
Şeyma Yılmaz
Elleri ıslak olduğu için bir an tuzu kaşıkla koymayı düşündü, ama vazgeçti. Bir türlü ölçüyle yapamazdı yemeği. Eliyle dokunmalı, hissetmeliydi. Mutfağa girdiğinde zamanın içinde ona özel bir alan açılıyordu sanki. Son zamanlarda kendini en iyi hissettiği yer mutfak olmuştu. Hayat ne garip! Kendini hiç böyle hayal etmezdi. Hangi dönemeçte değişmişti öncelikleri? Memnuniyetsizlikten değildi düşünceleri, Allah’a şikâyetten sakınırdı hem. Beyninin en kuytu köşelerinden bile geçirmezdi şikâyeti. Ama düşünmeden de edemiyordu işte. Bu kendini hesaba çekmeydi daha çok. Doğru muydu acaba tercihleri? Ya da her şeyi gerçekten kendisi mi tercih ediyordu? Fark etti ki hayatın getirdiklerini yaşıyor herkes. Önemli olan nasıl karşıladığı payına düşeni. Memnundu o payına düşenden.
Sadece ince bir sızı vardı kalbinde. Tuzu bile yemeğe hissederek koymayı isteyen bu kadın, çok eskiden okuduğu kitaptaki gibi olsun isterdi eşiyle arasındaki ilişki. O hikaye de kız, dibi görünmeyen bir mağaraya doğru bırakıyordu kendini gözü kapalı… Çünkü güveniyordu sevdiğine ve mağaranın sonuna kadar gidiyorlardı böylece. Aşk, macera, tutku… hiç biri önemli değildi artık