15 Haziran 2012

DURAKSIZ DAVA ADAMI FEVZİ COŞGUN

DURAKSIZ DAVA ADAMI FEVZİ COŞGUN
Mustafa Uysal
Değerli Hocamı Hakka uğurlamak sahiden büyük bir boşluk hissi doğurdu kalbimde. O büyük heyecanın yeri şimdi boş kalacak. Sahici bir DAVA adamını kaybetmek üzücü olsa da biz onun Allah'ın rahmetine daha layık olduğuna olan inancımızla teselli buluyoruz.

Ölüm hepimizi derinden etkileyen hayatımızın en büyük gerçeklerinden birisi… Ölüm olmasaydı icat etmek zorunda kalırdık, diyen Batılı düşünürlerin çizgisindeki basitlikle bakmıyoruz biz ölüme. Ölüm ancak bir başlangıçtır bizim için. İnsan görevini tamamlayınca aramızdan alınıyor. Fevzi Hocam da demek görevini tamamladı ve aramızdan alındı. O artık ebedi mekanına döndü. Ölüm gitmekten değil dönmekten bahseder. Hepimiz O’ndan geldik yine O’na döndürüleceğiz. Buna iman ettik. Bu iman sayesindedir ki ölüm bizi ümitsizliğe ve derin bir boşluğa itmez. Artık aramızda olmayacak olması bir eksikliktir belki ama bu eksiği dolduracak fikirler ve hayat tarzı bıraktı geride Fevzi Coşgun.

İlk gençliğinden son gününe kadar onu hep toplumun içinde gördük. Yaptığı her işte davasının izlerini gördük. Hastane günlerinde bile vermek istediği mesajlarını iletebilmek için yazdığı tiyatro metinlerini tamamlamaya çalıştığını gördük. Varın gerisini siz düşünün. Her davranışı ve sözünde bir anlam ve amaç güden bu adama biz şahit olduk. Bu şahitliğimizle onu uğurladık. Bundan büyük sürur mu olur? Allah yolunun delisi denilen adamlardan birisiydi kendisi. O yolun yolcularını tanımaktan ve birlikte bir şeyler yapabilmiş olmaktan biz mutluyuz. Ondan bir şeyler öğrenebilmiş, bir tek yönüyle olsun onu örnek alabilmişsek o bahtiyardır, geride kalanlar bahtiyardır.

O öğretmen oldu, başkan oldu, yönetici oldu, hizmetçi oldu… Hak yolunun davasında hangi kapı açıksa oradan girdi yola. Dava heyecanı ile hepimizi coşturdu. Gençliğe pek çok hizmetleri oldu. Bütün mesaisini verdiği gençlik onu hep hayırla yâd edecektir. Emeklilik kavramını tanımayan bir adamdı ve insanın durup dinlenmesinin mümkün olmadığını hayatıyla hepimize tekrar hatırlattı. Her anını bir projeye bir işe adayan bu adam Tavşanlı’nın gurur tablolarından biri olmaya devam edecektir.

Duyguları ile aklını birlikte kullanıp heyecanını gözyaşına feda etmeyecek kadar cevval bir adamı uğurladık. Vatanın, milletin, dinin selametine yönelmiş en ufak bir tehdit karşısında gözyaşı dökebilecek kadar narin yüreği vardı. Kimi vardır gözyaşından sonra rahatlar ve unutur. Onun gözyaşları aklının çarkları arasında yağ oldu fikrinin yakıtı oldu. Dönemin baskıları bile onu yıldıramadı. Hastalığı onu engelleyemedi. Allah’ın izniyle hep bir iş üzerinde oldu. Yazdığı kitaplar, tiyatro metinleri bizi ihtar etmeye devam eden levhalar olarak hayatımızda hep karşımıza dikilecek.

Güzel insanların ölümünü sevinçle karşılarım… Bir ömür Allah yolunda hiç durmadan çalışmış ve nihayet o yolda iken Allah’a dönmüştür. Ayakları ve yüreği kaymamışken ve aldanmamışken Allah onları yanına almıştır. Bizi de onlara şahit kılmıştır. Ölüm onun için özlediği yere gitmekse bize düşen bu kavuşmayı tebrik etmek değil midir?

Sevgili Hocam, biz şahidiz ki ömrünü Allah yolunda harcadın ve din, vatan, millet davasının en çalışkan neferlerinden biri oldun. Seni elbette özleyeceğiz ancak bize bıraktığın bu örnek hayatın ve geride bıraktığın sadak-i cariyeler seni aramızda tutmaya devam edecek. Şimdi bize düşen ardınca Fatihalar göndermektir…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder