12 Kasım 2013

ŞIP ŞIP!

ŞIP ŞIP!
Halil Oral/Tavşanlı

Cuma pazarında pılı pırtı tezgâhları dolup dolup taşıyor. Yazdan kalma mallar yok pahasına satılıyor. Al kardeşim al! Üç parçası beşe mi dersin dört parçası ona mı dersin al kardeşim. Nasıl olsa yaz bir daha gelecek. Etrafı tekstil boyalarının kokusu topyekûn kaplamış. Birazda pazarcı poşetlerine girip çıkmaktan mıdır nedir bilmem ki baygın bir koku var pazarda. Bayacak, bayıltacak insanı. Tezgâh üstündeki pılı pırtı karıştırıldıkça daha da artıyor kokunun şiddeti. Hay Allah! Karıştırmakta da hakikaten belli bir yetenek oluşmuş çok insanda. Karıştır kardeşim..

Benim derdimse başka. Havalar soğumaya yüz tuttukça sigaradan dolayı elli yaş öksürüğü(!) artıyor. Burnumun doğarken bozulmuş ayarı. Soğuğu görünce şıp şıp! Kafaya şapka, buruna mendil lazım. Ayağa çorap, göğsü sıcak tutacak kazak, kaban lazım. Afillisinden boyun bağı, birde oduncusundan gömlek mi desem. Ama en önemlisi de mendil.

Bana göre soğuğu görünce yaşı ele veren en başta burun. Farkına varmak zor. Ucundan düştü, düşecek. Arada bir çaktırmadan sümkürmek ya da silmek gerek. Sırf bu yüzden geçsin, bitip gitsin istemiyorum yaz. Paltoyu bugün giysem, yaz başına kadar çıkarmaktan korkuyor mu korkuyor insan. Yazlık pılı pırtı yok pahasına satılıyor ama ya kışlıklar? Yazdan kışı hesap etmekte benim gibiler için zor mu zor. Yazın genişliğine kapılınca, zaman akıp gidiyor. Burun akmaya başlayınca anca ayılıyorsun.

Burnumdaki akıntıyı görenler “sümüklü” takacak alimallah. Hayal gücü yüksek olanlar, hatta çizim yeteneği bulunanlar benim burun yapısını karikatürize edip resmetmiştir bile. Eğer çizen varsa abartıya bile kaçtığını sanırım. Böyle bir şey söz konusuysa soğuktan kaynaklı ikide gözyaşı koysunlar nolur. Giyim konusunda rüküşlüğümü cümle âlem bilir. Birde kışın getirdiği sıkıntılar başlayınca üşüyen adam portresine fakir kılıklı zenci portresi ekleniverir. Kışlık kostümler içinde beni tasavvur edenler çoğalmıştır sanırım bunca anlatımdan sonra. Gördünüz mü kendimi nasıl ele verdiğimi. Bu saatten sonra yazmaktan, anlatmaktan dönenin kalemi kırılsın. Daha ne diyeyim?

Oysa rahmetli hoca ye kürküm ye! Dememiş mi? Hem de onca yıl öncesinden demiş de, gel de anlat sersem kafama. Yazları kıştan, kışları yazdan bellemek gerek. Hatta modayı takip edip gömleğin düğmesinden kravatın iğnesine bakmak gerek. Bakmazsan, bakamazsan benim gibi süklüm püklüm kalmak var. Kalırsan Cuma pazarında dinelip ağzın açık çıkmak var. Hata-kudret bu kılıkla bir kapıya vursan dilenci sanıp kapı açmaz insanlar. Bir masaya varsan, ne derdin var diyen olmaz belki de. Bilmek için yaşamak gerek. Söze, öze değil, dize bakar kimiler. Baktıkça dizelenir kalırsın kapılarda. Of ki, ooffff!

Gelmesin, bitmesin yazlar. Bir don, bir gömlek yeterde artar yazlara. Yıka yıka giy. Birazda yaktın mı güneşte teni tatilden dönmüş adam edasında dolanırsın orta yerde. Havan olur, fiyakan olur kardeşim.

Ellisinden sonra spor giyinmeye kalksan, hava şartlarında bünye el vermiyor. Giysen arkadan “dingilin giydiğine bak” diyorlar. Spor giyim ucuz mu? Servet ödüyor insanlar. Kışlık giyimde günceli öncelesen, of başıma gelenler. Ühhüüü, asgari ücretin kaç katı hesap çıkar adama. Gel de giy kardeşim. Kredi kartı hesabından bankalarla didişmektense Cuma pazarında ısrarla karıştırmak lazım kardeşim. Ben kendimi böyle ele verirken kürdanla diş kurcalıyor imajında kalıyor çoklar. Ben böyle derken ödün vermiyor fiyakadan kimiler. Kimi marka takılıyor kimi çarka. Bitmesin yazlar.. Bitmesin derken çoğalıyor burun akıntılarım. Şıp, şııııp! Sağlıcakla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder