GURBANLIĞIN İKİNCİ TAKSİDİ...
171204
İş bu yazıda ülkemiz, Türkiye; Avrupa Birliği (EU) ise AB diye anılacaktır. Arada kalanlar, yani halk yani ben ve benim gibiler, TAİFE olarak anılacaklardır. İşsiz bu yazıda adı geçen kişi, kurum, kuruluş, is, baca ve ülkelerin hatta birliklerin gerçekle alakası pek azdır ve tamamen gavur kurmacasıdır.
Sevgili taifeyi AB konusunda aydınlatmak fırsatı elime geçmişken bu fırsatın sıkıp suyunu çıkarmak vazifem oldu. Limondan ve futboldan hoşlanmayanlara duyurum ki, bu yazıyı pek anlamayacaklar. Zira, zaten onlar şimdiki durumu da pek kavrıyor sayılmazlar. Sayın başbakanımızın AB konularını bize açıklarken kullandığı misallerin tamamı futbol terimlerinden derlenmiştir fark ettiyseniz.
Şimdi, 17 aralık evvelinde şu soruyu da gündeme getirmek iktiza eder: Saha çamurlanırsa maç iptal olur mu? Maç içinde elbette kurallar değişmez ama hakem ölebilir. Bahsi geçen durumda, ne olacaktır, yeni hakem mi bulunacaktır? Seyirciler sahaya inip ortalığı dağıtırlarsa sonuç, hüküm olarak kime yazılacaktır? Konu futbol oluca muhabbet bitmez.
Türkiye ile AB arasında kıyılacak nikahın tarihi belirlenmeye çalışılıyor. (Nikah benzetmesi de bana ait değildir, umumi gazetelerden aparılmıştır.) Kızın anası cadaloz, babası odun gibi adam. Ne sevdadan anlıyor ne tohuma kaçmışlığımıza acıyor. En verimli dönemimizde boyuna saplık kesiyorlar. (Bu bir deyimdir ve bahane uydurmak anlamına gelir.) AB’nin kart nüfusuna karşılık bizim ter-ü taze neslimiz ve onların dinamizmi, evlerinde bebek ağlaması duyulalı yarım asır geçmiş Avrupalıyı ürkütüyor. Islık çalarak da yaklaşsak nafile, susuz olunca filarmoni orkestrası bile içiremez suyu.
Şimdi ey taife, Edi ile Büdü okeye dörtlü arıyor ise bundan bize nedir? Zaten hali hazırdaki oyuncular taş çalıp hile ile birbirlerini kazıklayıp dururken hesabın bize kalacağı ortada değil mi? (Gazeteler: AB ülkeleri kendi aralarında ekonomik verileri saptırıyor ve kaynaklarını üyeler arasında tam paylaşıma gitmiyorlar.)
Yahu hangi yavuklu onlarca sene bekler yavuklusunu? Haydi söz kestik mendil aldık diyelim. E, ne olacak yani o mendille halay mı çekeceğiz? Yolla yarim, tez yolla. Oyalı da mendile sar yolla, iki euro kopar cebinden, kınalı da mendile sar yolla.
Bahar olsaydı –ki iyi ki değildir- papatya katliamı olurdu herhalde. Alacaklar, almayacaklar; alacaklar, almayacaklar...
Dikkatli okurlarım haklı olarak, limondan bahsetmediğimi söyleyeceklerdir. Limondan bahsetmedim zira, henüz yeri ve zamanı değildir. Limon, bizim deyimlerimiz arasında hep suyu sıkılmak bahsinde geçer. Takriben yirmi yıl sonra limondan bahsedeceğiz. Allah ömür verirse o günlerde de limon bahsini yazarız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder