06 Mayıs 2014

DOSTNAME-XVII (Hazine)

Osman Said DEMİRYILMAZ                  HAZiNE

Duygularının esiri olmuş bir dosttan selam sana,                          06.05.2014

Duygu yüklü beyaz sayfalarda, kelimelerle dansımıza hoş geldin dostum.

      Sana yazmaya başlayalı çok şey değişti. Kelimelerdeki düzen sanki biraz daha güzelleşiyor her geçen gün, sanki hedefe doğru basamakları tırmanıyoruz beraberce… Bu satırlarda öğrenmek istediğimiz ve hedefimiz olarak belirlediğimiz, yaklaşımımız, felsefemiz; içimizdeki hazinelerin farkına varmak! Hayatın bir oyun olduğu öğrendiğimizden bu yana, kaçak da olsa bir oyuncusu olmaya çalıştık seninle… Bazen sahnede beni izleyen bir seyirci oldun, bazense perdenin arkasından unuttuklarımı hatırlatan bir suflör! Bazen sessizce dinledin beni, okudun karmakarışık cümlelerimi, düşündün üzerinde… Bazen alkışladın, bazen küçük bir tebessümle karşıladın, bazense gözyaşında yansıdı yazdıklarım… Ama hepsi bir oyun sanki… Perdelerin kapanmasını bekleyen bir oyun sadece.

İnsanlara güvenmiyormuşsun gibi bir his doğdu bugün içimde. Akıldan geçenleri bilemediğin için mi böyle düşünüyorsun. Kimse kimsenin aklından geçenleri okuyamıyor zaten. Kuruntu etme kendine. Sana bir sır vereyim mi? Bir gün gerçek bir şair olursan anlayacaksın; en mükemmel şiir, karşındaki insanın zihninde veya kâinatın herhangi bilinmeyen bir köşesinde saklıdır. Sen sadece bunları keşfetmekle uğraşacak, tahmin etmekle yetineceksin. Bulduklarını mısralara dökeceksin…
Benim aklımdan geçenleri okumaya başlamışsın bile… İçindeki büyük hazinenin peşinde ol! O hazine de insanların düşündüklerinin keşfetmenin haritası var. Bu hazinenin peşine takılınca, pişmanlıklar bile sana güzel görünmeye başlıyor. Hani demiş ya Edison; “Ben ampule gitmeyen yolları keşfettim” Edison için ampule gitmeyen, ama doğru yolda olduğunu gösteren her şey bir kazançtır. Hazineye giden yolda, seni hazineye götürmeyen öyle çıkmaz sokaklara denk geleceksin ki; hazinenin değeri daha da artacak! Kazandıklarını hep ona ulaşmaya çalışırken kaybettiklerinin değeri ile ölç!  Sen bazen kendi kendine mırıldanıyorsun, sıfırı tükettim diye… Farkında değilsin hayatın neresinde olduğunun; sen çoktan artılı hanelere ulaşmışsın. Hatta iki haneli sayılarda geziyorsun, eksilerde görme kendini… Bunun en büyük delili; kendindeki eksiklikleri görebilmendir. Örnek aldığın kişiyi, sır vereceğin dostunu, yerine göre kullanman gereken kelimeyi ve en önemlisi de neye, ne kadar değer vereceğini iyi bilmelisin! Keşkelerinin sonuna bir de İnşallah ve Haydi ekledin mi mesele bitmiştir. Buldun işte hazineyi! Böylece aşarsın farkında olmadan engellerini.
Hazine yolunda bazen yazılanlar, samimi ama soru işaretleriyle dolu diye düşünüyorsun! Ben de bazen sorduklarımda, sorguladıklarımda kendimi buluyorum. “Evet, haklı neden böylesin Said? Valla ben akıl erdiremedim Osmancım! Sence Neden? Düşünelim…” gibi monologlarla doluyor zihnim. İçimdeki çatışmaya kalemler son veriyor; kâğıda yazılan cevap mahiyetli satırları senden önce, ilk kendime okuyorum. Senin duygularını aklından geçirdiklerini hayal etmeye çalışıyorum. Acaba bu kelimeyi okurken neler düşünecek? Aklıma birçok seçenek geliyor. Namenin akıcılığını bozmadan seçiyorum birini… Şöyle demeni istiyorum okurken, şiir gibi yazmışsın, ahengini tutturmuşsun, güzel sözcükler seçmişsin vesselam. Ama zor bunu yakalamak. İşte hazine burada devre girecek. Kalemlere vesile olmak yerine, yaşadıklarınla kalemler sana vesile olmaya başladıysa eğer; “olmuşsun” demektir.
Vakit yine ayrılık vaktini gösterdiğinde, Dostnamenin satırlarına nokta koymadan nasıl veda edebilirim diye düşünme telaşı başlıyor. Malum, sen hazineyi arıyorsun, arada bizi de unutma! Bir Dostname’nin satırları arasında seni bekliyor olacağım ve yine nokta koymayacağım (  )


                                                 
Osman Said DEMİRYILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder