DAĞLARA KEM DÜŞENDE
Talip Kazgı
Günümüzde cereyan eden olayların, bizzat yaşadığımız dönemlere denk gelmesi bizleri ilahi imtihan açısından pek zorlasa da,Hz.Osman,Hz.Ali,Hz.Hüseyin dönemi gibi daha cafcaflı dönemlere göre daha az da olsa rahatlatıyor.Nedeni ise çok basit.Fitnenin zuhur ettiği dönemlerde yaşama refleksinin zorlukları.
Acı olan nedir biliyor musunuz? En ağır eleştirilerin kendi cephenizden saydığınız insanlardan gelmesi,dünün düşmanlarının, bu silinen dostlukların yerini allı pullu doldurmasıdır.Gerçekten ibretamiz olaylar dönemini bizatihi yaşıyoruz.
Dost acı söyler der büyüklerimiz.Bu acıdan maksat dostu yerle yeksan edip,yok etmek mantığı değil acı da olsa gerçekleri dillendirme olayıdır.Bu acıdan kaçan dostların liman olarak sığındıkları yer maalesef düşmanların tam da ocağı olursa asıl acı budur derim maalesef.Dostun acısı bu acı yanında şifa kalır da yazık fark edemez insanlar buna yanarım.
Geçmiş zamanda evliyaların çoğu dağlarda,bayırlarda,mağaralarda,dervişane şekilde yaşarlarmış.İhtiyaca binaen şehre iner tez elden geri dağlarına,yurtlarına dönerlermiş.Korkarlarmış kalabalığın fitnesinden,korkarlarmış yanlış bir meylin ihlaslarını zedelemesinden.Ve ömür geçer gidermiş evrad-ezkar –ibadet üçlemi içerisinde.Hakka yakın olmayı halktan uzak olmaya yeğlermiş bir dönemin evliyaları.O yüzden değil midir İbrahim Edhem Hazretleri nin tacı tahtı bırakıp dağlara düşmesi.Hakka aşık olan değil midir kendisini anlayamayan insanların arasında iken dağ başında yaşıyor gibi hissetmesi.Dağlara kem düşüp durur bugünlerde.Hangi dağa gidersen git teknolojiye az meylin var ise fitne gelip seni mağarada bile buluyor,denizin bin fersah altında ve uzayın derinliklerinde dahi buluyor.Bölgesel fitneler globelleşmiş fitnelere dönüştü bu dönemlerde.Dolayısı ile peygamberimizin (sav) “fitneden uzaklaşınız” sözü acaba bu fitneden nereye, nasıl,ne şekilde kaçsak düşüncesini akla getiriyor.Dediğim gibi nereye kaçarsan kaç fitne seni bulacak bir hale gelmiş günümüzde.Tek çare kalıyor.Dilini ısırmak,elindeki taşı sıkmak,gözlerini,kulaklarını sımsıkı kapamak.Haydi yap yapabiliyorsan.Haydi Eyyub Peygamber gibi yudumla sabrın en zorunu.Yapabilene helal olsun derim.Yapamıyorsak işimiz daha büyük fitnelere göre az gibi gözükse de yine çok zor bir dönem.Teknloji olmayan dönemin fitnesi ile,teknolojik devrin fitnesi sanki yarış halinde gibi.Ama etken,etkilenen yine insanoğlu yani biz,yani Müslümanlar.Allah bizi fitnenin bizzat içerisinde bulunanlardan eylemesin.
Hazreti Rabia dünya malını sevmeyen bir mübareke idi. Dostları, ona para yardımında bulunmak isteyince "Ben dünyayı ona sahip olandan istemeye utanıyorum, nerede kaldı ki, ona sahip olmayan kullardan isteyeyim?" der. Günümüzün büyüklerinin bir çoğu maalesef para ile iç içe ve parayı yönlendirmek için çaba sarfederken sanırım Rabia hazretleri ile farkları da alenen ortaya çıkıveriyor.Acaba diyorum bugün lüks mekanlarda takvayı ve içsel yoksulluğu yaşamaya çalışanlar derme çatma kulubelerde,mağaracıklarda ömür tüketen bu büyüklerden farklı büyüklermi (!).Çağ değiştikçe evliya olmanın,zahid olmanın yöntemleri ve mekanları da değişikliğe mi uğruyor yoksa? Teknojik imkanlardan istifade ile İbrahim Edhem hazretlerine Hz.Hızır ın sorduğu gibi “Saraylarda,kuş tüyü yataklarda Allah aranır mı,Aransa da bulunur mu?” sorusunu ve Edhem hazretlerinin verecek cevap bulamayıp donup kalmasını akla getiriyor.Bunlar dillendirirken sakın kimseler yanlış anlamasın.Bu devirde bu gerek,devir mağara devri değil diyebilirsiniz.Maksadımız devirden ziyade Hakka gönül verenlerin para pul ve makam işleri ile değil,insanların ihlası ile,imanlarını kurtarması ile alakalı olmalarını dile getirmek gayesidir.Demem odur ki geçmişin mağara dönemi evliyası ile günümüzün lüks mekanlarında tutsak bir garip gibi yaşayan evliyasından çok farklı.Farkı farketmek için dönün geçmişin evliyalarını,büyüklerini bir kez daha araştırın.Günümüzde bu zatlara daha yakın kimler yaşıyor bir araştırın.Şemseddin-i Sivasi hazretlerinin “Dört büyük Halife”sini,Feriuddin-i Attar hazretlerinin “Tezkiret’ül Evliyası” nı,Vehbi YILDIZ ın “Aklın Gözyaşları” nı,Ahmet ŞAHİN’in “Tarihin Şeref Levhaları” nı bir kez daha okuyun.Okuyun ve farkı fark edin derim.Dağlara kem düşende gönüllere kem düşmeden aydınlanınız.
16 Mart 2014
o yüzden değil midir Rabia Hazretlerine dostları, para yardımında bulunmak isteyince "Ben dünyayı ona sahip olandan istemeye utanıyorum, nerede kaldı ki, ona sahip olmayan kullardan isteyeyim?" der.O yüzden değil midir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder