muysal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
muysal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Temmuz 2015

Bisimit Kim?





















Bisimit Kim?
Mustafa Uysal
Toplum olarak bugüne kadar pekçok kişiyi merak ettik.
Mesela: Yeşil kim, Fuatavni kim... Daha bir sürü sayılabilir.
Son zamanların en popüler kişisi ise Bisimit.
Bisimit hangi sebepten merak ediliyor peki?
Bisimit bir yazar ve yazdıkları toplumun çok büyük bir kesimi tarafından çok büyük bir merakla okunuyor. Üstelik bir gazetede falan da yazmıyor. İnternet üzerinde ve sosyal ağlarda yazıyor. Buna rağmen Türkiye'nin en popüler yazarlarından. Sosyal medya üzerinde yazıları en çok paylaşılanlardan birisi. Üstelik bazı yazıları seslimakale.com sitesinde seslendirildi ve milyonlarca paylaşım aldı.
İşin daha ilginç kısmı, Bisimit ismi her yerde konuşuluyor. Anadolunun en ücra köşesindeki kahvelerde bile "Bisimit kim?" sorusunu soruyor insanlar birbirlerine. İnternet vasıtasıyla, Türkçe konuşulan bütün ülkelerde de popüler durumda. Arama motorlarında hep o aranıyor.
Sosyal medya üzerinde adına açılmış yüzlerce sayfa var. Bildiğim kadarıyla aslı

09 Temmuz 2015

Başkasının Savaşı



 Başkasının Savaşı
 Mustafa Uysal
Uzun uzadıya analize girmeyeceğim savaş konusunda. Sadece birkaç hissimi aktarıp konuyu kapatacağım.
Seksenli yılların başlarında bir yaz sonu tarlada otururken haber geldi, Kıbrıs için seferberlik görevi olan çağrılabilir, diye. Kim nereden duydu ve söyledi bilmiyorum. Tarlanın ortasına ateş gibi düştü haber. Neredeyse sararmış otları yakacak bir "Ah!" çıktı ninemin ağzından. O an yüreğimi kavurup geçen bütün korkuların silindiğini, büyük çok daha büyük bir korkunun çocuk yüreğime oturduğunu hissettim. Siyah beyaz televizyondan bildiğim kadarıyla savaş, uçaklardan atılan ve yere doğru savrulup gelen sonra etrafı cehenneme çevirerek patlayan bombalardı. İran ve Irak’ın uçak, tank ve asker sayılarıydı. Bunların hepsi birleşti ve seferberlik emri olan babamı içine alıverdi haberle birlikte. Kimsenin ağzını bıçak açmadı bir müddet. Herkes sustukça çocuklar daha

03 Temmuz 2015

Hayat İkiye Ayrılmaz

Mustafa Uysal


Hayat İkiye Ayrılmaz
Sanal ve gerçek diye ikiye ayrılmaz.
Evet, ikiye ayırabiliriz ama böyle değil.
Bir bu dünya, bir de hesap vereceğimiz ve devamlı kalacağımız ana yurt, diğer hayat, kısaca ahiret kelimesi ile ifade ettiğimiz yer var.
Hayatımızın bir kısmının sanal ortamlarda geçtiğini düşünüyor olabilirsiniz. Öyle zaten, geyik muhabbetlerinin ve kaygılanıyomuş numarasının bir numaralı konusu zira. Hayatımızın bir kısmının sanal ortamda bir kısmının gerçek ortamlarda nasıl geçtiğini pek hesaplamadan (Teknik bir ayrım değil.) öylesine söylüyoruz. Sanal ortamı tanımlamaya kalkarsak işin içinden çıkamayız burada. O yüzden kısaca ve burada işimi görecek bir tanım üzerinden gideceğim. Sanal ortamda hayat: Sosyal ağlar ve internet siteleri vasıtasıyla insanlarla gerçek kimlik yahut sahte kimlik üzerinden irtibat kurma, yorum yapma, fikir beyan etme, video, ses, fotoğraf ve yazılı şeyler paylaşma... Daha da ayrıntılı hale getirilebilir. Gerçek hayat: Fizik zeminde beş duyumuz ve kalbimizle algıladığımız evrende her tür faaliyet yahut faaliyetsizlik.
Sanal hayat ile gerçek hayatı ayırabilir miyiz peki?

09 Haziran 2015

Duadan Sonra


Duadan Sonra
Mustafa Uysal
Rabbim, biz Müslümanlar bu ortamlarda pekçok iddia ortaya koyduk.
Müslümanlık tasladık hatta bazılarımız kefenini giydiğini söyledi.
Rabbim, sanırım iddialarımızı ispatlama zamanı, imtihan zamanı.
Rabbim, iddiamız bizi kurtarmaz ve ispat gerekiyor biliyoruz.
Nice yıldır durduğumuz yerden ayaklarımızı kaydırma Rabbim.
Biriktirdiğimiz üç beş dünyalıktan ayrılmayı zor gösterme bize. Asıl yurdun ahiret olduğunu unutturma bize.
Rabbim, vaadin gerçektir, kaldıramayacağımız yükü yükleme bize.
Rabbimiz, bir iddiamız var ve ispat istiyor şimdi ama yine de senin yardımın olmadan yapamayacağımızı biliyoruz. Aciziz, aciz olduğumuzu bize unutturma ve bu acizliğimizi zillete bahane yaptırma.
Kalplerimize sekinet indir. Sükut ve huzur içinde dik durabilelim.
Bir kez daha, Rabbimiz çekemeyeğimiz yükü yükleme ve yüklediğin zaman da kuvvet ver.
Rabbim, sadece tarhana çorbasını alma soframızdan, onu çok seviyoruz. Rabbim, izzet ve şeref senin yanındadır, onu alma sinemizden onursuz yok oluruz. Bir nimet verdiğinde de senden olduğunu bildik ve şımaranlardan olmadık, aldığında da isyan edip nankörlük edenlerden olmamamız için yardım et.
Bizi yüreklerimizdeki iktidarı önceleyen kullarından eyle. Kalbimizin sahibi ve tek hükümdarı hep sen ol.
Peygamberlerinin çocuklarına tavsiyesini madem bize kadar ulaştırdın biz de istiyoruz illa Müslümanlar olarak ve iyilerle bilirkte ölmeyi. Ayaklarımızı kaydırma.
Şimdi bir Musa cesareti bir Harun sadakati ver bize ve Samiri'yi tanıma feraseti. O hep desin ki, bana dokunmayın. Rabbim, bari bunu desin ve biz bilelim.

30 Mayıs 2015

SOSYAL MEDYA: BURAYA ÇÖP DÖKMEK YASAKTIR!

SOSYAL MEDYA: BURAYA ÇÖP DÖKMEK YASAKTIR! 


Mustafa Uysal

Sosyal medya çok önemli bir mecra iletişim açısından. İnsanlar iletişimin tadını çıkarıyorlar ve hatta suyunu çıkarıyorlar. (Deyimi bozduğumu biliyorum.)
Elbette çıkarsınlar. Nihayet iletişim her insanın hakkı.
Peki, asıl soruya gelelim: Bugün sosyal medyada yapılan işlem tam olarak bir iletişim midir? Bu soru bir kenarda dursun. Nihayetinde bu konu ayrı ve genişçe işlenmeli. Hedefimizde bu yok zaten.

Son günlerde sosyal medyada çok tuhaf paylaşımlar görüyoruz. Örnekle anlatalım: Ölmüş akrabasıyla fotoğraf yayınlayanlar dahası bunu beğenenler, acile gelen ve nefes alamayan babasının başında fotoğraf çekip (selfie) “Babamı acile getirdik, nefes alamıyor adam.” Diye yazanlar. Üstelik gülümsüyor zira fotoğraf çekilirken gülümsenir ilkesi ihlal edilirse fotoğrafın sıhhati zedelenir(!) Af edersiniz, tuvalet ve banyoda bile fotoğraf çekip yayınlayan var.
Evet, bizi ilgilendirmez. Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler…
Yine de belki ilgilenenler için biz söyleyelim ve farkında olmayanlar farkına varır ümidiyle uyarı görevimizi yerine getirelim.

Bir hikaye:
Geçen gün kahvede arkadaşlarla oturuyoruz (homososyal erkek mekanı) arkadaşlardan birisi cüzdanından iki fotoğraf çıkarıp

21 Mayıs 2015

Vahiy ve Yağmur

Vahiy ve Yağmur
Mustafa Uysal
Allah vahyi yağmura, yağmuru vahye benzetir.
O yüzden Kur'an okunduğunda bir bahar yağmuru hayal edin.
Elbette yağmur yağdığında da bir vahyin yüreğinize indiğini.
Yağmur inmeyen toprakları gözünüzün önüne getirin. Kur'an'dan uzak kaldıkça siz de öyle kuruyup gideceksiniz.
Kalbinize, hergün biraz da olsa vahyin can suyu yağmurunu yağdırın ki, neşe dolu canlı bir kalbiniz ve ahiriniz BAHÇE olsun.
(Cennet Arap dilinde bahçe demektir. Allah kelimelerle nasıl sürekli bir irtibat kuruyor.)

01 Mart 2015

A'mak-ı Hayal

Amak-ı Hayal Okuması
Mustafa Uysal
Amak-ı Hayal'i severek okumuşsanız ya anlamamışsınızdır yahut vahiyden uzaksınızdır.
Tasavvuf diye felsefe karışımı ile ortaya konulmuş bu eser bir asır boyunca övgü almış. Okuyanların yorumlarından ve yazılarından bunlar anlaşıyor.
Milliyetçisi okumuş ve sevmiş, tarikatçisi okumuş ve sevmiş, solcusu okumuş ve sevmiş, seküleri okumuş ve sevmiş, dincisi okumuş ve sevmiş, Hristiyan’ı okumuş ve sevmiş, Müslüman’ı okumuş ve sevmiş...
Bütün felsefi akımlardan bir tutam, Hint’ten ve Çin'den bit tutam, Binbir Gece Masallarından ödünç (!) alınmış hikayeler ve size muhteşem bir eser (!).
Başta söylediğini biraz sonra tekzip eden sonra tekrar savunan ama aslında vahdet-i vücudu dolaylı ve çaktırmadan anlatacağım diye olmadık saçma gazete tefrikasını şaşaalı bir roman diye okumuş olmak tuhaf bir duygu.

17 Şubat 2015

KIRK

KIRK
Mustafa Uysal
40 yaşıma girdiğim gün (2015) kendime bir hediye vermeyi düşündüm. (Doğum günü geleneğinden çok uzak biri olarak saçma geldi ama olsun.)
Hediye olarak, yıllarca okuduğum ve anlamaya çalıştığım Kur'an'dan bir parça seçtim. 40. Sure. Bu sureyi bir yıl boyunca okuyayım, tefsirlerine bakayım, inceleyeyim, hakkında yazılmışları okuyayım, ne bulursam en derinine kadar inceleyeyim. En güzeli de bu sureyi yıl boyunca aslından dinleyeyim. (Araç mp3 çalar.) Neredeyse ezbere yaklaşsın hatta ezberleyeyim. Bunca yıl boşa geçmiş olmasın en azından ve bu bir kırılma noktası olsun. Bundan sonra geriye baktığımda aklımda kalacak olan güzel bir şey olsun. Allah'a hamd olsun, şimdi diyorum ki, iyi ki böyle bir şey yapmışım. Bir sure bile olsa sürekli ama sürekli onunla meşgul olmak çok güzel bir şey.
Henüz iki ay bile dolmamışken Kur'an'la daha çok irtibatım var artık. Bu vesileyle dua ediyorum, Kur'an'ı daha çok sevdirmesi için. Bundan sonra da değişik surelerle devam edeyim istiyorum. Belki artık bir yıl değil ama uzunca bir süre derinlemesine ilgileneyim istiyorum. Ailem de aynı sureyi dikkatle takip ettiler benden görerek. Ailece Mü'min (Ğafir) suresi ile irtibat kurduk ve farkına vardık.
Bu hediyeyi kendime ben vermemişim Allah vermiş gibi hissediyorum ve mutlu oluyorum. Belki salih amel değil güzel amel (hasenat) ama diğer insanlara da bu surenin yansımalarını aktardığımı gördükçe salih amele de dönüşeceğini düşünüyorum.
Buraya yazmamın sebebi de belki bu doğru bir şeydir ve bir usul olarak takip etmek isteyen çıkar, diye. 


(Ahkaf) 46/15:
Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım.

20 Aralık 2014

NEY ve KÜLTÜR

NEY ve KÜLTÜR
Mustafa Uysal
Ney dini özellik barındırır da niçin saksafon sekülerdir?
Örneğin Kuzey Amerikalı bir Siyahi Müslüman olsa...
Ney dini müzik için daha uygundur, deseniz... Saksafonun nesi var, diye düşünür.
Demek bunlar hep kültür unsurları. Dine aitmiş gibi kodlamamak lazım zihinlerde.
Tamam neyle ilgili tonla güzel yorum vardır, ruhi tarafı olduğu falan da söylenir... Söylenir... Hatta bunu güzel bir adam da söylemiş olabilir. Yine de bu, neyi dine dahil etmez. Sadece kültürün bir öğesi olur.
Ney dinlerken ilahi bir hava hissediyor olabilirsiniz, olur öyle.
Ney de dinleseniz saksafon da dinleseniz sonuçta "Müzik" dinlediğinizi bilin ve herhangi bir dine yamamamaya dikkat edin. Müzik iyidir, değil. Güzel müzik iyidir, keyfini çıkarın Kur'an'dan arta kalan vakitlerde.






23 Kasım 2014

BÜTÜNLÜK

BÜTÜNLÜK

Mustafa Uysal

Biz mi doğru anlıyoruz yoksa gayri müslimler mi doğru anlıyor?
Biz Müslümanlar, yeni veya ilginç bir şeyle karşılaştığımızda yahut alıştığımız ve içeriğini bilmediğimiz bir şeyle karşılaştığımızda şu ayeti hatırlıyoruz: "Nahl 40: Biz, bir şeyin olmasını istediğimiz zaman, ona (söyleyecek) sözümüz sadece "Ol" dememizdir. Hemen oluverir."

Oysa gayri müslimler, böyle bir durumda durup düşünüyorlar, nasıl olmuş, neden olmuş, neden böyle oluyor, bir yasası var mı, biz de yapabilir miyiz acaba, iyice araştırmalı bunu, gibi bir tavır takınıyorlar. Sanki onlar "Casiye 13:  Elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır." ayetine ve benzer ayetlere uygun davranıyorlar.

Şimdi soruyorum, hangimizin tavrı doğru olan? Biz daha hangi durumda hangi tavrı takınacağımızı mı bilmiyoruz yahut işin kolayına mı kaçıyoruz? Oysa ilk devirlerde Müslümanlar daha meraklı idiler. Daha çok araştırıp daha çok düşünüyorlardı ve "Rum 37:  Şüphesiz imanlı bir kavim için bunda ibretler vardır." ayetinin gereğini yerine getiriyorlardı.
Bizim bu tavrımız kolaycılıktır, umursamazlıktır ve işine geleni almaktır. Vahye bir bütün olarak bakmadığımızı gösterir. Aynı şekilde gayri müslimler de vahye bir bütün olarak bakmazlar. Onlar da işlerine geleni alırlar.
Can alıcı soru: Onlarla aramızdaki fark ne o zaman?

25 Ekim 2014

Aşure Yemek Demek

Aşure Yemek Demek
Mustafa Uysal
Yemek dağıtarak yani bu vesileyle, şey işte aşure veriyoruz komşulara fena mı...
Aslında dinimiz de...
Hediyeleşiyoruz. Dini günlerimiz de önemli bir yerde.
Aşurenin tadı güzel aslında bize pekçok kötü şeyin anısını taşıyor olabilir.
Gemide yaptılardı ya hani...
Dini günlerde yapmak lazım belki. Kutsal yemek olmaz tabi de yani aramızda bak, dostluk falan...
950 sene hiç durmadan mücadele etmiş tabi Nuh, aşure de yapmış arada.
Ne bileyim sıcak sıcak aslında güzel de oluyor.
Dini günlerde... Dini gün derken yani hani nereden dini olduğunu da pek bilmiyorum sanki.
Neyse önemli bu aşure. Ekonomi canlansın, din canlansın, kardeşlik işte şey... Komşular hem... Diyeceğim aslında...

11 Eylül 2014

Toplumsal Fedakarlık

Ada Mahallesi Muhtarlığının düzenlemiş olduğu etkinlik 10 Eylül 2014'te Hayırlı Hizmetler Vakfı'nın eğitim binasında gerçekleştirildi. Şair, yazar ve araştırmacı aynı zamanda Muhtar Halil Oral'a mahallesi için gösterdiği duyarlılığa teşekkür ederiz.
























02 Ağustos 2014

KAN İÇİNDE BİR/BİN GECE


















KAN İÇİNDE BİR/BİN GECE
Mustafa Uysal / 020814

Biz Müslümanlar yıllardır kan ve gözyaşı ile yaşıyoruz…

Bir ramazan ayı daha kan ve gözyaşı ile geçti. Her gün parçalanmış cesetler, kan revan içinde çocuklar görüyoruz. Üzgünüm, üzgünsünüz…

Güçlü ve adil bir ümmet eyle bizi Allah’ım.

Dün gece sabah namazına yakın çocukların paniklemesi ile uyandık. 5 yaşındaki oğlumun yatağı, kendisi, yerler, her yer kan içindeydi. Beyaz atleti kandan kırmızıya dönmüştü. Elleri, yüzü tanınmayacak kadar kandı…

24 Temmuz 2014

Güncel Şeyler

Güncel Şeyler

Mustafa Uysal
-Tavşanlı Belediyesine bir teşekkür ile başlamak istiyorum: Bu yıl Ramazan eğlencesi yapmadıkları için teşekkür ederim. Ramazanı idrak adı altında İslamın ruhuyla bağdaşmayacak hatta Ramazana hiç yakışmayacak şeyler yapan belediyeleri görüyoruz ve bu teşekkürü hak ettiğinizi biliyoruz. 
Yalnız, Kanaltürk iyi fikir değil. 
-Önemli bir uyarı!
Geçen bayram sevinci o kadar çok abarttık ki toplum olarak, tam 5 kişi havaya açılan ateşten ve konvoylardaki trafik kazalarından öldü. Bunları yapmayın lütfen. Tamam bayramdır, seviniriz ama insan gibi sevinmek lazım. Balkondan ateş açınca, kalabalık içinde havaya ateş açınca, konvoy yapınca daha mı çok bayram oluyor? Yapmayın böyle! Ramazan bayramını kana bulamayın, sevincinizi lütfen biraz da içinize saklayın, o kadar çok seviniyoruz ki toplum olarak dışarıdan bakan birisi, topluca cinnete uğradığımızı

20 Temmuz 2014

PROTESTO YETERSİZ Mİ?

PROTESTO YETERSİZ Mİ?
Mustafa Uysal
Boykotları, protestoları anlamsız ve yetersiz bulanlar... Siz hiç kımıldamadan ve hiç zihninizi yormadan yani şimdi buradan, sadece kıçınızın üzerinden AKIL veriyorsunuz, öyle mi?
Bir olay oluyor, insanlar çaresizce ne yapacaklarını düşünüyorlar. Ellerinden bir şey gelmiyor. Yapabilecekleri dua var. Dua ediyorlar. Duanın eylemsiz yetmeyeceğini de biliyorlar. Küçük şeyler buluyorlar. O küçük şeylerden birisi, arkadaş arasında konuşmak, birisi sosyal medyada yazma, birisi meydanlarda protesto etmek, birisi malları boykot etmek...
Daha ne yapsınlar?
Bu soruyu cevaplamak için kafa yormak gerekiyor. Kafa yorması gerekenler ve sorumluluğu bulunanlar kravat takıp "Colayla falan olmaz bu işler." deyiveriyor. Şimdi paramparça cesetleri ve büyük haksızlıkları gören bu insanlar ana avrat sövsünler mi,

19 Temmuz 2014

ORTAK AHMAKLIK

ORTAK AHMAKLIK

Mustafa Uysal
Protesto edilen: İsrail
Protesto sebebi: Gazze'deki Müslümanları öldürmek.
Davetliler: Bütün Müslümanlar.
Organizatör: Yerine göre değişir. X diyelim.
...
18 Temmuz 2014 Cuma...
Yok, hayır bu tarihi bir yere yazmayın. Bu bahsedeceğim şeyler hep olan şeyler.
Hiç bir kuruluş teşkilatını alıp gelmemiş. Sadece temsilcilerini alıp gelmişler. Hani sorarlarsa "Sizin grup yoktu?" diye, cevap verebilsinler. "Ben vardım ya!" Evet, siz vardınız ve asla kendi etkinliğiniz gibi umurunuzda değildi. Teşkilatı yığmamışsınız mesela meydana. Siz, Hocam, mesela cemaati dökmemişsiniz meydana. Siz, paşam sizinkilere haber bile vermemişsiniz. Kollarını havaya kaldırıp göğü

16 Haziran 2014

Pasif İyiden Aktif İyiye - MİNİ ÖZET

 Pasif İyiden Aktif İyiye - Mustafa İslamoğlu
(MİNİ ÖZET)
160614
-Talep etmeyene nasip olmaz. "Nasip meselesi." diyenler, pasif iyilerdir.

-Kur'an daha ince tasnif yapar: Kötüler-pasif iyiler-aktif iyiler. (35/32)

-Uykusunun denetiminden çıkamayan, vahyin denetimine giremez.

-"Hidayet Allah'tandır." diyerek oturup bekleyen atıl akla bir uyarıdır bu: Hidayet Allah'tansa talep etmek de sendendir. İstemeyene hidayet yoktur. Hidayet, ilahi rehberlik demektir. Rehberlik yol göstericiliktir. Yolcu olmayana yol gösterilmez.

-Damlasın, denize karış ki, ben denizim, demeye hakkın olsun.

-Pasif iyinin aklı, iradesi ve vicdanı da pasiftir. Akıl, irade ve vicdan pasifse yok hükmündedir. Aklı olmayana deli derler. Aklı olup da kullanmayana akılsız derler.

13 Haziran 2014

Eskitilmiş Tavşanlı

Yaşadığımız şehri eskitiyoruz...
Deneysel ve eleştirel bir bakış.
HD izleyebirlisiniz, ne değişir bilmiyorum ama :)



Edebya Film
www.edebya.com


12 Haziran 2014

Ücretimiz Kime Ait?

Ücretimiz Kime Ait?
Yasin
«Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir.»

Sad
De ki: Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim.

Hud.htm
Ben, ona (peygamberliğe) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Hâla aklınızı kullanmıyor musunuz?

14 Mayıs 2014

PARALEL BİLİNÇ (Kısa Film)

PARALEL BİLİNÇ
Film Hakkında:
Vizyon tarihi: 19.05.2014
Tür: Kısa Film
Süre: 10 Dk.
Yönetmen: M.Uysal
Oyuncular: Macit Çevikalp, Tuğba Göktaş
Senaryo: M.Uysal
Yapımcı: Edebya
Tam ekran ve HD izlemeniz tavsiye edilir.

YouTube linki: http://www.youtube.com/watch?v=6HzsHIqKOSY

Paralel Biliç (Parallel Consciousness)
Yönetmen: Mustafa Uysal
Yrd. Yön: İ.Fazıl Atabay
Senaryo: M.Uysal
Oyuncu: Macit Çevikalp, Tuğba Göktaş
Kamera, kurgu ve ses: Edebya
Müzik: Ahmet Özer
Teşekkürler...
Göbel Melisa Restaurant
Macit Çevikalp
Ali Özay
Ekrem Oral
Mesut Eldaş
Bilal Bayram
Salih Oral ve Melisa personeline
Tuğba Göktaş
E.Sadi Uysal
Kuran Okuyan: H.Hüseyin Şen
edebya.com