Osman Said DEMİRYILMAZ HAZiNE
Duygularının esiri olmuş bir dosttan selam sana, 06.05.2014
Duygu yüklü beyaz sayfalarda, kelimelerle dansımıza hoş geldin dostum.
Sana yazmaya başlayalı çok şey değişti. Kelimelerdeki düzen sanki biraz daha
güzelleşiyor her geçen gün, sanki hedefe doğru basamakları tırmanıyoruz beraberce…
Bu satırlarda öğrenmek istediğimiz ve hedefimiz olarak belirlediğimiz, yaklaşımımız,
felsefemiz; içimizdeki hazinelerin farkına varmak! Hayatın bir oyun olduğu
öğrendiğimizden bu yana, kaçak da olsa bir oyuncusu olmaya çalıştık seninle…
Bazen sahnede beni izleyen bir seyirci oldun, bazense perdenin arkasından
unuttuklarımı hatırlatan bir suflör! Bazen sessizce dinledin beni, okudun
karmakarışık cümlelerimi, düşündün üzerinde… Bazen alkışladın, bazen küçük bir
tebessümle karşıladın, bazense gözyaşında yansıdı yazdıklarım… Ama hepsi bir
oyun sanki… Perdelerin kapanmasını bekleyen bir oyun sadece.
İnsanlara güvenmiyormuşsun gibi bir his doğdu bugün içimde. Akıldan
geçenleri bilemediğin için mi böyle düşünüyorsun. Kimse kimsenin aklından
geçenleri okuyamıyor zaten. Kuruntu etme kendine. Sana bir sır vereyim mi? Bir
gün gerçek bir şair olursan anlayacaksın; en mükemmel şiir, karşındaki insanın
zihninde veya kâinatın herhangi bilinmeyen bir köşesinde saklıdır. Sen sadece bunları
keşfetmekle uğraşacak, tahmin etmekle yetineceksin. Bulduklarını mısralara
dökeceksin…
Benim aklımdan geçenleri okumaya başlamışsın bile… İçindeki büyük
hazinenin peşinde ol! O hazine de insanların düşündüklerinin keşfetmenin
haritası var. Bu hazinenin peşine takılınca, pişmanlıklar bile sana güzel
görünmeye başlıyor. Hani demiş ya Edison; “Ben ampule gitmeyen yolları
keşfettim” Edison için ampule gitmeyen, ama doğru yolda olduğunu gösteren her
şey bir kazançtır. Hazineye giden yolda, seni hazineye götürmeyen öyle çıkmaz
sokaklara denk geleceksin ki; hazinenin değeri daha da artacak! Kazandıklarını
hep ona ulaşmaya çalışırken kaybettiklerinin değeri ile ölç! Sen bazen kendi kendine mırıldanıyorsun,
sıfırı tükettim diye… Farkında değilsin hayatın neresinde olduğunun; sen çoktan
artılı hanelere ulaşmışsın. Hatta iki haneli sayılarda geziyorsun, eksilerde
görme kendini… Bunun en büyük delili; kendindeki eksiklikleri görebilmendir.
Örnek aldığın kişiyi, sır vereceğin dostunu, yerine göre kullanman gereken
kelimeyi ve en önemlisi de neye, ne kadar değer vereceğini iyi bilmelisin! Keşkelerinin
sonuna bir de İnşallah ve Haydi ekledin mi mesele bitmiştir. Buldun işte
hazineyi! Böylece aşarsın farkında olmadan engellerini.
Hazine yolunda bazen yazılanlar, samimi ama soru işaretleriyle dolu
diye düşünüyorsun! Ben de bazen sorduklarımda, sorguladıklarımda kendimi
buluyorum. “Evet, haklı neden böylesin Said? Valla ben akıl erdiremedim
Osmancım! Sence Neden? Düşünelim…” gibi monologlarla doluyor zihnim. İçimdeki
çatışmaya kalemler son veriyor; kâğıda yazılan cevap mahiyetli satırları senden
önce, ilk kendime okuyorum. Senin duygularını aklından geçirdiklerini hayal
etmeye çalışıyorum. Acaba bu kelimeyi okurken neler düşünecek? Aklıma birçok
seçenek geliyor. Namenin akıcılığını bozmadan seçiyorum birini… Şöyle demeni
istiyorum okurken, şiir gibi yazmışsın, ahengini tutturmuşsun, güzel sözcükler
seçmişsin vesselam. Ama zor bunu yakalamak. İşte hazine burada devre girecek.
Kalemlere vesile olmak yerine, yaşadıklarınla kalemler sana vesile olmaya
başladıysa eğer; “olmuşsun” demektir.
Vakit yine ayrılık vaktini gösterdiğinde, Dostnamenin satırlarına nokta
koymadan nasıl veda edebilirim diye düşünme telaşı başlıyor. Malum, sen
hazineyi arıyorsun, arada bizi de unutma! Bir Dostname’nin satırları arasında
seni bekliyor olacağım ve yine nokta koymayacağım ( )
Osman Said DEMİRYILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder