Osman
Said DEMİRYILMAZ
GÜLCE KIVILCIMLAR
Dostanamece merhaba, 17.12.2013
Dostun değerini anlamak istersen, Dostnamede oku kendini. İnsanın
kendinden daha iyi dostu olmaz derler. Ama bu Dostnamede dostlar bir araya
gelir. Birbirimizi görmesek de bu satırları aynı anda okuduğumuzu biliriz. Sen
de mutluluğumuzu paylaşırsın bizimle, sen de eleştirirsin kendini, sen de
duyarsın fısıltılarımızı… Sen de acılarını duyarsın yaşananların, hayal
kırıklıkları yaşarsın bizimle… Kısacası Sen de bizimle Dostname’nin satırlarında
bir olursun.
İnsan çok şeye sahip olmak ister, çok şey başarmak ister. Bazen şartlar
elvermediğinde istediklerini başaramazsın. Bu başarısız olduğun anlamına
gelmez. Aksine başarı için bir adım attığını gösterir. Adım atmak değişmenin
başlangıcıdır. Başarısız olduğunu fark etmek de değişime başladığın anlamındadır.
Değişmek zihinde başlar. İnsan zihnindekileri bir anda silemez, unutamaz! Ama
gizleyebilir, kendinden bile… Bir gün elbet ortaya çıkar bu gizlenenler… Ama
önemli olan, ortaya çıkması değil, belirdiklerinde onları doğru
yönlendirebilmektir. Onları güzelleştirebilmektir. Hataları olur her insanın,
yalnız hatanın dönmesini bilmek de erdemdir, hatada ısrar etmek değil. Vedûd
isminin insandaki tecellisi olan sevme hissiyatı ilahi bir aşka ya da
“yaratandan ötürü yaradılanı sevmek” ilkesiyle meşru dairede bir sevdaya
çevirmek de bir köklü değişimdir. Değişim bazen bir şeyleri tamamen yıkıp
yenisini inşa etmek değildir. Değişim bazen mevcut olanı güzelleştirmek, düzenleyerek
geliştirmektir. Bu bir inanç düzenlemesi olabileceği gibi, yaşantını, okul/iş
hayatını, aile yaşamını değişim rüzgarına tabi tutarak olabilir. İnsan değiştikçe
olgunlaşmalı, istikameti doğruya olduktan sonra değişmekten korkmamalıdır.
Korkma içindeki kıvılcımlar, yüreğindeki alevlenecek güzelliklerin
müjdecisidir. Her insanın kalbinin derinliklerinde bambaşka bir dünya vardır.
Aslında senin karşındakilerde gördüklerin, sadece senin görmek istediklerinden
ibaret. Başka bir niyet arama… Kimseyi senden aşağı görme, kimseden yüksek
olduğunu düşünme! Bir yolcuktayız, kimi bir basamak fazla çıkmış, kimi bir
basamak gerimizde… Ne fark eder? Hepimiz aynı basamakları çıkacağız nasılsa,
ikişer çıkmışsın, teker teker aheste çıkmışsın ne değişir, hedef aynı olduktan
sonra…
Bazen düşündüklerine yetişmez hızın. Düşünürsün söylemezsin, yazmazsın,
yapamazsın! Bazen sadece zihninden geçirirsin o kadar. Söylediklerinin, kağıda
aktardıkların hep bir yanı eksik kalır. Hayat bazen sadece bir gül bahçesidir.
Güller konuşmaz! Ama anlattıkları öyle manalara gelir ki şaşırtır insanı… Bazen
çiçeklerin en güzelidir. Bahçevanın en sevdiği… Bazen bir gül, Leyla olur Mecnun’un
sevdalandığı… Bazen bülbüle Ferhat gibi dağları deldirir. Bazen sevdayı aşar;
Efendimiz (s.a.v.) olur. Mananın zirvesine ulaşır. Gülü bülbülün sevdiği kadar
bahçevan da sever. Bülbül, gülün gönlünü, bahçevan da toprağını besler! Lakin
bülbül’ün kıyamadığına, gün gelir bahçevan bir makas atar. Gül solunca toprakla
harmanlanır. Tıpkı hayatta böyledir. Sevenler ve sevilenler bu dünyada sadece
bir gül bahçesindedirler. Gün gelir vade dolar, rızkını veren seni toprakla
buluşturur. Bülbül üzülürse de, mananın farkına varınca anlar her şeyin
sırrını. Gül solsa da toprakta can bulacağını bilir. Bu bahçede yaşamaya
başlayalı epey oldu. Farkında olamadığımız, şükrünü eda edemediğimiz bir çok
lütuf ile süsledi bizi bahçevanımız. Gün gelecek makas atılma sırası bize de
gelecek, kanmamak gerek bülbülün şarkılarına, ebedi sanmamak gerek! Ondan
geldik ona dönemsini bilmek gerek!
Kağıtlarda okuyorum, kalemlerle
cevaplıyorum. Aslında ben aracılık ediyorum. Biliyor musun, ben aslında yazmayı
konuşmaktan daha çok seviyorum. Konuşurken hata yaptığımda silemiyorum. Kırılan
kalplerin faili oluveriyorum. Konuşamıyorum, üzüyorum, üzülüyorum. Bu nedenle
yazarak anlatmak daha makul geliyor bana. Kullandığım kelimelerin ne kadar
değerli olduğunu görüyorum kağıtlarda… Seviyorum bu yüzden yazmayı. Sözcükler
uçup gitmiyor, kalıyor Dostname’nin satırlarında… Ama konuşmaktan da kaçmamak
gerek. Tıpkı yazıyor gibi konuşmalı insan, sadece tek farkı galiba silgi
kullanmamak için daha dikkatli seçmeli kelimeleri. Yazmak konuşmayı unutturmaz.
Sadece gizler bazen. Beyaz kağıtlar sana konuşmanın değerini öğretir bazen.
Hasret duyarsın birkaç kelime etmeye… Bildiklerinin yarım, kelimelerinin eksik
olduğunu fark edersin. Yaz sende konuşmadan… Yaz ki fark et içindeki
fırtınaların kağıtlardaki yansımalarını… Sonra koyma hiç nokta. Dostname olsun,
noktasız sonla son bulsun ( )
Osman Said DEMİRYILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder