14 Temmuz 2015

DOSTNAME-XXVIII (MAVİ)

Osman Said DEMİRYILMAZ                                                                                                                                        
MAVi

Sevgili dostum,                                                  14.07.2015

Şimdiye kadar sana hep siyah olarak yazdım. Siyah bende sen demekti. Mavi renkte ise kendimi buldum. Hep seni keşfetmekten bahsediyorum. “Acaba kendimden mi başlasam keşfetmeye” diye düşününce bu Dostnamede çıktı ortaya. Ben demesini sevmem aslında “Mavi” desem kırılmazsın değil mi bana? Aslında “Mavi” de ben demek tam anlamıyla.

Mavi doğuşumdan başlar benim, babamın ilk erkek evladı olunca evdeki ilk Mavi de ben oluyorum tabii… İlk adımlarımı Mavi yazlık ayakkabılarımla attım, anne ve babamın hayran bakışları önünde… Okula her ne kadar siyah önlükle başladımsa da Mavi giymiş gibi hissederdim kendimi. Gökyüzü en sevdiğim doğa parçası, Maviliklere açılan kapı…  Resim yaparken Mavi rengi kullanırdım en çok, bu yüzden önce Maviler biterdi boyalarımda ve kalemlerimde… Yazmaya başlayınca da hep Mavi kalemleri sevdim nedense…
Ben önce platonik aşklarıma yazdım. Hiç okumadılar. Sonra hayatımda var olan insanlara, sevgililere, dostlara yazdım. Okumazdı çoğu, okur gibi yapardı. Aldırmazdım. Maviye sevdalanınca hayatta sıkmıyor hiç bir şey canınızı. Bir kişi yazdıklarımı okumaya bayılırdı. Ona da okutmadılar. Hala Mavi yazması ben de saklı… Sonra sadece Mavi için yazmaya başladım. Umut için, sevmek için, özgürlük için… Sana da bu Dostnamede bunu vaat ediyorum. Mavi sevmek, özgürlüğe kucak açmaktır. Sen bu yazdıklarımı okuyorsan eğer, benim gibi Mavilere büründün demektir. Kalemle kâğıda olan sevdamız devam edecek demektir. Zaten bu yüzden nokta koymuyorum Dostnamelerin sonuna…
Gözlerimi kapatıyorum. Seni görüyorum. Gözlerin ne renk bilmiyorum ama önemli de değil. Ben mavi olmasını umut ediyorum sadece. Aslına bakarsan pek de dikkatli değilimdir. Bu satırları okuyan gözler Mavi olabilir mi diye düşündüm elbette. Ama bu sorunun cevabını öğrenebilmek için gözlerine bakmaya cesaret edemedim. Hayalimde görünce seni bakmaya cesaret edebilsem de bu kez gözlerinde kaybolup gidince görmedim gözlerinin rengini… Ben seni hep siyah gördüm. Benim gibi dikkatsiz bir insanın böyle küçük ayrıntıları algılayabilmesi zordur. Gözlerin ne renk acaba? Buna merak mı denir? Sanmıyorum. Gözlerinin rengini keşfedemesem de bir yalnızlık seziyorum gözlerinde… Aslında ben de kabalıklar içerisinde yanlız hissediyorum kendimi… Gökyüzü yetişiyor imdadıma! Kalabalıklardan gökyüzünün Mavisi sayesinde kaçıyorum. Bu yüzden sevmem yağmurlu günleri… Çünkü yağmur yağınca gökyüzü de maviliğini kaybeder! Bazen masamda yalnızken fark ediyorum monoluğumu… Osman ile Said iyi anlaşıyorlar yani! Biliyorum sana delilik gibi geliyor. Ama bazen bu ikiliye bir de kalemle kâğıtta katılınca bak sen evdeki sessiz cümbüşe… Bence insan yalnız kaldıkça kendini dinlemeyi öğreniyor. Bu da insanı bilinçaltındaki korkularıyla yüzleştiriyor. Siyah bir şey kalmıyor. Her şey Mavi olunca, insan Siyahlarda kaybolmuyor! Geceler hep siyaha doğu başlar, ama vakit ilerledikçe, siyah koyu bir laciverte döner. Lacivert sabaha karşı mavimsi bir hal alırken yeni umutlar, yeni sabahlarla doğar.
Dostname bu kez sana beni anlattı. Siyah’a Mavi’yi yani… Bahsettiklerim sana boş geldiyse eğer affet! Buna yazarken gevezelik yapmak diyelim. Ama ben sembolizmi severim. Bir de bu düşünceyle oku sana yazdığım bu Dostnameyi… Geldik Dostname’nin sonuna; Mavi umutlarla dolu baharlara, yepyeni sabahlara ulaşmak dileğiyle (  ) Noktasız son

Osman Said DEMİRYILMAZ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder