18 Aralık 2013

KAYBETMEK Mİ, KAZANMAK MI?



  KAYBETMEK Mİ, KAZANMAK MI?
Talip Kazgı
“Hayat kaybettiklerimize üzülecek kadar uzun değildir” diyordu bugünkü şiir dinletisinde ismini hatırlayamadığım bir şair. Bu dizeler salonun şiir yankılanan atmosferinde beni düşüncelere gark etti bir an. Evet, haklıydı sanırım şair diye düşünmeye başladım. Nice şeyleri kaybetmiştim bugüne kadar. Hala da acısın hissettiğim kayıplar tam da yüreğimin bam telinde inler durur çoğu zaman. Ne bir sesini duyabilirim, ne de bir nefesini kaybettiklerimin. Ama acılarını duyarım sadece. Yoksa bizler acı çekmeye mi geldik dünya ya diye düşünmeye de başlarız çoğu zaman. Oysa şair acı çekmeye dahi çok zamanımız yok uyanın diyor bize sanki, uyanın. Mutlu olmanın yollarını arayın. “Duvarı nem, insanı gam öldürür “ demişler. Gereksiz gamlar erken yolculuğa çıkmamıza sebep olmasın sakın!
   

    Hüzün elbette ki haktır. Hüznünü çekmemizi hak eden nice insanlar vardır. Eğer onlar için hüzünlenmezsek onların ruhlarını incitmiş oluruz.  Keşke ömür boyu hüzün çekmektense Mevlana Hazretleri gibi “ Şeb-i Arus “ sayabilseydik sevdiklerimizin gidişlerini. O zaman bakın bakalım düğün günü ağlar mıydık biz. Bırakın ağlamayı  düğün günü hüznümüzü, gözyaşımızı görseler bize divane derlerdi değil mi? Keşke her sevdiğimiz Mevlana inceliğinde bir yaşam sürse de  onların da ayrılışlarını şeb-i arus gibi kabul edebilseydik.
   Bir şehidin ardından gözyaşı döker analar, eşler. Can yanmıştır bir kerre anlarım. Amma hal-i pür melali belli olmayan bizlerin sonunun ne olacağı belli değilken, Neden sonu Cennetler olan bir şehidin ardından gözyaşları dökülür? Ağlayan analar acıdan ağlar. Ah keşke sevince çevirebilseler bu ağıtları. Hüznün gözyaşları değil de,mutluluk gözyaşları sayabilsek bunları. Şeb-i Arus tan latif esintiler saysak yanılmış mı oluruz?
   Sevdiklerimizi kaybederiz, fırsatlarımızı kaybederiz, sağlığımızı kaybederiz, mallarımızı kaybederiz, vatanımızı kaybederiz, aklımızı kaybederiz. Say sayabildiğin kadar. Kaybetmek pek te olumlu bir şey gibi gözükmüyor mana itibariyle.Peki “'Sizin hayır gördüklerinizde şer, şer gördüklerinizde hayır vardır.. (Bakara suresi, 216. ayet)  buyrulduğu gibi kaybettiğimiz şeyler ilerde farkında olmasak bile kazanca dönüştürülürse ne düşüneceğiz o vakit?  O zaman kazanmanın da, kaybetmenin de hazzını yaşayın derim size.Kaybeden hırs yapar,gözyaşı döker,bilenir belki.Ama o kaybetmeye karşı teenni ile yaklaşırsa kaybettiği şeyi belki kazanca dönüştürebilir.”Kaybetmek, kazanmanın itici gücüdür” diyorum o halde.
   İnsanlar değer vermediği şeylerin kaybolmasına pek üzülmezken, “zaman” gibi çok değerli bir mefhumu acımasızca kaybetmekten hiç çekinmiyorlar. Oysa değer vermeyerek bedavadan kaybettiğimiz o zaman her derde deva bir ilaçtır hattı zatında. İdamına ramak kalan bir adam için saniyeler bile önemlidir. Çünkü zaman yoğunlaşmış bir halde patlayıp yok olma noktasındadır o kişi için. Keşke zaman yoğunlaşmayıp bir ömür boyu sünerek uzayıp gitse ne güzel olurdu değil mi? Ama kader, zamanı bazen esnetir , bazen dondurur, bazen patlatır.Esnek zaman dilimlerinde zamanı en hayırlı bir şekilde değerlendirmek sanırım çıkarımıza bir yol olur. Aynı şekilde hasta olan bir adamın iyileşme süreci için neye ihtiyacı vardır? Zamana. Zaman israf edilmemesi gerekli en önemli şeydir. Her şeyi israf ediniz ama zamanı asla israf etmeyiniz, kaybetmeyiniz. Para geri gelebilir, eşin yenisi bulunabilir, sağlığınıza tekrar kavuşabilirsiniz ama geçen zamanın bir saniyesini bile yeniden getirme şansınız asla mümkün değildir. Kontrolü elden bırakırsanız siz zamanı harcadığınızı zannederken, zaman sizi harcar bunu aklınızdan çıkarmayınız.   


15 Aralık 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder