Talip Kazgı
Etrafımızda alabildiğince nimetler, fakat bu nimetleri şuursuzca tüketen bizler.Rahman rahmetini sunmuş bizlere,bizler şükürden aciziz bu nimetleri verene.Yer bir sofra olmuş önümüzde yirmi dört saat açık büfe gibi.Dilediğini al, kullan,ye, iç.Allah’tan utan birazcık ta şükür et.
Peygamberimizin (s.av) yüce hayatını okurken açlıktan çektiği sıkıntıları görünce kendimden utandım.Gecenin bir yarısında midesi aç,sıkıntılı bir şekilde yüce Resul (s.a.v) Medine sokaklarına çıkar.Az sonra Hz.Ebu Bekir,az sonra,Hz.Ömer birbirlerinden habersiz sokaklara çıkmışlardır.Hepsinin de sıkıntısı aynı.Aynı gaye ile atmışlardır kendilerini dışarı:Açlık…
Her üçü de açlıktan o gece uyuyamamışlardı.Kader onları gecenin bir saatinde sokakta buluşturdu.Birlikte kimde yiyecek olabilir diye kısa bir istişareden sonra peygamberimiz (s.av) “Ebu’l Heysem’in evinde yiyecek olabilir “dedi ve birlikte oraya yöneldiler.Gecenin bir saatinde uykuda bulunan Heysem Yüce Resul (s.a.v) ve iki değerli misafirini görünce neye uğradığını şaşırdı.Hem şaşırdı hem sevindi.Böyle insanların kapısını çalması onun için ne büyük bir nimetti.Kısa bir maruzattan sonra sofra hemen hazırlandı ve birlikte açlıklarını bastıracak kadar yemeklerini yediler.Yediler ama yüce Resulün (s.a.v) yerken gözleri doldu.Meraklı gözler yüce Resulu (s.a.v) izlerken dudaklarından şu sözcükler dökülüyordu :”Allaha yemin ederim ki,yarın bu yediklerinizden hesaba çekileceksiniz.”arkasından da Tekasür suresinden şu ayeti söyledi :”Sümme letüs elünne yevme izin aninnaim (Ogün,muhakkak bütün nimetlerden hesaba çekileceksiniz.”Gecenin bir yarısında kıt kanat bulunmuş bir nimet,bu bulunmuş nimeti yerken bu nimetin hesabını,şükrünü düşünmek saadeti ve göz yaşları.Buyurun Peygamberimiz efendimiz (s.a.v),ve buyurun bizler..
Her gün onlarca litre su içiyoruz,onlarca nimetler girip çıkıyor midemizden.Fabrika gibi öğütüyoruz.Peki fabrikaya bu nimetleri tevdi ederken “bismillah” diyor muyuz?Meyvaları ye çer çöpünü at.Sonra da şükür etmeden yat! Oldu mu bu yaptığımız.Allah anılarak başlanan bir iş hayra delalettir.Hamd edilerek bitirilen bir iş ise şükre delalettir.Arasında bu nimetlerin özelliklerini,yaratılıp sofralarımıza kadar gelmesini düşünmek fikre,tefekküre delalettir.Bir su içmekten tutun,kuru bir ekmeğe,bir elma ya kadar yediğimiz her şey mutlaka ve mutlaka şükrü gerektirir.yediğimiz nimetlerin DNA sında Yüce Allahın imzası var iken,neden o nimeti bizlere şeksiz şüphesiz sunan Allah a şükür etmeyiz.Bir mucit bir şey icat etse,patentini alsa ondan milyonlar para ister,ticari bir meta sebebiyle zenginleşmek diler.Bizlerde gider bir yığın para verir onu alırız.İşimiz düşüp te o metayı kullanınca da o kadar para ödedim,işime yarıyor diye seviniriz.Hemde o metayı gözümüz gibi korumaya çalışırız.Peki bahçene diktiğin bir kök domatesten sana güneşi,havayı,oksijeni,lezzeti bedavaya veren sahip senden ne ister?Hiç düşündün mü?
Hazreti Ömer peygamberimizden(s.av) bahsederken şöyle anlatıyor :”Allah a yemin ederim ki ben,Resulallahın (s.a.v) sabahtan akşama kadar kıvrandığını bilirim.Zira hurmanın en kötüsü sayılan (dakal) denen hurmayı dahi bulup karnını doyuramıyordu.”Her sabah kahvaltıda ekici peynirim olsun,fora zeytinim olsun,salamım,sucuğum olsun diyenler,iftar sofralarında onca çeşit nimeti,tatlıyı,meşrubatı tıka basa yiyenler,içenler yani bizler.Kimin ümmetiyiz ha!
“Dünya nimetlerinden istifadeyi nasıl düşünebilirim ki,İsrail suru eline almış üfürmeyi bekliyor iken” diyor, iki Cihan Serveri (s.a.v).Huneyn dönüşünde bizzat yüce Resul’ün (s.av) payına düşen ganimet : 40 bin koyun,24 bin deve,6 bin esir,4 bin okka gümüş (bir okka dört kg.).Bu ganimet ise Yüce Allah ın peygamber-i zişan (s.av) efendimiz için öngördüğü beşte birlik ganimet payıdır.Düşünün bu kadar mala sahip olan bir peygamber açlıktan kıvranıyor.Neden? birincisi hepsini derhal fakir fukaraya dağıtıyor,ikincisi dünya malına rağbet etmiyor. Üçüncüsü melik peygamber değil,kul peygamber olmayı tercih ediyor.
Yüce Resul (s.a.v) ağırlığını hep ukbadan yana koymuş bir insandır.Dolayısı ise sofrasının boş olmasına aldırış etmemiş,aksine kalbinin Allah aşkı ile dolmasına gayret etmiştir.Fakirliği bir övünç meselesi sayan bir peygamberin (s.av) ümmeti olarak yarın çocuklarımıza yatırım olsun diye yat,kat,makamat peşinde koşarsak,onlar en güzel nimetleri yesin,giysin,sofralar donatılsın dersek,midelerine,giyimlerine,makamlarına,geçimlerine verdiğimiz önemi manevi gelişimlerine,Allahı tanıma ve O na şükretme,ibadet etme duygusunu vermezsek.Onların önlerine bir Resul (s.av) portresi koymazsak,Allah muhafaza dolu mideleriniz,markalı giysileriniz,kurulduğunuz makamlarımız yarın azab vesilesi olabilirler.Hem çocuklarınızı,hem kendinizi kaybetmemek için itidalli,itibarlı yaşayınız.Şükreden bir kul olmayı unutmayınız.Sofralarınız dolu olmasından ziyade,kalbinizin Allah ve Resulü’nün sevgisiyle dolu olmasına azami dikkat ediniz.Selametle kalınız.
19 Eylül 2013
Peygamberimizin (s.av) yüce hayatını okurken açlıktan çektiği sıkıntıları görünce kendimden utandım.Gecenin bir yarısında midesi aç,sıkıntılı bir şekilde yüce Resul (s.a.v) Medine sokaklarına çıkar.Az sonra Hz.Ebu Bekir,az sonra,Hz.Ömer birbirlerinden habersiz sokaklara çıkmışlardır.Hepsinin de sıkıntısı aynı.Aynı gaye ile atmışlardır kendilerini dışarı:Açlık…
Her üçü de açlıktan o gece uyuyamamışlardı.Kader onları gecenin bir saatinde sokakta buluşturdu.Birlikte kimde yiyecek olabilir diye kısa bir istişareden sonra peygamberimiz (s.av) “Ebu’l Heysem’in evinde yiyecek olabilir “dedi ve birlikte oraya yöneldiler.Gecenin bir saatinde uykuda bulunan Heysem Yüce Resul (s.a.v) ve iki değerli misafirini görünce neye uğradığını şaşırdı.Hem şaşırdı hem sevindi.Böyle insanların kapısını çalması onun için ne büyük bir nimetti.Kısa bir maruzattan sonra sofra hemen hazırlandı ve birlikte açlıklarını bastıracak kadar yemeklerini yediler.Yediler ama yüce Resulün (s.a.v) yerken gözleri doldu.Meraklı gözler yüce Resulu (s.a.v) izlerken dudaklarından şu sözcükler dökülüyordu :”Allaha yemin ederim ki,yarın bu yediklerinizden hesaba çekileceksiniz.”arkasından da Tekasür suresinden şu ayeti söyledi :”Sümme letüs elünne yevme izin aninnaim (Ogün,muhakkak bütün nimetlerden hesaba çekileceksiniz.”Gecenin bir yarısında kıt kanat bulunmuş bir nimet,bu bulunmuş nimeti yerken bu nimetin hesabını,şükrünü düşünmek saadeti ve göz yaşları.Buyurun Peygamberimiz efendimiz (s.a.v),ve buyurun bizler..
Her gün onlarca litre su içiyoruz,onlarca nimetler girip çıkıyor midemizden.Fabrika gibi öğütüyoruz.Peki fabrikaya bu nimetleri tevdi ederken “bismillah” diyor muyuz?Meyvaları ye çer çöpünü at.Sonra da şükür etmeden yat! Oldu mu bu yaptığımız.Allah anılarak başlanan bir iş hayra delalettir.Hamd edilerek bitirilen bir iş ise şükre delalettir.Arasında bu nimetlerin özelliklerini,yaratılıp sofralarımıza kadar gelmesini düşünmek fikre,tefekküre delalettir.Bir su içmekten tutun,kuru bir ekmeğe,bir elma ya kadar yediğimiz her şey mutlaka ve mutlaka şükrü gerektirir.yediğimiz nimetlerin DNA sında Yüce Allahın imzası var iken,neden o nimeti bizlere şeksiz şüphesiz sunan Allah a şükür etmeyiz.Bir mucit bir şey icat etse,patentini alsa ondan milyonlar para ister,ticari bir meta sebebiyle zenginleşmek diler.Bizlerde gider bir yığın para verir onu alırız.İşimiz düşüp te o metayı kullanınca da o kadar para ödedim,işime yarıyor diye seviniriz.Hemde o metayı gözümüz gibi korumaya çalışırız.Peki bahçene diktiğin bir kök domatesten sana güneşi,havayı,oksijeni,lezzeti bedavaya veren sahip senden ne ister?Hiç düşündün mü?
Hazreti Ömer peygamberimizden(s.av) bahsederken şöyle anlatıyor :”Allah a yemin ederim ki ben,Resulallahın (s.a.v) sabahtan akşama kadar kıvrandığını bilirim.Zira hurmanın en kötüsü sayılan (dakal) denen hurmayı dahi bulup karnını doyuramıyordu.”Her sabah kahvaltıda ekici peynirim olsun,fora zeytinim olsun,salamım,sucuğum olsun diyenler,iftar sofralarında onca çeşit nimeti,tatlıyı,meşrubatı tıka basa yiyenler,içenler yani bizler.Kimin ümmetiyiz ha!
“Dünya nimetlerinden istifadeyi nasıl düşünebilirim ki,İsrail suru eline almış üfürmeyi bekliyor iken” diyor, iki Cihan Serveri (s.a.v).Huneyn dönüşünde bizzat yüce Resul’ün (s.av) payına düşen ganimet : 40 bin koyun,24 bin deve,6 bin esir,4 bin okka gümüş (bir okka dört kg.).Bu ganimet ise Yüce Allah ın peygamber-i zişan (s.av) efendimiz için öngördüğü beşte birlik ganimet payıdır.Düşünün bu kadar mala sahip olan bir peygamber açlıktan kıvranıyor.Neden? birincisi hepsini derhal fakir fukaraya dağıtıyor,ikincisi dünya malına rağbet etmiyor. Üçüncüsü melik peygamber değil,kul peygamber olmayı tercih ediyor.
Yüce Resul (s.a.v) ağırlığını hep ukbadan yana koymuş bir insandır.Dolayısı ise sofrasının boş olmasına aldırış etmemiş,aksine kalbinin Allah aşkı ile dolmasına gayret etmiştir.Fakirliği bir övünç meselesi sayan bir peygamberin (s.av) ümmeti olarak yarın çocuklarımıza yatırım olsun diye yat,kat,makamat peşinde koşarsak,onlar en güzel nimetleri yesin,giysin,sofralar donatılsın dersek,midelerine,giyimlerine,makamlarına,geçimlerine verdiğimiz önemi manevi gelişimlerine,Allahı tanıma ve O na şükretme,ibadet etme duygusunu vermezsek.Onların önlerine bir Resul (s.av) portresi koymazsak,Allah muhafaza dolu mideleriniz,markalı giysileriniz,kurulduğunuz makamlarımız yarın azab vesilesi olabilirler.Hem çocuklarınızı,hem kendinizi kaybetmemek için itidalli,itibarlı yaşayınız.Şükreden bir kul olmayı unutmayınız.Sofralarınız dolu olmasından ziyade,kalbinizin Allah ve Resulü’nün sevgisiyle dolu olmasına azami dikkat ediniz.Selametle kalınız.
19 Eylül 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder