28 Şubat 2015

DOSTNAME-XXV (Gözyaşlarıyla Ciltlenen Satırlar)

Osman Said DEMİRYILMAZ     GÖZYAŞI İLE CiLTLENEN SATIRLAR

Sevgili Dostum,                                                     28 Şubat 2015

Bu okuyacağın satırlar, bir gözyaşı külliyatına vesile olmak veyahut okurken ıslanmış yanaklarda gözyaşıyla ciltlenip bir küçük kitapçık oluvermek dileğiyle yazılmıştır.


O da diğerleri gibi bir imtihana tabi tutulmuştu, hem de çetin bir imtihana… Hayatın kuşattığı bir alemde mücadele ediyordu nefsiyle ve nefsine hükmedemeyenlerle! Zeka ne kadar güçlü olursa da, ancak ruh ile açılabilirdi bu sandığın kilidi.
Ağlayan bir kitap duymuş muydunuz hiç hayatınızda? Okumuş muydunuz hiç, bir damlanın satırlara düşmemiş külliyatını? İşte bu kilitli sandığın sahibi bu külliyatı yazıyor kaç zamandır!
      Usulca kulak kesilelim şu derinden gelen hıçkırıklara… Dinleyelim, elbet boşa değil bu birken, bin olmuş katreler… Bir başkaldırış değil, aksine başı öne eğiş, için için ebedi aleme havale ediş! Sessiz ama sabırlı bir bekleyiş! İstenilen sadece biraz saygı, biraz anlayış!
Bazı yürekler özgür yaşamaya alışmıştır; yaradılış! Kimsenin dediği gibi değil, inandığı değerlere göre hareket ederler. İşte bu yanakları ıslatan katre sahibinin yüreği de böyleydi. İnanmanın hazzı ile bezenmiş, ama yapılan vaatlerin bu alemde gerçekleşmeyişine şahit olmuş bir yürek! Acziyetten değil, isyan etmemek için sıkılan yumrukların neticesi bu gözyaşları… Aslında hiçbir şeye aldırmazdı, inancına saygısızlık yapılmasaydı. İnanarak yaşamanın bir temel gıda kadar, önemli olduğu bir zamanda, inandığı içi sorun edilen, hor görülen bir gözyaşıydı sadece… Ama bir damla ile anlattıkları, gözyaşıyla ciltlenmiş satırlar misali yoğun ve derin hislerle yoğrulmuştu adeta! Bu ciltlenen satırlardan bir tanesi inancının gereği olduğu için birilerinin gözüne batan başörtüsünün üzerine düştüğünde, dudaklarında küçük bir hareketlilik sezildi; bir dua, bir yakarış, bir inanış, bir yanış, bir nakış gibi sessiz fakat çok şey anlatan bir mırıldanma… “Allah (c.c) mazlumlara beraberdir!” Sonra kapandı o mütebessimiyeti kaybolmuş dudaklar. Şimdi sadece dudakların yakarışını yoğunluğunda saklayan damlalardan oluşan gözyaşı külliyatı var! Bu sahneye şahit oldukları halde ıslanmış yanaklardaki, o için için haykıran ciltlenmiş satırları okuyamayan, bunu bir acziyet zanneden acizler, sonunda bir dilekçe misali, bir damla gözyaşıyla yaratıcının yüce mahkemesine havale ediliyordu.
Bu asil gözyaşlarının, bu gözyaşlarıyla yazılan külliyatın sahibinin tarihteki bahtiyar hanımlardan öğrendiği çok şey vardı. Bazen bu gözyaşları çilelere sabreden, her türlü eziyetlere tahammül eden bir Rabia (r.a.) oluveriyor. Bazen toplumdaki gerçeği göremeyen acizler tarafından dışlanan ama ilahi mükafata erişen bir Meryem (r.a) , bazen inancını zulme karşı gizlemek zorunda kalan bir Asiye (r.a) , bazen ise yeşil beraat sahibi Fatıma (r.a) olmayı öğrenmişti inancından aldığı güç ve terbiye ile! Her biri bu gözyaşı ile ciltlenmiş satırların sahibi olan mazlum yüreğin bir kenarına sinmiş, o asil çehrenin, o namus timsali inancın sembolünün yanaklarındaki bir damla gözyaşı olup yansıyorlardı bu aleme! Işıldayan o ciltlenmiş satırlara gözlerini kapatarak cevap verenler, aslında ağlamayı unutmuş gözlerden, taşlaşmış kalplerden ibarettiler. Yanaklarının ıslanışını unutmuş bu gözlerin sahipleri, gerçeği nasıl görebilir ki? Gerçek bir aşkı tadamamış bu yürekler, bu ilahi aşka yönelen yüreği nasıl anlayabilir ki? Bir mecazi aşk için dağları delen Ferhat varken, ilahi aşka müptela bir gönül hangi dağları, hangi engelleri aşmaz ki? Bir damlasıyla bunları anlatan gözyaşları, bin damla ile neler anlatmaz ki? Yeter ki henüz körelmemiş yürekler ve sönmemiş gönüller olsun bu alemde… Yeter ki doğru okusunlar bu gözyaşları ile ciltlenen satırları…Noktasız nokta()
Osman Said DEMİRYILMAZ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder