05 Kasım 2013

DOSTNAME-V (Gölge)

Osman Said DEMİRYILMAZ
GÖLGE

                                        05.11.2013
Selam sana ey hicabî çehre,          

Savruk yıllarımın nasıl geçip gittiğini hesap edemeyecek kadar aciz kalıyorum bu hayatın önünde bazen. Sende farklı bir bakış görüyorum Dostname satırlarına baktığında… Ne tebessüm eden, ne de kaş çatan! Hicabî bir çehre beliriyor yüzünde… Aydınlamaya başlayan karanlık bir sima! Sanki sabahın ilk ışıkları… Ben sen de hep siyahı yaşadım, lakin seni görmediğimden… Kimsesiz gecelerimin kâğıtlarda ağaran yüzüsün sen! Siyahtın, değiştin. Aslında değişen sen değildin. Zamandı, hayattı, âlemdi değişen… Ve sen, bu değişimde yokuş aşağı inen!
Sen de bir sen var anlatamadığım. Anlatmakta zorlandığım, ifade edilemeyen bir sen! Bir kenarda oturup yüzüne perspektif bir açıdan bakabilmeyi yaşıyorum bazen. Ama yüzündeki gölge tamamen gizliyor seni, kimi zamansa gölgeni bile arar oluyorum. Yüzün çok bilindik bir hüzün taşıyor, tanıyorum ama anlatamıyorum. Satırlarda anlatabilmek için çaba gösterdikçe daha da kapılıyorum. Her zaman bir şeyleri anlatma çabalarız, ama o bir şeyin arkasında gizli kalanı anlatamayız hiçbir zaman. Senin gölgen de böyle işte… Anlatmak mümkün ama sırrını vermek imkânsız!
Dostname, dosta seslenmenin ötesinde, satır arasındaki mesajları gösterebilmektir. Yani gölgede kalanları, anlatılamayanları anlayabilmek! Sen bir keresinde; “siyah olan her şeyi seviyorum” demiştin bana. Ben de senin bu gölgemsi, siyah tarafını gördüm sadece… Aslına vakıf olamadım. Seni “Çilem” adını verdiğin oyuncak bebeğin ile oynarken hiç görmedim ama sen bende hep dumanlar içinde, ayağı aksak seyyar bir masada oturan, yanan bir izmariti parmaklarının arasına sıkıştırmış, daktilonun tuşlarına hayattan öç alırcasına basan siyah bir gölgeydin sadece… Sen dumanı çekiyorsun içine dumansa seni. Gece yıldızlar altında yürümek, yağmurda ıslanmak gibi romantik yanını öğrenemedim hiç satırlardan… Eğer varsa şimdi bu satırları okurken elinde bir sigara, söndür öyle devam et okumaya… Hâlâ aynalara bakabiliyorsan eğer, güzel görüyorsun demektir kendini… Bu da hâlâ sevebilecek, arzulayabilecek duyguların var demektir. Kalbinde çiçeklerin açması, baharın geldiğinin habercisidir yüreklere… Senin de bu bahara katılmanı istiyorum, kalma gölgede… Bahar çiçeklere hayat verirken, bize de çıkın gölgelerinizden diyor baksana. Her kış bir bahara gebe, her zorluk, her karanlık da; bir rahatlığa, aydınlığa götürür bizi. Kalbine birini misafir et, gerekirse hapset! Ve sen onun gardiyanı ol, ta ki; o firar edene dek! Dönme gölgeler ülkesine… Mücadele et! Bırak şu karamsar hikâyeleri. Yazma, gölgede kalmış, karamsarlıklarını, umutsuz, yalnız ve hayata küsmüş yanını. Yazma, gülemeyen, dumanlara müptela halini. Etrafın gece olsa da sen mehtap ol! Gölgelerde bile parıldayan bir elmas ol. Masum duygularını göster, beyaza müptela ol. Birbirlerine kenetlenen duyguların, yaşama bağlama kuvveti ancak insanın kendini tanıyıp, kalbinin sesini dinlemesine imkân verir. Kalbin sesini dinlemek de sevmektir. Sevemeyen, gölgede kalan yaşayamaz. Unutma sevgi, insanı kendine bağlayan bir kuvvettir. Bu kuvveti ortaya çıkaransa gölgende gizlediğin duygularındır.
Haydi, sıyrıl gölgenden, senin de renklerini görelim. Renklerinle bakalım hayata, karamsarlıklarınla değil. Sen dostum, gölgede gizlenen yanını bize göster. Gölgeleri uzadıkça insanların, ışık azalıyor, güneş batıyor demektir. Işıktan ayrı kalma. Dostname bunun için var. Dostname’nin sonuna konamayan nokta bunun için  (  )
               
                                                                                    Osman Said DEMİRYILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder