MesutSutcu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MesutSutcu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Mart 2013

ZÜLEYHA

Züleyha
Mesut Sütçü
Aşk dargın sana Züleyha
Sen anlamadın
İftira kurda atıldı
Kan senin avuçlarında
Boynunadır vebali Züleyha

Gömlek dillenir miydi Züleyha
Bilmedin
Kuyulara bakmadın
Seni gösterecek parmaklar
Kesik Züleyha
Nerdesin
Kardeşlerin dudağında kan
Nerdesin
Yakub’un gözlerinde kan
Kan revan her yan
Uyan Züleyha
Bu rüya senin değil
Bolluk bitti
Kıtlık vakti güneşte
Aşk dargın sana
Anla Züleyha

HEP



Hep
Mesut Sütçü
Sen beni terk edince
Kelimeleri alınmış
Bir kağıt gibi okunmayacağım

Sen beni terk edince
Bir soğuk yalnızlık
Ve düşman bir karanlık tutacak beni
Işığa dokunmayacağım

Bedenimdeki diri
Ölecek sen gittiğinde
Sen gittin diye ben yakınmayacağım

Kim giderse gitsin
Hep yalnızdık aslında
Kim tutabilir kalpteki hüznü
Ben de kalbimden sakınmayacağım

08.03.08

13 Mart 2013

BAHAR



BAHAR
Mesut Sütçü
Geldin kapıma  yüzümün buzunu erittin
Aldandığım bütün mevsimlerden alıp beni
Düştün ömrüme gönlüme yüzüme cemrelerle
Isıttın elinden alıp yıldızların güneşin ateşini

Göklerin müjdesi yağıp durdun saçlarıma
Yalancı yüzleri sildin bütün aynalardan
Savurdun kırgın yanlarımdan küllerimi
Gizledim adını dizelerden şarkılardan

Kutsal bir emanetsin koruyup tuttuğum
Kimselere diyemeyip hançer hançer yuttuğum
Kabrimde susup sonsuza dek uyuttuğum
Emanetim  sabrım  kahrım hem

08 Mart 2013

TEŞEKKÜRLER

TEŞEKKÜRLER
Mesut Sütçü
Şiddet –kime olursa olsun-yetersizliğin dilidir elbette. Kendine yetememek… Başkasına yetememek, yetişememek… Üstelik farklı farklı biçimleri de var şiddetin. Gündemde ise kadınlara yönelik akıl almaz, vicdana sığmaz şiddet olayları var. Maalesef yeni değil bu görüp duyduklarımız ve korkarım ki son da olmayacak. Peki “Neden?” bu soruyu yöneltip cevaplar aramak lazım.

Nezaket dilini kaybediyoruz da ondan. Akıp gitmekte olan hayatın her anında ihmal ettiğimiz ve nerdeyse lüks olarak algıladığımız bir şey oldu nezaket dilini kullanmak. Bunun en temelinde yer alan bu dilin kalbi olan “teşekkür” kelimesidir. Oturup bir düşünelim kaç kez kullanıyoruz, kaç kez duyuyoruz karşımızdakilerden. Neden önemli bu kelime?

Çünkü asıl mesele kişinin kendi içinde kendine karşı –ister nefis deyin buna, ister ego-

13 Ocak 2013

BİR SERSERİ, BİR KURŞUN, BİR ÇOCUK

BİR SERSERİ, BİR KURŞUN, BİR ÇOCUK
Mesut Sütçü
Yazının başlığı eski Western filmlerinin adını anımsatıyor olmalı yaşı benimle veya benden büyük olanlara. Zaten yazıya sebep olan olay da o filmlerdeki manzaraları andırıyor. Tozlu topraklı bir cadde, hafiften esen rüzgar, havalanan bir bitki yumağı…Sağda ve solda ahşap evler…Kirli yüzlü adamlar ve bellerinde silahlar…Sonra hiç de mühim olmayan bir sebepten silahlar ateşlenir birileri yere yığılır ve ölür. Bunlar günün beklendik olaylarıdır ki orası zaten “Vahşi Batı”dır.

İzmir’de parkta oynayan bir çocuk ya da evinin terasında duran bir çocuk…O an oralarda bulunan ve elinde

28 Aralık 2012

Kaç

Kaç
Mesut Sütçü
Çekerek saatleri yürüsen
Zaman düşmanın senin
Tükenmez hesap aranızda
Alıp veremediğin
Akşamlara parantez aç
İçinde zehir
Zehir için…
Bitmez diye yürünen
Ne çok yol var
Tutulmamış ne çok söz
Omzunda çalar saat
Sen sorarsın kaç, kaç
Zaman yutar da yutar
Kaç kaç kaç…
26.12.2012

28 Kasım 2012

Künye



Künye
Mesut Sütçü
Boynumda künye bu şehir
İki yakasında iki yarım
Ellerim sesim yetim
Sabrım çoğalsın diye
Dökülsün diye günlerim
Kum saatinden,
Boynumu bu şehre bıraktım.

Martı seslerinin okşadığı gökyüzü
Toplandı gözü

09 Ekim 2012

ÇİZİKLERİN EFENDİSİ



ÇİZİKLERİN EFENDİSİ
Mesut Sütçü

Bir çizik, örselenen vefa duygusuna. Sadakate, yoldaşlığa, dostluğa, adalete, aşka ve daha kırılan ne varsa her şeyi yere çeken bu dünya düzeninde, bir çizik hepsine..

Pusulası kapitalizm, yönü tüketmek olan modern zaman hallerine, yönsüzlüğüne insanlığın, yönsüzlüğüme…

Sen! Aynaya çok, kendi içine hiç bakmayan; suretler sergisinde baktıklarının ruhunu görmeyen! Yüzünü kaybettin, maskeli balolar düzenledin. Kendin gibi olmaktan çekindin. Yüzün yok. Ne kendini ne gerçek dostlarını göremiyorsun. Davetliler arasında değilsin.

“Yalan” cüretkar pozlar veriyor, “Doğru” utangaç kaçıyor

17 Eylül 2012

Fareli Geminin Kaptanı

Fareli Geminin Kaptanı


Önce fareler terk etti gemiyi
Sonra bizi hiç anlamayanlar
Yolumuzu bilmeyenler gitti ardından
Çok yaralar aldık
Bakınma etrafına kaptan
İkimiz kaldık

Mesut Sütçü

05 Eylül 2012

HEP



Hep
Mesut Sütçü
Sen beni terk edince
Kelimeleri alınmış
Bir kağıt gibi okunmayacağım

Sen beni terk edince
Bir soğuk yalnızlık
Ve düşman bir karanlık tutacak beni
Işığa dokunmayacağım

Bedenimdeki diri
Ölecek sen gittiğinde
Sen gittin diye ben yakınmayacağım

Kim giderse gitsin
Hep yalnızdık aslında
Kim tutabilir kalpteki hüznü
Ben de kalbimden sakınmayacağım
 08.03.08

İNSANLIĞIN UFKUNDAKİ NUR

İNSANLIĞIN UFKUNDAKİ NUR
Mesut Sütçü

Sen karanlığı aydınlatan nur. Sen kapkara cehalet perdesini kaldıran insanlığı şefkat, merhamet ve sevgi denizi ile buluşturan sonsuz bir memba. İnsanlık Sen’in merhametini ve sevgini arıyor; yokluğun her coğrafyanın yüzünde hissediliyor. Kanayan her yara Sana ağlıyor.

Yıllar geçip gitti, zaman yaşlandı ve her şey eskidi ama adı eskimeyen, sözü eskimeyen, hiç unutulmayan, özlenen, ismi her gün binlerce kez anılan bir Sen varsın. Yaralı gönüllere ilaç Sen varsın. İsminle şereflenen her gönül birer gül bahçesi gibi her dem taze, her dem bahtiyar. En güzel mevsim Sensin, en bereketli yağmur Sensin. İnsanlık Sen’i arıyor. Öfkenin, zulmün, vahşetin yağmaladığı her coğrafyada, kinle nefretle bulanmış her yerde Sen’in vicdanları ıslatan şefkat yağmurların ve sevgi iklimin aranıyor. Yokluğun

22 Haziran 2012

Boşluk

Boşluk
Mesut Sütçü

Boşaldı pencerenin arkası
Boş gözlerle bakıyorum artık
Sokak kapısına
Boşaldı zemberek
Açıldı kilitler
Ve gelenler
Kaçarcasına gittiler

Koca bir yalnızlığın düğünü
Odamdaki şenlik
Masamda beyaz sayfalar
Bahtıma kefenlik

Ey zaman
Yüzüme unutmuş bir resim çiz
Ey şiir
Ruhuma kıyafetini giydir
Çıkma dizelerdeki giz
Ey şair
Kalemini kalbime değdir
Gerçekten bir ses duyulsun artık
Yalanların ortasında kaldık ikimiz

30 Mayıs 2012

TARİH SAYFALARINDA SEN













TARİH SAYFALARINDA SEN
Mesut Sütçü
Seni anlatmak sancısı tuttu
Tarih kitabını alıp bir sayfa çevirdim
Kavimler göçü çıktı önce
Yerimi yurdumu terk edip
Buralara gelişimi anımsadım
Başka bir coğrafyada seni buluşumu
Sonra Roma gibi ikiye bölünüşümü
Bir taraftan seni isteyip
Bir yandan da istemeyişimi
Ve alev alev tükenişimi

Başka bir

28 Mayıs 2012

UÇURTMA

Foto: M.U.
UÇURTMA
Mesut Sütçü
Göğe yükseliyorum küçük ellerin tuttuğu ince bir ipin yoldaşlığında. Gökyüzü öpüyor yanaklarımdan ve maviye boyanıyor yüzüm. Benimle dans ede ede peşimde olan rengarenk kuyruğum var bir de. Rüzgar ikimizi de buyur ediyor tatlı dokunuşlarıyla. Çocuk gülücüklerle bakıyor bana, sanki benim aldığım keyfi yaşıyor. Zıplaya zıplaya koşuyor çayırları. Belki de aynı sözcük giriyor soluk borumuzdan ciğerlerimize ve göğsümüzü havayla doldurup yeniden çıkarıyoruz: “Özgürüm!”

Gökyüzü benim. Ben gökyüzündeyim. Çocuğun yüzündeyim. Ağaçlar selamlıyor, kuşlar “merhaba” diyor yanıma gelip. O kuşlar çocuğun da kalbinde uçuyor mudur diye soruyorum. Aramızdaki ip bizi nasıl bağlıyor. Kendimi esir değil azat hissediyorum ipe rağmen. Mevlana’nın kitabı sesleniyor bana: “İp uçurtmanın özgürlüğünü gölgelemez.” Bir kuş fısıldıyor bunu kulağıma Mesnevi’den ve bir diğeri devam ediyor: “Uçurtmalar, rüzgar gücü ile değil; o güce karşı koydu

21 Mayıs 2012

Her Kişi Niyetine

Her Kişi Niyetine
Mesut Sütçü
Gittikçe körleşiyor kalp gözlerimiz. Vicdanımızın sesi mi kısık yoksa biz mi ağır bir sağırlık yaşıyoruz? Ama vicdanı duymadığımız ve akıl baliğ olduğundan beri besleyip büyüttüğümüz hırsımızla doymadığımız kesin. Gözyaşları akıtmıyor muyuz? Elbette. Fakat tuzsuz gözyaşları yüreği gerçekten yakabilir mi? Yakmıyor. Yazık ki ateşin düştüğü yerden başka yere hükmü olmuyor. Vicdanlarımızı kaybettik sosyal kargaşaların birinde hükümsüzdür diyor ilan veriyoruz gazetelerin iç sayfalarına vicdanımız için. Ama ilgi görmüyor bir ailenin başına gelen “inanılmaz” olaylar kadar. Zaten bu aralar neye şaşırsak, neye kızsak, neyi beğensek, neye sevinsek ya da üzülsek “inanılmaz” diyoruz. İnanmıyoruz ve inanmalarını istemiyoruz duyguların

25 Nisan 2012

Adımlar ve Yollar

Adımlar ve Yollar
Mesut Sütçü

Önce yazdıklarını silmelisin... Yeniden başlamak gereği hissettiriyorsa zaman, en önce gönül dolusu söylediğin sözcükleri silmeli ve yeni bir hikâyeye başlamalısın... Çünkü bazen kelimeler kaçar senden. Kalem düşmeli ve artık düşünmelidir.

Her yolculuk biraz yorar ve biraz yıpratır insanı. Bazen bacaklar mecalsiz kalır. Omuzlarda eskiyen ve omuzları eskiten yüklerden kurtulmanın zamanıdır. Zira önünde durduğun, bir yol ayrımıdır. İşte tam yürümeye başlayan bir çocuk gibisin. Bütün mesele ilk adımda... Biraz telaş, biraz korku, biraz coşku... Yer çekimi kanununa uyma çabası bütün bu gayretler. "İki ayak üstünde durmak" düsturunun gereği ve çılgınca bir denge kavgası. Sonrasında ise ayaklarının üstünde durabilmek için her şey... Bu bir başlangıç... Bu bir merhaba... Bu bir zafer...

Her yol aynıdır ama aynı yollarda yepyeni yolculuklar yapmak her zaman mümkündür. Her yeni yolculuk yürümeye