Osman Said DEMİRYILMAZ BiR GÜL
BANA EY GÜL
Ey dostunu Dostnameden okuyan dost, 27.05.2014
Bazen insanların çok zalim olduğunu düşünüyorum. Bilmem yanılıyor
muyum?
Kin, düşmanlık, gurur, kibir, dünya hırsı, para sevdası… Birçok haslet
insana yakışmıyor nedense benim gözlemlerimde… Sen, Dostnameye misafir olan
dostum. Sakın ha bu insanlığa benzeme olur mu? Uzak dur başkalarını küçümsemekten, kendini dev aynasında görmekten… Uzak dur insani hasletleri kendi çıkarları için ezip geçenlerden… Bu Dostnamede sana bir hikâye anlatmak istiyorum izin verirsen.
Bir gün bir bahçede çiçekler sohbet ediyormuş. Bu bahçede bembeyaz
seçme çiçekler olduğundan beyazlar bahçesi de derlermiş. Neyse akşama doğru,
Bülbül’ün sesini işitmişler bahçedeki çiçekler! Herkes susmuş, bu büyüleyici melodiyi
dinliyorlarmış. Sonra yavaş yavaş hava kararmış. Bülbül de susmuş ve uçmuş…
Bülbül gidince bir kavgadır başlamış çiçekler arasında… Beyaz kamelya; “Benim
için şakıdı bülbül!” demiş. Beyaz Zambak; “Yanlış düşünüyorsunuz Kamelya hanım,
Bülbül o zarif sesiyle saf ve temiz duygularını ifade etmeye çalışıyor, tıpkı
benim gibi…” Nilüfer; “Aman ayol. Siz de yani gördüğünüz görmezden
geliyorsunuz.” diyerek ima etmiş Bülbülün kendisini beğendiğini. Lavanta
atılmış hemen ortaya; “Durun bakalım, tâ uzaklardan duydu enfes kokumu, geldi
gördü rengimi, halimi. Siz boşuna tartışa durun, kaptırmam size beni seveni…”
demiş. Menekşe sessiz sessiz mırıldanmış diğerlerinin de duymasını isteyerek;
“Hiç de sandığınız gibi değil. Bu ses onun gizli aşkını haykırıyor. Bence bir
gün hepiniz bu gizli aşkının ben olduğumu öğreneceksiniz” Papatya da duramamış
katılmış tartışmaya; “Aaaa…. Kızlar sizin işiniz yok mu hiç. Ne bu ayol. Bülbül
de bülbül. Güvercinler çevrelemiş etrafımızı, neden görmek istemiyorsunuz.” Ve
böyle böyle sabaha kadar devam etmiş tartışmaları… Bülbül kimi beğendi? Kim
için şakıdı? Acaba? diye…
Bir tek Gül Hanım katılmamış bu tartışmaya. Kıyıda köşede bir yer bulup
kıvrılmış güzellik uykusuna, Bembeyaz yapraklarını yıpratmak istememiş böyle
ucuz tartışmalarla… Tartışmalar gün ışırken son bulmuş. Çünkü şafakta duyulmuş
uzaklardan Bülbül’ün sesi, gittikçe yaklaşmış bahçeye Bülbül. Şöyle bir bakmış
yanlış mı geldim acaba diye. Dünkü güzel çiçeklerden eser kalmamış bahçede…
Çiçeklerin çoğu solmuş, solmaktan beter olmuş kimisi de… Tabi bir anlam
verememiş buna Bülbül. Sonra bir parıltı görmüş solmuş çiçeklerin arasında.
Bembeyaz, diğerlerinde daha dinç, daha güzel parlayan Gül hanıma yönelmiş
hemen. Vurulmuş onu görünce. Dayamış kalbini onun dikenlerinde birine kalbini
ve başlamış şakımaya, ona ilan-ı aşk etmeye… Ne söylediyse ikna edememiş bir
tebessüme o bembeyaz Gül’ü. “Bir gül ne olur Ey Gül” demiş, ikna edememiş!
Bülbül’ün artan inadına, bir de kalbindeki diken acısı eklenince başlamış
feryada… Şakımış da şakımış… Ama kırılmaz o gurur var ya! Görememiş dalına onun
için konan Bülbül’ü o Gül. Saatler geçmiş, hava kararmaya başlamış. Bülbül hala
derdini anlatamamış Gül’e… Kırılmamış inadı ne yaptıysa Bülbül, Beyaz Gül’e…
Gün ağarırken, daha fazla dayanamamış Bülbül, Gül’ün ayaklarının dibine
düşüvermiş. Yaralı Bülbül’ün cansız bedeni düşünce fark etmiş Gül Bülbül’ü… İş
işten geçmiş artık! Utanmış Bülbül yaptığından, biraz da Bülbül’ün kanıyla
sulanışından kıpkırmızı olmuş. O günden sonra KIRMIZI GÜL (redrose) tüm dünyada
âşıkların sembolü olmuş. Ölesiye aşkları ifade eder, “Seni seviyorum” demek
manasına gelir olmuş.
Böyle duymuştum bu efsaneyi çiçekçide çalışırken… Hayatta bazen böyle
sevdiklerin için ölmeyi bile göze alırsın ama senin onlar için yaptıklarının farkına
varılmaz. Gururdan arınmalı insan! Seveni dikenleriyle yaralamamalı. Bağrına
basmalı ama dikenlerinden de sakındırmalı. Bir Gül ise sevdiğin görmez başka
hiçbir şeyi gözlerin… Güle sevdalanmak onun için şiirlere, şarkılara konu olmuş.
Onun için efsanelerde anılır olmuş. Sevgili de olsa, dostu, ana babayı da olsa,
sevmesini bilmek, sana kazandırır her zaman. Hak ettiği değeri ver etrafında
senin için çırpınanlara… Sihirli değnek yok elimizde istediğimiz gibi olmaz her
şey. Geçen her bir saniyeyi dolu dolu yaşa, döndüremeyeceksin bu zamanı geriye…
Kırma kimsenin kalbini, nasılsa ömür biter. Ölüm bir sabah gün ağarırken bulur
seni ya bir Gül ağacının dibinde, ya da papatyaların arasında… Nokta koymadan
hayata farkına var. Duy senin için yaşayanların şakıyışlarını… Seç Bülbül’ünü
()
Osman Said DEMİRYILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder