aşura etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
aşura etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Eylül 2017

Hasan, Hüseyin Yahut Kerbela Siyaseti

Hasan, Hüseyin Yahut Kerbela Siyaseti
M.Uysal
-Ah Hüseyin ah Hüseyin!

-Ah Hasan Ah Hasan!
-Hasan nereden çıktı ya hu?
-O da peygamber torunu ve Hüseyin'in kardeşi ve o da Yezid tarafından şehit edildi. Siz anmıyorsunuz ben anayım dedim. 
-Karıştırma şimdi?
-Neyi karıştırmayayım? Hz Hasan siyaset davanızı takip etmedi ve güya size göre davayı sattı diye mi? Güya Hz Ali soyu hilafet imanınıza zarar verdi diye mi? Hz Hasan da Yezid eliyle şehit edilmedi mi? Niye onu anmıyorsunuz? 
-Hz Hüseyin cennet gençlerinin efendisi bir kere?
-Öyle mi ya Hz Hasan cennet gençlerinin kölesi mi? 
-Sen ne biçim konuşuyorsun ya hu!
-Ne oldu, Hüseyin siyasetinizin bir sonu olmayacak mı? Bu yas bu kin kime bunca asırdır? Yetmedi mi artık? 
-Yezit tarafında mısın birader bunlar nasıl sözler?
-Allah sizin her türlü iyiliğinizi versin. Zaten hep böylesiniz. Ne zaman bu konu konuşulsa hep böyle yapıyorsunuz. Hz Hasan'ın şehadeti umurunuzda değil ama Hz Hüseyin üzerinden siyasetinizi devam ettiriyorsunuz. Kininizi siyasetinizin garantisi yapmışsınız.




kerbela, aşura, 

11 Ekim 2016

Aşura ve Milyon Sevaplar

 
















Aşura ve Milyon Sevaplar
Mustafa Uysal

Etraflıca değil basitçe bir araştırma ile dahi görülebilecek bir gerçek var ki, aşura ile ilgili bildiklerimizin pek çoğu yalan yanlış şeylerden ibaret. Hatta ismi bile. Aşure değil aşura. Sonradan dilimizde yerleşerek incelmiş ve aşure ismiyle bir yemek çeşidi olmuştur.

Bugünle ilgili bahsi geçen rivayetler epey var. Bu rivayetlerin en büyük bölümü 6 sahih hadis kitabında yer almıyor. Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda ise bu tür rivayetlerin israiliyat olduğunun altı çizilmiş. (İsrailiyat: Eski Yahudi/Hristiyan kaynaklarından sorgulanmadan alınmış ve İslama dahil edilmiş her şey.) O gün tutulan oruçla ilgili senenin tamamını oruçlu geçirmekle eş tutulması gibi şeylerin de dayanağı yine 6 kitabın dışında kalıyor. Şu rivayeti dikkatle okuyalım: ‘Âşûrâ Allah’ın günlerinden bir gündür, dileyen bu günde oruç tutsun, dileyen tutmasın’ buyurmuştur Allah Rasulü.” (Müsned, II, 57, 143) Ramazan orucu emredilince Rasulullah böyle söylemiş. Yani o gün normal bir gün.

Diyanet İslam Ansiklopedisinin “Aşura” maddesini Yusuf Şevki Yavuz hazırlamış ve epey bilgilendirici. Orada örneğin Nuh Peygamberle bu tuhaf yemeğin herhangi bir ilişkilendirilmesine rastlamıyoruz. Hadislerde de bu tuhaf yemeğe rastlamıyoruz. Çok eskilerden beri bir gelenek ve Osmanlı zamanında zirve yapmış.

Alıntılarla devam edelim…

“Âşûrânın menşeiyle ilgili bu iki yorum dışında bazı tarih, hadis ve fıkıh kitaplarında yer alan haberler, bu günü Hz. Âdem’in tövbesinin kabul edildiği, Hz. Yûnus’un balığın karnından çıkarıldığı, Hz. Mûsâ ve Îsâ’nın doğduğu, Hz. Süleyman’a mülkün verildiği, Hz. Dâvûd’un tövbesinin kabul edildiği, Hz. Peygamber’in geçmiş ve gelecek bütün günahlarının affedileceğine dair kendisine Allah tarafından teminat verildiği ve Mekke’den Medineye hicret ettiği gün olarak tavsif ederler (Diyarbekrî, I, 360). Ne var ki bunları ilmen doğrulama imkânı olmadığı gibi bir kısmının yanlışlığı da ortadadır. Meselâ Hz. Peygamber’in Medine’ye hicreti 10 Muharrem’de değil 12 Rebîülevvel’de gerçekleşmiştir. Bunun dışındaki rivayetlerin ise İsrâiliyat*a dayandığı kabul edilmektedir.” (A.G.E) Bugünle ilgili bu söylemler, hocalar ve bilen bilmeyen herkes tarafından her yerde anlatılıyor ve yazılıyor. Anlaşılan o ki, insanlar böyle hikayeleri seviyorlar gerçeğin peşinden gitmek pek de zevkli değil.

Yine aynı yerden alıntı…
“Âşûrâda oruç tutmanın fazileti konusunda sahih hadislerin bulunmasına karşılık o gün yıkanmak, gözlere sürme çekmek, süslenmek, kına yakmak, bayramlaşmak, hububat karışımı aş (aşure) pişirmek, sadaka vermek, mescidleri ziyaret etmek, kurban kesmek gibi fiiller hakkında sahih bir rivayete rastlanmamıştır. Hadis olduğu öne sürülen metinlerin birçoğunun gerçekte hadis olmayıp Câhiliye âdetlerine ve yahudi geleneklerine dayanması kuvvetle muhtemeldir. Zira bu âdetleri Resûlullah’ın ve ashabının yaptığına dair herhangi bir kayıt yoktur. Meselâ, “Âşûrâ günü sürme çeken helâk olmaz”, “Âşûrâ günü gusleden o yıl hasta olmaz” tarzındaki rivayetler son devir kitaplarında yer almış ve İbn Teymiyye’nin ifadesine göre bu gibi hususlar Ehl-i beyt’e buğzeden Nâsibîler tarafından uydurulmuştur (MecmûǾu Fetâvâ, II, 302).” Hakkında hiç kayıt olmayan şeyleri bile varmış gibi kabul etmek hatta bunları dindarlık adına yapmak herhalde hastalıklı bir aklın ürünü olsa gerek. Yusuf Kahraman’ın şöyle bir tespiti var: “Kur'an’ın mücadele ettiği iki tip vardı, hatırlatmakta fayda var; 1- Aklını kullanmayanlar. 2- Aklını kullanmayanları kullananlar.” Bu tespit bu örnekle sanırım daha iyi anlaşılır.

Aşure yemek istiyorsanız bunu anlarım lakin Nuh Aleyhisselam ile ilişki kurarsanız bu büyük bir zulüm olur, bugün yaptığınız o tuhaf karışımla. 950 sene büyük bir azimle tebliğ yapıp karşılığını alamamış büyük bir peygamberin hatırası herhalde bir tatlı ile olmamalıdır. Tamam, gelenektir, yaşatalım ama asla Nuh Aleyhisselam ile hele onun yaşamı ile anılmasın. Onun yaşamı Kur’an’da özetlenmiştir ve hiç de aşureye benzememektedir. Onu anmak isteyen Kur’an’a baksın ve görsün. Görsün ki, Nuh nasıl bir örnektir.

Dahası bugünlerin siyasi yönü var…

O yönüne hiç girmek istemiyorum zira hiçbirimizin sorumlu olmadığı o şahadet günü vesilesiyle türlü düşmanlıklar yaşatılmaya çalışılıyor ve olmadık kan revan görüntüler yayılıyor etrafa. Buna hiç girmek istemiyorum.

Sanırım bir gazete köşesi ile ilim elde etmeyi düşünmüyorsunuz. O yüzden gidip daha detaylı öğrenmek için bu sadece bir giriş olabilir ancak.