Allah'ı Konuşturmak mı, Allah Adına Konuşmak mı, Allah'tan Nakil Yapmak mı?
Size bir hadis naklettiğimde ve bu hadisten anladığımı aktardığımda…
Size bir ayet naklettiğimde ve bu ayetten anladığımı aktardığımda…
Bazı görüşlere göre aslında her ikisinde de Allah’ın bize bildirdiğini söylemiş oluyorum.
Hadislerin orijinal dili ile ayetlerin orijinal dili arasındaki ayrımı biliyorsunuz, hadislerde hemen hiçbir zaman sorulmayan ayetlerde sorulur.
Ayetler için anlaşılmaz olduğu iddia edilen meallendirme hadisler için sorun değildir. Ben bugüne kadar “Hadisleri meallerinden okumayın falan olur…” denildiğini duymadım. Bu uyarı genelde ayetler için yapılır.
Başka bir durum daha…
Hadis aktardığımızda alınır kabul edilir fakat ayet aktardığımızda “Allah, diyor deme kardeşim. Allah’ı konuşturma kendi adına. Sen meal okuyorsun, Allah dedi, deme. O meali. Sadece meal okuyarak Allah şöyle dedi, böyle dedi, diyemezsin.”
Peki. Hadislerin de gayr-ı metluv vahiy olduğunu söyleyenler bu durumu nasıl izah ediyorlar merak ediyorum.
Her neyse burası da çok önemli değil. Yazılarımda "Çokomelli" yerler olmaz genelde.
Hadis nakledilince, kimin tercümesi, kaynağı, senedi, tasnif durumu (Sahih, hasen, zayıf, mevzu…) vb. sorulmaz pek. Soran görmedim tartışmalar dışında. Ayet okuyunca kimin meali olduğundan tutun da, tefsir soranına kadar her şeyi duydum.
Peki, bu kötü bir şey mi? Hayır.
Kesinlikle çok güzel bir tavır.
Bu tavrın yaygınlaşmasını temenni ediyorum. Aynı hassasiyetin hadislere, menkıbelere, duyumlara, zuhuratlara, rüyalara da yapılmasını istiyorum. Kaynak sorun, kaynağının güvenilirliğini sorun hatta meal yazarlarında olduğu gibi yazarının sapık olup olmadığını araştırın. Zira sapıklar son yüzyılda ortaya çıkmadı.
Daha kötüsü…
Ayet okuyana, Allah’ı konuşturma meal okuyarak, Allah adına konuşma bir meal ile… Uyarısı yapılır. Bu sadece bir kesim için yapılan uyarı. Herkes ayet okuyor. Sanırım vahyi anlamanın bir sınıfı var. Şunu demiş oluyor: Sen sadece meal okumuşsun ve anlamazsın, o yüzden Allah’ı konuşturmuş olursun ayet meali okuyarak bize. Kim anlar? Bu işe ömrünü vermiş, hadisleri, İslam tarihini, siyeri, Arapça’nın bütün inceliklerini, tefsiri, belağati, kelamı… Uzatmayalım medrese veya ilahiyat okumuş üstelik bunları hakkıyla okumuş birisinden duymalıyız o ayetleri. Bütün bunlar bir ömür alır. Halkın içinde çok az insana nasip olur böyle bir şey. Geri kalanlar… Onlar vahyin muhatabı değiller mi acaba? Acaba Allah zeki ve epey okumuş olanlar için mi gönderdi bu vahyi?
Şöyle bir savunma nasıl olur acaba: Allah’ım senin kitabın o kadar üst seviye ki, ben anlamadım o yüzden anlayanların aklına ve yoluna tabi oldum. Biliyorum çok yol vardı ben en yakınını seçtim zira yol seçmek için bile epey ilim tahsili gerekiyordu sonuç böyle oldu yani kitapsız kaldım. Bu vahyi bu kadar anlaşılmaz (!) gönderen de sen olduğun için… Artık idare edeceksin bizim durumu.
Böyle savunmanın geçersiz olduğunu gördüm ben meal okuyarak. Belki yanlış görmüşümdür, belki sapık birisinin geçersiz mealinden okumuşumdur, diye Allah’ın böyle söylediğini iddia edemiyorum bakın.
Ne olacak şimdi?
Zeki, çevik, okumuş, ömrünü vermiş insanlara inen vahiy bana ne verecek(?)
Elbette durum böyle değil.
Allah adına konuşmak, Allah’ı konuşturmak, sanki Allah söylüyormuş gibi yapmak… İddialar bunlar fakat ortada bazı gerçekler var. Biz bu vahye muhatap tutulduk. Bu iddiaların tamamen tutarsız olduğunu söylemiyorum fakat vahiyden bir kırıntı bile anlaşılmasının mümkün olmadığını söylemek, bir tek ayet okunduğunda bile bu iddialara muhatap olmak çok büyük bir sorun. Bir yerden sonra bütün bu itirazlar, en azından toplumun büyük kesimi için Allah'ı susturmak olarak algılanabilir.
Bu sorunu nasıl aşarız? Siz başlayın okumaya, ilahiyatçılar, medreseliler vb. sonradan arkanızdan gelir. Siz okuyun, gerisi gelir. Okumaya şimdi başlayın.
Size bir hadis naklettiğimde ve bu hadisten anladığımı aktardığımda…
Size bir ayet naklettiğimde ve bu ayetten anladığımı aktardığımda…
Bazı görüşlere göre aslında her ikisinde de Allah’ın bize bildirdiğini söylemiş oluyorum.
Hadislerin orijinal dili ile ayetlerin orijinal dili arasındaki ayrımı biliyorsunuz, hadislerde hemen hiçbir zaman sorulmayan ayetlerde sorulur.
Ayetler için anlaşılmaz olduğu iddia edilen meallendirme hadisler için sorun değildir. Ben bugüne kadar “Hadisleri meallerinden okumayın falan olur…” denildiğini duymadım. Bu uyarı genelde ayetler için yapılır.
Başka bir durum daha…
Hadis aktardığımızda alınır kabul edilir fakat ayet aktardığımızda “Allah, diyor deme kardeşim. Allah’ı konuşturma kendi adına. Sen meal okuyorsun, Allah dedi, deme. O meali. Sadece meal okuyarak Allah şöyle dedi, böyle dedi, diyemezsin.”
Peki. Hadislerin de gayr-ı metluv vahiy olduğunu söyleyenler bu durumu nasıl izah ediyorlar merak ediyorum.
Her neyse burası da çok önemli değil. Yazılarımda "Çokomelli" yerler olmaz genelde.
Hadis nakledilince, kimin tercümesi, kaynağı, senedi, tasnif durumu (Sahih, hasen, zayıf, mevzu…) vb. sorulmaz pek. Soran görmedim tartışmalar dışında. Ayet okuyunca kimin meali olduğundan tutun da, tefsir soranına kadar her şeyi duydum.
Peki, bu kötü bir şey mi? Hayır.
Kesinlikle çok güzel bir tavır.
Bu tavrın yaygınlaşmasını temenni ediyorum. Aynı hassasiyetin hadislere, menkıbelere, duyumlara, zuhuratlara, rüyalara da yapılmasını istiyorum. Kaynak sorun, kaynağının güvenilirliğini sorun hatta meal yazarlarında olduğu gibi yazarının sapık olup olmadığını araştırın. Zira sapıklar son yüzyılda ortaya çıkmadı.
Daha kötüsü…
Ayet okuyana, Allah’ı konuşturma meal okuyarak, Allah adına konuşma bir meal ile… Uyarısı yapılır. Bu sadece bir kesim için yapılan uyarı. Herkes ayet okuyor. Sanırım vahyi anlamanın bir sınıfı var. Şunu demiş oluyor: Sen sadece meal okumuşsun ve anlamazsın, o yüzden Allah’ı konuşturmuş olursun ayet meali okuyarak bize. Kim anlar? Bu işe ömrünü vermiş, hadisleri, İslam tarihini, siyeri, Arapça’nın bütün inceliklerini, tefsiri, belağati, kelamı… Uzatmayalım medrese veya ilahiyat okumuş üstelik bunları hakkıyla okumuş birisinden duymalıyız o ayetleri. Bütün bunlar bir ömür alır. Halkın içinde çok az insana nasip olur böyle bir şey. Geri kalanlar… Onlar vahyin muhatabı değiller mi acaba? Acaba Allah zeki ve epey okumuş olanlar için mi gönderdi bu vahyi?
Şöyle bir savunma nasıl olur acaba: Allah’ım senin kitabın o kadar üst seviye ki, ben anlamadım o yüzden anlayanların aklına ve yoluna tabi oldum. Biliyorum çok yol vardı ben en yakınını seçtim zira yol seçmek için bile epey ilim tahsili gerekiyordu sonuç böyle oldu yani kitapsız kaldım. Bu vahyi bu kadar anlaşılmaz (!) gönderen de sen olduğun için… Artık idare edeceksin bizim durumu.
Böyle savunmanın geçersiz olduğunu gördüm ben meal okuyarak. Belki yanlış görmüşümdür, belki sapık birisinin geçersiz mealinden okumuşumdur, diye Allah’ın böyle söylediğini iddia edemiyorum bakın.
Ne olacak şimdi?
Zeki, çevik, okumuş, ömrünü vermiş insanlara inen vahiy bana ne verecek(?)
Elbette durum böyle değil.
Allah adına konuşmak, Allah’ı konuşturmak, sanki Allah söylüyormuş gibi yapmak… İddialar bunlar fakat ortada bazı gerçekler var. Biz bu vahye muhatap tutulduk. Bu iddiaların tamamen tutarsız olduğunu söylemiyorum fakat vahiyden bir kırıntı bile anlaşılmasının mümkün olmadığını söylemek, bir tek ayet okunduğunda bile bu iddialara muhatap olmak çok büyük bir sorun. Bir yerden sonra bütün bu itirazlar, en azından toplumun büyük kesimi için Allah'ı susturmak olarak algılanabilir.
Bu sorunu nasıl aşarız? Siz başlayın okumaya, ilahiyatçılar, medreseliler vb. sonradan arkanızdan gelir. Siz okuyun, gerisi gelir. Okumaya şimdi başlayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder