01 Nisan 2014

DOSTNAME-XIV (Beklemek)

BEKLEMEK

İçimden geçenleri en iyi bilen dost,                                              01.04.2014

Beklediğin bir sevgili değildir, belki kırık dökük de olsa bir sevdadır sadece…
Bazen hayallerin, beklentilerin dökülür satırlara… Dostnameler oluşur, gözün akan yaşlar gibi ulaşır ebedi dostlara! Duyuyorum seni ey dost. Yalnız sanma kendini, Dostnameye yazmaya başladığımdan beri hissediyorum seni. Merak etme sesini duyan, ızdırabını bilen biri var!
Beklemek zordur bilirim. Bazen martılarla veda edip ayrılırken kıyıdan karşıdakilerin seni beklediğini hissedersin. Ayrılmak kıvrılır içinde masumca, onu hissederken göremezsin bekleyenleri, ayrılık uzaklaşınca senden o zaman ortaya çıkar yine bekleyenlerin…
Yoksa bir bekleyenin işte bu vapurda bulur seni bir bekleyenin olması arzusu. Her ayrılık sonrasında hissedersin aynı yokluğu… Karşıda bekleyen sensen eğer, beklerken, bir vapur yanaşmasını bekler gibi ufukta kalır bakışların. Vuslatsız olmadıktan sonra beklemek gelenin değerini yükseltir. Sendeki bekleneni yüceltir. İnsanlar da böyledir hayat macerasının içinde: kimi ayrıldıklarına özlem duyar, kimi gelenleri bekler! Ve sen yoldaysan eğer, ayrılığı hissederken gönlünde, vuslatı özlersin bir taraftan da… Görmediğini beklemek umuttur. Lakin elindekini kaybetmek farklı. Beklemek vuslata erene kadar korur umudunu… Ayrılık ise bir anada biter, sadece acısı alır yüreğinde… Özlemini büyütürsün bıraktıklarının ya da yolcu ettiklerinin!
Beklemek kaybetmek olmamalı. Kavuşmanın adı olmalı. Elimdeki kaybettiklerimin geleceklerin habercisi olduğunu anladım. Beklemek bazen, elindekilerden sıyrılmak ile olur. Bağlandığın hayallerden kurtulunca fark ettim asıl bekleneni. Beklenmesi gerekenin aslında vuslatların en güzelini gösterdiğini yeni anladım daha. Tıpkı bahsedilen gibi, rüyalarımda defalarca gördüğüm, o kusursuz sevgiliyi arıyor şimdi gönlüm. Şimdilerde biraz olsun yaklaştığını hissediyorum. Gel kalbime misafir ol diye çağırmayı beklemek saydım ne zamandır. Vuslata erince “Ente Resullah” (sensin Allah’ın elçisi) diyebilmenin özlemini yaşıyorum düşlerimde. Bu ne kutlu bekleyiştir Allah’ım. Önce bir fani gül olarak düştü gönlüme. Vedûd isminin damgasıyla mühürledi yüreğimi. Şimdi Vedûd olan Allah’ın bahşettiği yüce bekleyişe erdim. Şimdi Gül Muhammed, Nur Muhammed (s.a.v.) oldu yüreğimin sahibi.  Onu beklerken onu yaşamanın lezzetini arıyorum. O da böyle yapardı diye seviyorum tebessümü, onun da sevdiğini bildiği için seviyorum gülleri, o beklenen kutlu şahsı nasıl beklediyse alem, öyle bekliyorum ben de vuslatımızı. Nasıl havarilerine müjdelediyse Hz. İsa (a.s), gelsin bana da versin aynı müjdeyi… Beklemenin hazzını bu şekilde yaşamak gerek! Onun sevdiğini bildiğim için seviyorum, okumayı Kitabul Kuranı… Onun sevdiği için seviyorum, Fatih’i, fetheden askeri, İstanbul’u… Onun sevdiği için seviyorum Kabe’yi, hatta bir taşı Hacerül Esved’i… Sırf onu beklerken kokusunu duymak için kokluyorum gülleri, 1400 sene evvelden sesini duyar  gibi bekliyorum vuslatımızı… O (sa.v) yüreğimdeki misafirlerin en güzeli… Yüreğime misafir olup onu belemeye başladığım günden beri, kıskanır oldum, onu benim gibi sevenleri… Sevemedi bu gönül ondan başkasını sevebilenleri… Mübarek avcunda taşların dile gelip zikrettiği gibi, adını anar oldum her bekleyişin arifesinde… Adını andıkça titredi içimdeki vuslat hasreti… Boşandı gözlerimden yaşlar gibi arzuhalim; doldu satırlara… İşte beklemek, istemek, sevmek buymuş.  Vuslata ne kadar kaldı bilmiyorum. Ama şöyle diyor o kutlu beklenen; “İnsan sevdiği ile beraberdir” İşte sana ilan-ı aşkım, seviyorum seni senden ayrıldığında ağlayan kuru hurma ağacı gibi, bekliyorum seni Abdullah’ın yüzünde o nurun belirdiğinden beri… Şimdi vuslat vakti; gönül ister gül yüzünü görmek, ya Muhammed (s.a.v.)
Söyle şimdi dostum neyi bekler başka bu gönül bundan sonra? Necip Fazıl ne güzel yazmış şiirinde;  Ne hasta bekler sabahı, / Ne taze ölüyü mezar,  / Ne de şeytan, bir günahı, / Seni (O kutlu bekleneni) beklediğim kadar! (NFK) Şimdi gel de bekleme, beklenen böyle olunca, beklemenin de sınırı olmuyor. O kutlu bekleyiş bir kat daha anlamlanıyor! Beklenene özlem, vuslattan büyük... Şimdi vuslattan öte bir vakit; gönül ister gül yüzünü görmek, ya Muhammed (s.a.v.)
Şimdi nasıl nokta koyayım bu satırlara, yine noktasız son (  )


Osman Said DEMİRYILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder