12 Ağustos 2014

DOSTNAME-XXII (Üç Sevgili)

Osman Said DEMİRYILMAZ                         ÜC SEVGiLi

Merhaba benim sevdaya sevdalanmış dostum,                             12.08.2014

Ruhumu sızlatan, değişik duygulara karışmış manevi iklimleri hissetim bu Dostnameye başlarken.
Sana üstadlık edemeyeceği söylemiştim hatırlar mısın? Yanılmamışım. Bizden üstad değil olsa olsa üsved olur. Bendeki ufak değişimleri gözlemlemeye çalışıyorsun. Oysa kâinatın bile saniyede milyonlarca kez değiştiğini düşünürsek, bendeki değişimlerin bir hiç hükmünde olduğunu göreceksin! Rabbimin ihsanı büyüktür. Bize ne bahşederse onu yaşarız.

Sana şimdi bir sır daha vereceğim ama şaşırmayacaksın. Ben öyle bir sevdalandım ki, sorma! Hem de üç sevgiliye birden! Benim üç şehrim var bilirsin. Mekke, Medine ve İstanbul. İşte benim sevgililerim de bu şehirlerde yaşıyor. Dur anlatacağım sabırsızlanma.
Mekke; ulûhiyet şehri, kalbindeyse Kâbe! Ben sevgilimi ve içlerinde en sevdiğimi de burada buldum. Medine; medeniyet şehri, kalbinde efendimiz misafir! İkinci sevgilimi burada tanıdım. Bir bilsen ne güzel olduğunu… Ve üçüncü şehir, İstanbul; beşeriyet şehri, kalbinde insanlık ve Osmanlı gizli! Ben üçüncü sevgilimi de burada tanıdım. İlk sevdiğimi hiç görmedim, ama hep yanımda hissettim. İkincisini görenlerden, anlatanlardan dinledim, yazılanlardan okudum. Gıyabi sevdalandım. Duydum ki o da beni severmiş. Haber göndermiş. Üçüncüsü ise; bir adım ötemde… Atalarımın bıraktığı bir yadigâr, insanlığın bugün muhtaç olduğu en güzel sevgililerden biri…
İlki her şeyin yaratıcısı, her şeyi gören, duyan, bilen… Her şeyde kendini hissettiren, nereye baksan göreceğin, kısmi değil ebedi bir sevgili, benim tek sahibim, alemlerin Rabbi; Cenab-ı Hak’tır (c.c.). İkincisi Medine’nin Gül’ü, beşerin kurtarıcısı, gül misali kokan, sevgiler sevgilisi, Eminler emini, Yaratan Rabbimin “kainatı senin hürmetine yarattım” dediği, Allah’ın elçisi (resulü), kulu (abdi), sevgilisi (habibi) olan zat; Peygamber efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v)’dır. Rabbim bile ona sevgilim diye hitap etmişken ona sevdalanmamak mümkün mü? Üçüncüsü İstanbul. Efendimizin methine mazhar olan şehir. Onun fetheden komutanı, askeri, methiye ile müjdelemiş efendimiz. Bizim gibi kıyısından köşesinden severse insan, eğer İstanbul’u, belki mazhar oluruz biz de sevgililer sevgilisinin methine… Aslında İstanbul’u sevmek, Osmanlı’yı sevmek demektir. Yıllarca İlayı Kelimetullah adına fetihler yapan, İslamiyet'in kılıcı, sancaktarı olan Osmanlı’yı sevmemek mümkün mü?
Sen de sev benimle bu üç sevgiliyi… Osmanlı’nın başşehri İstanbul ile sevelim insanlığı, yaratandan ötürü yaradılanı… Sonra insanların en şereflisi, kâinatın yaradılış gayesi
Resulullah Efendimizi (s.a.v.) sevelim ki 1400 yıl evvel söylediği “Beni görmeden sevenler olacak ümmetimde” müjdesine mazhar olalım. Onu görmeden sevmek ile ümmetine dahil olalım İnşallah. Ve onu severek, onun sevdiğine ulaşalım. Rabbim bizde tecelli eden Vedûd ismi hürmetine kalbimizdeki fani sevgileri, onun aşkına yönlendirsin. Rabbine âşık olup onun yoluna baş koyan müminlerden eylesin. Rabbü’l Rahim’e sevdalanan gönül, onun sevdiğini de sever; habibullah’a da sevdalanır. Habibulllah’ı seven de onun sevdiklerini sever elbet! Bu üç sevgi birbirinden uzak tutulamaz. Sevdin mi üçünü bir seversin. İşte sana Nurlu bir gerçek, nazlı hayallerden kaç, bu nurlu gerçeğe yönel.
Her aşk sorumluluk gerektirir. Bir atomu da sevsen, bir gezegeni de… Onu sevmenin bir bedeli, bir şekli vardır. Bir zamanlar Venüs aşığı bir dostum vardı. Sabahlara kadar Venüs’ü görebilmek için teleskop başında beklerdi. Ya Venüs’ü yaratanı seversek? O vakit nasıl uyabilir insan? O’nu (c.c.) sevmek demek; yasaklarına uymak, farzları yerine getirmek demektir. Habibullah’ı sevmekse onun sünnetine ittiba etmek ile olur. Demiyor mu Rabbim; “Eğer beni seviyorsanız, Habibime uyun!” Allah’ı tanıyan ve itaat eden zindanda da olsa bahtiyardır, saraylardadır. Onu unutan, saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır! demiyor mu Bediüzzaman?! Uy öyleyse sevdiğinin talimatlarına… Yönel sen de onun gösterdiği istikamete… Bu sevgililerin sevgileriyle sevdalanan gönüller dünyada da ahrette de gerçek mutluluğu bulabilir. Bu Dostnameyi bir itiraf olarak kabul et. Şimdi bir itiraf daha; Galu Bela’dan sözlüyüz, bu dünya benim nişan törenim! İnşallah ölüm günümüzde düğün gecemiz olacak! Mevlana’nın değimiyle Şebb-i Aruz! Noktasız nokta, ne gerek kaldı ki noktaya (  )

                                                                                                              
Osman Said DEMİRYILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder