24 Aralık 2013

DOSTNAME-XII (Kalbin Cazibesi)

OsmanSaidDEMİRYILMAZ                KALBiN CAZiBESi

Yüreğimde çarpan aciz kalp atışlarının adedince merhaba,         24.12.2013
        Sana yazdıklarımı okuyanlar bunlar mektup değil diyor. Evet mektup değil; Dostname! Edebiyatçılar bu dostnamelere ister mektup desin, ister deneme… Ben dosta hitaben yazıyorum, kâh içimdeki dosta, kâh satırlardaki dostlarıma… Dostname budur zaten. İçindeki duygularını dostlarınla satırlarda paylaşmak. Bazen bedenler yan yana olsalar da birbirlerinden çok uzaktırlar.
  Ya da biz gibi bedenler ayrı mekanlarda olsa da, satırlarda buluşmak başkadır. Bedenler değil kalpler bir arada olmalı, ancak o zaman hissedersin aynı duyguyu, aynı lezzeti… Yaşamak da böyledir aslında; Dostnamede buluşur gibi buluşmak kalplerde…

Kalp durunca yaşayamaz insan! Vücut fonksiyonları biter. Kalır öylece… Kalbin cazibesi sadece maddi değil, manevi olarak görülmeli… İnsanın maddi hayatı için kalp ne kadar önemli ise, manevi hayatı için de o kadar büyük önem taşır. Lakin her şey bunu anlamakla bitmiyor maalesef… Eminim sen de yaşamışsındır; bazen davetsiz misafirler nereye misafir olduklarını bilmeden düzensiz ve zalimce davranabiliyorlar. İşte o zaman firak melteminin acı lezzetini tadıyor insan. Allah’ın inayetiyle kalplerimize, değer veren, değer verilen misafirler kabul edilsin ki; kalplerdeki arzular paylaşılsın fütursuzca… Zaten paylaşılabilen kalpler bedenleri de yan yana getirir. Ya bu alemde, ya da mana aleminde! Yeter ki kalpler arasında soğuk cam duvarlar kalmasın!
Bizim gönlümüzde de bir çok masal gizli… Kalbimizin misafirlerinden kalan birkaç hatıra… Hani hep dinlediğin Leyla ile Mecnunlar, Ferhat ile Şirinler var ya; işte bizdeki de öyle bir küçük masal. Senin de yüreğinde iz bırakmış küçük masallar vardır elbet! Bir gün başka bir Dostnamede paylaşırız bu masalları da… Şimdi sadece benim masalım için birkaç cümle dizeceğim. Dinle ve hisset bakalım, bizdeki masal ne kadar derinlere gider.
Zamanın birinde bir gül vardı;
Bülbül sever, bahçevan sulardı!
Bir gün bahçevan gülü kopardı;
Bülbül yalnız kaldı, Gül sarardı!

Dostnamenin satırlarına yazılmış ilk şiirimiz oldu. Burada bir hayat hikayesi gizlidir. Kısacık, tıpkı bizim de, Aşık Veysel’in dediği gibi “iki kapılı bir han” geldik, gidiyoruz. Dünya bir gölgelik, duracaksın, dinleneceksin ve toprağa yöneleceksin. Bu aşk da kısa tıpkı yaşam gibi… Bazen giden gül olur insan, bazen geride kalan bülbül. Ama bahçevan tek; o ne derse o olur bu bahçede… “Ol” der oluverir her şey! “Bit” dediği vakitte biter!
Yazdığımız cümleleri nasıl bulduğumuzu merak mı ediyorsun. Bir ilham bul kendine öyleyse… İlham olmadan kelimeler cümlelerdeki yerini bulamaz. Bizim ilhamımız bazen bir leyla olur, bazen Mevla! Bazen bir cümle bir kelime için yazılır; bazen bir olay, bir sevdayı anlatmak için yazılır. Bazen sevgililerin sevgilisiyle Dostnamede hemhal olmak için yazılır. Bazen bir prensese, bazen bir güle methiyeler düzülür… Unutma ki her şiirde şairden, her Dostnamede satırlara yansıyan dosttan bir iz vardır. İlham yoksa şiir de olmaz, cümle de kurulmaz. O yokken onu yaşamak zordur. Ya onda bulursun sonsuzluğun derinliğini, ya onda kaybedersin kendini… Sevmek, beklemek, istemek, kavuşmak hatta özlemek zordur.
Biz biraz karalıyoruz ya işte duyduk ki; bize “üstad” diyenler varmış. Haşa! Ne haddimize, biz olsak olsak “Üsved” oluruz. Üsved; dert ortağı demektir, sırdaşdır, dostnamedeki dosttur. Dostnameler bir bakıma üsvetnamedir. Müsvettelerin dönüştüğü üsvetnamelerdir sadece… Gerisi bizi aşar, bize bol gelir böyle tabirler. Ey dost; bizi böyle kabul eyle büyütme gözünde! Dostnamede herkes dosttur sadece… Kalpleri buluşturan birkaç satırdan başka bir şey değil yazdıklarımız. Bizimle oku, düşün, tefekkür et sadece! Ama sen de biz gibi nokta koyma (  )

                                                                                                         
  Osman Said DEMİRYILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder