İznik, Bursa, İnegöl Komisyon Gezisi
Mustafa Uysal
Tavşanlı Tarih ve Kültür Araştırmaları
Komisyonu çalışmaları çerçevesinde, toplantılarda da sürekli gündem olan bir
kent müzesi kurulması için proje aşamasına henüz gelinmemiş olsa bile adımlar
daha önce atılmış ve bu çerçevede bir ekip İnegöl Kent Müzesi ziyareti
yapmıştı. Üzerinden zaman geçmiş olması ve sınırlı sayıda katılım olması dahası
komisyon üyelerinin daha geniş bir inceleme zemini bulabilmesi adına yeniden
bir müze gezisi planlandı toplantıda. Bu kez komisyon üyelerinin hemen tamamına
yakınının katılımı ile geniş bir çevrede ziyaretler yapılacak ve inceleme
sonucunda ne yapabileceğimizi daha iyi görme fırsatı elde edecektik.
4 Nisan 2012… Nihayet planlanan gün
geldi ve komisyon için tahsis edilen araçla sabah erken saatte yola çıktık.
Bazı üyelerimiz mazeretleri olduğu için katılamadılar ancak çoğunluk sağlanmış
ve sabahın güzel saatleri bizi yola çağırıyordu. Otobüsümüz bizi doğrudan
Domaniç yollarına ulaştırdı.
İlk hedefimiz İznik olduğu
için yolu
uzatmadan gitme eğilimindeydik zira İznik Gölü kenarında bizi kahvaltı
bekliyordu. Yol üzerinde İsmail Kartal Bey’in bir tanıdığı vasıtasıyla önemli
bir ziyaret gerçekleştirdik. Planda bu ziyaret yoktu ancak durduğumuza değdi
doğrusu. İnegöl’ün Hamzabey Köyü girişinde yer alan türbede medfun bulunan
Baykoca Bey, Savcı Bey’in oğlu ve Osman Bey’in yeğeni. Rum kuvvetlerinin
kurduğu pusuda şehit düşer Baykoca Bey. Bu yönüyle Osmanlı’nın ilk
şehitlerinden sayılıyor. İnegöl Belediyesinin son zamanlarda yaptığı
restorasyon ve çevre düzenlemesi ile gayet güzel bir yer haline gelen türbe
epey de ziyaretçi çekiyormuş oradakilerin söylediğine göre. Orada bir çay içip
yeniden yola koyulduk.
Yenişehir üzerinden geçerken
otobüsümüzün tekerlerinden birisinin patlaması sonucu Yenişehir’de bir süre
duraklamak zorunda kaldık. İyi ki burada da duraklamışız. Zira meydandaki saat
kulesini ve daha ilgimizi çeken yapıları görme fırsatı yakaladık. Saat kulesi
komisyon üyelerinin dikkatini epey çekmiş olacak ki fotoğrafların ilgi odağı
haline geldi. Bir kıyas yapma imkanı da oldu aslında. Şehrimizde yapılan saat
kulesi ile aralarında modern zamanlar mimarisi ile eski mimari kadar fark
olduğunu ama bu farkın eski mimari lehine akıp gittiğini gördük esefle.
İznik üzerine zeytin ağaçlarıyla kaplı
yamaçlardan inerken gölü görüp de iç geçirmemek mümkün değil. Nihayetinde İznik
Gölü kenarında kahvaltımızı yaptık ve göl kenarında çaylarımızı yudumladık.
Sabah ve göl manzarası daha bir güzel. İznikliler umarım bunun daha fazla
farkındadır. İznik’te işimiz epey uzun, hemen toparlanıp gezimize devam
ediyoruz. İznik eski, hem de epey eski bir yerleşim alanı. Nereye baksanız
tarihi bir kalıntı ile karşılaşıyorsunuz. İznik antik tiyatrosunun bulunduğu
korumalı alana vardığımızda bizi bir sürpriz bekliyordu. Maalesef kazılar devam
ediyordu ve bizi içeri alamayacaklarını, ziyarete kapalı olduğunu bildirdi
yetkililer. Nihayet bir anlaşmaya varıldı ve sınırlı bir geziye izin verdiler.
Orada yapılan çalışmalar neticesinde epey eser gün yüzüne çıkarılmış ve müzeye
kazandırılmış. Çalışmalar devam ettikçe de yeni eserler bulunmaya devam
ettiğini söyledi yetkililer. Orada fazla kalamadık zira hem sınırlı bir izin
vardı hem de cumanın vakti gelmişti. Hemen İznik Küçük Ayasofya Camiine geçtik.
Bugün sürprizler bizi takip etti nedense. Almanya'nın Hessen eyaletinin
Başbakanı Volker Bouffier, beraberindeki 50 kişilik iş adamı heyeti ile
oradaydı ve biz camiye yaklaşamadık. Otobüsümüzü uygun bir yere bırakıp Cuma
vaktine kadar etraftaki çini fırınlarının kalıntılarını gezdik. Burada yer alan
bir çini ustasının ayaküstü yaptığı küçük bir tanıtımı da izleme fırsatı doğmuş
oldu böylece. Bize çininin tarihini şekillerini ve tarih içinde büründüğü
kisveleri tanıttı. Bize hem de Kütahyalılara… İznik bir tarihçi için yahut bir
meraklı için bulunmaz bir hazine zira nereye giderseniz gidin tarihin bir
yerine temas ediyorsunuz. Nihayet Cuma vaktinde Küçük Ayasofya Camiine indik.
Daha önce ibadete açıldığına dair bir haber okuduğumu da hatırlayınca tarihin
bu nadide eserini kendi gözlerimle görebileceğim için heyecanlıydım. 1331
yılında Orhan Gazi Han tarafından camiye çevrilmiş burası. Bir ara Mimar Sinan
tarafından küçük değişiklikler yapılmış ve 700 yıllık cami. Daha öncesi 4. Ve
8. Yüzyıllara kadar tarihlendiriliyor tarihçiler arasında. İbadete açılmasına
açılmış ancak henüz çok az bir kısmında ve geçici yapılmış sekiler üzerinde
namaz kılınabiliyor ve etraf tam olarak düzenlenmemiş. O haliyle orada bulunmak
bile çok ayrı bir hava kattı doğrusu ruhumuza. Tarihi hissetmek böyle bir şey
olsa gerek.
Namaz çıkışı şehir dışındaki surları da
görme fırsatımız oldu. Surlar sağlam olarak ayakta duruyor çoğunlukla. Şehrin
giriş kapıları ve bazı geçit yerleri henüz kullanılıyor ve gayet diri bir
manzarası var. Bu arada müze ziyaretimiz de gayet olumlu geçti. Bizim kurmayı
planladığımız Kent Müzesi ile buranın kıyaslanması elbette doğru değil. Ancak
bir fikir edinme babında mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Buradan yolu
geçmiyorsa bir insanın mutlaka yolu uzatmalı ve İznik’in görülecek yerlerini
görmeli. Hatta öyle ki burası insanda yerleşme isteği bile uyandırabiliyor.
İznik Müzesi Nilüfer Hatun İmaretinde bulunuyor. 1338 yılında 1. Murat annesi
Nilüfer Hatun anısına inşa ettirmiş. Kendi döneminde imarethane olarak
kullanılmış. Cumhuriyet döneminde depo olarak kullanılmış ve 1960 yılında müze
olarak hizmete açılmış. Çini ve keramik yanında bilimsel kazılarda elde edilen
eserler sergileniyor. Özellikle İznik çinisi ve fırınlarına önem verdiklerini
gördüm. Müzeye girişimizde de küçük engeller bizi karşıladı ancak azmin elinden
kurtulan olmamış biliyorsunuz. Buradan edindiğim izlenime göre ilçemize kurmayı
planladığımız kent müzesi için yapılabilecek veya örnek alınabilecek şeyler
vardır ve zaten komisyon üyeleri bunları dikkatle incelediler ve not aldılar
bir kısmını.
Bursa yolu…
Planlarımız arasında Bursa Kent Müzesi
ikinci sıradaydı ve hemen Bursa’ya doğru yola koyulduk. Bursa Kent Müzesi epey
köklü bir kuruluş havasında. Müze eski olmasa bile müzede bulunan eserler bu
havayı veriyor. 2004 yılında şimdiki bulunduğu binada ziyarete açılmış. 3 katlı
ve her katında ayrı bir tema ile eserler sergileniyor. 1 Katta geçmişten
günümüze Bursa teması ile Bursa’ya ait ne varsa itina ile sunulmuş. Bodrum
katta el sanatları teması daha ön planda. Her bir meslek için neredeyse
capcanlı alanlar oluşturulmuş ve siz o anı yaşama imkanı buluyorsunuz. Geçmişin
meslekleri öyle canlı ki örneğin bir kunduracının önünde durup ayakkabılarınızı
tamir ettirebilecekmişsiniz gibi hissediyorsunuz. Bu eserler gönüllüler
tarafından bağışlanmış çokça. Bazıları satın alınmış. Köklü ve ayrıntılı bir
çalışma ile çok sayıda eser bir araya getirilmiş müzede. Zemin katta sizi
uygarlıklar tarihi içinde bir Bursa karşılıyor. Özellikle balmumu heykeller
içinde tarihi şahsiyetlerle karşılaşmak heyecan verici bir deneyim. Bir müzede
olmasını umduğunuz eserler ziyadesiyle var orada. Gezi farkında olmadan bizi
ölesiye yoracak kadar şahane oldu. Müze turu bitip de çınarların altına
oturunca farkına vardık yorulduğumuzun. Bursa Kent Müzesi düzenlemesine dair
pek çok ayrıntıyı komisyon üyeleri not aldılar. Bir kent müzesinin neleri nasıl
ve hangi şartlarda ihtiva edebileceği nerelerden nasıl temin edilebileceği
üzerine sağlam bir fikir edindiğimizi söyleyebilirim. Hemen sonrasında Yeşil
Türbe ve Yeşil Camii ziyareti ile Bursa ayağındaki turumuzu da tamamladık.
Bizim için asıl önemli gezi olan İnegöl gezisi için yola çıkmaya hazırdık.
İnegöl Kent Müzesi için söylenenleri daha önceden duymuştuk ve doğrusu bu
söylentileri hak edip etmediğini merak ediyorduk.
Son durak İnegöl…
İnegöl Kent Müzesi ziyaretimiz de
önceden planlanmıştı ve yetkililer bizi bekliyorlardı. Şimdi aslında bir
ilçenin kent müzesine sahip olabilmesinin ipucu buranın adında yatıyordu. O
zaman tam adıyla analım: İnegöl Belediyesi Kent Müzesi. Burası belediyenin
öncülüğünde 2005 yılında planlanmaya başlanmış ve çalışmalar neticesinde 2009
yılında açılışı yapılmış. Müze binası
için 150 yıllık olduğu tahmin edilen eski belediye binası tahsis edilmiş ve iyi
de edilmiş. Şahane bir yapı ile karşılaştık girer girmez. Doğrusu müze ruhunu
tam anlamıyla yansıtabilecek bir bina seçimi yapılmış. Restore edilmiş baştan
aşağı ve yeniden kazandırılmış. Burada bulunan materyaller ilçe merkezi ve
köylerden hummalı bir çalışma sonucunda toplanmış. Her biri ayrı bir değer ve
hazine kıymeti ihtiva eden eserler sahiden insanı yakın ve uzak geçmişe çekip
götürebilecek kuvvette. Elbette bundan sunumun da çok büyük bir rolü var. Belki
de her şey sunumda düğümleniyor. Özel dizayn edilmiş pek çok yapı var. Eserler
kuru kuruya sergilenmiyor. Bilgi notları ve duvardan duvara eser ve tarihle
ilgili bilgiler önemli yer tutuyor. Bir kent müzesi özellikle bilimsel
kazılardan elde edilecek yahur elde edilmiş malzemelerle kurulamayacaksa tama
olarak İnegöl’deki gibi kurulabilir. Bursa iyi örnek demiştik evet ama burası
kendi ilçemiz için ayakları yere basan daha uygulanabilir bir örnek olarak
karşımızda duruyor. Bir tarih öğretmeni bize müzeyi gezdirdi ve onun
anlatımlarından bu konuda ne kadar duyarlı ve bilgili olduğunu gördük. Bir de
gönlünü bu işe kaptırmış birilerinin neler yapabileceğine şahit olduk. Komisyon
üyelerinin gözlerinde yorgunluk izlerinden başka, evet bunları biz de çok
rahatlıkla yapabiliriz ve elbette bizim de büyük bir hazinemiz var, bu hazineyi
biz de buna benzer hatta daha da güzel bir şekilde bir kent müzesine
dönüştürebiliriz, düşüncelerinin parlaklığı okunabiliyordu. Burası İnegöl’e sadece kuru bir müze olarak
değer katmıyor. Emin olun orada bir müzenin olması şehrin ruhunu adeta yeniden
inşa etmiş. Orası artık İnegöl için vazgeçilemez bir yer haline gelmiş. Her
şeyiyle ilçelerini orada toplamışlar desek abartmış olmayız. Gelecek nesiller
için değil sadece şimdiki nesil için bile büyük bir kültür hazinesine dönüşmüş durumda
müze. Turistik bir öge olarak bakarsanız müzeye sadece kuru bir geçmiş
görürsünüz. Bu duyguyu bilirim. Uzak kuru bir tarihtir önünüzdeki. Bu duyguyu
hallaç pamuğu gibi atan ve adeta gözünüzün önünde resmi geçit yaparcasına canlı
bir nehir gibi akıyor burada tarih. Müze sadece müze değilmiş burada anladım.
Bize dönüp baktığımda da ne çok şeyden mahrum olduğumuzu gördüm Tavşanlı’mızda
bir müze eksikliği ile. Sahiden yaşayan bir müze kurmak çok uzak bir hayal
değilmiş bunu anladım. Daha önce de belirtmiştim, komisyon üyeleri buralara
dair pek çok not aldılar ve sonraki toplantılarda bunlar değerlendirildi. Bu
değerlendirmeler sonucunda bu fikrin uygulanabilirliğinin olduğu görüldü. Bu
komisyon bu işe en azından bir ilk adım olarak bile katkıda bulunabilirse,
muharrik motoru işlevi görebilirse Tavşanlı’ya ne büyük bir hazine kazandırmış
olabileceğini tahmin bile edemezsiniz.
Sonuç olarak komisyonumuzun bu geziden
elde ettiği büyük geliri Tavşanlı ile paylaşacağını ve ileriki günlerde büyük
fikri yatırımları yapmaya başlayacağını düşünüyorum. Ben öyle inanıyorum ki,
şimdiden “Hayırlı olsun.” Bile diyebilirim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder