Osman
Said DEMİRYILMAZ GÖZYAŞI İLE CiLTLENEN
SATIRLAR
Sevgili Dostum, 28
Şubat 2015
Bu okuyacağın satırlar, bir
gözyaşı külliyatına vesile olmak veyahut okurken ıslanmış yanaklarda gözyaşıyla
ciltlenip bir küçük kitapçık oluvermek dileğiyle yazılmıştır.
O da diğerleri gibi bir imtihana
tabi tutulmuştu, hem de çetin bir imtihana… Hayatın kuşattığı bir alemde
mücadele ediyordu nefsiyle ve nefsine hükmedemeyenlerle! Zeka ne kadar güçlü
olursa da, ancak ruh ile açılabilirdi bu sandığın kilidi.
Ağlayan bir kitap duymuş muydunuz
hiç hayatınızda? Okumuş muydunuz hiç, bir damlanın satırlara düşmemiş
külliyatını? İşte bu kilitli sandığın sahibi bu külliyatı yazıyor kaç zamandır!
Usulca kulak kesilelim şu derinden gelen hıçkırıklara… Dinleyelim, elbet boşa
değil bu birken, bin olmuş katreler… Bir başkaldırış değil, aksine başı öne
eğiş, için için ebedi aleme havale ediş! Sessiz ama sabırlı bir bekleyiş!
İstenilen sadece biraz saygı, biraz anlayış!
Bazı yürekler özgür yaşamaya
alışmıştır; yaradılış! Kimsenin dediği gibi değil, inandığı değerlere göre
hareket ederler. İşte bu yanakları ıslatan katre sahibinin yüreği de böyleydi.
İnanmanın hazzı ile bezenmiş, ama yapılan vaatlerin bu alemde gerçekleşmeyişine
şahit olmuş bir yürek! Acziyetten değil, isyan etmemek için sıkılan yumrukların
neticesi bu gözyaşları… Aslında hiçbir şeye aldırmazdı, inancına saygısızlık
yapılmasaydı. İnanarak yaşamanın bir temel gıda kadar, önemli olduğu bir
zamanda, inandığı içi sorun edilen, hor görülen bir gözyaşıydı sadece… Ama bir
damla ile anlattıkları, gözyaşıyla ciltlenmiş satırlar misali yoğun ve derin
hislerle yoğrulmuştu adeta! Bu ciltlenen satırlardan bir tanesi inancının
gereği olduğu için birilerinin gözüne batan başörtüsünün üzerine düştüğünde,
dudaklarında küçük bir hareketlilik sezildi; bir dua, bir yakarış, bir inanış,
bir yanış, bir nakış gibi sessiz fakat çok şey anlatan bir mırıldanma… “Allah
(c.c) mazlumlara beraberdir!” Sonra kapandı o mütebessimiyeti kaybolmuş
dudaklar. Şimdi sadece dudakların yakarışını yoğunluğunda saklayan damlalardan
oluşan gözyaşı külliyatı var! Bu sahneye şahit oldukları halde ıslanmış
yanaklardaki, o için için haykıran ciltlenmiş satırları okuyamayan, bunu bir
acziyet zanneden acizler, sonunda bir dilekçe misali, bir damla gözyaşıyla
yaratıcının yüce mahkemesine havale ediliyordu.
Bu asil gözyaşlarının, bu
gözyaşlarıyla yazılan külliyatın sahibinin tarihteki bahtiyar hanımlardan
öğrendiği çok şey vardı. Bazen bu gözyaşları çilelere sabreden, her türlü
eziyetlere tahammül eden bir Rabia (r.a.) oluveriyor. Bazen toplumdaki gerçeği
göremeyen acizler tarafından dışlanan ama ilahi mükafata erişen bir Meryem
(r.a) , bazen inancını zulme karşı gizlemek zorunda kalan bir Asiye (r.a) ,
bazen ise yeşil beraat sahibi Fatıma (r.a) olmayı öğrenmişti inancından aldığı
güç ve terbiye ile! Her biri bu gözyaşı ile ciltlenmiş satırların sahibi olan
mazlum yüreğin bir kenarına sinmiş, o asil çehrenin, o namus timsali inancın
sembolünün yanaklarındaki bir damla gözyaşı olup yansıyorlardı bu aleme!
Işıldayan o ciltlenmiş satırlara gözlerini kapatarak cevap verenler, aslında ağlamayı
unutmuş gözlerden, taşlaşmış kalplerden ibarettiler. Yanaklarının ıslanışını
unutmuş bu gözlerin sahipleri, gerçeği nasıl görebilir ki? Gerçek bir aşkı
tadamamış bu yürekler, bu ilahi aşka yönelen yüreği nasıl anlayabilir ki? Bir
mecazi aşk için dağları delen Ferhat varken, ilahi aşka müptela bir gönül hangi
dağları, hangi engelleri aşmaz ki? Bir damlasıyla bunları anlatan gözyaşları,
bin damla ile neler anlatmaz ki? Yeter ki henüz körelmemiş yürekler ve sönmemiş
gönüller olsun bu alemde… Yeter ki doğru okusunlar bu gözyaşları ile ciltlenen
satırları…Noktasız nokta()
Osman Said DEMİRYILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder