19 Ağustos 2025

Gazze Allah’ın Kaderini mi Yaşıyor?

 Gazze Allah’ın Kaderini mi Yaşıyor? 

Mustafa Uysal / 110825

Çok sıcak bir gün… 

Cami dolu, vantilatörler içeriyi soğutmaya yetmiyor. 

Hepimizin yaşadığı tecrübelerden birisi. 

Hocalar hep anlatırlar. 

Özellikle acı bir ölüm olduğunda bolca bahsederler. 

Belki gereklidir de, emin değilim. 

Ölümü kabullenmek zordur. Akıllarda bir sürü soru kalır. Hocalar buna dair şeyler söylerler. 

İnsanların hata edebilecekleri hiç akıllarına gelmez, insanlara hiç yakıştıramazlar. Özellikle acılı yakınlara hiç bahsetmezler. Oysa hepimiz insanız, aldığımız bütün tedbirlere rağmen bir gün ya biz hata yapacağız yahut birinin yaptığı hatanın sonucunu tadacağız.

“Ecelin Allah tarafından belirlendiğini, şaşmaz biçimde gerçekleştiğini” söylerler. Kur’an bunun genelde toplumlar için olduğunu söyler ama olsun. 

Örneğin inşaatta kazada ölen birisi bu söylenenlere göre, tam eceli geldiği için ölmüştür. Allah öyle ayarlamıştır. Kazada ölmeseydi bile bir şekilde ölecektir. Böyle söylerler. Böyle düşünmemizi isterler. Bu durumda suçlanacak kimse de yoktur aslında. Trafik kazalarında da durum böyledir. Hatta cinayetlerde bile söylenecek bir şey yoktur. Hesap sorulacak yer yoktur. 

Sorumlu Allah’tır(!) 


Bütün bunların üstüne…

Yine de insanlar hesap sorarlar. 

Kimden? 

Elbette ihmali olandan, kastı

olandan, hatası olandan… 

Allah sormaz mı peki? İnsanlar Allah’tan daha mı merhametli? 

Böylece örneğin, 1980’lerdeki trafik kazaları ile bugünkü trafik kazaları çok farklılaşmıştır. 

Yollar düzeltilmiştir zira yollar sorumludur kazalardan. Sürücülere daha sıkı eğitimler verilmeye başlanmış ve ehliyet alma süreci daha karmaşık hale getirilmiştir zira sürücülerin kusuru da çok fazladır. 

Dahası uçak kazalarının çok düşük seviyeye düşmesinin arkasında da böyle süreçler vardır. İlk başlarda yüzlerle ifade edilen havacılık kuralları bugün milyonlarla ifade edilir durumdadır ve en güvenilir ulaşım biçimidir. 


Verdiğim örnekleri ne için verdiğimi anlamışsınızdır sanırım. 

Kadercilik bakışınıza karşı bir argüman olarak veriyorum bu örnekleri. 

Mesela birisi hastalıktan öldüğünde Allah onu o hastalıkla öldürmek istememiştir. Hastalıkların sebep ve sonuçları ile çok fazla süreçleri vardır. Trafik kazalarının oluşumları, öncesi, sonrası ile çok fazla sürece tabidir. Bütün kazaları da dahil ederek söyleyebiliriz ki hepsi bir sürece tabidir ve sebep sonuçlar işin içine dahildir.


Allah hiçbir şeye dahil değildir demiyorum, Allah’ın yasaları vardır, diyorum.

Biz aslında bu olaylara tedbir alarak kadere mi karşı geliyoruz? Hz. Ömer’e de aynı şey söylenmişti değil mi? 

Veba salgını olan bir yere girmediği ve geri döndüğü için Hz. Ömer’e soruluyor.

-Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun Ya Ömer?

- Ey Ebu Ubeyde! Keşke bu sözü senden başka biri söylemiş olsaydı. Evet, Allah'ın bir kaderinden diğer bir kaderine kaçıyorum." şeklinde ilginç ve hatta tuhaf bir cevap verdirilir rivayette. Neymiş ki Allah’ın kaderinden bir diğer kaderine kaçmak? Allah’ın kaç kaderi varmış? Hz. Ömer kaç kader olduğunu biliyormuş mu? Allah’ın bir sürü kaderi varmış da bizim meftamız için niye bu kaderi seçmiş? Böyle sormazlar mı? Sanırım Hz. Ömer onların uzun laftan anlamayacaklarını düşünmüş ve kaderci zihniyetin henüz silinmemiş olduğunun farkındaydı ve kısadan çözdü meseleyi. Zeki adamdı. 


Ya kazaların sorumluları?

Trafik kazalarına çözüm bulmaya çalışmak hiç hoş değil zira Allah’ın tam vaktine ayarladığı onca insan artık ölmüyor mu? Ha, dediklerine göre başka şekillerde ölüyorlar vakti gelice! Mecbur ölecekler! Hangi şekilde mesela? O şekilde ölürlerse insanlar o şekillere de tedbir almazlar mı? Yine ölüm oranları düşük kalır. 

Ya hastalıklar? Ortalama yaşam süresi 500 yıldır çok net yükseldi ve nüfusun aşırı artışı da çoğunlukla bununla ilgili. Basit hastalıklardan kırılıp geçen, yarısı ölen toplumlar artık yaşıyorlar. Allah sonradan düzeltti mi yani bu durumu? Ha, önceden biliyor ona göre yazıyor! Emin misiniz Allah’ın yasalarının böyle çalıştığına?

Ben emin olamadığım için soruyorum. Allah’ın yasalarına uyum sağladığımız sürece ölümlerle ilgili sorumluluklar değişiyor. Allah bile ölümlerle ilgili insanlara sorumluluk yüklüyor. Yoksa hem kendisi cinayet yazıp sonra caniye ceza yazmazdı. Bu durumda maktülün durumu ne olacaktı? Yahut kötü hastalıklara düçar olanlarla olmayanlar arasındaki fark nedir Allah’ın katında? Sakatlıklara uğrayanlarla uğramayanların farkı nedir? Ceza, diyecekseniz iman edenlerin de başına geliyor, iman etmeyenlerin de. Zalimlerin de başına geliyor, mazlumların da. Demek bu haliyle ceza değil, mantık kuralları çerçevesinde ve vahiy özelinde. 

Hikmetinden sual olunmaz mı, dedi birisi? Desin, aldırmayın. Hikmetini sormaya devam edelim. Çok zor olmasa gerek. 


Evet, anlıyorum, ölümleri kabullenmek çok zor.

 Fakat böyle mi teselli etmeli? Allah’ı suçlayarak mı insanları teselli etmeli? “Allah yazdı, tam bu zaman öleceklermiş.” mi demeli? Böyle mi olmalı, böyle mi oluyor? Allah tam burada, tam bu vakitte bu kazayı yazdı, dediğiniz zaman siz acılı tarafı teselli mi etmiş oluyorsunuz? Yoksa, Bütün suçlamaları Allah’a mı yöneltiyorsunuz? Tek sorumlu Allah. İman etmesini, dindar kalmasını istediğiniz gençlere, yeitşkinlere böyle mi söylüyorsunuz? 

Böyle mi yaşıyorsunuz peki? Hayır, Allah rızık verecek diye beklemiyor, çalışıyorsunuz. Çocuğunuz için her türlü tedbiri alıyorsunuz, kasanız için her türlü tedbiri alıyorsunuz, eviniz, arabanız için her tür tedbiri alıyorsunuz. Niçin? Allah’a mı güvenmiyorsunuz yoksa Allah’ın yasalarına mı uyuyorsunuz? Peki, ölümler konusunda niçin Allah’ın yasaları olabileceğine ihtimal vermiyorsunuz? Nisa suresindeki ayetler kafanızı karıştırıyor değil mi? Karıştırır tabi. Orada konuşan müşrik muhatapların söylediklerini bilmiyorsunuz ki Allah’ın verdiği cevabı bilesiniz. Bizim putlarımız dua edince yardıma gelir, başımızdan belaları savar demeyi biliyorlardı Mekkeli müşrikler. Allah’tan yetki aldığına inandıkları ölü insanlar vardı. Bazı evliyalar da aynı şeyi yapıyor ama olsundu… 


Ecel dediğimiz şey…

Ecel dediğimiz şeye, hiç olmayan anlamlar yükleyip kavramlaştırdık. Şimdi de işin içinden çıkamıyoruz. Yok, çıkıyoruz, Allah’ı suçlayarak ve bütün sorumluluğu Allah’a atarak çıkıyoruz. Kendimize yazık ediyoruz. Vahiysiz kalmış toplumlar böyle yapar genelde, vahiyle yaşayan toplumlar değil. Allah’ın yasalarını göz ardı etmiş toplumlar böyle yapar genelde. Yoksa Allah’ın yasalarını çözen toplumlar hangi dinden olursa olsun böyle yapmazlar, yapmıyorlar hatta aldıkları tedbirler sizin de hayatınızı kolaylaştırıyor ve uzatıyor. Ha, bir de ömür uzamak falan var değil mi? Ya, var oğlu var işte. Bakalım buna nasıl çareler bulacağız? 


Gazze’deki katliamları Allah yazdığı için… 

Bebeklerin bombalarla paramparça olmasını, açlıktan ölmesini, tam da şimdi ölmesini buyurduğu için oluyor değil mi? Ecel değişmez değil mi? İsrail bomba atmasa da binlerce insan, orada, o an, bir değişik şekilde ölecekti mi diyorsunuz? Ne diyorsunuz kuzum, anlaşılmıyor? Amerika atom bombası atmasaydı da o gün iki şehirdeki insanlar bizim bilemeyeceğimiz şekilde kırılıp geçecekler miydi? Amerika ne yapsındı, kaderi miydi?  Niçin lanetli siyonistleri hedef alıyorsunuz? Hangi sebeple? Belki de siyonistlerin kaderine de o yazılmıştır(!) 


Allah yazdırdı…

Her şeye rağmen…

Konuyu anlamayacağınızı, anlamak için asla gayret göstermeyeceğinizi ve çok kolay yol olan, reddetmeyi ve bunun gibi şeyler söyleyenleri suçlamayı tercih edeceğinizi de bildiğim için derim ki, ben artık yazmayı bıraktım, bana bunları “Allah yazdırıyor.” 

Haşa! Gerçi başkaları söyleyince kimse tövbe etmiyor ama ben Allah’a böyle bir iftirayı yakıştırmaktan korkarım. Sorumluluk sahibi insandır, sorumluluğu veren Allah. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder