İZAYDAŞ GEZİSİ VE TEHLİKELİ ATIK MESELESİ
Mustafa Uysal
Biliyorsunuz ilçemizde kurulması planlanan bir tesis var. MSG Enerji, Tehlikeli Atık Yakma Tesisi planlıyor Çobanköy yanında. Bu tesisle ilgili pek çok şey konuşuldu, tartışıldı hatta kavgası devam ediyor. Ne olduğunu zaten görüyorsunuz gerisini yazmaya gerek yok. Kimi muhalif kimi taraftar ve çok büyük bir kısım güya tarafsız.
Biliyorsunuz ilçemizde kurulması planlanan bir tesis var. MSG Enerji, Tehlikeli Atık Yakma Tesisi planlıyor Çobanköy yanında. Bu tesisle ilgili pek çok şey konuşuldu, tartışıldı hatta kavgası devam ediyor. Ne olduğunu zaten görüyorsunuz gerisini yazmaya gerek yok. Kimi muhalif kimi taraftar ve çok büyük bir kısım güya tarafsız.
Bu konuda ben de bir şeyler söyledim bu yüzden
kendimi sorumlu hissediyorum. O yüzden gazeteden böyle bir araştırma gezisi
fikri geldiğinde hemen kabul ettim. Nihayetinde biz, Hali Oral, Alibey Aydın
sürekli köyleri gezip bazı şeyleri not ediyor bir yerde raporluyorduk. 16 Mayıs
2012 günü bize iki de muhtarımız katıldı; Dedeler Mahallesi Muhtarı Yavuz Turan
ve Durak Mahallesi Muhtarı Bilal Çırak. Yani İzaydaş’tan kimse bizi davet
etmedi, MESS’ten kimse bizi oraya götürmedi. İkna edilmek için gitmedik.
O gün sabah erken saatlerde yola çıktık ve güzel
bir yolculuktan sonra İzmit’e vardık. Sizce böyle mi olmuştur? Hayır, öncesinde
internette epey araştırma yaptım İzaydaş’la ilgili. Burada konuşulanları not
ettik, soruları aldık. Burada kaygı sebebi ne varsa, cevaplanmayan hangi soru
varsa yanımızda götürdük. Kameramızı ve ses kayıt cihazlarımızı sürekli açık
tuttuk ki, ne konuştuğumuz konusunda biz de yanılmayalım dedikodu üretim
merkezleri de yamulmasın.
Önceki yazılarımdan bilirsiniz ki Tavşanlı’ya
kurulması planlanan tesisle ilgili derin kaygılarım var. Sitemde yazılar
duruyor. Bu kaygılarımı da yanımda götürdüm. Tesisin yerini tam olarak navigasyon
cihazından tespit ettiğimiz için bulmak zor olmadı. Gittik ve daha kapıdan
girmeden bizi pis bir koku karşıladı. Sebebini biliyoruz, evseL atıkların
depolanması dolayısıyla oluyor. Burada kurulması planlanan tesiste evsel atık
olmadığını söylemişlerdi. Evsel atıklardan çıkan gazla da elektrik
üretiyorlarmış, ilave olarak. Tesisin yerine bakmak isteyenler için adresini
vereyim: http://g.co/maps/qw5yb Bu adresle
internet üzerinden detaylı inceleyebilirsiniz. Tesisin internet adresi de şu: http://www.izaydas.com.tr/
Tesisin bulunduğu alan şehrin hemen dibi...
Yanında Fevzi Çakmak Mahallesi, Karadenizliler Mahallesi, Solaklar Köyü,
Durhasan Köyü gibi yerleşim yerleri var. Bulunduğu alan çok büyük sayılmaz. Ben
çok büyük bir alana kurulu olduğunu zannediyordum. Depolama alanları da beklediğim
kadar devasa şeyler değildi. 3-4
metre derinlemesine bir sahan düşünün, geçirmezliğini,
alt yapısını falan yapmışlar sonra üzerine yığma depolama yapmışlar. Elbette
belli bir ölçüde eğim var ve yığın yükseldikçe onun da üzeri geçirmez bir
tabaka ile kaplanmış. Deprem dayanıklılığı falan işte, ölçümleri yapılmış.
Tesis 8-9 şiddetinden depreme dayanıklı inşa edilmiş. Evsel atık depolama alanlarında
gaz çıkış boruları var, koku oradan geliyor. Tesise girişte göze çarpanlar
bunlar. Dahası tesis girişine gelmeden daha çöp kamyonlarını gördük. Hatta
birini takip edince bizi doğrudan oraya götürdü. Girişte kontroller yapıldı
geçtik. Genel Müdür Muhammet Saraç’la görüşeceğimizi belirttik, yemek saati
olduğundan yemekhanede buluştuk. Rüşvet olarak sayılır mı bilemem ama mütevazı
bir yemek yedikten sonra konuşmaya geçtik. Hatta yemek sırasında bile bizim
ekip sorular sormaya başlamıştı. Müdür Bey bizim sorularımızın çokluğunu orada
fark etmiş olmalı ki, hepsi için vaktimiz olacak, diye gülümseyerek cevapladı.
Bahçeye çıktık. Her yerde uyarı levhaları vardı görüntü almanın yasak olduğuna
dair. Biz kocaman kameraları ayaklıkları ile kurduk, fotoğraf makineleri, ses
kayıt cihazları falan açıktan kayda başladık. Tabi izinle. Müdür Bey bizim için
seminer salonunu hazırlatmış bir kahve içelim siz geçin benim işlerim var, dedi
ama biz kahveyi hemen hemen bir saatte içtik. Müdür Beyi bırakmadık ve
sorularımızın birçoğunu bizzat kendisine sorduk. Bazı sorularda özellikle Müdür
Beyin yüz ifadelerini ve davranışlarını gözlemledim, bakalım bu sorulardan
rahatsızlığı var mı, bir sıkıntı oluşacak mı yüzünde, diye. Özellikle
İzaydaş’ın İzmitlilerle ilgili sorunlarını sorarken yaptım bunu. Ancak her
soruya önce gülümseyerek giriş yaptı. Artık bu tür sorulara çok alışık olduğunu
ve yüzlerce kez cevapladığını anladım. Bu konularda yerel basın bizi yeteri
kadar dövüyor zaten, diyordu. Ancak yerel gazetelerde yaptığım aramalarda pek
de zehir, tehlike gibi ifadeler ve rahatsızlıklar çoğunlukta değildi.
Genellikle yok CHP şöyle eleman aldı, AKP böyle müdür tayin etti kavgasından
öte İzaydaş’ın adı tesisin tehlikeli atıkla ilgili kısımlarında çok az geçiyor.
Bunlar da doğrudan dava konusu yapılabilecek şeyler değil galiba. Müdür Beye
burada konuşulan ne varsa hepsini sorduk. Aklınıza ne geliyorsa ama… Dedikodu
mahiyetinde olanları bile sorduk. Gayet mantıklı cevaplar verdi ve izahlar
getirdi. MESS’in kuracağı tesisle ilgili kaygılarımızı her ilettiğimizde, onlar
bizim rakibimiz ama ben onların da bu sektöre girmelerine sevindim zira biz
yetişemiyoruz, diyordu. Biz MESS konusunda sorduğumuzda yine, bazı şeyleri
kendilerine döndürerek cevapladı. Örneğin bunlar bizim orada şöyle yaparlar mı,
dediğimizde, o, bunu bilemem kurulmamış bir tesisin ne yapacağını bilemem zaten
bunu söylemem de doğru olmaz ama bize bakın biz o konuda şunu yapmak zorundayız
gibi şeyler söyledi. Neden bizi seçtiklerini sorduk. Özellikle ben şunu sordum:
Sanayi tesislerinin hemen yanında kurulması daha mantıklı ve ticari açıdan daha
doğru değil miydi bu tesisin ki, siz öylesiniz, sanayinin dibindesiniz? Burası
bizim bölgemiz, dedi. Burada biz varız. Sizde kurulması planlanan tesis Ege
Bölgesine hitap edecek belki daha çok.
Konuşma epey uzadı ki, daha içeride bizi
bekleyen Çevre Yüksek Mühendisi Aysun Saraç Hanım vardı. Bizim için kısa bir
sunum yapacaklardı. Onu beklettik ve Müdür Beyi yakalamışken daha birçok soru
sorduk. Soruları zaten siz biliyorsunuz. Burada merak edilen ne varsa sorduk.
İkna olup olmadığımı merak ediyorsunuz, biliyorum. Bekleyin.
Sunuma geçtik. Sunumda anlatılanları o kadar çok
iyi biliyordum ki kendime şaşırdım. Oradakiler de öyle. Neredeyse artık
sıfırdan Tehlikeli Atık Yakma Tesisi kuracak kadar bilgiye sahip olmuşum abartı
olarak. Akış şemaları, yakma şekilleri, arıtma, depolama, taşıma,
yönetmelikler, kanun maddeleri, kapasiteler, salınım oranları, limit değerler,
değişkenler, sızdırmazlık, rüzgar yönleri, enerji üretimi, iş güvenliği, tesis
güvenliği, depolama güvenliği, gaz ölçümleri, kül ölçümleri, yer altı suları
denetimi, denetimler, çevre bilinci, vizyonlar, misyonlar… Orada bulunan
arkadaşlar sunumun bizimle alakalı olmayan evsel atıklar bölümünü geçmesini
rica ettiler Aysun Hanımdan. Mühendis Hanım sunumunu asla bitiremedi zira biz
her nefes aldığında kendileriyle ilgili kısmı karıştırıp bizimle ilgili kısmını
sorduk ve cevaplar aldık. Donanımlı biri olduğu belliydi ki, hepsine makul
cevaplar verdi. Kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde hepsinin yapıldığını
anlattı. Bir dakika sunum yapıyor on dakika soru dinliyor ve cevaplamak zorunda
kalıyordu. Bir ara sahiden bunalttık. Kendi sunumunu yapamadan bizi dinliyor ve
kaygılarımızı anlamaya çalışıyordu. Orada saygı ile dinleyen öğrenci gibi
oturduğumuzu düşünenler için hatırlatayım, affına sığınarak, bizim buraya
sorularımıza cevap bulmak için geldiğimizi ve kendisini dinlemekten ziyade
sorularımızı cevaplamasını istedik. Notlar aldık, sorular sorduk, cevaplar
aldık, izahlar istedik… Uzadı gitti. Çocuk safiyetiyle de sorduk, itham ederek
de sorduk. Siz buraları zehirlemiyor musunuz yani? Dedik. Ölçümlerden,
raporlardan, denetimlerden, numune alımlarından, burayla alakalı belli km.
uzaklıktaki yerlerden alınan sonuçlardan bahsetti. Hatta TBMM Çevre
komisyonunun ziyaretinden ve kantarın ayar takviminin kısa bir süre için geçmiş
olduğundan dolayı tonla ceza ödediklerinden… Hepsinden bahsetti.
Müdür Beye geri dönersek, analiz sonuçlarının
niçin sitelerinde yayınlanmadığını sorduk. Tübitak tarafından yapılan
çalışmalarda tamamen olumlu ve limit değerlerin de altında bulgulara
rastlandığını ancak bu raporların sitede yayınlanması hususunda Tübitak’ın
isteksiz olduğunu söylediler.
Dünya standartlarına uygun bir laboratuar kurmuşlar
ve geçerlilik almışlar. Sürekli iç denetimlerini de yapabiliyorlarmış. Daha 10
tane tesisleri var bu konuyla alakalı. Tesiste çalışan sayısı 350 ancak merkez
tesiste 80-100 kadar çalışanı var. Yüzde otuzu mühendis yüzde yetmişi işçi vb.
Bu arada söylemeyi unuttum, yemek sırasında
Solaklar Köyü Muhtarı da bize katıldı. Ne işi vardı bilmiyorum ama Müdür Beyle
işini göremedi sanırım çünkü sürekli yanımızda kaldı. Sorduğumuz soruları o da
dinledi. Ona da birçok soru sorduk. Tesisin 1 km. bile uzağında olmayan
bir köyün muhtarını dinlememek olmazdı. Müdür Beye dedik hatta siz gittiğinizde
Muhtar Beyle özel konuşalım, diye. Onlar köye gidin hatta orada da konuşun
birileriyle dediler. Vaktimiz olmadığı için gidemedik maalesef. Solaklar Köyü
Muhtarı hiç olumsuz bir şeyden bahsetmedi. O kadar ısrar ettik, hep olumlu
şeyler anlattı. Etrafınızdaki tarımda ve yeşillikte eksik bir şey görüyorsanız
yarın onu da ekelim, dedi.
İzaydaş 1995 yılında kurulmuş ve 1997 yılında
işletilmeye başlanmış. Kocaeli Belediyesine ait. Dönemin CHP belediyesi kurmuş
tesisi yani. O dönem AKP bu tesis için çok itirazlar etmiş ancak gelinen
noktada AKP hükümetinin vazgeçilmez politikası oldu, ilginç. (Bu
bölüme gelen itiraz üzerine düzeltme: O dönemde AKP kurulmamıştı
şeklinde itiraz aldım. Doğrudur. Partinin itiraz zamanı Kocaeli
Belediyesinin CHP elindeyken olan dönem. Tesisin kuruluş günleri değil.
Kocaeli Belediyesini AKP kazanınca işin değiştiği şeklinde olacak anlam. Bana aktarılan bilgi böyle yanlış anlaşılma için özür dilerim. Hata olarak gördüklerinizi hemen aktarırsanız memnun olurum. 04.06.2012) Yani tesis 15
yıldır orada çalışıyor. Ara durma dönemleri olmuş bazı sebeplerden. Örneğin bir
ara atık yeterli gelmemiş. Şimdi ileri tarihlere gün veriyorlar neredeyse. Çok
zaman zararına çalışmışlar yeni yeni kâr etmeye başlamışlar.
Sahi, İzaydaş yapılırken sizde ki durum nedir,
diye sordum. Greenpeace elemanları kendilerini kapılara kilitlemişler. Halk
ayaklanmış, birçok gösteriler yapılmış. Olaylar, olaylar. Sonradan çevre
ödülleri falan almışlar. Greenpeace üyesi Erol Scott 65 metrelik bacada 33 saat
süren bir eylem yapmış. İnternette ararsanız bulursunuz o haberi. Greenpeace
bir rapor hazırlatmış bu konuyla alakalı ve raporu hazırlattıkları yer bir Çek
firması. O Çek firması dioksin arıtma sistemleri pazarlayan ve dizayn eden bir
firma. Karışık ilişkiler.
Yine o civarda bulunan köylülerle İzaydaş zaman
zaman tesiste bir araya gelip yemek yiyorlarmış. Fotoğraflarını sitelerinde
paylaşmışlar. İlginç. İzaydaş çalışanlarının sağlık durumları da fena değilmiş.
Bugüne kadar düzenli yapılan değerlendirmelerde hiçbir ciddi soruna
rastlanmamış.
Tesisi gezmeye çıktık. Bir araç ve mühendis
verdiler yanımıza. Çoğu yerinden fotoğraf, görüntü ve bilgi aldık. Geçici
depolama alanlarına, kabul alanlarına, yakma alanlarına, kumanda odasına falan
girdik. Kabaca gördük yani. Elimizde ölçüm aleti yoktu elbette ve biz mühendis
falan da değildik. Kabaca gözlemlediğimiz şeyler ön bilgilere dayalı. Bacadan
sürekli beyaz duman çıkıyor. Ne olduğunu sorduk. Buhar olduğunu söylediler ve
internet sitesinden sürekli içeriğinin yayınlandığını ve bakanlığın haricinde
müdahale edemediklerini söylediler bazı şeyler için. Kaza risklerini ve ne tür
kazalar yaşadıklarını sorduk 15 yıl boyunca. Bir işçi ölmüş sadece ve kayda
değer başka kaza yaşanmamış. Ölen işçi de temizlik mi bakım mı bir iş için
taşeron firmanın çalıştırdığı bir kişiymiş ve gaz maskesiz girilmemesi gereken
bir yere sokulmuş. Gezdik gördük, kabaca gördük. Dediğim gibi elimizde ne bir
ölçüm aleti vardı ne de biz mühendislerdik. Sorularımızı sorduk, cevapları
dinledik.
Şimdi soracaksınız, e sonuç nedir?
Sonuç falan yok. Ne yani bir tesisi gezince
bizim burada kurulması planlanan tesisle ilgili müneccim mi olduk? Hayır. Daha
ortada tesis yok. Oradan anladığım kadarıyla bu tesisi kurmayı planlayan
adamlar bile yönetmeliklerden virgülüne kadar haberdar değiller. Bilgi
eksikliği konusunda kavga çıkaracak kadar kıskanç davrandıkları da doğru. Hem
yerel yetkililerimiz hem de firma, bilgilendirme konusunda çok yanlış adımlar
attılar. Sonuçlarını görüyoruz. Geziden çıkardığım küçük bir sonuç da şu:
Hükümet nezdinde burası bir örnek. Hükümet olarak kurmayı planladıkları 5 tane
tesis var ve burası ilk örnek olduğu için buraya dikkat kesilmişler. Burayla
ilgili hükümetin hiç sıkıntısı olmamış anlaşılan. Anlayacağınız tesislerin
kurulumuyla ilgili hükümetin kafası Tavşanlı kadar karışık değil hatta hiç
karışık değil. Bu tesisleri Türkiye’de kuracaklar. Tavşanlı’da kurulması için
önlerinde ÇED diye bir engel var şimdilik süreç devam ediyor. Bakalım ne sonuç
çıkacak? Genel Müdürün tavsiyesi ÇED sürecinde tamamen müdahil olmamız yönünde
oldu. Bu süreçte asla kayıtsız kalmayın ve takipçisi olun, taahhütler alın,
dedi. Buradan çıkardığıma göre bu süreçte müdahillik fırsatını kaçırmayın oldu.
ÇED geçer anlamına yani. ÇED raporlarıyla ilgili söylentiler var biliyorsunuz.
Artık daha kolay geçtiği falan gibi. Orasını bilemem ama bazı davalar da devam
ediyor mahkemelerde. Bu gezi benim için çok bilgilendirici oldu açıkçası. Bu
süreçte öğrendiğim şeyleri yerinde de görmüş oldum. Bize masa başında anlatılan
şeyleri burada görme fırsatı oldu. İçimdeki sızı geçti mi peki? Geçmedi. Neden
geçmedi? Bilmiyorum. Karşı mıyım bu tesisin yapılmasına? Yahut tesisin
yapılması taraftarı mıyım? Hiç biri değil. Artık karışmayacağım. Tavşanlı’da bu
tesis vesilesiyle hakkaniyet ölçülerine sığmayacak şeyler oldu. Bu aşamadan
sonra artık bulaşmak istemiyorum. Kimi siyasi hedef güttü, kimi yok saydı, kimi
düşmanlık vesilesi yaptı, kimi para dedikoduları üretti, kimi neyi neden
yaptığının izahını yapamadı, kimi eylemsizliğini gerek şart diye sundu…
Neden bu tür gezilere ve seminerlere gidenler
sustu? Sıra buraya geldi. Tavşanlı’da tanınmış, yönetici, meclis üyesi, muhalif
vb. sıfatları taşıyan onlarca kişi yurt dışı gezilerine gittiler, Antalya
seminerlerine gittiler. Tehlikeli Atık Yakma Tesislerini gördüler,
bilgilendirildiler. Onlarca kişi gitti ve biri bile açıktan konuşmadı, yazmadı.
Sizce neden? Gezileri hakkında açıklama yapan, ballandıra ballandıra anlatan
insanımıza ne oldu? Oradan dönenler niçin suskunlar? Belki kendi çevrelerinde
konuşuyorlar ama gidip gelmelerinin hakkı bu mudur? Sussunlar diye mi gittiler,
kendileri bilgilenip halkı da bu konuda bilgilendirsinler diye mi gittiler? Bu
tür gezilere gidenler hakkında ön yargılı ithamlara bile cevap veremediler.
Niçin susuyorsunuz? Gördüklerinizi mi anlamadınız, anlatılanları mı unuttunuz,
burada konuşacaklarınızın oluşturacağı etkinin mi hesabı daha bitmedi?
Açık yüreklilikle söyleyeyim ki, Çobanköy’deki
bir çocuğa, gelecek kaygısı ile beddua eden bir teyzeye, bu oldubittiye isyan
eden bir çevreciye hatta kendi çocuğuma bile ben bu tesisin faydasını anlatamam.
Gücüm, basiretim, bilgim ve yetkim yetmez. Dinlemezler zaten. Ki, benim görevim
de değil faydasını ve zararını anlatmak. Belediye mi anlatacak yoksa hükümetin
çok önem verdiği projesi olduğu için hükümet mi gelip anlatacak, yoksa bu
konuda pek ortalarda görünmeyen vekilimiz mi anlatacak orasını kendileri
bilirler. Bu bilgi kirliliği devam ederse bu işin kavgası olacak, bunun
faturasını yine halka kesecekler. Sivil toplum kuruluşları da samimi olarak
olaya dahil olmalı ve art niyetsiz biçimde tarafları bir konu üzerinde ikna
etmeliler. Zaman geçti, artık birilerini itham ederek, suçlayarak bir yere
varılamaz. Ya faydası ağır basar artık yapılması için ikna ederler yahut zararı
ağır basar el birliği ile kurulmaması yönünde ortak tepki konulur. Bu olaydan
ötürü kaygı çeken bir tek insan kalmayıncaya kadar ahlaki çözüm gerçekleşmemiş
demektir. Pratik çözüm belli zaten, gücü olan ortaya koyacak. Böyle olmasın.
Zaten çok uzun bir yazı oldu ve ayrıntılı
biçimde yazdığımı sanıyorum. Gördüklerimi samimi olarak anlattım. Hatta ön
yargılarımı da açıkça ortaya koydum. Yine de bu geziyle alakalı sorularınız veya
kuşkularınız olursa cevaplamaya her zaman hazırım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder