01 Temmuz 2014

DOSTNAME-XIX (Yusuf'un Gömleği)

Osman Said DEMİRYILMAZ                YUSUF’UN GÖMLEGi
Merhaba teknolojiler yüzünden uzak kaldığım dost,                       01.07.2014

Keşke her şey bir merhaba demek kadar kolay olsa. Sana bir kelimeyle anlatabilsem her şeyi ve sonra başka kelimelerle boğuşmadan “hoşça kal” deyip bitirsem cümlelerimi. Bu sana yazmaya düşündüğüm ama belki de yüzüncü kez vazgeçtiğim mektuplardan biri, bir samimi Dostname! Nasıl affettireceğim kendimi bilemiyorum. E-mail, SMS derken uzak kaldım kalemlerimden… Sana yazmaktan! Dostnamelerde buluşmaktan! Bir dostun yazdıklarını paylaşacağım seninle, dostumun affına sığınarak ve biraz düzenleme yaparak.
Bu Dostname biraz farklı olacak gibi; satır arasında gizlediklerimi aşikar edeceğim biraz sana. Senden uzak kalmak üzüyor ne zamandır beni. Bu Dostnamenin satırlarına çok alıştım. Bu kez her satırda duygularımı saklamaya çalıştığımı fark edeceksin, her noktanın ardından soru işaretleri ve her kelimeye sinmiş Vedûd isminin birer tecellisini bulacaksın, eğer dikkat edersen yazdıklarıma. Sana bunu çok anlatmak istedim.  Ama görmedin bazen, ya da görmek istemedin, farkındayım. Ama sen en iyisini yaptın! Bir “neyse” kelimesi silip atıyor duygularımı, ama kafi değil, kalıyor içimde işte! Anlatmalıyım sana! Bir nehrin akışına kaptırmıştım kendimi. Akıyordum, nereye gittiğimi fark etmeden… Sen çıktın karşıma, Durdurdun felakete akan beni… Sana o günden sonra tarifi imkansız duygular besledim. Tarifini yapamayışımın sebebi sana olan sevgim değildi. Sende başka bir şey gördüm hep! Benim gördüğüm insanlardan farklıydın. Çekindim. Senin pencerenden bakmaya başladım hayata, seninle araladım perdeleri… Şimdi balkonlardan, kenardan, köşeden bakmak bile kafi gelmiyor, doya doya bakmak istiyorum. Onca sıkıntıma rağmen içimde hep seni yaşadım. Gittiğim yere seni de götürdüm. Doğan güne seninle uyandım. Köşe başlarını bile seni görmek umuduyla döner oldum. Senin bu duygulara yabancı olmadığını biliyorum. Belki de bu yüzden şimdi rahatça anlatabiliyorum sana. Senin değişimin beni öyle etkiledi ki; asıl görmem gerekenleri yine seninle gördüm. Gözlerinde gördüm diyemeyeceğim, çünkü bakamaya cesaret edemedim gözlerine… Doğduğum büyüdüğüm şehri bana öyle bir anlattın ki; seninle unuttum o şehirdeki acılarımı, seninle sevdim şehrimi… İstanbul’un manevi boyutunu sen gösterdin bana, sen bir lütuf oldun. Bana ilk şiiri sen yazdın. İlk defa bana değerli olduğumu hissettirdin. Kusura bakma, yazım kötü, cümlelerim düşük! Süsleme yok, içimden sadece… Bende üçüncü kanat olarak gördüğüm, insanların çoğunun kusurmuş gibi baktığına sen hiç aldırmadın. Yüzümün çirkinliğini vurdu bir çok insan! Sense görünen ile değil, görünmeyen ile ilgilendin. İçimdeki hazineyi keşfetmeme yardım ettin. Seninle tanışmadan önce, çirkin ördek gibi, insanlardan kaçan, kendine güveni olmayan, şükürsüz bir figürandım hayat oyununda… Şimdi böyle düşünmüyorum. Hayat oyununda senin de dediğin gibi oynayacak bir karakter rolüm var benim. Hayat sınavıma farklı bakıyorum şimdi. İçimde belki sana karşı kapanmayan açık yaralarım var hala ama artık sen bir rehber oldun benim için… Ya bir gün firar ederse bu duygularım diye korksam da senin bana kattıkların yanında, ve kendine olan güvenin sayesinde beni hep bir adım uzak tuttun kendinden. Biliyorum sen geçtin fani aşklardan. Aramıyorsun artık, ama ben seni aradım yıllarca, şimdi hapsediyorum kalbime ömür boyunca hissettiklerimi sırf sende gördüğüm haya sayesinde uzak durabiliyorum bu duygularımdan. Şimdi haykırmak istiyorum Dostname satırlarında; İyiliği emredin, kötülükten kaçındırın. Sevmek bir lütufsa da Rabbim herkesin karşısına senin gibisini çıkarsın. Allah sana karşı sakladığım duygularımdan ötürü beni affetsin. Bu sana ilk ve son anlatışım bu duygularımı. Sayende dinimin güzelliklerini keşfettim. Sen yoksun yanımda ama senin bıraktıkların, başörtüm, seccadem, inançlarım, dualarım ve Vedûd ismiyle beni kuşatan Rabbim var artık! Bu zayıf halimi sana anlatmasam kendimi hiç affetmeyecektim. Senden tek bir ricam var şimdi. Senin için bir Fatıma olamam ben ama, senin en azından dualarını bekliyorum. Eskiye nazaran iyiyim şimdilerde, uzunca bir süre tesettürümden bile utandım. Nasıl böyle bir şey düşünürsün diye çok kızdım kendime ama şimdilerde senin bıraktığın boşluğu, itaat ile ibadetle geçiriyorum. Sen bir sahte hayal oldun bende; gerçek hayallerin vesilesi… Allah senden razı olsun. Dostname bana beni kazandırdı. Herkes için içindeki hazineyi keşfettirsin bu satırlar inşallah!
İşte sevgili Dostname okuyucum. Bazen insan kendinin farkına varmak için başka rehberlere ihtiyaç duyuyor. En güzel rehber olan Efendimiz’e (s.a.v.) tabi olarak, onun sünnetine riayet eden, farzları yerine getirip, büyük günahlardan kaçınanlardan eylesin Rabbim bizleri. Bir de içim sızlayarak gördüm ki farkında olmadan bizi Yusuf görenler olmuş. Layık olmasak da neredeyse parmaklarını keseceklermiş. Allah muhafaza, ümit vermemek gerek, Züleyhalara… Gömlek arkadan yırtılmazsa vay halimize… Allah affetsin. Noktasız nokta (  )

                                                                                              Osman Said DEMİRYILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder