KAYBETMEK
Mİ, KAZANMAK MI?
Talip Kazgı
“Hayat kaybettiklerimize üzülecek kadar uzun değildir”
diyordu bugünkü şiir dinletisinde ismini hatırlayamadığım bir şair. Bu dizeler
salonun şiir yankılanan atmosferinde beni düşüncelere gark etti bir an. Evet,
haklıydı sanırım şair diye düşünmeye başladım. Nice şeyleri kaybetmiştim bugüne
kadar. Hala da acısın hissettiğim kayıplar tam da yüreğimin bam telinde inler
durur çoğu zaman. Ne bir sesini duyabilirim, ne de bir nefesini
kaybettiklerimin. Ama acılarını duyarım sadece. Yoksa bizler acı çekmeye mi
geldik dünya ya diye düşünmeye de başlarız çoğu zaman. Oysa şair acı çekmeye
dahi çok zamanımız yok uyanın diyor bize sanki, uyanın. Mutlu olmanın yollarını
arayın. “Duvarı nem, insanı gam öldürür “ demişler. Gereksiz gamlar erken
yolculuğa çıkmamıza sebep olmasın sakın!
Hüzün elbette ki
haktır. Hüznünü çekmemizi hak eden nice insanlar vardır. Eğer onlar için
hüzünlenmezsek onların ruhlarını incitmiş oluruz. Keşke ömür boyu hüzün çekmektense Mevlana
Hazretleri gibi “ Şeb-i Arus “ sayabilseydik sevdiklerimizin gidişlerini. O
zaman bakın bakalım düğün günü ağlar mıydık biz. Bırakın ağlamayı düğün günü hüznümüzü, gözyaşımızı görseler
bize divane derlerdi değil mi? Keşke her sevdiğimiz Mevlana inceliğinde bir
yaşam sürse de onların da ayrılışlarını
şeb-i arus gibi kabul edebilseydik.
Bir şehidin
ardından gözyaşı döker analar, eşler. Can yanmıştır bir kerre anlarım. Amma
hal-i pür melali belli olmayan bizlerin sonunun ne olacağı belli değilken,
Neden sonu Cennetler olan bir şehidin ardından gözyaşları dökülür? Ağlayan
analar acıdan ağlar. Ah keşke sevince çevirebilseler bu ağıtları. Hüznün
gözyaşları değil de,mutluluk gözyaşları sayabilsek bunları. Şeb-i Arus tan
latif esintiler saysak yanılmış mı oluruz?
Sevdiklerimizi kaybederiz,
fırsatlarımızı kaybederiz, sağlığımızı kaybederiz, mallarımızı kaybederiz,
vatanımızı kaybederiz, aklımızı kaybederiz. Say sayabildiğin kadar. Kaybetmek
pek te olumlu bir şey gibi gözükmüyor mana itibariyle.Peki “'Sizin
hayır gördüklerinizde şer, şer gördüklerinizde
hayır vardır.. (Bakara suresi, 216. ayet) buyrulduğu gibi kaybettiğimiz
şeyler ilerde farkında olmasak bile kazanca dönüştürülürse ne düşüneceğiz o
vakit? O zaman kazanmanın da, kaybetmenin
de hazzını yaşayın derim size.Kaybeden hırs yapar,gözyaşı döker,bilenir
belki.Ama o kaybetmeye karşı teenni ile yaklaşırsa kaybettiği şeyi belki
kazanca dönüştürebilir.”Kaybetmek, kazanmanın itici gücüdür” diyorum o halde.
İnsanlar değer vermediği şeylerin kaybolmasına pek üzülmezken, “zaman”
gibi çok değerli bir mefhumu acımasızca kaybetmekten hiç çekinmiyorlar. Oysa
değer vermeyerek bedavadan kaybettiğimiz o zaman her derde deva bir ilaçtır
hattı zatında. İdamına ramak kalan bir adam için saniyeler bile önemlidir.
Çünkü zaman yoğunlaşmış bir halde patlayıp yok olma noktasındadır o kişi için.
Keşke zaman yoğunlaşmayıp bir ömür boyu sünerek uzayıp gitse ne güzel olurdu
değil mi? Ama kader, zamanı bazen esnetir , bazen dondurur, bazen
patlatır.Esnek zaman dilimlerinde zamanı en hayırlı bir şekilde değerlendirmek
sanırım çıkarımıza bir yol olur. Aynı şekilde hasta olan bir adamın iyileşme
süreci için neye ihtiyacı vardır? Zamana. Zaman israf edilmemesi gerekli en
önemli şeydir. Her şeyi israf ediniz ama zamanı asla israf etmeyiniz,
kaybetmeyiniz. Para geri gelebilir, eşin yenisi bulunabilir, sağlığınıza tekrar
kavuşabilirsiniz ama geçen zamanın bir saniyesini bile yeniden getirme şansınız
asla mümkün değildir. Kontrolü elden bırakırsanız siz zamanı harcadığınızı
zannederken, zaman sizi harcar bunu aklınızdan çıkarmayınız.
15 Aralık 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder