07 Mart 2012

TAVŞANLI FUTBOLU BAŞKADIR

TAVŞANLI FUTBOLU BAŞKADIR
Mustafa Uysal

Şimdi yani, ne olacak bu takımın hali?
Tuhaf bir istikrar tutturdu gidiyor. Olumsuz bir istikrardan söz ediyoruz.
Sokakta oynasa kaldırımda destekleyecek olanlar bile artık yanına yöresine yaklaşmıyor.

Türk futbolu şöyledir: Yenilirseniz yenilenirsiniz. İlk teknik direktör gönderilir, yenisi gelir. Yine olmazsa “Yönetim istifa.” falan denir. Sonra birkaç futbolcu alınır satılır. Sonra yine birkaç futbolcu alınır satılır. Daha neler alınıp satılabilir takımın kazanması için bilmiyorum.

Ha, bu arada spor yazarı falan değilim, haddimi aşarak diğer insanların aksine yazılı düşünüyorum.

Takım kötü gidiyor, denilir mi denilmez mi bilemiyorum teknik açıdan ama tribündeki biri olarak kötü gittiğini görüyorum. Şimdi böyle söylersem taraftar mı kızar, futbolcular mı kızar, fanatikler mi kızar, şeref tribünündeki ağalar mı kızar kestirmek zor. En önemlisi devlet bana kızar. Sonuçta devletin anlı şanlı kurumunun takımı. Yediden iki çıkınca beş kalmıyor.

En önemli sorunlardan birisi de şu: Bu takımın gerçek taraftarı kimdir ve aslında kim olmalıdır? Bana ne kim olursa olur. Öyle değil tabi. Aklımız bir karış havada düşündüğümüz zaman Tavşanlı’da yaşıyorsak
bu takımın taraftarı olacağız. Değilse, memleket meselesi olduğuna ikna olacağız. Değilse aşk falan da işin içine girecek. Bu memleketin ne çok meselesi var ey ahali! Var ya aslında bu memleket meselesi üç beş sene önce toprak sahalarda oynuyordu ve hiç seyircisi de yoktu neredeyse. Güçlünün dostu çok oluyor demek. Gerçek futbol aşıkları (Böyle bir insan tarifi var mıdır acaba?) her Pazar gözlerini kiralar takımı için de sonuç ne olur bilmiyorum. Aslında bu paragraf bile bir sonuca ulaşmaz.

Kocaman bir şehir var. Bu şehrin takımı olduğu söylenen takım aslında bir devlet kurumunun takımı ve şehrine hizmet (Yihhu!) ediyor. Üye falan olamadığımıza göre dilekçe ile eleştirmeli takımı. Geçen aklıma geldi. Plastik koltuk insanları topluca istifa çığlıkları atacaklarına devlete birer dilekçe verseler aslında iş daha kolay olur. Düşünsenize Aziz Nesin bile bu kadar absürdünü düşünememiş ama biz bizatihi yaşıyoruz.

Bu, memleket meselesi lafı afili bir laf. “Bizimkisi memleket meselesi.” diyenleri görünce bütün oksijeni beynime gönderip düşünüyorum. Yine de bir şey anlamıyorum. Herhangi bir takımın taraftarı olmayan aptal, hödük, ot gibi yaşayan insanlar varmış yeryüzünde. İşte onlardan biri de benim. Benim gibilere de açık seçik anlatsanız. Yazık değil mi beraber tükettiğimiz oksijene? Tarifini yapsanız, üzerine makaleler yazsanız, çizimler olsa, brifing verseniz, kokteyl düzenleseniz, basın toplantısı, konferans falan. Sahiden biri bu memleket meselesinin içini doldursa da her söylendiğinde fıslamasa.

Önemli adamlar var bir de.

Yanına yanaşıp bir şey sormak isteseniz vakitleri yok. Çok meşguller, memleket için gece gündüz çalışıyorlar, fedakarlık ediyorlar, uyku bile haram onlara. İyi de en uzak memleketlere bile nasıl oluyor da maça gidiyorlar? Her maça gitmeleri şart mıdır? Sahi memleket meselesi için mesaideler ama biz onları maç seyrediyor gibi görüyoruz kalp gözümüz açık olmadığı için. Şaka diyorum, nankörlük etmenin alemi değil. Biz hepsini seviyoruz. Zaten yeri geldiğinde sevgimizi tezahüratlarla belli ediyoruz.

Epey maç seyretmişliğim var. Bu beni futbol otoritesi yapmaz, taraftar bile yapmaz. Fanatiklerin deyimiyle ben çekirdekçiyim. Yalan, çekirdek sevmem fazla. Yerimde oturup sakince maç izliyorum. Hakeme sövmüyorum, futbolculara çemkirmiyorum, gol olunca “Oturun da sahayı görelim.” falan diyorum. Yani sahadaki ot yetmiyor (Gerçi bizim sahada o da yok.) bir de ben tribünde ot gibi oturuyorum. Şunu demeye çalışıyorum: Benim, futbol ve takım hakkında söylediklerim kaale alınmasın, kendimce eğleniyorum.

Sahi bir de saha meselesi var, değil mi? Memleket meselesi olan takımımızın da meselesi saha. Yeşile mi boyasak acaba zemini? Yeşile mi boyasak İsmail Abi, hani böyle yeşil yeşil? Televizyonda ne renk olduğu belli olmuyor. Yok, bildiğin ev halısı serelim sahaya, reklamımız olur. Spikerler televizyonda sahamızla dalga geçemezler hem. Gelen konuk takımlar da Kütahya’da kalıyormuş spikerin televizyonda söylediğine göre. A, ne ayıp evinizde misafir etsenize Tavşanlı, siz misafirperver değil misiniz? Siz koca şehir değil misiniz, siz gelişmiş bir yer değil misiniz yoksa? Güveç, mantı tıka basa yedir, bak bakalım daha bizi yenebiliyorlar mı?

Takımın hocası bile çıkıp açıklama yapmazken benim burada boş boş konuşmam fazlalık ama diyeceğim birkaç şey daha var. Birisi soruları cevaplamaz, birisi açıklama yapar soru seçer, birisi maça gelmez, birisi hep gelir işe yaramaz, birisi canını verir parasını vermez… Aloo! Neler çeviriyorsanız buradan çok ilginç görünüyor, film yapın da oskar falan alalım belki memleket kurtulur.

Birisi madencilerin takımı olduğunu iddia eder, madenciler para vermez. (Haklıdır haksızdır beni ırgalamaz. Ben madenci olsam ben de vermezdim.) Bazen kendime diyorum, “Hacı emmi, sen anlamazsın böyle şeylerden. Bak global dünya, konjüktürel gelişmeler, futbol sadece futbol değil, gelişmenin önünü tıkamamak, reklamımız var sonuçta, sosyal değerler ve ekonomik değerler portföyümüzü genişleten vizyon, bir de gençler kahveye gideceğine, kötü alışkanlıklar edineceğine spor falan, değil mi?” Sahiden yahu, bu gençler maç seyredince spor mu yapmış oluyorlar? Hangi zekanın ürünü bu düşünce acaba, gidip tapsam kendisine! Gençler spor yapsa bihakkın yani kahveden, kötü alışkanlıklardan uzak mı kalacaklar? Hiç sporcu görmesek… Kahvehaneler yine dolu, kötü alışkanlıkları edinenler yine insan ve sanırım hepsi halı sahalarda kaydı bulunan insanlar. Toplumun hepsini sporcu yapsak acaba sigara satışları azalır mı? O zaman kahvehane işletmecileri, barlar, diskotekler, pavyonlar açlıktan kendi ürünleriyle mi beslenmeye başlarlar? Mafya uzaya mı yerleşir, süper güç falan da olur muyuz olimpiyatlarda madalya alsak? Geyik ne tarafa gitti?

Geyiği bu tarafta yakaladım, gelin.

Takım 3. Lige çıkınca birileri bize bu ligin ne kadar değerli olduğunu, şehrimizin bundan ne kadar istifade edeceğini anlatmış uzun uzun nutuk geçmişti. Hepimiz iman ettik. Sonra 2. Lige çıkınca bu türden ama bu kez daha ateşli, hararetli nutuklar çekildi hatta hepimiz bu nutukları kendi aramızda irad ettik. İmanımız arttı, bu işin memleketimiz için önemli olduğuna iyice kanaat getirdik. Sonra muhteşem bir şey daha oldu ve biz 1. Lige çıktık. Geride kalan birkaç salak (!) daha anladı bu işin ne kadar önemli bir mesele olduğunu ve takımın memleket için ne büyük bir fırsat olduğunu! Bir Süper Lige çıksak, olaylar olaylar! Sonra aradan yıllar geçti profesyonel liglere çıkalı. Ben hala bir fark göremiyorum. Bize hala bu nutukları tekrar etmek isteyen birileri var. Vicdanınıza danışıp söyleyin, her hafta koca televizyona çıkıyoruz üstelik, ne değişti? Bunları maddeler halinde yazınız, düşününüz. Ben düşündüm sizin yerinize. Ama size söylemem. Bir Allah’ın kulu şunu yazsın, söylesin, ispatlasın bir daha burnumu karıştırmayacağım ve bu kötü alışkanlığımdan vazgeçeceğim, söz.

Özet geçersek ağalar, ben bu işten bir şey anlamadım. Yaz aşkım, der geçerim havası var ahalide haberiniz olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder