29 Temmuz 2014

DOSTNAME-XXI (İffet)

Osman Said DEMİRYILMAZ                 iFFET

Benimle beraber gaflet uykularından uyanan dostum,                  29.07.2014
Bazen insan farkına varmaz yaşadıklarının onu nereye götürdüğünü. Sarılır bildiği birkaç şeye, kapılır akıntıya durduramaz kendini. Artık uyanma vakti; gaflet uykusundan akıntıya kapılıp başıboş yaşamaktan uyanma vakti. Sen de gel dostum bugün İffet konusunu konuşalım senle… O kadar tanıdığım insan var ki kapılıp akıntıya iffetlerini unutan! Sen ben ve bu satırları okuyanlar, kapılmasın iffetsizlik akıntısına, uzaklaşmasınlar iffet kıyılarından!

Benim için bir başucu kitabı, bir büyük üstad, bir büyük rehber olan kırmızı kitaplarımın satırlarından bir alıntıyı paylaşmak istiyorum önce seninle… İnsanda akıl (kuvve-i akliye), öfke (kuvve-i gadabiyye) ve şehvet (kuvve-i şeheviyye) gibi belirgin üç duygudan bahseder Bediüzzaman S.Nursi. Her birinin haddini aşan, aşırı (ifrat), haddin aşağı, aşırı az olan (tefrit) ve ikisin ortası, orta yolu (vasat) şeklinde dereceleri vardır. Kuvve-i Şeheviye yani şehvet duygusu, haram helal tanımadan bir hayat sürmek, nefsin süfli yani basit, alçak arzularına mahkum olmak, şehvete esir olmak “fücûr” olarak tanımlanırken, tam tersine ne helale ne de harama ilgi duymamaya da “Humud” denir. Biri aşırıdır (ifrat) diğeri ise; çok geri derecede kalır (tefrit). İkisinin ortası yani vasatı; “İffet”. İşte bizim anladığımız şehvet duygusunun olması gereken hali iffettir. Bir başka deyişle; iffet, humud-tefrit değildir. Olması gerektiği kadar şehvani arzularını helal ve harama dikkat edecek şekilde dizginlemektir. İffet; helale arzu duyarken haramdan kaçınmaktır.
İffetli olmanın sultanı olan Resulullah (s.a.v.)’dır. Kendisine peygamberlik gelmeden önce de sonra da iffet timsali, en güzel örnek bizim için! İnsanları alçaltan, değerini düşüren, her türlü ahlâksızlıktan, hayasızlıktan, kötülükten uzak bir hayat sürmüştü. Onu Allah koruyordu belki, insanlara örnek olabilmek için çabalıyordu. Hz. Ayşe validemiz, haramdan şiddetle kaçınan Resulü Ekrem Efendimizin (s.av.) elinin dahi hiçbir zaman nikahında olmayan bir kadına değmediğini söyler. Hayatı bu şekilde iffet ile geçen Allah’ın Resulünün Allah’a duasına bak şimdi de; “Allah’ım! Ben senden sıhhat, iffet, emanet, güzel huy ve kadere rıza isterim” Ya biz napacağız? İffetine bu kadar dikkat eden bunu isterse bizim daha da itina göstermemiz gerekmez mi?
Şimdi artık, içimizi kemiren kurda dur deme vakti! Herhangi bir şey seni şüphelendiriyor ise önce ondan kaçın! Sonra onun haram mı, helal mi olduğunu araştır, öğren! Ona göre devam et ya da terk et! İşte İslami kaide budur. Korkma bilmeden yaptıklarından mesul değilsin. Ama öğrenelim ve bir daha yanlışa sapmayalım. Bu hassasiyeti gösterebilmek bile aslında büyük beceridir.
İffet, bazen aşılması zor bir dağ gibidir. Zirvesine tırmanmak zordur. Ama en ufak bir hatanda, kayar, dağın eteklerinde bulurusun kendini. İffet dikkat ister. Kendimizin dikkatli olması da yetmez! Tercihlerimize, seçimlerimize itina göstermeliyiz. Yusuf (a.s) bile kendine güvenmez iken biz nasıl kendimize güvenipte sarp kayalıklara yönelebiliriz. Yusuf (a.s) gibi dua etmek lazım; “Nefsim kötülüğü emredicidir. Her türlü kötülükten sana sığınırım.” (duanın aslı Yusuf suresi 53) demeliyiz. Nefsimiz bize zulmedicidir, korkmak lazım arkamızda yaralı bir kalp bırakmaktan, kapanmayan açık yaraları depreştirmekten, firari duyguları ortaya çıkarmaktan. Çekinmek lazım maneviyatları zedeleyen düşünce ve hareketlerden. Bunun yolu da her şeye Allah rızası için bakmak, her şeyi onun rızasını kazanmaya vesile kılmak ile olur. Böylece; yanlış yapmaktan kaçınmış, Allah’ın inayetiyle, kalbi temiz, niyeti halis insanlar oluruz, inşallah.
Daima iffetini gözeten, Resulullah’ın sünneti seniyyesine tabi olarak, kalbimizdeki yaralarda Allah’ın izniyle kurutuluruz. Bir noktasız son daha (  )
                                                                             
Osman Said DEMİRYILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder