16 Haziran 2014

Pasif İyiden Aktif İyiye - MİNİ ÖZET

 Pasif İyiden Aktif İyiye - Mustafa İslamoğlu
(MİNİ ÖZET)
160614
-Talep etmeyene nasip olmaz. "Nasip meselesi." diyenler, pasif iyilerdir.

-Kur'an daha ince tasnif yapar: Kötüler-pasif iyiler-aktif iyiler. (35/32)

-Uykusunun denetiminden çıkamayan, vahyin denetimine giremez.

-"Hidayet Allah'tandır." diyerek oturup bekleyen atıl akla bir uyarıdır bu: Hidayet Allah'tansa talep etmek de sendendir. İstemeyene hidayet yoktur. Hidayet, ilahi rehberlik demektir. Rehberlik yol göstericiliktir. Yolcu olmayana yol gösterilmez.

-Damlasın, denize karış ki, ben denizim, demeye hakkın olsun.

-Pasif iyinin aklı, iradesi ve vicdanı da pasiftir. Akıl, irade ve vicdan pasifse yok hükmündedir. Aklı olmayana deli derler. Aklı olup da kullanmayana akılsız derler.

-Olduğunuz gibi görünün, diyorum. Fakat göründüğünüz gibi olun, demiyorum. Olmanız gerektiği gibi olun, diyorum.

-Arapça olmasına rağmen Kur'an'da aşk kelimesi lafız olarak hiç geçmez. Fakat mana olarak geçer.

-Davası olmayan, adam değildir. Dava, iddia, dua hep aynı kökten türemiş kelimelerdir. Davası olmayının iddiası yok demektir. İddiası olmayının duası yok demektir. Duası olmayana İlahi Kelam'ın söylediği şu: Eğer duanız olmasaydı Rabbinizin ne işine yarardınız? (25:77)

-"Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!"
(Müslim, îman 93-94. Ayrıca bk.Tirmizî, Et'ime 45, Kıyamet 56; İbni Mace, Mukaddime 9, Edeb 11)

-Göğsüne yüreğinden başka muska takanlar yorulurlar.

-Umut, aşkın çocuğudur. Aşksız umut, plastik bebekler gibidir; oynar, eskitir ve atarsın. Umudum tükendi, deme, doğrusunu itiraf et, aşkının tükendiğini söyle.

-“Eğer siz Allah’ın dinini dert edinirseniz, Allah da özel dertlerinizi satın alır.” Muştusuna nail olun.

-Sahabelik göz işi değil, gönül işidir. Gözü görüp, gönlü görmemiş olandan sahabe olmaz. Sahabe, onunla yoldaş olan yani hayatı hayatına değen, onunla aynı idealler uğruna mücadele veren, aynı davayı paylaşandır.

-Bilgin ancak adanınca alim olur.

-Afgani, sürgün edilirken kendisine para uzatan Ahmet Nekavi’ye şöyle cevap verir: “Paranı cebine koy. İyi bil ki aslan nereye giderse, avı da oraya gelir!”

-Dikenine katlanmaktan söz edenler, aşıkmış gibi davrananlardır. Gerçek aşık olanlarsa dikenini de sever.

-Vahiy haritan, Nebi kılavuzun, akıl pusulan, iman sermayen, amel azığın, sevgi yakıtın, ahlak karakterin, edep aksesuarın, merhamet sıfatın, şeref ve izzet adın olsun. Doğru yol insanların çoğunun gittiği yol değil, düşünen öz akıl sahiplerinin yoludur.

-Ondan başkasından korkarsan, korktuğunun başına musallat edileceğini kesinlikle bilmelisin.

-İslam insanı, canının istediğini YAPMAMAYA özgürlük der. Modern insan, özgürlüğü canının istediğini YAPMAYI özgürlük olarak kurguladı.

-Nasıl ki şahsiyet akliyet ise, cemaat de akıllı birlikteliktir. Sürüler bedenlerin toplamından, cemaat akılların toplamından oluşur.

-Aidiyet kişilere değil değerlere ve ilkeleredir. Aidiyet, Kur’an’la çerçevesi çizilen değerler ve ilkeleredir. Kişilere olması Hristiyanlıkta olduğu gibi “Kişi Kültüne” yol açar.

-1.Nebi ölürse ya da öldürülürse, geri dönmemelisiniz. 2. Zira sizi yönelten, Nebi’nin ölümlü şahsına yöneltmedi. 3. Yöneldiğiniz yerde, o öldükten sonra da yaşayacak olan bir şey var. Ondan sonra rehberlik kişilerden ilkelere geçmişti.

-Hayat için atmosfer neyse insan için cemaat odur.

-Herkesin bir cemaati vardır. Cemaatim yok, diyenler, cemaatim yok diyenler cemaatindendirler.

-Akıllı birliktelik olmayan yerdeki bireyler kümesine “cemaat” değil olsa olsa kitle veya kalabalık denilebilir.

-Cemaatin en büyük düşmanı cemaatçiliktir. Cemaatli olmak meziyet, cemaatçi olmak rezilettir. Cemaatçilik, modern bir kabileciliktir.

-Özgür fertlerin tasavvurunda cemaat kötü bir imaj kazanmışsa, bu cemaatçilik yüzündendir.

-Ümmetin çıkarlarıyla cemaatin çıkarları karşılaştığında, ümmetin çıkarlarını tercih eden cemaattir, grubunun çıkarlarını tercih edense cemadattır.

-Liyakat ehli olmayı cemaat ehli olmaya tercih eden yapı cemaattir, grubuna mensubiyeti liyakat ve ehliyetin önüne koyan cemadattır.

-Mü’min müntesiplerinin itimadını, değerleri ve ilkeleri güçlendirmek için kullanan yapı cemaattir, kendi güç ve nüfuzunu artırmak için kullanan yapı cemadattır.

-Cemaatte bulunan insanları tarif ettiği bölümlerden biri… Cemaatteki insanlardan bazıları cemaati 1. Aşevi olarak görür. Yer, içer, faydalanır ve hiçbir şekilde kendilerini borçlu hissetmezler. Aşevi onların aşını kaynatmaya mecburdur. Kazanın nasıl kaynadığıyla ilgilenmezler. Oturur, yer, içer ve giderler. 2. Lokanta olarak görenler. Yerler ve öderler. Paramla değil mi, ister yerim, ister yemem, havasındadırlar. Oradakileri maaşlı garson yahut hizmetçi gibi görürler. Kazara kıl çıksa ekmekten sofrayı başına geçirirler, küstahlaşırlar. 3. Ev olarak görenler. Böyleleri kendilerini o evin bireyleri olarak görürler. Ya kazanan baba, ya pişiren anne, ya sofrayı kuran abla, ya servis yapan ağabey rollerinden birini seçerler. Mutlaka ortak olmak ve paylaşmak isterler. Yük olmazlar, yük alırlar. Ana yürekli olmalarından dolayı, yedikleri için değil yedirdikleri için doyarlar. Benimsemek budur.

-Umut eden insanlar ve umut olan insanlar… Umut edenler dua ederler. Umut olanlar, dua olurlar. Eğer umut olursanız dünya gözünüzün içine bakar.

-Umut toplumsal bir değerdir. Zira umutlu şahsiyet, içinde bulunduğu toplumun güç kaynağı hükmündedir. Umutsuz bir birey ise, içinde yer aldığı topluluğun gücünü heba eden bir kısa devre unsuru hükmündedir.

-Umut, imanın çocuğudur. Umut çocuğu ölürse iman anası ağlar. Zira iman, güven demektir. Umutsuzluk, Allah yokmuş gibi konuşmaktır. Oysa Allah yokmuş gibi konuşmak, düşünmek, davranmak günahtır.

-Bir eleştiri eğer muhatabın umudunu kırıyorsa yıkıcı, umudunu kırmıyorsa yapıcı sıfatını alır. Yapıcı bir eleştiri tevbe ve istiğfar kıvamında yapılandır. Bu konuda ölçü şudur: Eleştirdiğin kimseye gıyabında dua edebiliyorsan, onu eleştir.

-İnsanın dışındaki karanlık nar (ateş) ile aydınlatılır, içindeki karanlık ise nur ile aydınlatılır. Umutsuzluk karanlığını aydınlatacak olan Kur’an nurudur.

-Peygamberler umudun dilidir. Nübüvvet bir umut müessesesidir.

-Umut, üretmektir. Umutlu olanlar üretirler. Zira üretmek, beklentisi olmak demektir.

-Uyumsuzluğu ahlak haline getirmiş tiplerin sorunu, çevreleri değildir. Onlar sık sık çevre değiştirirler. Hiç kimseyi beğenmezler. Herkesi ve her şeyi eleştirirler. Her şeye bir kulp takarlar. Kusuru kendilerinde değil, hep çevrelerinde bulurlar. Bu yüzden, kendilerini değil çevrelerini değiştirirler.

-Uyumsuzlukla farklılığı birbirine karıştırmamak gerekir. Uyumsuzluk olumsuzluktur, farklılık ise genellikle olumludur. Uyumsuzluk fıtri değildir, fakat farklılık fıtridir. Fıtrattan gelen farklılıklar bize zarar değil kardır. Farklılığı uyumsuzluk gibi takdim etmek, uyumsuzluğun kendisinden çok daha fazla zarar verir. Her bahçede ağaçlar ve çiçekler farklı farklıdır. Fakat bu farklılık, onun bir bahçe olmasına mani değildir. Orkestrada birbirinden farklı çalgılar vardır. Her enstrüman yerini ve zamanını bilirse, ortaya çıkan icra muhteşem olur.

-Gıpta samimiyetsiz kalırsa rekabete, rekabet hasede, haset kine, kin intikama, intikam cinayete varır. Cinayete varan bu sürecin temelinde samimiyetsizlik yokluğu vardır.

-Samimiyetin değişmez iki şartı vardır: 1. Yaptığın iyiliğin ecrini Allah’tan beklemek. 2. Zafer odaklı değil sefer odaklı, sonuç odaklı değil emek odaklı çalışmak.

-"Kalk ve uyar" emrinin ilk muhatabına, önceleri "el-emîn/güvenilir" denilirken, sonraları neden "el-mecnûn/deli" denildi? Neden önceleri övülürken, sonraları sövüldü? Neden önceleri sevilirken, sonraları dövüldü, hatta hayatına kastedildi?
Bunun bir tek cevabı var: Pasif iyi olmaktan çıkıp, aktif iyi oldu.
Pasif iyilerin göz ardı ettikleri bir gerçek var: İyiliğin pasif olduğu her yerde, kötülük kendiliğinden aktif hale geliyor. Bu, kötülüğün tabiatı icabıdır. Kötülük karanlık gibidir. Bizatihi var değildir. Aydınlığın yokluğu halidir. Soruyorum kendi kendime: İyilerin tümünün pasif olduğu bir dünyada, iyilik yaşar mıydı?
Cevabım "asla" oluyor. Zira fıtrat iyi üzerine formatlanmıştır. Hazreti insan, en iyidir. En iyi bozulunca, en kötü olur. Yatan iyi olmak yetmez. Zira pasif iyi, iyi değildir. Her pasif iyi, aktif kötünün teşvikçisidir. En yaman çelişkilerden biri de, pasif iyilerin aktif kötülerden şikâyet etmesidir. Birileri çıkıp, onlara, "Sayenizde beyim" demeli.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder