kutlu doğum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kutlu doğum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Nisan 2017

Geleceğe Kutlu Doğum Mektubu

Geleceğe Kutlu Doğum Mektubu
M.Uysal
Evladım, bu kutlu doğum diye ortaya atılan şeyi ilk olarak, laik Türkiye Cumhuriyeti içinde bulunan kurumlar icat ettiler ve sonra bir cemaat sahiplendi, sonra hükümetler sahiplendi, sonra bütün vatan sathına yayıldı. Yani kökenlerini elçi döneminde, sahabe döneminde, İslam tarihi içinde arayarak zamanını kaybetme. 1989 yılında böyle bir şeyi başlattılar ve bizim, sonraki kaynaklarda geç dönem bulduğumuz ve sonradan ihdas edilmiş olduğunu hala anlatamadığımız mevlid kandiline denk getirdiler ve sonra nisan ayında karar kıldılar. (Ki, şu an siyer kaynaklarını derince taradığında Rasulullah’ın doğum tarihini net olarak bulamazsın ve zaten gerekli de değildir. Yıl olarak bile farklı rivayetler vardır. Gerekli olsaydı Allah net olarak işaretlerdi.) Özellikle belirtiyorum, laik bir yapının bunu yaptığını zira dindarlar yapsa bidat diye tefe koyarlardı. O zamanlar çok tuhaf bir ülkeydik doğrusu, uzun uzun anlatmayacağım. Tarih kitaplarına bakıver.

Her neyse…
Şimdi iyi dinle evlat!
Özellikle sosyal meselelerde ortaya örf, adet, gelenek koymak büyük meseledir. Zaten ilk yapanlar bunu böyle olsun diye yapmazlar. Bir gereklilikten dolayı bir şey yaparlar ve sonrakiler bu gerekliliği sürdürürlerken daha sonra gelenler artık o gerekliliğin ne olduğunu bile unutup yeni kurallar da ekleyerek onu sürdürürler. İlk yapanlar sonrakilerin yaptığını görseler gülerler ama artık iş işten geçmiştir, gelenek haline gelmiştir. Gelenek dediğin de sosyoloji de dün, bugün ve yarını içine alır. Geleneklerin gereksizliğini, faydasızlığını söylemiyorum örnek veriyorum sadece. Hatta bazı gelenekler çok da elzemdir toplumlar için.

Din konusuna gelince…
Din konusunda biliyorsun, Rasülullah sonradan olan ve dinin alanına girecek şeyleri bidat olarak nitelemiş. Sonrakiler iyi bidat kötü bidat falan diyerek olayı budamışlar ve bu iyidir, deyip bir şeyler yapmışlar.

Dahası…
İnsanlardan bazıları çok sevdikleri kullar olan bazılarını takip etmişler hayatlarında. Öldüklerinde ise bunları unutmayalım belli günlerde analım demişler. Daha sonrakilere kalan hikayelerin üzerine daha fazlası bindiği için onlar da demişler ki, bunları anmakla kalmayalım resimlerini yapalım. Daha sonrakiler heykellerini dikmiş daha sonrakiler tanrı ile aracılık yapacaklarına dair rivayetlerden yola çıkıp kendilerini tanrıya yaklaştırması için tapınmaya başlamış… Uzar gider işte.

Din konusunda insanlar şöyle yaparlar: Yeni bir şeydir ama olsun bu vesile ile insanlar hem bilinçlenmiş olurlar, derler iyi niyetle. Onlara şunu sormak istiyorum: Bu başlattığınız şeyin yüz yıl sonra hangi açı ile nereye doğru sapacağına dair bir bilginiz var mı? Siz iyi niyetle bir şey koydunuz ortaya fakat bunu Allah’a, Rasulüne sordunuz da mı yaptınız yoksa kendi aklınız size bunu güzel gösterdiği için mi yaptınız yahut yapılmasında sakınca görmediniz? İyi niyetiniz yüzyıllar sonra işe yarayacak mıdır acaba?

Şöyle bir hikaye anlatılır:
Adamın biri dağ başındaki kuyuya atıyla gelmiş ve bir kazık çakmış yere, atını bağlamak için. Sonrakiler de bu kazığı kullansınlar, diyerek yerinde bırakmış giderken. Başka bir adam gelip yerdeki kazığı görmüş ve bu kazığa biri takılır düşer bir yerini acıtır, diyerek kazığı sökmüş. Bunu anlatanın hükmü şöyle: Her ikisi de sevap kazanmıştır.
Mümkün mü sizce bu ikisinin de doğru yapmış olması? Bence mümkün değil. İki ayrı durum var ortada. Üstelik bir kazık meselesinde bile bu kadar detay çıkacak birazdan. Kaldı ki, dini veya sosyal bir durumda ikisinin de sevap alması yani iki doğrunun olması mümkün değil.
İlk olarak o kazığı ilk adam acaba doğru yere mi çakmıştır? Doğru yere çakmadıysa hata etmiştir. Ki, çıkaran adamdan anlaşılıyor ki doğru yerde değil ayakaltı bir yerde kazık. Diyelim adam doğru yere çaktı kazığı ve sonraki adam bu kazığı hiç gereği yokken ve yeri doğruyken çıkardı yani kimseye zararı olmayacak yeri yanlış yorumladı. Niye ikisi de doğru olsun bu durumda?
Bu kazık hikayesini dini veya sosyal durumlara uygulayan insanların bir kez daha düşünmesini istiyorum.

Evet, kutlu doğum dediğiniz şey bir sapmadır. Bir özentidir. (Başka elçilerin haftaları vardır da bizim niye yoktur? Noel.) Diğer haftalarda olduğu gibi kapital sistemin çarkları için hareket sebebidir. Kutlu doğum hediyeleşmesi ile kutulu doğum haline gelmek üzeredir. Hiç olmayan bir şeyi toplumsal bir kutlama ve anma merasimleri olarak toplumun gündemine soktunuz. Evet, bu bir sapmadır bizden öncekiler böyle bir şey yapmıyorlardı. Bu vesile ile peygamber anılıyormuş falan… Bu vesile dediğiniz şeyler olmadan önce anmıyor yahut anlamıyor muyduk? Sahi anlamıyor muyduk? Sahi, bu vesile ile anlayan çıktı mı? Rasulü tanımak, tanıtmak ve anlamak için ne gerekiyor, hiç düşündünüz mü? Gelin bunun üzerine kafa yoralım o zaman. Geçenlerde öğrencilere sordum Rasülullah’ın mirasını, en büyük mirasını… Sizce hangi cevabı vermiş olabilirler? Çalışma yapmak için hafta bekleyen zihniyetten her vesile ile ve her gün planlı olarak çalışan zihniyete evirilmedikçe zor işimiz.

Bu, bir sapmadır. Siz dersiniz, minicik hatta zerre kadar bir sapma ben derim, bildiğin sapma… Bu sapmanın zamanla kaç dereceye ulaşacağını ne ben hesaplayabilirim ne bu kutlu doğumu uyduranlar. Vazgeçin, diyeceğim ama kime? Devlete böyle bir şey söylenebilir lakin artık dinin kurumları ve dindarlar da bu işi epey sindirmiş ve sevmiş durumda. Ki, bu uyarı bile lanetli birinin hezeyanları olarak okunacak muhtemelen. O yüzden diyorum ki, bu uyarıyı siz önemsediyseniz en azından siz bulaşmayın ve elinizin altındakileri bu konuda uyarın. Bir şey gördüm ve bu gördüğümü size de söyledim.

Allah'ım, biliyorsun ki bunu ben icat etmedim ve kutlamadım da.




12 Nisan 2016

Kutsal İcadı

M.Uysal
İnsan kendi yarattığı kutsal üzerinde söz sahibi oluyor ve bir zaman sonra onu panayıra çeviriyor. Örneğin, KUTLU DOĞUM. Oysa kimse onu bununla sorumlu kılmamıştı.
Bu vesileyle şöyle de olur, dediğimiz ve göz yumduğumuz hiçbir şey yerini bulmadı. Sorumluluğun devamlılığı ilkesini atınca geriye piyango kalıyor umut olarak.

ÖLMEYECEK OLAN ALLAH'TIR

ÖLMEYECEK OLAN ALLAH'TIR
M.Uysal
F.Gülen, A.Kuytul ve daha nice tasavvuf falan filanı...
Ve siz!
Rasulullahın ölmediğine inanıyorsunuz.
Onun hâlâ bu dünyaya tasarruf ettiğini düşünüyorsunuz.
Kiminiz olimpiyata çağırıyor, kiminiz mitinge getiriyor, kiminiz günde 70 kez görüşüyor, kiminiz savaşa getiriyor, kiminiz fazladan tabak koyuyor sofrasına.
Müslümanların kafasını asıl karıştıranlar sizsiniz. Allah, Kur'an ile rasulünün de öleceğini bildiriyor, sahabe öldüğüne kani, hatta hiç müdahale etmemiş ilk 100 sene... Sonra ne olduysa (İslam tarihi felfese ile tanışma ve siyasi ihtiraslar) piyasaya sizin dedeleriniz/atalarınız çıktı. Dediler ki, o ölmedi amellerimiz rasüle arz ediliyor. Salavatlar ona arz ediliyor... Siz bu işleri ona gördürürken diğerleri olimpiyata getiriyor işte. Ne var bunda şaşacak? Mitinge getiren ne kadar sapkınsa ölmediğine inanıp savaşa getiren ve tanrılar konseyine imam yapan da aynı. Sofrasına fazladan tabak koyan nasıl sapkınsa konser salonuna geldiğini söyeyen de aynı.
Siz bir tek olimpiyata ve mitinge gelmesine mi şaşıyorsunuz? Bence dönüp peygamber ve tanrı bilginizi gözden geçirin.
Kur'an'a iman edenler için söylüyorum: Rasulullah öldü. O da bizim gibi bir beşer ve ölümlü. Onun nurdan tanrı nurundan kopup geldiğini (yaratılma değil) dolayısıyla nur olduğunu falan bir kenara koyun bu yalanı Plotinus ve takipçileri düşünsün. O da bizim gibi diriltilecek ve hesaba dahil olacak. Muhakkak onun hesabı bizimki gibi çetin olmayacak zira o vahye muhatap oldu ve üstün bir ahlak sahibiydi. Birileri peygamber tasavvurunuz ile oynayıp size dilediği gibi yöne veriyor. Buna izin vermeyin. Madem kutsal ilan ettiğiniz bir hafta bile var bu vesile ile Rasulullah'ı da Kur'an'dan öğrenmeye başlamalıyız.


  • Âl-i İmrân  144 
     (Medenî 89)     Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükafatlandıracaktır.
  • A’râf  6 
     (Mekkî 39)     Elbette kendilerine peygamber gönderilen kimseleri de, gönderilen peygamberleri de mutlaka sorguya çekeceğiz!
  • Mâide  109 
     (Medenî 112)     Allah'ın peygamberleri toplayıp da "Size ne cevap verildi" dediği gün, "Bizim hiçbir bilgimiz yok, şüphesiz gizlilikleri hakkıyle bilen ancak sensin" diyeceklerdir.
  • Kehf  110 
     (Mekkî 69)     De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana, İlah'ınızın, sadece bir İlah olduğu vahyolunuyor. Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.

22 Aralık 2015

MUTLU ÖLÜM, KUTLU DOĞUM

MUTLU ÖLÜM(!), KUTLU DOĞUM
Mustafa Uysal

Daha birkaç gün önce bir ölümü andık. (Bazıları kutlama diyor, zira şeb-i arus. Gelin gecesi, düğün gecesi.) Bugünlerde bir doğumu kutluyoruz. (Peygamberimizin doğumu.)

Basit soruyu soralım: Celaleddin-i Rumi’nin ölümünü anıyoruz da Peygamberimizin ölümünü niye anmıyoruz?

Bu soruyu hemen geçiniz, üzerinde durmayınız. Zira mesele bu değil.

İki ölümü kıyas edelim şimdi…

Mevlana ölümünü şeb-i arus yani gelin gecesi ilan etmiştir. Kendinden son derece emindir. Rabbi onu güzel karşılayacaktır(!) Ölüm, hayatı boyunca beklediği mutlu son olacaktır. Böyle kocaman bir umut ve iddia vardır ortada. (Havf ve reca sadece biz avam içindir sanki.)

Peygamberimiz son demlerini yaşamaktadır. Son sözleri nedir peki? Şahadet parmağını yukarı kaldırdı; “Yüce Dosta" dedi ve ruhunu teslim etti. Evet, birçok rivayet bu şekilde… Kelime-i tevhit falan yok. Bazıları rivayetlere dahil etmeye çalışmış ama olmamış. Onun hayatının tamamı şahit zaten. Son anında değil bütün hayatında istenen bir şey tevhit ve şahadet. Ki, biz şahidiz onun hayatı Allah içindir. Bazıları son anda şahadet ile ölme garantisi ister dualarında. Oysa Allah bütün hayatınızı şahit tutmanızı ister.

Mevlana bütün insanların (Sadece Müslümanların değil, hemen bütün insanların.) gözünde değerli biridir. Peygamberimiz sadece