siyasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
siyasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

04 Mart 2011

ERBAKAN’IN ÖLÜMÜ VE BAKİ KALAN RİYA


ERBAKAN’IN ÖLÜMÜ VE BAKİ KALAN RİYA
Mustafa Uysal
040311

Ben öyle düşünüyorum siz nasıl düşünürseniz düşünün…
Kalan körler sağ olsun yahut ikiyüzlüler.
Kör ölür badem gözlü olur derlerdi de ben öyle olur sanırdım meğer kalanlar hep körmüş. Bildiğin kör yahut inatçı yahut bildiğin riyakar.

Hepsine şahidiz, Erbakan yaşarken hiç aklınızdan geçirmediğiniz övgü cümleleri nasıl oluyor da bugün ağzınızdan dökülüyor? Sahiden borçlu olduğumuzu biliyorum kendisine ama bazılarının bu borcu bile inkar ettiğini bile bile arkasından övgüler düzmesi sahte gözyaşları… Ne çok varsınız aramızda. Çevik Bir bile böyle yapmışken, televizyon kanalları, sendikalar, pislik gazeteler, işkenceci siyasetçiler… Ben aramızdaki ikiyüzlülere

01 Şubat 2011

BU KALP SENİ UNUTUR MU...

BU KALP SENİ UNUTUR MU...
010211
Ah benim koca kafam küçük beynim, demek sen futboldan anlamıyorsun?
Ah benim koca kafam küçük beynim, sana koca koca adamların toplandığı yerlerde "Küçük beyinli." demişler.
Ah benim koca kafam küçük beynim, kafası mı top kendisi mi dünyanın?
Şimdi, adamları toplayıp adamlardan sonra da para toplayıp, sonra da toplanan şeylerle top alıp, sonra topun düzgün gitmesine yardımcı olup, toptan sonra bizim de toptan düzeleceğimize olan inançla, toptan bir itaatle, topluca geliyoruz geleceğe... Müsait misiniz?
Önemli mi cümlenin gelişinin yahut gidişinin çirkin olması?
Adam önüme geçip "Devlet oynatıyor kumarı sana ne?" diyor.
"Git Tayyip'i yaz!" diye yol gösteriyor.
"Bütün Tavşanlı yazılarını okuyup arkandan sövüyor." diyor.
Yazarsan gene söveceğiz, demek istiyor sanırım. Kendisinin sövdüğünü söylemiyor.  Biliyorum canım o da sövüyor.
Dağ başında benzinlikte bağırarak konuşan insanın yanındakiler de bana doğru geldiği için üstüme yürüdüklerini mi söylemeliyim acaba?

29 Ocak 2011

GENİŞ KATILIMLI BOL AÇIKLAMALI YEMEK

GENİŞ KATILIMLI BOL AÇIKLAMALI YEMEK
280111
28 Ocak 2011 Cuma akşamı Tavşanlı Belediyesi bir yemek düzenledi.
Yemeğe mahallelerden temsilciler ve her siyasi görüşten insanlar katıldılar.
Belediye meclis üyelerinin tamamının hazır bulunduğu yemekte Tavşanlı Belediye Başkanı Mustafa Güler önemli açıklamalarda bulundu.
Güler, toplantının mahallelerdeki problemlerin tespiti ve yapılacak projelerde ilave edilebilecekleri belirlemek amacıyla düzenlendiğini söyledi ve yeni kurulan Sevgi Yuvası adını verdikleri yerin yani Tavşanlı Gönüllüleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği için yapılacak çalışmaya katkı verebilecekleri belirlemek istediklerini belirtti. Yardım alacakların belirlenmesinde gerçek hak sahiplerine ulaşmanın önemine değinen Güler, yapılacak çalışmalarla her mahalleden gönüllüler belirlenerek doğru sonuçlara ulaşmaya gayret edeceklerini belirtti.
Yazının devamında birçok soru ve bu sorulara verilmiş cevaplar var. Soruları okuyun cevapları dinleyin.

19 Ocak 2011

ADA STADI/ SEÇİMLER/ ENGELLER

Foto: Tellal Gazetesi
ADA STADI/ SEÇİMLER/ ENGELLER
190111
Spor Toto Teşkilat Başkanlığı devlete bağlı bir kumar birimi… O yüzden siyasi etkiye açık bir alan. Onlar oyunlarımız falan deseler de bal gibi kumar oynatıyorlar. Şimdi bu adam ne diye durup dururken bir kumar teşkilatını yazdı, diye düşünüyor olmalısınız. Ben de öyle düşünüyorum bu şehrin muhafazakar insanlarına ne oldu da hiç sesleri çıkmıyor, diyorum. Bu memleketin seçilmişlerine atanmışlarına ne oldu da kumar kurumlarından dilenir ve medet umar duruma düştüler, diye düşünüyorum.
19 Ocak 2011 tarihli Tavşanlı’nın Sesi Gazetesinin manşetine bakın. Vekilin üstün çabalarıyla kumar kurumundan ilçemize hayır için destek geldi. Evet, bunu önemsiyoruz hep birlikte. Müslüman bir birey olarak bunu hazmedemediğimi açıkça ilan ediyorum sizin nasıl hazmettiğinizi de merak etmiyorum artık.
Daha önce de yazdım ve her yerde söylüyorum yazıktır, etmeyin. Bu şehre kötülük ediyorsunuz. Geleceğimizi kumar üstüne inşa etmeniz akıl karı değildir. Haramla büyüyen hayırla yad edilmez.

28 Aralık 2010

MENÜDE DEMOKRASİ VAR.

MENÜDE DEMOKRASİ VAR.
281210
Birgün eve döndüğünüzde demokrasi yemeği koysa hatun kişi önünüze...
Vay ki ne vay!
Yer misiniz yanında mı yatarsınız?
Ben o demokrasinin burnumdan geleceğinden korkarım doğrusu. Evde demokrasi yok ki birader bu hatun kişi demokrasiyi nereden buldu da yemeğini yaptı, değil mi?
Eyvah, eyvah!
Madem önümüze demokrasinin yemeği konuldu beraberce yiyeceğiz, çare yok. Bugüne kadar ettiklerimizin hesabı sorulacak demek. Demek bundan sonra önümüze konulan yemekle bile hesap sorulacak evde. Madem hesap soruldu cevap da verilecek yahut evden gidilecek.
Ya, işte böyle. Ya bu yemeği yersin ya bu evden gidersin. Gelip dayandığımız nokta burası.

12 Aralık 2010

O halde, şişirdiğiniz hangi balonu patlatmayayım?

Süslenmiş ve özenle şişirilmiş balonlar.
O halde, şişirdiğiniz hangi balonu patlatmayayım?
121210
Şimdi ortada bu söz var: “Evet, takımın Tavşanlı tanıtımında çok büyük rolü var. Bu bir fırsattır ve iyi değerlendirilmelidir.”
Ardından, takım dolayısıyla televizyonlarda ve takımın oynadığı şehirlerde adının sıkça geçmesi, rakip takımın ve taraftarlarının şehrimize gelmesi (Gülümseyerek, geldiğini farz edelim. Ki, zamanla gelecekler leblebi yemeye.) de var işin içinde. Yani şunu demek istiyorlar: Takımımıza biz ne kadar destek verirsek şehre de o kadar iyi gelecek. Dahası nedir bilmiyorum ama bu yuvarlak cümlelerle ne demek istediklerini bütün Tavşanlı anlamış olsa da, yemin ederek ve zekamı tehlikeye atarak, söylüyorum ki ben anlamış değilim bu cümlelerin bağlamından yaşadığım yere gelecek yararı.
Neden balon cümlelerle ifade etmek yerine birisi çıkıp da madde madde bu takımın Tavşanlı'ya yararlarını ifade etmiyor?
Neden?
Neden?
Neden?
Ha, madde madde yazınca daha gerçekçi hedefler olacak ve

11 Aralık 2010

HAYDİ VEKİL SEÇELİM 2

TBMM Salon
HAYDİ VEKİL SEÇELİM 2
İlk yazımızı bir soruyla bitirmiştik: Hangi özellikler milletvekili olabilmek için yeterlidir?
Bu sorunun cevapları üzerinde çok kafa yormalı değil miyiz aslında? Bilmiyorum bu konuda net kriterler belirleyen partiler var mıdır ama bu kriterler üzerinden konuşulduktan sonra alınan kararlar sanırım değişiyor. Bu kısmı önemli değil zaten biz pratiği değil teoriyi konuşuyoruz şu an. Bu işin pratiğini konuşmaya ömrümüz yetmez. Her yiğit vekilin bir yoğurt (Ne derler yemek mi?) tüketim anlayışı var.
Örneğin vekillerin projeleri var mı diye aklıma takılır benim hep.
Seçimlerde ilginç şeyler söylerler vekil adayları ama sindire sindire benimsedikleri ve hayatlarını uğruna harcamayı göze aldıkları bir projeleri yoktur hiç birinin. (Haydi, bir tanesini istisna tutalım. Kimdir bilmiyorum ama ben bir tane olduğuna inanmak istiyorum.) milletvekillerinin asli işlerinden biri yasamadır değil mi?

07 Aralık 2010

HAYDİ VEKİL SEÇELİM 1 (Giriş.)

TBMM
HAYDİ VEKİL SEÇELİM 1 (Giriş.)
Önümüzde yine seçimler var ve biz ülke ve parti demokrasisinin el verdiğince vekil seçmeye çalışacağız. Önemli olan mevcut şartları değiştirmektir ama olmuyor kısa vadede öyleyse mevcut şartlar altında en iyisini yapıp en çok işe yaracak olanı vekil seçmeliyiz.
Olumsuz şartların hepsini bir kenara bırakıyorum. Seçime epey zaman var daha dolayısıyla hangi partinin vekili olabilir tartışmalarına girmeden ve hangi parti sorusunu bile sormadan zihnimize kriterleri sormalıyız.
Milletvekili olabilmenin bazı kriterleri var. Örneğin yasa "Yirmi beş yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir." diyor. Daha da ayrıntısı var işte en az ilkokul mezunu olacak falan falan suçları işlememiş gibi devam ediyor. Merak edenler bakarlar. Bizi ilgilendiren kısım bu değil zaten. Yasal yeterliliklerle ilgilenmiyoruz. Iyi bir milletvekili olabilmenin kriterleri nelerdir? Işte bu sorunun cevabını arıyoruz yahut ben arıyorum şimdilik. Nasıl bir insan milletvekili olmalıdır?

21 Eylül 2010

GURBANLIĞIN İKİNCİ TAKSİDİ

GURBANLIĞIN İKİNCİ TAKSİDİ...
171204
İş bu yazıda ülkemiz, Türkiye; Avrupa Birliği (EU) ise AB diye anılacaktır. Arada kalanlar, yani halk yani ben ve benim gibiler, TAİFE olarak anılacaklardır. İşsiz bu yazıda adı geçen kişi, kurum, kuruluş, is, baca ve ülkelerin hatta birliklerin gerçekle alakası pek azdır ve tamamen gavur kurmacasıdır.

Sevgili taifeyi AB konusunda aydınlatmak fırsatı elime geçmişken bu fırsatın sıkıp suyunu çıkarmak vazifem oldu. Limondan ve futboldan hoşlanmayanlara duyurum ki, bu yazıyı pek anlamayacaklar. Zira, zaten onlar şimdiki durumu da pek kavrıyor sayılmazlar. Sayın başbakanımızın AB konularını bize açıklarken kullandığı misallerin tamamı futbol terimlerinden derlenmiştir fark ettiyseniz.

02 Eylül 2010

HAYIR DİYEMEYEN HAYIRCI

HAYIR DİYEMEYEN HAYIRCI
-Refikçiğim sana hiç yakıştıramadım “Evet.” diyormuşsun öyle mi?
-Evet.
-”Evet” Dersen ne olur biliyor musun Refik peki?
-Evet.
-Bak sana anlatayım: Evet dersen, nikahın kıyılır. Bir daha evlenemez olursun. Özgürlüğün elinden alınır. Çoluk çocuğa karışırsın. Aman ne diyorum ben?
-Evet.
-Bak Refik!
-Evet.
-Evet deyip durma asabımı bozma benim! Evet dersen gulyabaniler masaldan fırlar o artık bizim masalımız olmaz onların masalı olur. Anladın mı?
-Evet. Onlar kim?
-Masaldan anlamayan kulaksızlar işte canım. Bak Refikçiğim, sen iyi adamsın, hoş adamsın bu işlerden pek anlamazsın yine de. Sen evet demekten vazgeç bu konular seni aşar. Biz kendi aramızda halledeceğiz o meseleyi. Hele sen evet demekten vazgeç, senin elinden bir şey gelmez zaten biliyorsun değil mi?
-Evet, biliyorum.

EVET Mİ HAYIR MI?

EVET Mİ HAYIR MI?
Evet mi, hayır mı?
Bu soruyu herkes birbirine soruyor bugünlerde. Bir anayasa değişikliği referandumu sürecindeyiz ama maalesef insanlar kamplaşmanın eşiğindeymişiz gibi davranıyorlar. Kendi partisinin körü olanlar yüzünden anayasa değişikliğini bile konuşamadık doğru dürüst.
En başa dönelim…
Keşke bu anayasa değişikliği daha kapsamlı olsaydı ve toplumun bütün kesimlerin temsili ile olsaydı. Olmadı. Daha doğrusu olamadı. Hem MHP hem CHP, iktidarı çay içirip gönderdiler. Hatırlarsınız, dinlemediler bile. Toplumun yeni bir anayasaya olan ihtiyacını görmezden geldiler. Şimdi suçlamalarına bakıyoruz iktidar anayasası olmakla itham ediliyor değişiklik. Bunun sorumlusu kim kardeşim? Sizsiniz. Niye o zaman müdahale etmediniz peki? Niçin tam ihtiyacımıza göre bir değişiklik yapılsın diye gayret etmediniz, adamları çay içirip gönderdiniz? Şimdi bu sızlanma ve inat oldu mu?
Toplumun yeni bir anayasaya olan ihtiyacını niçin yıllarca dillendirip sonra birden sırt döndünüz?

19 Temmuz 2010

ÇİMENTO FABRİKASINA NE OLDU? BEN BİLİYORUM!

ÇİMENTO FABRİKASINA NE OLDU? BEN BİLİYORUM!
Çoktandır ses çıkmıyor, hayırdır öldü kaldı mı, diye merak ediyor insan.
Bir komşunuzdan, çok konuşan bir adamdan uzunca bile olmasa bir zaman ses çıkmazsa merak edersiniz. Ne oldu acaba? Acaba sorun nedir? Niçin eskisi gibi arz-ı endam etmiyor?
Neredeyse haftada bir açıklama yapma gereği duyulan, üzerine best seller olacak kadar çok edebiyat yapılan, bütün herkesin umut bağladığı, hayatımızın odak noktasına oturan, dilden dile dolaşan, Ankara gündeminden Tavşanlı gündemine koşup koşup gelen, her daim gözümüze sokulan şu mesele ne oldu da birden ortadan kayboldu?
Sahi ona ne oldu?

30 Haziran 2010

TEMTAŞ YAHUT KAZAN DOĞURDU!

TEMTAŞ YAHUT KAZAN DOĞURDU!
Temtaş…
Tavşanlılı 5000 ortağın şirketi.
Şehrin şirketi.
Geleceğimizin teminatı.
Üzerinde çok konuşulan 5000 insanın laf kalabalığı yaptığı sermaye.
Ne bu sizce şimdi? Koca şehir toplanmış şirket kurmuş. Yok canım, adam üç kuruş koymuş onun hesabı var ortada. Adam gibi bir şirket ortaya koyamadık o bir. Bunun sebepleri malum bu iki. Sonra ortaya koyduğumuz bu ufak duyarlık için olmadık teraneler, bu üç.
Temtaş diye kurduğumuz ve umutlar beslediğimiz, uğruna şölenler düzenlediğimiz gelin kısır çıktı. Bir santrale hamile sandık sonu belli değil. Bari başka çocuğumuz olsun istedik bünye kabul etmedi. Bir evlatlık edindik (Kül işi ortaklığı) işe bakın o da kar dağıttı. Sonra,  çıfıt bir ortak bulduk, umudumuz var. Olmadı para isteriz. İşte büyük umudumuz santral için iş şu devrede, bu evrenin sonunda, bunun da ortasında.
Ne zaman oldu bunlar? Hepsinden yarım yamalak haberimiz var. Rahmetli buraya gelmiş ve bizimkilerle birlikte kollarını kaldırmıştı.

08 Haziran 2010

GÜNDEME DAİR ÜÇ MESELE

GÜNDEME DAİR ÜÇ MESELE
Son katıldığım toplantıda da aynı şey oldu…
Saat 17.00’de toplantı olduğu yazıyordu. Yetişebilmek için ikindi namazını kılmadan ve üstelik hızla gittim. Oraya vardığımda terlemiştim ve vaktinde yetişmiştim. Son dakikada yetiştim.
Peki, ne gördüm?
Elbette başlamamıştı. Böyle olacağını adım gibi biliyordum. Yine de geç kalan ben olmamak için gittim. Yazılı olana hep güvenmişimdir. Davetiyede öyle yazıyordu. Sanırım benden ve salonda olan yirmi kadar insandan başkasına yanlış davetiye gitti! Zira insanlar 17.30’dan sonra gelmeye başladılar. Ön koltuklara oturacak adamlar da geç geldiler. Ön koltuklar dolmayınca, biliyorsunuz toplantılar, törenler başlamaz. Sanki toplantının sahipleri onlarmış gibi davranırlar. Neden? Çünkü toplantı tertipleyenler onlara bu havayı vermişlerdir. Siz olmazsanız olmaz. Bu ne güzel bir değerdir. Sahiden öyledir. Her toplantıya katılan ön koltuk sahipleri de hepsine yetişmeye çalışır ama beceremez.

30 Eylül 2009

KATİL YOL KÖYLÜLERİ ÖLDÜRÜYOR. OLSUN, ZATEN ONLAR KÖYLÜ


KATİL YOL KÖYLÜLERİ ÖLDÜRÜYOR. OLSUN, ZATEN ONLAR KÖYLÜ
Önce size bir bilmecem var. Bakalım aşağıdaki tariflerden yola çıkarak bahsi geçecek olan şeyleri tahmin edebilecek misiniz?
20 cm. derinliğinde 2 metreye 1 metre genişliğinde.
Bazı yerlerde 30 cm. derinliğinde 1 metrekare genişliğinde.
İçine çocuk gömseniz sığar.
Yağmur suları ile dolduğunda pis bir kovboyu temizleyecek kadar su birikir; küvet misali.
Yüzme bilmeyen çocuklarınıza yüzme öğretebileceğiniz derinlikte olabiliyor yağmur yağdığında.
Ufak çaplı bir makam koltuğu sığacak kadar derin ve geniş. Koltuğunuzu oraya gömebilirsiniz. Siyasi mezarlık olacak kadar çok üstelik.

03 Eylül 2009

Susmuyorum, Siz Duymak İstemiyorsunuz


Susmuyorum, Siz Duymak İstemiyorsunuz
Alternatif Radyo susuyor, şövalye, ne oldu sustunuz mirim, yalakalar konuşun türü terbiyesiz ve medeniyetten yoksun salvolardan usandım.
Elinize bir koz geçtiğini zannettiğiniz anda bile zulüm yapmaya ne kadar hazırsınız.
Beylik verilese neler olur merak etmiyorum artık.

İnsan her zaman konuşarak anlaşmaz. Susarak da bir şeyler anlatır anlayanlara.
Terbiye sınırlarını aşındırmadan konuşamayacaksanız, lütfen bana yazmayın. Eleştirinin hür ülkesinde, sağa sola kirli şeyler atarak gezecekseniz hiç girmeyin.
Alternatif Radyo susuyor diyorsunuz, bugüne kadar eleştirilen bütün konulara birinci ağızdan başkanı çağırarak cevap verdirmedik mi?

31 Mart 2009

TAVŞANLI'DA YENİ BİR DÖNEM

TAVŞANLI’DA YENİ BİR DÖNEM

Evet, biliyorum yeni bir döneme girildi. Şehrimizde önemli bazı değişiklikler oldu. Şehir siyaseti ilginç bir noktaya dayandı. Bir günde olduğunu düşünebilirsiniz ama değil. Birçok günde oldu. Belki de bunun önemi yok şimdi. Yeni bir dönem başladığını düşünüyorum, bu yeni dönemi konuşmak lazım artık. Bütün hizmetlerinden dolayı geçmişteki başkan ve siyasi gruba teşekkür etmek gerekiyor. Elbette onlar da şehrimizin gelişimi için uğraştılar. Eski dönemi teşekkürle andıktan sonra yeni döneme bakmalıyız.

Yeni bir dönem diyorum çünkü şehrimiz siyaseti çok büyük bir kırılma ile yön değiştirdi. Çoklarının beklemediği bir kırılmaydı bu. Açık bir farkla yön değişimi oldu. Bu fark seçilenler için sevinç vesilesiymiş gibi görünebilir ama emin olun değil. Bu seçim farkı büyük sorumluluk beklentisi anlamına geliyor. Bunu, böyle okumak lazım. Seçilenler için sorumluluk vakti. İnsanlar sizi büyük farkla seçtiklerine göre sizden çok şey bekliyorlar demektir.

Hiçbir şeyin yarım kalmayacağını ve yeni projelerin de hayata geçeceğini düşünüyorlar. Elbette seçilenler de bunu düşünüyorlar. Önümüzdeki günler güzel şeyler getirsin istiyoruz şehrimiz adına. Nasıl bir seçimden çıktığımızı ve şehrimizdeki siyasi havayı düşündüğümüzde bazı kaygılarımız var belki ama bunun üstesinden gelinebileceğini düşünüyorum. Ne büyük bir zafer ne de büyük bir hezimetten söz edilebilir. Hizmette yarıştan söz edersek orta noktada buluşulmuş olur. Artık siyasi kanatlar yok hizmetin farklı kolları var. Seçim bitmiştir, artık kazanan nasıl kazandığını kaybeden niçin kaybettiğini ivedi değerlendirip şehrimizin ve insanlarımızın hayrına elindeki gücü nasıl kullanabilir bunun hesabı yapılmalıdır.

Bir hesaplaşma süreci beklemiyor insanlar. Vekilini de başkanını da seçen aynı insanlar. Öyleyse onları birlikte çalışırken görmekten daha tabii ne olabilir? Bu yeni dönemin farklılıklar içereceğini söyleyenler sadece bu farkı yaratmak için çalışmalılar. Polemiklerden uzak, iş odaklı bir yönetim ile geleceğe bir adım daha yaklaşmış olacağız.

Tavşanlı adına yeni bir dönem olmasını bekliyorum.

Eski yönetimin nelerini eleştirdiğim kayıt altında, onlar da aklımda. Demokrasilerde sorumluluğun sadece seçmek olduğunu zannedenlerin aksine benim de bir seçmen(!) olarak sorumluluğum olduğunun bilincindeyim. Burada yazdıklarımın bir kıymet-i harbisi varsa aksine düşünenleri utandıracak şekilde yine yazacağımı bilmenizi istiyorum. Taraf olmaktan hoşlanmıyorum, sözümün değeri kadar konuşmak veya yazmak benim görevim. İçeriden ya da dışarıdan konuşmak da fark etmez benim için, halis niyetli olmak hiç kimseye kaybettirmemiştir. Biraz ukalaca tavırlarım olduğunu söylüyorlar, kabul ediyorum ama izah edilirse ukalalığımdan vazgeçmeye de hazır olduğumu bilmenizi isterim.

Eskiye teşekkür ettik şimdi de yeniyi tebrik zamanı.

Mustafa Güler Beyi ve ekibini tebrik ederim. Onların da samimiyetle şehrimiz için çalışacağından şüphem yok. Uyarı adına söyleyecek çok şeyim yok. Hepimiz hata yaparız çok mühim olan yapılan hatayı fark edince dönebilmektir. Size hatanızı gösterene siz de onun hatasını göstermeyecek aksine minnet duyacaksınız. Sadece bu ilkeyle çalışsanız bile sizi başarıya götürecektir. Bir de ayda bir toplanacak ve kıyasıya sizi eleştirecek bir meclis daha kurmalısınız halkı dinlemelisiniz. Onlara, kim olduğuna bakmaksızın kulak vermelisiniz. Yani halkı dinlemenin sistematiğini kurmalısınız. Böylece ne kadar doğru yolda olduğunuzu anlama fırsatınız olacaktır.

Tekrar eskiye teşekkür ve yeniyi tebrikle bitiriyorum ama bu sadece bir yazının nihayetidir.

 

 

 

 


17 Mart 2009

ACEMİ SOSYOLOG TAVŞANLI'YI ANLATIYOR

ACEMİ SOSYOLOG TAVŞANLI’YI ANLATIYOR
Dün akşam Tavşanlı Televizyonuna bir sosyolog çıktı haberlerde. İzlediniz mi bilmiyorum ama izleyenlerin kafa karışıklığına iyi gelecek şeyler öğrendim kendisi hakkında. 
Önce kendisini tanıyalım. 
X X (Kendisi isminin kaldırılmasını istediği için buradan ismi silinmiştir.) bir sosyolog, aynı zamanda B. A. dergisi sahibi ve yazı İşleri Müdürlüğünü yapıyor. Bu dergi bütün belediyelerin işlerini (!) tanıtıyor. Açık söylemek gerekirse bu bölgedeki bütün belediyelerle reklam alışverişinde. Ki, Domaniç’te yaptığı nikah törenine tam 7 tane ilçenin belediye başkanı geliyor. Ne değerli adam! O kadar belediye başkanını nereden tanıdığını zaten söylemiştim. Bizim belediyemiz de o dergiye reklam vermişti değil mi? (Lütfen yanlışsa düzeltilsin burada yayınlarım. Belki sayı olarak düzeltirsiniz. Örneğin: 10 defa gibi.) Yani X Bey sosyolog olarak para kazanmıyor, belediyelere reklam pazarlayarak para kazanıyor. İşini yapıyor.
Bizi ilgilendiren kısmı şu ki, ilçemize geliyor ve siyasi yorumlarda bulunuyor televizyonda. Bulunsun tabi kim karışır? Yalnız oraya çıkarılmadan önce dersine biraz olsun çalıştırılsaymış sosyoloji dünyasına rezil olmazmış gibi geldi bana. Bir sosyolog düşünün ki sadece belediye başkanı ile irtibatı var diye çıkıp ilçe siyaseti hakkında kendi branşının bile ağzını açıkta bırakacak şeyler söylüyor. 
Ne dediğine bakalım… 
Konuşmasının bir yerinde Tavşanlı siyasetinin uydurmaca olduğunu ve yüzde 2’nin iktidar alternatifi gibi gösterildiğini ve bunun da “Helal olsun.” becerildiğini söylüyor. X Bey siz hiç sosyologluk yapmamış olabilirsiniz ama önceki seçimlerin de mi analizini göstermediler sizi kamera karşısına atarken? Yani pes! Yahu bu ilçeyi azıcık tanıyan biri olsaydınız bu cümleleri inanarak kurmanız mümkün değildi. Acaba inandırılarak kurulmuş cümleleriniz için… Ne diyecektim ben?! 
Yüzde 2 deyip Türkiye geneline vurduğunuz alay ettiğiniz parti Tavşanlı’da, savunduğunuz yahut tanıdığınız belediye başkanının en büyük rakibi. Yani Tavşanlı’dan bir çocuğu çevirip sorsaydınız söylerdi size. Kameraya baka baka sallamak zorunda kalmazdınız böylece.  Sosyoloji zor bir alan değil mi? Aslında kolay da bir yönüyle, ortaya bir tez atın diğerleri uğraşsınlar, ne gerek var şimdi gerçekleri arayıp bulmaya. Hatta Tavşanlı halkına bir ara “Ahmak” demeye getirdiğinizi de biliyorum ama doğrudan söylemediğiniz için bir şey demeyeceğim. Değil mi sizin tabirinizle yüzde 2’nin neredeyse belediyeye rakip olacağına inandırılmışlar, bunlar olsa olsa ne olur? X Bey niçin derginizi bırakıp ta oralardan zahmet ettiniz bu belediye başkanı seçilmese de diğeri sizinle çalışır siz içinizi rahat tutun. 
Bu arada bütün bu sosyoloji saçmalatmaca girişiminizden sonra ya diğer aday kazanırsa ne olacak? Siz Tavşanlı’da hiç bilmediğiniz bir ortamda partileri neye göre kıyasladınız söyler misiniz? Kim fısıldadı size bunları? Kimin gazına geldiniz? Kocaman etiket “Sosyolog” dese de siz orada parti elemanı gibi oturduğunuzun farkına varamadınız mı? Anket çalışmalarından falan bahsederkenki halinize kayıttan bir kez daha bakmalısınız. 
Bildiğim kadarıyla burada yaşamıyorsunuz ve burayı da sadece belediyenin verdiği reklamlardan biliyorsunuz. Şimdi, hangi sosyolog böyle bir bilgi ile sizin söylediklerinizi tekrar etme cesaretini gösterir? 
Neredeyse hiç tanımadığınız bir ilçe ile ilgili bir şeyler söylerken sizi izleyenlerin aptal olmadığını bir kez daha hatırlayın. Ne söylediğinizi bir kez daha düşünün birinin size fısıldadığı ile gerçekler farklı olabilir. Sonra gerçekleri görür ve Türkiye geneli ile burası aynı değilmiş, dersiniz. Bu arada bilim adamı tavırlarınız da yapmacık duruyordu, daha havalı kelimeler kullanın, vokabülerinizi(!) genişletin. 

16 Mart 2009

İLÇEMİZ BAKANI ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR YAPTI(!?)

İLÇEMİZ BAKANI ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR YAPTI(!?)

Yaşadığımız yerden seçilen (Hayali bir yer.) bakanımız yerel seçimler öncesi önemli açıklamalar yaptı basına. 34 Şubat Çarşamba günü belediye binası önünde açıklama yapan bakanımız, yaşadığı ve seçildiği yere daha iyi hizmetler verebilmek için seçildikten sonra rozetini çıkardığını böylece Türkiye’de yaşayan herkesin bakanı olduğunu dolayısı ile sadece seçmenlerine ve partisine değil bütün insanlara hizmette kusur etmeyeceğini hatta etmediğini söyledi. Yaklaşan belediye seçimlerinde de kendi partisinin adayını destekleyeceğini ama bunu asla diğerlerine bir haksızlık teşkil etmeyecek şekilde yapacağını da söyledi. Yaşadığımız ilçenin hepimize ait olduğunu da vurgulayan bakan, seçimlerde sadece kendi adayımızı destekliyor olmamız bizim taraflı olduğumuzu ve her işimizde de bu taraflılığı koruduğumuzu işaret eder, bu yanlışa düşmeyeceğiz, diye de ilave etti.

Önemli konularda açıklamalarda bulunan bakan gelen sorular üzerine de ayrıca cevaplar verdi. Bir gazetecinin, bazı söylentiler var kendi partinizin adayı seçilirse onunla daha iyi çalışacağınız ve diğer partilerden biri seçilirse işinin zor olacağı belirtiliyor, bu konuda ne diyeceksiniz, sorusuna bakan çok öfkelendi. Bir müddet öfkeden yüzü kıpkırmızı olan bakan yanındakilerden su isteyip terini sildikten sonra gazeteciye dönerek, elinde olmadan çok sinirlendiğini bu durumdan dolayı özür dilediğini söyledi. Daha sonra diğer basın elemanlarına hitaben, kızgınlığının basın elemanlarına değil bu söylentiyi çıkaranlara olduğunu ve bu ithamın kendisini çok yaraladığını anlattı. Bakan konuşmasının devamında, demokratik bir ülkede nasıl olur da bir bakan kendi partisinden olan ya da olmayan diye seçilmişleri ayırabilir, bu mümkün mü, diye sordu. Elbette mümkün değil, diye devam eden bakan devamında, böyle bir şeyin düşünülmesi bile bana hakarettir. Ben bu ilçenin insanlarından oy alarak seçildim ve bakan oldum. Seçilecek belediye başkanı da sizlerden oy alacak ve seçilecek. Benim partimden olmazsa ben onunla iyi çalışamam demek ne demek söyler misiniz? Bu hakikaten bana hakarettir. Elbette onunla da çalışacağız. Hem de hiçbir fark gözetmeksizin.

Konuşmasının arasında öfkesinin hala geçmediği belli olan bakan, bakınız bu söylentileri çıkaranlar çok ayıp ediyorlar. Çünkü ben buradan seçildim. Bir kez daha buradan oy isteyeceğim. Eğer sadece kendi partimin belediye başkan adayı ile çalışacaksam nasıl bu insanlardan tekrar oy isterim? İnsanlarımın tercihlerine nasıl böyle edepsizce müdahale ederim? Bu benim kişiliğime ve kimliğime asla yakışmaz. Üstelik ben kendi partimden olmayan bir belediye başkanı ile iyi geçinmesem ne değişir? Söyler misiniz bu ülkede kanunlar yok mu? Çalışkan insanlar kendi işlerini bir şekilde halledeceklerdir. Buradan bir bakan seçilmemiş de olabilirdim. Bu ilçenin bir bakanı da olmayabilirdi. O zaman oturup yalvaracak bir iktidar partisi vekili mi arayacaktık? Yapmayın Allah aşkına! Benim seçmenlerim çalışkan ve iş bilir insanlardır. Kendi güçlerinin farkındalar. Bir bakanları var, kendileri seçtiler. Kendi seçtikleri eliyle aşağılanmayı hak ediyorlar mı? Çok üzüldüm bu tür ithamlardan. Bakan basın açıklamasının sonunda parti yetkililerine bu tür söylentilerin bertaraf edilmesinin gerektiğini anlatacağını ve bu utancın bir an önce son bulması için gerekirse istifa bile edebileceğini sözlerine ekledi.

Yorum:

Basın toplantısın hemen ardından gazeteye koştum ve bu haberin acilen yayına verilmesi için hazırlıklara başladım. Sesli kaydı metne çevirip e-posta yoluyla diğer gazeteci arkadaşlarımın da faydalanması için onlara da gönderdim.

Sonra bir gariplik olduğunu fark ettim hala pijamamla oturuyordum ve evdeki masamın başındaydım. Gece yarısına kadar çalışmama kararımı bir kez daha tazeledim. Artık erken yatıp erken kalkacaktım. İnsan böyle geç saatlere kadar çalışınca kendinden geçiyor ve garip rüyalar görüyor.






 

 


11 Mart 2009

OYUNUZ KADAR KÜÇÜK MÜSÜNÜZ?

OYUNUZ KADAR KÜÇÜK MÜSÜNÜZ?

Seçimler bitince hepimizin işi bitecekmiş gibi sürüyor seçim kampanyaları.

Farkında mısınız hangi partili olursanız olun bakış açınız bu. Yani, seçime kadar ne yaptık yaptık gerisi boş. Bunu çok yaşadım. Kaybeden de kazanan da aynı duygu içinde. Seçilmişlere havale ediyoruz belediyeyi bir dahaki seçime kadar hesap sormuyoruz. Olması gereken buymuş gibi efelikler de cabası.

Şimdi seçim zamanı, demokrasi bilincinizin gelişeceği günler! (Tabiî ki dalga geçiyorum.) Madem öyle her şeyin seçimle bitmediğine gelin bir kez daha ikna olalım. Kazanacak olan kişiyi seçimden sonra da rahat bırakmayalım ki diğer seçime kadar daha az şey biriksin. Daha çok iş yapsın. Bütün seçim vaatlerini toplayın ve sakın atmayın. Hangi partininki olursa olsun. Seçimin sonunda gülen kişiye bunları dayatalım. Yapılabilir projeler var onların içinde. Bunlar birer hazine aslında.

Şimdi seçim zamanı ve biz en doğru adayı seçeceğiz muhtemelen. Yaklaşımımız, benim adayım senin adayını döver tarzında olduğu için muhtemel sonuçlardan bahsediyorum. Partizanlıktan sıyrılıp şehrimizin kimliğine ve kişiliğine katkı yapabilecek olanı seçmemiz gerekiyor. Partili olanlar, iktidar partisi olsa bile, her zaman bir avuçtur. Partililer görevlerini yapsınlar, propaganda, abartı, vaat, falan filan… Bunları boş verin. Partililer emin olun sizden daha azlar ve varlık alanlarını size borçlular. Sizi ikna ettikçe yükseliyorlar. İkna olmak için yaratılmadınız. Araştırmak, bilmek, öğrenmek, doğruyu yanlıştan tefrik etmek için yaratıldınız. İlla ikna olmak istiyorsanız o basit. Seçim gecesi bir fındık altına tavsınız demektir.

Ne yapılmış, ne yapılabilir? Kim ne yapmış, kim ne yapabilir?

Siz seçmenlersiniz. Sizin gücünüz ancak bir tek oy. O da küçücük önemsiz bir şey. Değersiz bir şey için kendinizi hiç boşa yormayın. Sizi değerli kılan şey oyunuz değil fikriniz. Ama görüyor musunuz hiçbir parti sizin fikrinizi almaya yeltenmez, oyunuzu isterler. Sizin değeriniz olan fikri kabiliyetiniz olmadığını onlar da biliyor olmalılar. Zira fikreden bir toplum değiliz. Siz fikrinizle de destek verebileceğiniz, şehrinize fikirlerinizle de katkıda bulunmanızı sağlayacak kadrolarda yer almaya çalışmalısınız. Her kim olursanız olun ne fark eder? Parti kadrolarında var olanların sizden üstün olmadığını biliyorsunuz. Geriye ne kalıyor? Mademki demokrasi denen şey var ve mademki demokratik bir seçim olacak, demokrasi yerelden başlar, en küçük birimi sizsiniz. Siz de sadece oy kullandığınız için demokratik olduğunuzu düşünürseniz hiçbir gelişme olmayacaktır. Demokrasi işte tam da bu yüzden düşmanlıklar üretir. Partililer sizin adınıza planlar yaparlar, sizin adınıza iftira atarlar, sizin adınıza vaatler verirler, sizin adınıza konuşurlar… Siz bütün bu isnatlarla baş başa kalırsınız. Yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur bütün bunları onlar söylemiştir ve yine onların yapması için dua edersiniz. Yok, öyle yağma! Siz kendi haklarınızı kullanmadığınız sürece onlar sizinkini de kullanacaklardır.

Bu ülkede bütün belediyeler iktidarın değildir. Bütün belediyeler muhalefetin de değildir. Belediyeler sizindir. Siz çalışıyorsanız belediyeniz güçlü olur. İktidar ne kadar kendi tarafında olan belediyelere daha çok destek vereceğini söylese de bu böyle değildir. Belediyenizi sahiplenirseniz kimse desteğini geri tutamaz. Hiç kimse toptan bir şehri gözden çıkaramaz. Hiç kimse hak edilmiş olan değerlerini bir belediyeye vermemek gibi bir cürmü işleyemez. Ve hiçbir seçilmiş kendisinden olmasa bile belediyesini desteksiz bırakamaz Ankara’da. Bunu aklından bile geçiremez. Çünkü dönüp geleceği ve tekrar oy isteyeceği yer aynıdır. Siz ki aslında bunu hak ediyorsunuz. Çünkü akletmiyorsunuz, düşünmüyorsunuz, araştırmıyorsunuz, sahiplenmiyorsunuz. Bugüne kadar hiç kimseyi sahiplenmediniz kendiniz adına. Şehrinizin geleceğini sadece seçilmişlere emanet etmek gibi bir budalalılığı, bir kolaycılığı seçtiniz. Öyleyse gelişmek adına şimdi kime hesap soracaksınız? Niçin olmadı, diye kime hesap soracaksınız?

Neyse bütün bunları bir kenara koyalım.

Zaten öyle yapacaksınız seçimden sonra. Bari seçime kadar olan sürede birilerinin gelip sizi ikna etmesini beklemeden siz araştırın. Demokrasinin de herhalde bir onuru vardır. Onu kurtarmış olursunuz, kim bilir?