11 Mart 2011

KADIN SORUNLARI DİYE BİR MESELE VAR MI GERÇEKTEN


KADIN SORUNLARI DİYE BİR MESELE VAR MI GERÇEKTEN!
Şeyma YILMAZ
            Dünya küçülüyor artık, tek bir ülkeye dönüşüyor neredeyse. İletişim araçları arttıkça dünya üzerinde olup bitenlerden haberdar olma süremizde kısalıyor. Peki, bütün bunlar insanlar olarak bizim birbirimizi daha iyi anlamamızı sağlıyor mu? Maalesef sağlamıyor. Çünkü dünyayı kocaman tek bir ülkeye dönüştüren güçler dünya toplumlarını böl, parçala, yut politikası ile yönetiyor. Evet, sınırlar daha kolay aşılıyor, olaylar daha çabuk görülüyor ama aynı zamanda yanı başımızdakiler bile öteki haline getiriliyor gözümüzde. Planın ilk aşaması bölmek. Her şey bunun için bahane sen Türksün o Kürt, sen fakirsin o zengin, sen Alevisin o Sünni,  sen beyazsın o siyah… İkinci kısım kendiliğinden gelişiyor herkesi öteki olarak görmeye başlamak parçalanmayı da beraberinde getiriyor. Sonrası malum kolay yutulur lokmalar haline geliveriyor yalnızlaşmış insanlar dirençsiz desteksiz
kalınca.

            Bana kadın erkek ayırımı da böyle geliyor. Dünya kadınlar günü geldi, geliyor derken haftalardır gündemde kadın meselesi! Ezilen kadınlar konuşuluyor, sorunları haber yapılıyor… Kimi kadınlar korunsun diyor, kimi kadınların korunmaya ihtiyacı yok çalışıp her işlerini kendileri hallederler diyor… Bir sürü çelişki var söylenenlerde. Aklımıza sokulan o yapay sen ve öteki kuralı işliyor burada da. Çıkış noktası hatalı olan bütün tezler yanlış sonuca gitmeye mahkûmdur. Bütün bu kadın hakkı savunucuları da kadınla erkeği yabancı varlıklar olarak tanımladıkları için kendi tezlerinin içinde bile çelişik durumlara düşerler. Böyle tanımlamalar fıtrata terstir en başta. Kadın ve erkek birbirini tamamlayan varlıklardır. Birbirini tamamlamak eşit olmaktan çok daha özel bir durumdur. Eşit özelliklere sahip insanlar birbirine eş olamaz. Eş olabilmek birbirini tamamlayıp daha mükemmel bir bütün oluşturabilmek demektir. Bazı konularda farklılıklar olması zorunludur zaten. Mesela erkek güçlüdür, kadın dayanıklı, kadın yuvayı kurandır, erkek koruyan, erkek dış dünyanın zor ve çetin işleriyle uğraşandır, kadın hayata zarafet katan, anne merhamettir, baba güven… Allah kadına da erkeğe de belirli sınırlar çizmiştir birebir ilişkilerinin sağlıklı yürüyebilmesi için. Toplumsal ve imani konulardaysa genelde ayırım yoktur. Kadına da, erkeğe de sorumluluk düşer. Galiba biz kadınlar sözde modern söylemlere kapılıp kullanmıyoruz Rabbimizin fıtratımız gereği bize verdiği imtiyazları.
            Şiddet konusuna gelince; bu da güçlünün güçsüzü ezme meselesi, kadın veya erkek olmakla pek ilgisi yok bunun. En büyük ispatı da eşinden dayak yiyor diye korunması gerektiğini söylediğimiz kadınların çocuklarını dövüyor olmalarıdır bence.
            Gelin bu tuzaklara düşmeyelim. Kadın ve erkek birbirinin yabancısı değil aksine bir bütünün iki parçasıdır. Biz bu gerçeği unutursak öbür yarımız olan eşimizi bile yabancı olarak görür, deniz ortasında susuz kalan zavallılar olarak sürdürürüz yaşamımızı. Uyanık olmalıyız! Daha toplumun çekirdeği olan ailemizde bile birbirini anlamayan yabancılar haline gelirsek bizi yutup yok etmek isteyenler için tek atımlık çerezler oluruz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder