08 Mart 2013

TEŞEKKÜRLER

TEŞEKKÜRLER
Mesut Sütçü
Şiddet –kime olursa olsun-yetersizliğin dilidir elbette. Kendine yetememek… Başkasına yetememek, yetişememek… Üstelik farklı farklı biçimleri de var şiddetin. Gündemde ise kadınlara yönelik akıl almaz, vicdana sığmaz şiddet olayları var. Maalesef yeni değil bu görüp duyduklarımız ve korkarım ki son da olmayacak. Peki “Neden?” bu soruyu yöneltip cevaplar aramak lazım.

Nezaket dilini kaybediyoruz da ondan. Akıp gitmekte olan hayatın her anında ihmal ettiğimiz ve nerdeyse lüks olarak algıladığımız bir şey oldu nezaket dilini kullanmak. Bunun en temelinde yer alan bu dilin kalbi olan “teşekkür” kelimesidir. Oturup bir düşünelim kaç kez kullanıyoruz, kaç kez duyuyoruz karşımızdakilerden. Neden önemli bu kelime?

Çünkü asıl mesele kişinin kendi içinde kendine karşı –ister nefis deyin buna, ister ego- dengeleyemediği noktada çıkıyor en başta söylediğimiz yetersizlik dili. İnsanın özüyle olan irtibatı sorunlu hatta dengesiz olursa başkalarıyla olan irtibatı hangi boyutlara ulaşmaz ki! Bu tip konularda çözüm olarak sıralananlar bellidir hep: Eğitim, kültür, sosyo-ekonomik düzey...Bunlar doğru olmakla birlikte sebebin kendisi midir aceba? Yoksa uzantıları mıdır? Yoksa sebepleri kendi dışında aramayıp dışarıda bulmak ve kendinden uzaklaştırmak (ki bu bence modern dünyanın en ciddi hastalıklarından) kısacası topu taca atmak mıdır? Eskiler buna “kendini bilmek” demişler ve meseleyi çözmüşler. Kendini tanımadıkça kendini bilemez, kendini bilmedikçe doğruyu bulamaz, doğruyu bulmadıkça doğru yere varamazsınız. İnsanın özüne dönük irtibatında sakatlık olmamasından kasıt budur. Eşiyle, sözlüsü, nişanlısıyla okuyup izlediğimiz olaylarda şiddet gösteren uygulayan ve olayı cinayete vardıran tüm o şahıslar muhakkak ki bu irtibatlarını kaybetmişlerdir. Beraberinde nezaket dilini kaybetmişlerdir.

Eşimize, çocuğumuza, mesai arkadaşımıza, otobüste yan yana geldiğimiz insana, öğrencimize, satın aldığımız herhangi bir eşyayı bize uzatan esnafa görevliye gülümsemesi için, emeği için, yanımızda olduğu için ve dahi sayılabilecek sonsuz miktarda sebep için teşekkür etmeyişimizdir temel sebep.

Evet “teşekkür” kelimesi. Teşekkür kulun yaratıcısı ile irtibatının da temel bağıdır. Her dinde yaratıcı kullarından şükür etmelerini ister. Yani kul her daim teşekkür duygusunu içinde barındırmalıdır ki aradaki bağ çok sağlam olsun, korunsun, canlılığını yitirmesin. Teşekkürü unutmak en büyük ihmal olarak düşünülür hatta. İşte burada başlayan böylesine doyumsuz, sonsuz ve besleyici olan bir kaynak olursa her ilişki her iletişim sağlıklı olacaktır. O zaman biz bu inceliği, zarif sözleri sadece şiirlerde görmekle kalmayız, lisanımıza alırız. Bu lisanı her dem derinleştiririz. Derinliği olan hangi bağ kopar ki! Aksine güçlenir, doyumsuzlaşır. Eşinin gözlerine baktığında “Ey gözümün nuru gönlümün süruru!”süsler hitapları. Yetersizlik duygusu kamçılayamaz o vakit, kendini bilmiş ve bulmuş olanı.

Bu yazıya yer veren başta olmak üzere zaman ayırıp okuyanlara teşekkürler!
MESUT SÜTÇÜ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder