık çocuk” edası ile BM kararlarını hiçe sayacak
kadar aymaz bir tutum içerisindedirler.
1947 yılının sonlarında BM tarafından Filistindeki toplam nüfusun % 31 i ni
oluşturan Yahudilere tüm toprakların % 56 sı verildi.Yahudilere bırakılan
toprakların %90 yine Filistinlilere
aitti.Ayrıca naranciye ağaçlarının % 87 si Filistinlilere ait olmasına rağmen
Yahudilere bırakılıyordu.Hal böyle olunca Filistinli Müslümanlar bu duruma
itiraz ettiler. Arkasından olaylar durulmadan devam etti ve hala günümüzde de
devam etmektedir.O gün BM tarafından Müslüman Filistin halkı için öngörülen % 44
lük toprak 1994 de % 22 ye inmiştir ve hala yeni yerleşimler sebebiyle toprak
kazanımlarına haksız bir şeklide devam etmektedirler.
1988 yılında Yaser Arafat ın tek yanlı ilan ettiği sürgünde bağımsızlığı
132 ülke kabul etmesine rağmen BM nezdinde hala ülke sayılmamaktadır.Kasım 2012
de BM nezdinde “üye olmayan gözlemci devlet” statüsünü elde etmiştir.BM
üyesi 193 ülkeden 138’nin “evet” oyuyla kabul edilen karara 9 ülke “hayır” oyu
vermiş (ABD, İsrail, Kanada, Çek Cumhuriyeti ile bazı Pasifik ada ülkeleri), 41
ülke çekimser kalmış (bunlar arasında İngiltere ,Almanya ve Avustralya gibi
ABD’nin daimi müttefiklerinin olması ilginçtir) ve 5 ülke de oylamaya
katılmamıştır.Bu oylama öncesi Filistin lideri Mahmud Abbas bir çok yaptırım ve
gözdağına maruz kalmıştır.
Sonuç olarak ABD
de soykırım müzesinde (http://www.ushmm.org)
soykırım mağduriyeti ile onlarca resim ve malzeme ile mazlum olduklarını tüm
dünyaya ilan eden Yahudiler ellerine fırsat geçtiğinde insan hayatını yok sayan
soykırımvari uygulamaları hem de çok
acımasız şekilde gerçekleştirmektedir. Yukarıda anlattıklarımız bunların sadece
bir kısmıdır.
Soykırıma uğradıkları için Alman hükümetinden ve İsviçreden
milyonlarca dolar tazminat almışlardır. Soykırımı Norman G.Filkenstein isimli
Yahudi yazarın ifadesi ile bir “soykırım endüstrisi” ne dönüştürmüşlerdir.Hala
bu soykırım müzesine 2013 yılı olmuş bağış toplamaktadırlar. Sahte eserlerle (The
Painted Bird(Jerzy Kosinski)-Fragments (Binjamin Wilkomirski iki güzel
örnektir.) kamuoyunu yanlış yönlendirerek kamplara hiç uğramamış insanlar
oldukları halde travmatik şekilde yaşadıkları acımasız tavırları
anlatmışlardır.
Dün zulme maruz
kalmaktan bahseden bu milletin bugün zulm ile abad olmaya kalkışması akıl
alacak şey değildir.Siyonizmin acımasızlığı ve
antisemitizmin mağdurluk psikolojisi birleşince çok ironik bir durum
ortaya çıkmaktadır. Sanırım “kaostan beslenen güçler” bir süre daha kaostan
beslenmeye devam edecek gibi gözüküyorlar. Bakalım film nasıl sona erecek bende
sizler gibi merak etmekteyim. Çünkü zulm ile abad olanın sonu hüsran olur diye
biliriz biz.
Bu konularda
sizlere acizane bir iki kitap tavisye etmek istiyorum :
1-SOYKIRIMCILARIN GİZLİ İTTİFAKI-İbrahim SOYSAL
2-SOYKIRIM ENDÜSTRİSİ-Norman G.FILKENSTEIN
3-İSRAİL MİTLER VE TERÖR-Roger GRAUDY
4-SİYON İDERLERİNİN PROTOKELLERİ-Victor MARSDEN )
15 KASIM 2013 Cuma
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder