dostname etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dostname etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

01 Eylül 2015

DOSTNAME - XXX (İstanbul)

Osman Said DEMİRYILMAZ                                     İSTANBUL

Ey dost,                                                                   01.09.2015

Sana yazmanın özgürlüğünde kalemlerle dansıma başlıyorken,
seni ruhumda bir kere daha hissettim. Hasretinin uzayıp giden sancılarını çekiyorum. Geceler başka ızdıraplara gebe sana ulaşacak namelerin ışığında. Hayaller, umutlar, çiçeklerin bahara özlemi hiçbirisi bu sana ve bir de o şehre olan hasretimi anlatmaya yetmez. Işıklar arasında sıkışmış karanlıklarda çözüm arayan yürekler, bu gece Dostname mesaisinde bana yaren. Puslu gecenin iç karartan havasını yaramasalarda, uçuramasalarda hasret duydukları diyarlara gönüllerini, fikirler zincirlenip duygular salınsa da bu gece bambaşka Dostname’nin satır arasındaki labirentleşen sokaklar!

25 Ağustos 2015

DOSTNAME - XXIX (Akrebî Türkler)


Osman Said DEMİRYILMAZ               AKREBÎ TÜRKLER [*]


Sevgili dostum, kalemdaşım,                                                     25.08.2015

Bir ülke var dünyada bambaşka… Patlamaya hazır bir volkan!
Ölümün hayat tarzı olarak kabul edildiği bir yer! Aşk, sevgi, kahramanlık ve ölüm temalarının acı bir bağlılık yemini kadar iç içe yaşandığı nadir ülkelerden biri! Karakteristik yapısından, üzerinde yaşayan insanların bile etkilendiği, stratejik olarak herkesin en çok arzuladığı, merak ettiği ama bir o kadar da çekindiği, sevgilerini dişlerini gıcırdatarak gösterdikleri ülke! Duygusal, sırlı, büyük değişimlere açık, mistik durumlara meraklı, cinselliğe ve adrenalin gerektiren olaylara her an hazır, kuşku ve kıskançlığın kıskacında yaşayan insanların ülkesi…

14 Temmuz 2015

DOSTNAME-XXVIII (MAVİ)

Osman Said DEMİRYILMAZ                                                                                                                                        
MAVi

Sevgili dostum,                                                  14.07.2015

Şimdiye kadar sana hep siyah olarak yazdım. Siyah bende sen demekti. Mavi renkte ise kendimi buldum. Hep seni keşfetmekten bahsediyorum. “Acaba kendimden mi başlasam keşfetmeye” diye düşününce bu Dostnamede çıktı ortaya. Ben demesini sevmem aslında “Mavi” desem kırılmazsın değil mi bana? Aslında “Mavi” de ben demek tam anlamıyla.

Mavi doğuşumdan başlar benim, babamın ilk erkek evladı olunca evdeki ilk Mavi de ben oluyorum tabii… İlk adımlarımı Mavi yazlık ayakkabılarımla attım, anne ve babamın hayran bakışları önünde… Okula her ne kadar siyah önlükle başladımsa da Mavi giymiş gibi hissederdim kendimi. Gökyüzü en sevdiğim doğa parçası, Maviliklere açılan kapı…  Resim yaparken Mavi rengi kullanırdım en çok, bu yüzden önce Maviler biterdi boyalarımda ve kalemlerimde… Yazmaya başlayınca da hep Mavi kalemleri sevdim nedense…

30 Haziran 2015

DOSTNAME-XXVII (Gölgeden Aydınlığa)

Osman Said Demiryılmaz          
GÖLGEDEN AYDINLIĞA

Ey eskimeyen dostum,                          30.06.2015

Eskimek, kötümser bir anlam katıyor gibi olsa da ilk duyuşta. Aslında bendeki yerinin, hatırının, hatıranın güzelliğini ifade ediyor. Eskimeyen eskilik iyidir. Epey oldu senle denebiliyorsa bir ortak geçmiş var demektir. Şimdilerde pek çok yerde işitim, diyorlar ki; “Neler oluyor bize böyle?” diyorlar ki; “Ne bu halimiz böyle?” Ne var halimizde diye döndüm baktım, kendime, kendimize… Keşfeyledim, içimde gizlediklerimi ve paylaşmak istedim seninle.

13 Mayıs 2015

DOSTNAME-XXVI (Maden)

OsmanSaid DEMİRYILMAZ                MADEN

Ey gönül dostum,                                                              13.05.2015

Yazmak bir terapi bazen. Bir hikayenin içinde, romanın satırlarında, bir şiirin Türkçe kokan mısralarında gezinmek, bir yeşil bahçede gezinmekten farksız benim için… Nefes alıyorum adeta kalemin ucundan, kağıdın kokusundan… Hele bu yazış serüveni sana ise… Bir başka aleme götürüyor beni. Lakin bu kez bir hikaye anlatacağım sana. Bambaşka bir hikaye… Alın yazısı kapkara yazılmış, yüreği bir başka atan, alnında helal kazancın teri, ruhunda yaşanmışlıklara inat bir başkaldırışın hikayesini! Sana bir maden hikayesi anlatacağım.

28 Şubat 2015

DOSTNAME-XXV (Gözyaşlarıyla Ciltlenen Satırlar)

Osman Said DEMİRYILMAZ     GÖZYAŞI İLE CiLTLENEN SATIRLAR

Sevgili Dostum,                                                     28 Şubat 2015

Bu okuyacağın satırlar, bir gözyaşı külliyatına vesile olmak veyahut okurken ıslanmış yanaklarda gözyaşıyla ciltlenip bir küçük kitapçık oluvermek dileğiyle yazılmıştır.


O da diğerleri gibi bir imtihana tabi tutulmuştu, hem de çetin bir imtihana… Hayatın kuşattığı bir alemde mücadele ediyordu nefsiyle ve nefsine hükmedemeyenlerle! Zeka ne kadar güçlü olursa da, ancak ruh ile açılabilirdi bu sandığın kilidi.
Ağlayan bir kitap duymuş muydunuz hiç hayatınızda? Okumuş muydunuz hiç, bir damlanın satırlara düşmemiş külliyatını? İşte bu kilitli sandığın sahibi bu külliyatı yazıyor kaç zamandır!

02 Eylül 2014

DOSTNAME-XXIV (Son Yaprak)

Osman Said DEMİRYILMAZ                                  SON YAPRAK

Selam sana vefakâr dost,                                   02.09.2014

Sana bugün farklı bir günden sesleniyorum. Yıldızlar bir başka sanki bu gece… Adı vefa denilen bir gemideyim sanki. Dostanmenin öbür ucunda sen varsın, heyecanım ondan. Sanma insanın dostuna ulaşmasının mutluluğundan daha ötesi yok. Belki bu paylaşım daha güzel yazılabilir ama duygularım daha güzel yaşanamaz bu gece. Seni sende buldum yine. Nokta konmamış bir Dostnamede rastladım sana. Satırların arasında sakladığım, hatıralarımı paylaşma fırsatı geçti yine elime. Ama bu kez farklı, bir başka sanki.

26 Ağustos 2014

DOSTNAME-XXIII (Elifce)

Osman Said DEMİRYILMAZ                            ELiFCE

Yüreği sevgiyle dolu, Kahraman dostum,                  26.08.2014

Hep insanlar mektuplarda kendilerinden veya çevresindekilerden bahsederler. Ben de sana bu Dostnamede birinden bahsedeceğim; Tıpkı senin gibi,  yüreği sevgi dolu ve kahraman birinden. Onunla üniversitenin kapısında tanıştım yıllar önce. Sen de şimdi tanıyacaksın onu!
Adı Elif. Tıpkı dik duruşu gibi, ismi ile müsemma denir ya hani. Üniversiteye ilk geldiğimiz günlerde dikkatimi çekmişti kapıda bekleyen ve yargılayan gözlerle etrafını süzen o masum hicabî çehre. Birkaç kez, her geliş, gidişimde rast geldi gözüm, ama ne yaptığını çözememiştim önceleri...

12 Ağustos 2014

DOSTNAME-XXII (Üç Sevgili)

Osman Said DEMİRYILMAZ                         ÜC SEVGiLi

Merhaba benim sevdaya sevdalanmış dostum,                             12.08.2014

Ruhumu sızlatan, değişik duygulara karışmış manevi iklimleri hissetim bu Dostnameye başlarken.
Sana üstadlık edemeyeceği söylemiştim hatırlar mısın? Yanılmamışım. Bizden üstad değil olsa olsa üsved olur. Bendeki ufak değişimleri gözlemlemeye çalışıyorsun. Oysa kâinatın bile saniyede milyonlarca kez değiştiğini düşünürsek, bendeki değişimlerin bir hiç hükmünde olduğunu göreceksin! Rabbimin ihsanı büyüktür. Bize ne bahşederse onu yaşarız.

29 Temmuz 2014

DOSTNAME-XXI (İffet)

Osman Said DEMİRYILMAZ                 iFFET

Benimle beraber gaflet uykularından uyanan dostum,                  29.07.2014
Bazen insan farkına varmaz yaşadıklarının onu nereye götürdüğünü. Sarılır bildiği birkaç şeye, kapılır akıntıya durduramaz kendini. Artık uyanma vakti; gaflet uykusundan akıntıya kapılıp başıboş yaşamaktan uyanma vakti. Sen de gel dostum bugün İffet konusunu konuşalım senle… O kadar tanıdığım insan var ki kapılıp akıntıya iffetlerini unutan! Sen ben ve bu satırları okuyanlar, kapılmasın iffetsizlik akıntısına, uzaklaşmasınlar iffet kıyılarından!

08 Temmuz 2014

DOSTNAME-XX (Yusuf'un Gömleği-2)

OsmanSaid Demiryılmaz                 YUSUF’UN GÖMLEGi-II

Ey kendinde beni gören ama yanılmayan dost,                                 08.07.2014

Ben sana yazdıklarımı süslüyorum ya senin zihnideki yazdıkların benim satırlarımın süsü olmuş. Manevi iklimlerde savrulmuş, yerine bulmaya çalışan bir karmaşık duygular yumağını hissettim. Biraz üzüldüm, beni yanlış anlamandan korkmuştum. Ben sana anlatıyordum ya Yusuf’un hikâyesini sen bana Züleyha’nın gözünden gösterdin Yusuf’un yaşadıklarını… Paha biçilmez dersler verdin bana!
Dinini bilen bir müslümanın ilk fark ettiği O’nu (c.c) sevmenin değeridir. Sonra duyguları yerine aklı ile, hayalleri yerine gerçek ile, nefsî düşünceler yerine kalplerdeki billûr hasletler ile yaşamayı öğrenir.

01 Temmuz 2014

DOSTNAME-XIX (Yusuf'un Gömleği)

Osman Said DEMİRYILMAZ                YUSUF’UN GÖMLEGi
Merhaba teknolojiler yüzünden uzak kaldığım dost,                       01.07.2014

Keşke her şey bir merhaba demek kadar kolay olsa. Sana bir kelimeyle anlatabilsem her şeyi ve sonra başka kelimelerle boğuşmadan “hoşça kal” deyip bitirsem cümlelerimi. Bu sana yazmaya düşündüğüm ama belki de yüzüncü kez vazgeçtiğim mektuplardan biri, bir samimi Dostname! Nasıl affettireceğim kendimi bilemiyorum. E-mail, SMS derken uzak kaldım kalemlerimden… Sana yazmaktan! Dostnamelerde buluşmaktan! Bir dostun yazdıklarını paylaşacağım seninle, dostumun affına sığınarak ve biraz düzenleme yaparak.

27 Mayıs 2014

DOSTNAME-XVIII (Bir Gül Bana Ey Gül)

Osman Said DEMİRYILMAZ               BiR GÜL BANA EY GÜL
Ey dostunu Dostnameden okuyan dost,                                             27.05.2014
Bazen insanların çok zalim olduğunu düşünüyorum. Bilmem yanılıyor muyum?
Kin, düşmanlık, gurur, kibir, dünya hırsı, para sevdası… Birçok haslet insana yakışmıyor nedense benim gözlemlerimde… Sen, Dostnameye misafir olan dostum. Sakın ha bu insanlığa benzeme olur mu?
Uzak dur başkalarını küçümsemekten, kendini dev aynasında görmekten… Uzak dur insani hasletleri kendi çıkarları için ezip geçenlerden… Bu Dostnamede sana bir hikâye anlatmak istiyorum izin verirsen.

06 Mayıs 2014

DOSTNAME-XVII (Hazine)

Osman Said DEMİRYILMAZ                  HAZiNE

Duygularının esiri olmuş bir dosttan selam sana,                          06.05.2014

Duygu yüklü beyaz sayfalarda, kelimelerle dansımıza hoş geldin dostum.

      Sana yazmaya başlayalı çok şey değişti. Kelimelerdeki düzen sanki biraz daha güzelleşiyor her geçen gün, sanki hedefe doğru basamakları tırmanıyoruz beraberce… Bu satırlarda öğrenmek istediğimiz ve hedefimiz olarak belirlediğimiz, yaklaşımımız, felsefemiz; içimizdeki hazinelerin farkına varmak! Hayatın bir oyun olduğu öğrendiğimizden bu yana, kaçak da olsa bir oyuncusu olmaya çalıştık seninle… Bazen sahnede beni izleyen bir seyirci oldun, bazense perdenin arkasından unuttuklarımı hatırlatan bir suflör! Bazen sessizce dinledin beni, okudun karmakarışık cümlelerimi, düşündün üzerinde… Bazen alkışladın, bazen küçük bir tebessümle karşıladın, bazense gözyaşında yansıdı yazdıklarım… Ama hepsi bir oyun sanki… Perdelerin kapanmasını bekleyen bir oyun sadece.

29 Nisan 2014

DOSTNAME-XVI (İlham)

iLHAM
Osman Said DEMİRYILMAZ


Dünya hayatının fani dostluklarından
               birini paylaştığım vefakâr dostum,                    29.04.2014

Bazen duygularını açıkça yazmak istersin kalemler mani olur sana, bazense sen saklamak istedikçe kalemler yazar sırlarını… İşte benimkisi de böyle bir karalama, ben istemeden kalemler yazıyor duygularımı, mısralara ya da Dostnamenin satırlarına…
Bazen bir mısrada bir sevgili adının yerine bir gül yazılır. Ve sen dersin, ben hayatımı değil, gülün güzelliğini anlattım. Oysa kalemler oraya prensesin/prensin yerine gül yazmıştır sadece. Seni bilmem ama benim kendi yazmaya çalıştığım şiirleri tek tek inceledim. Hepsinde hayatımdan bir parça buldum, gizli ya da aşikar! Şair şiirinde mutlaka kendinden bir şeyler yazar! Bazen Gül olur, bazen Karanfil, bazen bir Çiğdem çiçeği, ya da Nazlı bir Yasemin. Bazen bir güneşe asılır anılar, bazen gökteki hilalde saklı kalır. Bazen sultanın tacında saklanır, bazen bir mektupta. Bir harf anlatır, bir sembole anımsanır, mısralara sinmiş bir koku olur bazen… Ama her zaman bir parçası hayatın.

15 Nisan 2014

DOSTNAME-XV (Alemlerin efendisine...)

Osman Said DEMİRYILMAZ

ALEMLERİN EFENDİSİNE…

Ey en sevgiliye sevdalı dostum,                15.04.2014
 (aslı 22.04.2005)

Bu haftaya özel olduğundan eski bir Dostnameyi paylaşmak istiyorum seninle… Sevgililer sevgilisine, bir gülistanda güle nar olan gönüller gibi gülümsemek, onu kendimizde hissetmek dileğiyle… Allah onun izinden bizi ayırmasın! İnşallah…

“Alemlerin Efendisine Bir Mektup”

01 Nisan 2014

DOSTNAME-XIV (Beklemek)

BEKLEMEK

İçimden geçenleri en iyi bilen dost,                                              01.04.2014

Beklediğin bir sevgili değildir, belki kırık dökük de olsa bir sevdadır sadece…
Bazen hayallerin, beklentilerin dökülür satırlara… Dostnameler oluşur, gözün akan yaşlar gibi ulaşır ebedi dostlara! Duyuyorum seni ey dost. Yalnız sanma kendini, Dostnameye yazmaya başladığımdan beri hissediyorum seni. Merak etme sesini duyan, ızdırabını bilen biri var!
Beklemek zordur bilirim. Bazen martılarla veda edip ayrılırken kıyıdan karşıdakilerin seni beklediğini hissedersin. Ayrılmak kıvrılır içinde masumca, onu hissederken göremezsin bekleyenleri, ayrılık uzaklaşınca senden o zaman ortaya çıkar yine bekleyenlerin…

21 Ocak 2014

DOSTNAME-XIII (Çocukcuk)

Osman Said DEMİRYILMAZ                                       ÇOCUKCUK

Selam sana yüreğinde o çocuğu taşıyan dost,                          21.01.2014

Bir fotoğraf sadece ama üstü küllenmiş bir kor ateş gibi. Sen de gördün biliyorum. Herkes gördü… Yüreği sızlayanlar neden bu kadar az, ya da neden bu kadar kayıtsızız bu çocukcuğa… Yoksa kendi çocuğumuz değil nasılsa mı deyiverdik, kolayca vicdanımızdan sıyrılmak için. Evet dostnamenin satırlarında kendini okuyan dost, dön içine, duy kendi sesini… Acaba bu zulme ne kadar kayıtsız kalacaksın. Ya senin olsaydı bu çocuk, senin oğlun, senin kızın, senin kardeşin olsaydı? O zaman bakabilecek miydin bu sahneye böyle kayıtsız?!
Bir kıvılcım ister hayat bazen, ama kıvılcım söndürülemezse, fark edilemezse yangın olur yüreklere sıçrar. Zalim zulmüne ses çıkarılmadıkça doğru yaptığını sanar, şeytana dost olur da gözü hakkaniyeti görmez olur. Ancak zulüm devam etmez elbet bir gün son bulur. Zulme seyirci olanlar, yangını fark edemez çoğu zaman, sanal zanneder, kurgu zanneder. Hele bir de sıklaşınca yapılanlar, normalleşmeye başlar artık; ki işte o son noktadır. O noktadan sonra olanları normal gören herkes zulme ortak olur. Kimi şeytani düşüncelerle, kimi bizzat destek olarak, kimi ses çıkarmayarak, kimi sadece seyrederek ortak olur. Olma dostum sen olma ortak. Önce şeytani düşüncelerden arın, destek olma, seyirci de kalma… Zulme rıza gösterenlerden olma!

24 Aralık 2013

DOSTNAME-XII (Kalbin Cazibesi)

OsmanSaidDEMİRYILMAZ                KALBiN CAZiBESi

Yüreğimde çarpan aciz kalp atışlarının adedince merhaba,         24.12.2013
        Sana yazdıklarımı okuyanlar bunlar mektup değil diyor. Evet mektup değil; Dostname! Edebiyatçılar bu dostnamelere ister mektup desin, ister deneme… Ben dosta hitaben yazıyorum, kâh içimdeki dosta, kâh satırlardaki dostlarıma… Dostname budur zaten. İçindeki duygularını dostlarınla satırlarda paylaşmak. Bazen bedenler yan yana olsalar da birbirlerinden çok uzaktırlar.
  Ya da biz gibi bedenler ayrı mekanlarda olsa da, satırlarda buluşmak başkadır. Bedenler değil kalpler bir arada olmalı, ancak o zaman hissedersin aynı duyguyu, aynı lezzeti… Yaşamak da böyledir aslında; Dostnamede buluşur gibi buluşmak kalplerde…

17 Aralık 2013

DOSTNAME-XI (Gülce Kıvılcımlar)

Osman Said DEMİRYILMAZ       
GÜLCE KIVILCIMLAR
Dostanamece merhaba,                                             17.12.2013
Dostun değerini anlamak istersen, Dostnamede oku kendini. İnsanın kendinden daha iyi dostu olmaz derler. Ama bu Dostnamede dostlar bir araya gelir. Birbirimizi görmesek de bu satırları aynı anda okuduğumuzu biliriz. Sen de mutluluğumuzu paylaşırsın bizimle, sen de eleştirirsin kendini, sen de duyarsın fısıltılarımızı… Sen de acılarını duyarsın yaşananların, hayal kırıklıkları yaşarsın bizimle… Kısacası Sen de bizimle Dostname’nin satırlarında bir olursun.