25 Ağustos 2015

MAYMUN ORDUSUNUN KOMUTANI 
Mustafa Uysal
Bir video vardı, bilmem hatırlar mısınız? Ormanda Afrikalı askerler, yanlarında bulunan maymuna kalaşnikof veriyorlar. Gerisini biliyorsunuz, maymun tetiği buluyor ve rastgele ateş ediyor.
Aydın Doğan medyasının eğitim yöntemi bu.
Hiç abartısız söylüyorum böyle. Yeni işe aldıkları kişileri böyle eğitiyorlar. Seçtikleri de zaten eğitilebilir oluyor. Tetiğin yerini kendileri buluyorlar ve bir süre kendi hallerine bırakıyorlar. Kendileri bir süre kurşunların mesafesinden çekilip maymunun ateş etmesini bekliyorlar. Maymun elindeki silahın ne kadar değerli olduğunu anlıyor. Yaptığı haberlerin ne kadar etkili olduğunu anlıyor.
Videoya geri dönelim…
Bu maymunların sahiden eğitilebildiğini düşünün yani gösterilen istikametlere ateş edebildiğini, nişan alması önemli değil. Maymun ordusu kurabilirsiniz rahatlıkla. Bir çarpışmada kaç maymunun telef olduğu önemli olur mu? Baş maymunu bile rahatlıkla
harcayabilirsiniz. Önemli olan karşı tarafta oluşan algı... O kadar çok mermi gelir ki üzerinize neye uğradığınızı şaşırırsınız. Yılgınlık oluşur. Öldür öldür bitmeyen bir maymun ordusu… Üstelik bir türlü maymun ordusunun arkasına sarkamıyorsunuz.
Yukarıdaki hayal ürünü kurguyu alıp gelin Aydın Doğan medyasına uyarlayın…
Adamın medya ordusu var ve o kadar çok bilgi üretiyor ki, feleğimizi şaşırıyoruz. Öyle algı operasyonları yapıyor ki eğitimli medya insanlarıyla, hangi birisine cevap yetiştireceğimizi bilemiyoruz. Videodaki maymunun hedef gözetmediğini daha doğrusu gözetemediğini biliyoruz burada da durum aynen geçerli. Adamların yalan konusunda bir kaygıları yok. Seri üretim yalanları var. Maymunun elindeki silah gibi hiçbir yalanın hedefini bulmayacağını düşünüyor olabilirsiniz. Değil. Maymunun elindeki silahın mermisi doğrusal olarak ilerliyor ve seri halde her yöne gidiyor. Yalanlar da doğrusal olarak ilerliyor ve seri halde yayılıyor. Emin olun, kör kurşun nasıl öldürürse o yalanlar da hedefini buluyor.
Aydın Doğan gücünü nereden alıyor, sorusu hep müphem kaldı. Olabilir ki, İsrail, İngiltere, Amerika yahut küresel haçlı şirketleri… Bunu bilmemizin ne önemi var? Bizim açımızdan Aydın Doğan’nın bu medya gücünü nereye kullandığı değil mi? Soruyu şöyle değiştirelim: Aydın Doğan medya gücünü nereye kullanıyor? İşte şimdi cevabı yapıştırabilirsiniz.
Bu adam benimle savaşıyor. Adının önünde hiçbir sıfat ve ek bulunmayan ben Müslüman’la. Bu adam olumlu yahut olumsuz hiçbir eki olmayan İSLAM ile savaşıyor. Bu adam bütün kitaplı dinlerin merkezindeki ALLAH ile savaşıyor.
Klasik cümleler… Medya silahtan güçlüdür, dördüncü kuvvet medya… Böyle gider. Hiçbiri değil. Medya falan yok ortada, büyük güç var. Üniversitesi de var bunun içinde, fabrikası da, işçisi de, şehirlisi de var köylüsü de. Bunların tamamı bu adama çalışıyor. Artık ortada medya gücü diye bir şey yok anlamadınız mı hala? Medya dediğimiz şey çoktan dönüştü. Hayatın tamamını esir alan tümüyle kapsamlı bir aygıta dönüştü. Kameranın kaydedebildiği ve manipüle edebildiği her şeyi esir alabilecek devasa bir yapıya dönüştü. Medya sosyolojisi altında yapılan incelemeler bile artık bu yapıyı çözümlemeye yetmeyecektir ve yetmiyor. Bilinçsiz ve benzersiz bir karışım ordu var artık adamın elinde.
Algı yönetimi konusunda pek çok şey duymuş olabilirsiniz. Bazılarını biz (Yazıp çizenler) söylediğimiz için biliyorsunuz. Bazılarının farkında değilsiniz. Biz de değiliz. Algı operasyonları ile neyi kastettiğini yahut kastedeceğini artık medyanın kendisi bile bilmiyor. İşte burada artık üzerinde operasyon yapılacak bir algı kalmadığını ve artık gerçeklik üstü bir dilime girdiğimizi görüyoruz. Bir algımız yok artık. Yani bize ait olan bir algı yok. Algımız yani, yok. Doğuştan itibaren bir maymunun mermilerinden saklanarak yaşadığını sanıyor en bilinçli olanlarınız. Bir insan bu kadar şanslı olabilir mi? Mümkün değil. Yani hepimiz vuruldu o maymunlar tarafından. Hepimiz öldük. Cesetler üzerinde operasyon yapılıyor artık.
Medyanın bilgiyi ürettiğini ve kontrol ettiğini düşünüyor olabilirsiniz dolayısıyla bununla mücadele etmemiz gerektiği falan… Ortada üretilecek bir bilgi de kalmadı. Tamamen eski yıldızları kırpıp ay yapıyorlar.
Bir devlet ki, Aydın Doğan ile mücadele edemez halde. Edemez şimdilik. Amerika’nın yönetimi de benzer medya şirketleri tarafından belirleniyor. Medya şirketleri küresel tröstlerin küçük bir aygıtı artık. Egemenlik, meclis duvarındaki gibi kayıtsız şartsız millete falan ait değil. (Hiç oldu mu, yahut ben öyle olmasını istedim mi? Hayır.) Sosyal medya moronlarının afili mottoları gibi o da tarih oldu. Egemenliğin tanımını bile, döner sipariş etmek kadar basit bir şekilde siparişle yapabilen bir şey var. Bu şeyin bir parçası da ülkemizde ve ülkemizdeki bu parça çok önemli bugün toplumun geleceği açısından.
PKK adlı bildiğimiz çocuk katili, kirli terör örgütünü bize pazarlamaya kalkıyor. İyimser bir cümle ile söyledim bunu. Pazarladı bile. Terörle mücadeleyi bu adamın maymun ordusu yürütüyor. Askere ayrı, siyasetçiye ayrı, teröriste ayrı komutlar yağdırıyor sonra dönüp halka: İşte böyleyken böyle, diyor.
Bütün bu cümleleri medya analizi yapmak için yazmadım. Şeytanın bütün pisliklerini televizyonları, gazeteleri, radyoları, sosyal medyası ile üzerimize boca eden bu adam artık Allah’ın ülkesinde güç olmamalı. Burası Allah’ın ülkesi ve biz Müslümanlar olarak yaşamak istiyoruz burada. Şeytanın iktidarından bıktık. Bir şehidin cesediyle bile bize saldıran bu adamdan bıktık. Devlet olmanın gereğini görelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder