26 Ağustos 2014

DOSTNAME-XXIII (Elifce)

Osman Said DEMİRYILMAZ                            ELiFCE

Yüreği sevgiyle dolu, Kahraman dostum,                  26.08.2014

Hep insanlar mektuplarda kendilerinden veya çevresindekilerden bahsederler. Ben de sana bu Dostnamede birinden bahsedeceğim; Tıpkı senin gibi,  yüreği sevgi dolu ve kahraman birinden. Onunla üniversitenin kapısında tanıştım yıllar önce. Sen de şimdi tanıyacaksın onu!
Adı Elif. Tıpkı dik duruşu gibi, ismi ile müsemma denir ya hani. Üniversiteye ilk geldiğimiz günlerde dikkatimi çekmişti kapıda bekleyen ve yargılayan gözlerle etrafını süzen o masum hicabî çehre. Birkaç kez, her geliş, gidişimde rast geldi gözüm, ama ne yaptığını çözememiştim önceleri...
Her sabah Üniversitenin kapısına kadar geliyor, her zamanki gibi içeri alınmayınca biraz orada sessizce oturuyor ve elinde tuttuğu kırmızı gül çiçeğini girişe bırakıyor ve aynı vakur duruşuyla şöyle bir Üniversiteye bakıyor, gidiyor. Bir değil, iki değil, her sabah artık onun bu ritüele dönüşen seremonisini izlemeye başladım. Bir gün dayanamadım, gittim oturdum yanına. Nedir bu durum çözemedim dedim. Bana şöyle kızgın bir ifade ile “Nasıl anlayamazsın” der gibi baktı ki; utandım kendimden. O vakit daha dikkatle ve yakından izleyince öğrendim: mesele onun başındaki örtüyle içeriye giremeyişiymiş. Çıkar demişler ilk günden beri, derece ile kazandığı okula, kapıdan adım attırmamışlar. O da değiştirmemiş düşüncelerini, çok girmek istese de, feda etmek istememiş inançlarını, yaşayış prensiplerini. Her sabah bir protesto olarak buraya geliyor, girmek istiyor, kabul edilmiyor, bekliyor, gülünü bırakıp gidiyor. Düşünebiliyor musun bir insan inancına ve prensiplerine bu kadar sahip çıkabilir işte! O gün hayran olmuştum kendisine. Şimdilerde aradan bayağı sene geçti. Değişti bazı şeyler ama o, uzun süre devam etti, yasak olmayan yasağa karşı yasal eylemine. Elifce duruş dedim bu gördüklerime. Kendime de baktım eleştirel bir gözle, durabiliyor muyum ben de Elifce, dimdik? Zor! Bazen kayboluyorum kendimde. Onun elindeki Cevşen’i aldım, şöyle bir açtım, tefeyyül edeyim niyetiyle “Allah dileğini saptıran, dilediğini hidayete erdirendir” diye okuyunca anladım ki Elif olmak da onun bize bir lütfuymuş. Bu lütufa mazhar olmak dileğiyle dualarımıza Elif’i de ekledim. Haksızlığı hak zannedenlere karşı hakkı savunmak bir nevi hakka haksızlıktır diyor bir büyük alim. Elif de hakkını sessiz ama devamlı ve vakur bir şekilde ifade ediyor diye düşündüm. Eminim sen de Kullara karşı Allah’ın adıyla Elif gibi duran, Rabbine Mim gibi secde eden kahramanlardansındır. Bu yüzden başta sana Kahraman dostum diye seslendim. İçimizdeki fırtınalardan kurtulalım. Rabbimize yönelip, umudumuzu yitirmeden haksızlıklara karşı mücadele edelim. Unutma düştükten sonra kalkabilmek de azamettir! Düştüğünü bile fark edemeyen bu kadar insan varken, şükretmek gerek… Bataklıkta yaşayıp güller içinde olduğunu sananlara Elif gibi bir gül uzatmak, kalbi ilahi sevgiyle doldurarak olabilir ancak.
Bizim de bazen, dik durmaya çalıştığımız ama en ufak bir rüzgarda savrulduğumuz çok oldu. Sen de bilirsin; bu dava ayağı yere sağlam basmayanı alır götürür. Elif o günlerde bana şöyle demişti; Başörtüsü nişandır, bayraktır. Tesettür, İslamiyeti gösteren en güzel işaretlerden biridir”. Evet gerçekten de öyle, başörtüsü, minareler gibi bir sembol, işaret. O yüzden nasıl ezanlar susmayacaksa, başörtülü kızlarımız da eğmemeli başlarını, bir minare gibi dik durmalı. Yaşamalı tam anlamıyla İslamiyeti, örnek olmalı insanlara. Hele önce bizim gibilere… Ama kendilerini başörtülü sayanlar müstesna! Başörtüsünün de bir adabı, manası var. Moda olarak görülmemeli. Farkına varmalı herkes yapılanların yada buna vesile olanların, sesini duyurmalı sessiz de olsa bu sevgi dolu kin gütmeyen eylemleriyle…  Biz de destek vermeliyiz bu sessiz çığlığa. Onlar minare gibi dik durdukça biz de ezan gibi duyurmalıyız herkese sesimizi…
Rabbim affedicidir, tövbe edenleri sever. Bulaştığımız kötülüklerden bizi arındırsın. Rabbim bizi davasına sahip çıkan, davasında sebat edenlerden eylesin. İnşallah! Umudunu yitirme, davana sahip çık ve Elifce duruşunu da değiştirme… Ey dost, sana yakışan bu (  )
                                                                   
Osman Said DEMİRYILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder